Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/944 E. 2023/1047 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/944
KARAR NO : 2023/1047

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/03/2021
NUMARASI : 2015/668 Esas 2021/301 Karar
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 13.07.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 13.07.2023

İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 26.03.2021 tarih 2015/668 Esas 2021/301 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı … vekili ve davalı … A.Ş. vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, 30.05.2014 tarihinde, davalı sigorta şirketi tarafından ZMMS poliçesi ile sigortalanan, davalı …’un sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile seyir halinde iken, önündeki aracı sollamak isterken kontrolünü kaybederek araca arkadan çarptığını, yolun orta refüjünü aşıp karşı yönde seyir halinde olan ve müvekkillerinin içinde bulunduğu, davacı …’nin sevk ve idaresindeki … plakalı araca çarptığını, bu sırada dava dışı …’nun mesafenin kısa olması nedeniyle duramayarak sürücüsü olduğu … plakalı araç ile müvekkillerinin aracına sol yan kısımdan çarptığını, kazada müvekkillerinin ağır yaralandıklarını, sürekli iş göremezliklerinin oluştuğunu, araçta bulunan davacılar … ile …’nin kardeşi …’nin olay yerinde vefat ettiğini, kaza nedeniyle İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/259 Esas sayılı dosyasında kamu davası açıldığını, bu dosyada davalı sürücü …’un asli ve tam kusurlu olduğunun tespit edildiğini ve 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiğini, müvekkilleri tarafından gönderilen ihtarnameye rağmen davalı sigorta şirketi tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkili … için şimdilik 1.000,00 TL geçici iş göremezlik ve 9.000,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatının, 200.000,00 TL manevi tazminatın; müvekkili … için 100,00 TL geçici iş göremezlik ve 900,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatının, 200.000,00 TL manevi tazminatın; müvekkili … için 100,00 TL geçici iş göremezlik ve 900,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatının, 150.000,00 TL manevi tazminatın; müvekkili … için 100.000,00 TL manevi tazminatın, müvekkili … için 150.000,00 TL manevi tazminatın, kaza tarihi olan 30.05.2014 tarihinden itibaren (davalı sigorta şirketinden manevi tazminat talebi olmayıp, maddi tazminat bakımından temerrüde düştüğü 26.12.2014 tarihinden itibaren) işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacılar vekili 09.12.2019 tarihli değer artırım dilekçesi ile, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla maddi tazminat tutarlarını müvekkili … yönünden 3.197,77 TL geçici iş göremezlik, 117.257,23 TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 120.455,00 TL’ye, müvekkili … yönünden 34.866,14 TL geçici iş göremezlik, 407.897,60 TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 442.763,74 TL’ye yükseltmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili, müvekkilinin kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığını, önündeki aracı sollayacağı sırada bu aracın aniden müvekkilinin aracının önüne yönelip fren yaptığını, müvekkilinin bu araca arkadan çarptığını, daha sonra yalpalayarak kontrolden çıktığını ve davacıların aracına çarptığını, müvekkiline %100 kusur yüklenmesinin hatalı olduğunu, ceza mahkemesi kararının müvekkili tarafından temyiz edildiğini, bu kararın kesinleşmesinin beklenmesi gerektiğini, müvekkilinin kazada vefat eden …’nin yakınlarına toplam 97.500,00 TL ödeme yaptığını, sulh protokolü ile 17.03.2015 tarihli makbuz ve ibraname düzenlendiğini, davacı …’nin taksi şoförlüğü ve bozulan araçları çekme işinden ayda 9.000,00 TL kazanç elde ettiğine ilişkin hiçbir resmi bilgi veya belgenin gösterilmediğini, maddi zarar hesabında bu tutarın esas alınmasının mümkün olmadığını, davacılar … ve …’nin iş gücü kaybı ve maluliyet durumlarının niteliği ile süresinin de belli olmadığını, davacı … hakkında da yaralanma ve maluliyet iddialarına ilişkin bilgi ve belge sunulmadığını, davacı …’nin 45 gün sonra askerliğe dönmüş olmasının kendisinin dava konusu kaza nedeniyle malul kalmadığını gösterdiğini, davacı …’nin kaza sırasında araçta bulunmadığını, herhangi bir bedensel zararının olmadığını, istediği manevi tazminatın fahiş olduğunu, kısmi dava açılmasının mümkün olmadığını, istenen manevi tazminat tutarlarının fahiş olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş. vekili, kaza tarihi itibariyle poliçe limitinin maluliyet için kişi başına azami 268.000,00 TL olduğunu, manevi tazminat isteklerinin poliçe teminatı kapsamında yer almadığını, kabul anlamına gelmemek üzere müvekkilinin sorumluluğunun sigortalısının kusuru oranında ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, Adli Tıp Kurumu’ndan maluliyet oranı konusunda heyet raporu aldırılması, sonrasında kusur oranlarının belirlenmesi ve tazminat hesaplamasının aktüer bilirkişi tarafından yapılması gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili 06.05.2019 tarihli dilekçesi ile, vefat eden …’nin eşi … için 88.784,42 TL, … için 17.738,30 TL ve kızı … için 7.284,46 TL ödeme yapıldığını, toplam ödemenin 113.807,18 TL olduğunu bildirmiş ve dilekçesi ekinde 18.08.2014 tarihli iki adet ibraname örneğini sunmuştur. Davalı sigorta şirketi vekili bu dilekçesiyle söz konusu ödemelerin hesaplamada dikkate alınmasını istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu kaza ile ilgili ceza yargılamasının İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/259 Esas sayılı dava dosyasında yürütüldüğü, bu dosyada trafik uzmanı tarafından düzenlenen 08.10.2014 tarihli bilirkişi raporunda “dava konusu kaza sebebiyle sürücü …’un 2918 sayılı KTK’nın 52/1-b, 56/c, 84/f ve 84/g maddelerinin ihlalinden dolayı asli ve tam kusurlu olduğu, … plakalı araç sürücüsü …’nin, … plakalı araç sürücüsü …’nun ve … plakalı araç sürücüsü …’in kusursuz oldukları” yönünde tespit yapıldığı, mahkemece davalı … hakkında taksirle 1 kişinin ölümüne ve birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmak suçundan mahkumiyet kararı verildiği, kararın Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nce onanarak 14/02/2017 tarihinde kesinleştiği, ceza dosyasında aldırılan kusur durumuna ilişkin bilirkişi raporunun gerek kazanın oluş şekli gerekse yüklenen kusur oranı ve dayanağı yönünden kaza tespiti ile uyumlu olduğu, yeniden kusur raporu aldırılmasına gerek görülmediği, mahkemece Ege Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan alınan 15/12/2017 tarihli raporda; davacı …’nin Ağustos 2013 tarihli 28727 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine göre meslekte kazanma gücünde azalma oranının kaza tarihindeki yaşına göre %52, bugünkü yaşına göre %54 olarak tespit edildiği, iyileşme süresinin kaza tarihinden itibaren 18 ay olduğu, davacı …’nin yine aynı yönetmelik hükümlerine göre meslekte kazanma gücünde azalma oranının kaza tarihindeki yaşına göre %19,2, bugünkü yaşına göre % 20,2 olduğu, iyileşme süresinin kaza tarihinden itibaren 4 ay olduğu, kurumun 07.02.2018 tarihli raporunda da davacı …’de sürekli iş göremezlik bulunmadığının bildirildiği; aynı kurumdan alınan 01.02.2019 tarihli raporda, davacı …’nin ve …’nin trafik kazası sonucu meydana gelen yaralanmaları nedeniyle sürekli bakıma muhtaç olmadıklarının bildirildiği, 27.11.2019 tarihli aktüerya raporunda, davacı …’nin 3.197,77 TL geçici iş göremezlik tazminatına, 117.257,23 TL sürekli iş göremezlik tazminatına, davacı …’nin asgari ücretin iki katı kazanç esas alındığında 34.866,14 TL geçici iş göremezlik tazminatına, 407.897,60 TL sürekli iş göremezlik tazminatına hak kazandığı, davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun kişi başı 268.000,00 TL teminat limiti ile sınırlı olduğu, aylık 9.000,00 TL gelir esas alındığında; 179.491,05 TL geçici iş göremezlik tazminatına, 1.518.649,23 TL sürekli iş göremezlik tazminatına hak kazandığının tespit edildiği, bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının uygun olduğu gerekçesiyle, davacı …’nin maddi tazminat davasının kabulü ile, 3.197,77 TL geçici iş göremezlik tazminatı ve 117.257,23 TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 120.455,00 TL maddi tazminatın davalı … yönünden kaza tarihinden, davalı sigorta şirketi yönünden ise temerrüt tarihi olan 30.12.2014 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacı …’nin manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile; 25.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı …’tan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine; davacı …’nin maddi tazminat davasının kabulü ile, 34.866,14 TL geçici iş göremezlik tazminatının davalı … yönünden kaza tarihinden, davalı sigorta şirketi yönünden ise temerrüt tarihi olan 30.12.2014 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 407.897,60 TL sürekli iş göremezlik tazminatının (davalı sigorta şirketi bu miktarın 268.000,00 TL’si ile sınırlı olarak sorumlu olması kaydı ile) davalı … yönünden kaza tarihinden, davalı sigorta şirketi yönünden ise temerrüt tarihi olan 30.12.2014 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacı …’nin manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 50.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı …’tan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine, davacı …’nin maddi tazminat davasının reddine, davacı …’nin manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile; 5.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı …’tan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine, davacı …’nin manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile, 15.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı …’tan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine, davacı …’nin manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 20.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı …’tan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı … vekili ve davalı … A.Ş. vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı … A.Ş. vekili, davalı … bakımından, ilk derece mahkemesince hatalı maluliyet oranının hükme esas alındığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkili şirketçe alınan medikal firma raporunda, başvuranın trafik kazasına bağlı yaralanmasının en fazla %8,3 iş göremezlik oranına neden olacağı, Ege Üniversitesi’nin tespit ettiği %19,2’lik oranın olması gerekenin üzerinde olduğunun bildirildiğini; davacı … bakımından, mahkemece ATK İzmir Adli Tıp Şube Müdürlüğü’nden alınan rapor ile Ege Üniversitesinden alınan rapor ve medikal firmadan alınan uzman mütalaası arasındaki çelişki giderilmeden hesap raporu aldırılmasının hatalı olduğunu, mahkemece ATK İzmir Adli Tıp Şube Müdürlüğü’nden alınan 06.03.2017 tarihli maluliyet raporunda hastanın yaşına göre meslekte kazanma gücü kaybı oranının %33 olarak tespit edildiğini, hükme esas alınan hesap bilirkişi raporunda ise Ege Üniversitesi tarafından düzenlenen başvuranın olay tarihindeki yaşına göre %52 ve bugünkü yaşına göre de %54 oranında maluliyeti olduğunu gösterir Sağlık Kurulu raporunun dikkate alındığını, yine kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkili şirketçe alınan medikal firma raporunda; davacının en fazla %25 iş göremezliğinin bulunduğu, Ege Üniversitesi’nin tespit ettiği %52’lik oranın olması gerekenin üzerinde olduğunun bildirildiğini, çelişkinin giderilmesi gerekmekte iken hesap bilirkişi raporu alınmasının hatalı olduğunu, davacıların olay tarihindeki yaşına göre maluliyet oranının esas alınması gerektiğini, HMK’nın 293. Maddesi gereğince uzman görüşü ile alınan rapor arasında açıkça çelişki bulunması halinde çelişkiyi giderecek mahiyette rapor alınması gerektiğini, mahkemece davacı …’nin gelirine ilişkin çelişki giderilmeden tanzim edilen hesap raporu üzerinden davanın kabulünün yerinde olmadığını, bir kişinin aynı anda hem çekici işinde hem de taksi şoförlüğünde tam zamanlı olarak çalışamayacağını, hangi işte ne kadar çalıştığının ve bu işteki kazançlarının ortalamasının esas alınması gerektiğini, geçici iş göremezlik tazminatının poliçe kapsamında olmadığını, mahkemece müterafik kusur indirimi yapılmamasının hatalı olduğunu, davacıların kaza sırasında emniyet kemeri takmadıklarını, mahkemece ıslahtan önceki tazminat talepler için dava tarihinden itibaren, ıslahtan sonraki tazminat talepleri için ise ıslah tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı …’nin taksicilik ve çekicilik işinden elde ettiği gelirdeki kişisel katkısı net olarak tespit edilemediğinden, işin niteliği de göz önüne alınarak, tazminat hesabına esas olacak kişisel katkısının karşılığı kazancının, asgari ücretin iki katı tutarında olacağı yönünde görüş bildirildiğini, yargılama sırasında davacı …’nin taksicilik ile uğraştığına ilişkin herhangi vergi levhası veya başkaca delil gösterilmediğini, Esnaf ve Sanatkarlar Odasından bildirilen rakamların ise davacının sadece tahmini kazancını bildirdiğini, davacının bir taraftan takside sürücülük yaparken diğer taraftan aynı anda çekici kullanmasının mümkün olamayacağını, bu işlerden elde ettiği geliri de belgelendiremediğini, bu nedenle bir asgari ücretin dikkate alınması gerektiğini, davacı …’nin zararının tedavi sürecindeki konulardan kaynaklandığını, müvekkilin bu zararlardan sorumlu tutulamayacağını, 02.03.2017 tarihli Adli Tıp raporunda da bu davacının tedavisi sırasında hastane çalışanlarının ve doktorların hatası sonucu durumunun ağırlaştığının belirtildiğini, hükmedilen manevi tazminat miktarlarının çok yüksek olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, trafik kazası nedeniyle karşı aracın sürücü/işleteni ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısından geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı, ayrıca sürücü/işletenden manevi tazminat istemine ilişkindir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davalı … A.Ş. vekilinin, ilk derece mahkemesince davalı … bakımından hatalı maluliyet oranının hükme esas alındığı, İzmir Adli Tıp Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen rapor ile Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinden alınan raporlar arasında davacıların maluliyet oranları bakımından oluşan çelişkinin giderilmediği yönündeki istinaf sebeplerinin incelenmesinde; Haksız fiil sonucu çalışma gücünde kayıp olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının tespiti açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden 01/06/2015 ile 20/02/2019 tarihleri arasında gerçekleşen kazalar için 30/03/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik, hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. (Yargıtay 4.HD 20/06/2022 tarih ve 2021/13933 E. 2022/9109 K. Sayılı ilamı)
İlk derece mahkemesince İzmir Adli Tıp Şube Müdürlüğü’nden alınan 02.03.2017 tarihli raporda Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümleri uyarınca davacı …’nin kaza nedeniyle %25,2 oranında sürekli iş göremezliğinin oluştuğu, iyileşme süresinin 4 ay olduğu; aynı kurumdan alınan 06.03.2017 tarihli raporda yine Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümleri uyarınca davacı …’nin %33 oranında sürekli iş göremezliğinin oluştuğu, iyileşme süresinin 9 ay olduğu tespit edilmiştir.
Tarafların itirazları üzerine mahkemece Ege Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı tarafından düzenlenen 15.12.2017 tarihli raporda, Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri uyarınca davacı …’nin olay tarihindeki yaşına göre %19,2 ve rapor tarihindeki yaşına göre %20,2 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, iyileşme süresinin 4 ay olduğu; davacı …’nin olay tarihindeki yaşına göre %52 ve rapor tarihindeki yaşına göre %54 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, iyileşme süresinin 18 ay olduğu tespit edilmiştir. Dosya kapsamında bulunan maluliyet raporları arasında çelişki bulunmakta ise de, az yukarıda açıklandığı üzere Yargıtay’ın yerleşik içtihatları uyarınca maluliyetin varlığı ve oranının doğru bir şekilde belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Kurulu veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan rapor alınması gerekmekte olup, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinden alınan ve yürürlükte bulunan yönetmelik hükümlerine göre düzenlenen maluliyet raporundaki oranlara göre düzenlenen aktüerya raporunun hükme esas alınması yerindedir. Öte yandan, davacıların maluliyet oranlarının kaza tarihindeki yaşlarına nazaran rapor tarihinde artış göstermiş olduğu da dikkate alındığında, rapor tarihindeki yaşlarına göre ve kaza tarihinde yürürlükte olan yönetmelik hükümleri uyarınca tespit edilen maluliyet oranları üzerinden hak kazanacakları geçici ve sürekli iş görmezlik tazminatının tespitinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamakta olup, davalı … A.Ş. vekilinin maluliyet oranına ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.

Davalı … A.Ş. ve davalı … vekilinin, davacı …’nin kaza tarihi itibariyle elde ettiği gelirin yüksek tespit edildiği yönündeki istinaf sebeplerinin incelenmesinde: Davacı vekilince, davacı …’nin kaza öncesinde kendisine ait araçla taksi şoförlüğü ve eşine ait araçla araç çekiciliği yaptığı iddia edilmiş olup, davacı tanıkları da davacı …’nin kazadan önce taksi şoförlüğü yaptığını, ek iş olarak ihtiyaç olduğu durumlarda çekici kullandığını beyan etmişlerdir. Menderes İlçe Emniyet Müdürlüğü’nce düzenlenen 05.03.2020 tarihli sosyal ve ekonomik durum araştırma tutanağında da davacı …’nin ticari taksi işlettiği, bu işten aylık 10.000,00 TL civarı gelirinin bulunduğu, eşi olan davacı …’nin ilkokul mezunu olduğu ve kendisine ait vinç işlettiği tespit edilmiştir. Dosya kapsamında alınan tanık ifadeleri ile sosyal ve ekonomik durum araştırması birbirini teyit eder mahiyette olup, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, istinafa gelenlerin lehine bir değerlendirme ile, davacı …’nin taksicilik ve çekici işinden elde ettiği kişisel katkısının net olarak tespit edilemediğinden, işin niteliği de göz önüne alınarak tazminat hesabına esas olacak kişisel katkısının karşılığı kazancının asgari ücretin iki katı tutarında hesaplanması ve bu hesaba göre tespit edilen tutarlar üzerinden hüküm kurulmasında usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Davalı … A.Ş. ve davalı … vekilinin bu yöndeki istinaf sebebinin reddi gerekmiştir.
Davalı … A.Ş. vekilinin, hüküm altına alınan geçici iş göremezlik tazminatının teminat kapsamında olmadığına dair istinaf nedeninin incelenmesinde; 25.02.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 13.02.2011 tarihli 6111 Sayılı Yasa’nın 59.maddesi ile 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 98. maddesi değiştirilmiş, buna göre “trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı”, Yasanın geçici 1. maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanun’un 59. maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve …nın yükümlülüklerinin sona ereceği,” öngörülmüştür. Sigorta şirketi, motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alır. Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Yasa ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. 2918 sayılı Yasa’nın 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumu’na geçmiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere geçici işgöremezlik talebi yönünden sigorta şirketlerinin sorumluluğu devam ettiğinden mahkemece gecici iş göremezlik tazminatına hükmedilmesinde bir isabetsizlik yoktur. (Yargıtay 4. H.D’nin 13.09.2021 tarih 2021/3454E, 2021/4465K sayılı kararı).
Davalı … A.Ş. Vekilinin, davacıların kaza sırasında emniyet kemerlerinin takılı olmaması nedeniyle müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğine yönelik istinaf sebebinin incelenmesinde; Trafik kaza tespit tutanağında davacıların emniyet kemerlerinin takılı olup olmadığına dair bölümün “tespit edilemedi” şeklinde işaretlendiği gibi, ceza dosyasında da davacıların kaza sırasında emniyet kemeri takmadıklarına dair bir tespit bulunmamaktadır. Bu aşamada davacıların kaza sırasında emniyet kemeri takıp takmadıklarının tespiti de objektif olarak mümkün görülmemekle, davalı sigorta şirketi vekilinin bu hususa yönelik istinaf itirazları da yerinde görülmemiştir.
Davalı … A.Ş. vekilinin, Islahtan önceki tazminat talepleri için dava tarihinden itibaren, ıslahtan sonraki tazminat talepleri için ise ıslah tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerektiği yönündeki istinaf sebebinin incelenmesinde; 6100 Sayılı HMK’nın belirsiz alacak davasını düzenleyen 107. maddesi hükmüne göre, belirsiz alacak davasının alacak miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenemediği ya da imkansız olduğu hallerde belirsiz alacak davası açılabilecektir. Dava dilekçesinin istem kısmında, davanın açıkça belirsiz davası olarak açıldığının belirtilmemiş olması, açılan davanın kısmi dava olduğunun kabulü için yeterli olmayıp, dava dilekçesi bir bütün olarak değerlendirilerek, davanın niteliği belirlenmelidir. Dava, trafik kazası nedeniyle maddi tazminat davası olup davacının tazminat miktarının ancak rapor alındığında belirlenebilecek olması dikkate alındığında davanın belirsiz alacak davası olduğu kanaatine varılmıştır. (Yargıtay HGK 24.02.2022 tarih ve 2019/11-220 E. – 2022/376 K. sayılı ilamı) Bu nedenle, gerek dava dilekçesinde istenen kısım için, gerekse yargılama sırasında artırılan kısım için temerrüt tarihinden itibaren faiz işletilmesine hükmedilmesi yerinde olup, davalı sigorta şirketi vekilinin faizin başlangıç tarihine ilişkin istinaf sebebinin reddi gerekmiştir.
Davalı … vekilinin hükmedilen manevi tazminat miktarlarının çok yüksek olduğuna dair istinaf sebebinin incelenmesinde; Manevi tazminat, ne bir ceza ne de gerçek anlamda bir tazminattır. Zarara uğrayan kişinin çektiği acıyı, duyduğu elem ve üzüntüyü bir nebze olsa da dindiren, zarara uğratan olay nedeniyle oluşan ruhsal tahribatı onarmaya yarayan bir araçtır. Manevi tazminatın kapsam ve miktarını takdir hakkı kural olarak hakime aittir. Hakim, manevi tazminatı hak ve nesafete uygun olarak belirlemeli, bu belirlemede hukuk kurallarının yanında tarafların sosyal, ekonomik ve sosyal yapısı ile özellikle de somut olayın koşullarını gözetmelidir. Manevi tazminat olarak takdir edilecek tutar manevi acıları kısmen de olsa gidermesinin yanında kamuoyu ve sosyal vicdanda da kabul görmeli ve zarar gören açısından da bir zenginleşme aracı olmamalıdır. Somut olayda hüküm altına alınan manevi tazminat miktarları kazanın oluş şekli, kusur durumu, olay tarihi, sosyal ve ekonomik koşullar, zararın ağırlığı ve hakkaniyet ilkesi dikkate alındığında makul ve ılımlı bulunmuş olmakla, davalı … vekilinin manevi tazminat miktarlarına ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranların dilekçelerinde yer verdikleri itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H ÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı … vekili ve davalı … A.Ş. vekilinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı … yönünden istinaf karar harcı olan 46.329,12 TL’den peşin alınan 2.316,46 TL’nin mahsubu ile bakiye 44.012,66‬ TL harcın davalı …’tan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı … A.Ş. yönünden istinaf karar harcı olan 28.917,06 TL’den peşin alınan 6.866,99 TL’nin mahsubu ile bakiye 22.050,07‬ TL harcın davalı … A.Ş.’den alınarak hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı … ve davalı … A.Ş. tarafından yapılan giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 13.07.2023