Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/847 E. 2021/908 K. 03.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/847
KARAR NO : 2021/908
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 24.03.2021
NUMARASI : 2020/103 E. 2021/56 K.
DAVANIN KONUSU : Markaya Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti, Maddi ve
Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 03.09.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 03.09.2021

İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 24.03.2021 tarih 2020/103 E. 2021/56 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkilinin … ibareli markasını 2012/14918 tescil numarası ile 25. ve 35. sınıflarda TPMK nezdinde tescillenmiş olduğunu, Türkiye ve yurtdışında tanınırlığı yüksek bir firma olduğunu, davalı taraf ile 2019 yılı Nisan ayında bayilik sözleşmesi düzenlendiğini, sözleşmenin 4 /8. maddesinin ve 3/2. maddelerinde mağazalarda uygulanacak indirim dönemlerine riayet etme şartı getirildiğini, ancak davalının, bu hükümlere aykırı davranarak, müvekkilinin markasının tanınırlığına zarar verecek şekilde ve satılan ürünleri itibarsızlaştıracak şekilde, … tabelasının altındaki vitrine “YETİŞEN ALIR – BÜYÜK İNDİRİM – YETİŞİN – KAPATIYORUZ” yazıları ile ürünleri değerlerinin çok altında ve müvekkil şirketin zincir mağazaları ile bayilerini zarara uğratacak şekilde satışını yaptığını, markayı itibarsızlaştıran bu eylemlerine son vermesi için davalıya ihtarname keşide edildiğini, ancak markayı itibarsızlaştırmaya ve haksız rekabet yapmaya devam ettiğini,, 6769 Sayılı SMK’nın 7.maddesinde; tescilden doğan hakların marka sahibine ait olduğunun açıkça belirtildiğini, markanın nasıl kullanılacağı, e ürünlerin kalite standartları, fiyatlar, markanın tanıtım araçlarını belirleme yetkisinin müvekkile ait olduğunu, sözleşmede de sınırların belirtildiğini, lisas sözleşmesi uyarınca markayı kullanan davalının sözleşme sınırlarını genişletmesinin 6769 Sayılı SMK’nın 29.1-ç maddesi uyarınca markaya tecavüz niteliğinde olduğunu,ayrıca, TTK’ nın 54 ve 55/1- e maddelerindeki düzenlemelere göre, davalının eylemlerinin aynı zamanda haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürerek, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespitini, 1.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi tazminatın işleyecek ticari faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, müvekkili ile davacı arasında , davacı şirketin ürettiği konfeksiyon ürünlerinin müvekkili tarafından Yalova ‘ da satışı konusunda bayilik sözleşmesi imzalandığını, davacı şirketin müvekkilinin satışlarını , tüketici ihtiyaçlarını , piyasa koşullarını doğru değerlendirmeyerek satılması imkansız olan miktarlarda ürünü almaya mecbur bıraktığını, müvekkilin satılabileceğinden çok fazla ürün gönderildiğini, piyasa koşulları ve pandemi nedeniyle yeterince satış yapılamadığını, müvekkilin elinde ürünler kaldığını, davacının müvekkili aleyhine davranarak taraflar arasındaki sözleşmeyi ihlal ettiğini, iadesi hususunda mutabık kaldıkları ürünlerin , davacının müvekkile sattığı ve fatura ettiği bedellerin çok altında bir fiyatla alacağını bildirince, müvekkilinin teklifi kabul etmediğini, bunun üzerine davacını ürünleri iade almayacağını beyan ederek, murazaa yaratarak , sözleşmeye aykırı davrandığını mal bedellerini ödemediği ve haksız rekabet yaptığı iddialarını ortaya atığını, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesini eylemli olarak feshederek davalı müvekkilinin maddi zarara uğramasına sebep olduğunu, işyerinin vitrinin de yazılı olan indirim ilanları Markaya zarar verici , itibarını sarsıcı ve haksız rekabet oluşturan nitelikte olmadığını, zararına satşı yapıyoruz yazılarının markaya zarar verecek nitelikte olmayıp, sezonda satışı yapılamaması nedeniyle indirim döneminde doğal olarak zararına satış yapıldığını, nedeniyle tüm mağazalarda indirim zamanlarında alıcının dikkatini çekebilmek için bu tür uygulamaların yapıldığını, davacının dilekçesinde maddi zarar iddiasına yönelik somut bir zarar sunamadığını, ayrıca pandeminin yaşandığı bu dönemde satışların arttırıabilmesi için çeşitli makul yöntemlere başvurulmasının doğal olduğunu,, manevi tazminat talebinin şartlarının oluşmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davacı tarafın, , davalının kendi aralarında imzaladıkları bayilik sözleşmesine aykırı davrandığı, davalının sözleşmenin 4. maddesinin 8. fıkrası ve 3. maddesinin 2. fıkrası aykırı hareket ettiği, pazarlama ve reklam yasağı ile indirim dönemine ilişkin belirlenen kurallara aykırı hareket edilmesiyle, müvekkil itibarının zedelendiği ve haksız rekabet oluşturduğu iddasıyla, maddi ve manevi zararın tazminini talep ettiği, belirtilen eylemlerin SMK.m.29/1-ç maddesindeki, lisansın taşkın kullanımı olarak nitelendirmiş ise de , davacının talebinin davalının sözleşmeye aykırı davrandığı ve haksız rekabete dayalı olduğu, bir davada maddi olayı anlatmak taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmanın hakime ait olup, davacının nitelendirmesinin doğru olmadığı, davalının eylemlerinin taraflar arasındaki sözleşmeye aykırılık kapsamında TBK ve TTK’ya göre değerlendirilmesi gerektiği, somut uyuşmazlıkta 6769 sayılı SMK hükümlerinin uygulama yeri bulunmadığından davaya bakmakla asliye ticaret mahkemesi görevli olduğu gerekçesiyle, görev dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine kara verilmiştir
Karara karşı , davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, müvekkilşirketin … markasının sahibi, müvekkil markasının Türkiye çapında mağazaları olan ve Yurtdışında tanınırlığı yüksek bir firma olduğunu, 2019 yılının Nisan ayında davalı ile müvekkil arasında akdedilen bayilik sözleşmesi uyarınca, davalının, 2019 Haziran ayından itibaren … markası altında bayi olarak müvekkil şirketlerin ürünlerinin perakende satışını üstlendiğini, piyasada belli bir ürün kalitesine, tanınmışlığa ve güvenirliliğe sahip … markasının itibarının zedelenmemesi için markanın nasıl ve ne şekilde kullanılacağının da anılı sözleşme ile ayrıntılı olarak belirlendiğini, ancak, davalının, markanın kullanımına ilişkin sınırların dışına çıktığını, kendisine ihtarname gönderilmesine rağmen eylemlerine devam Ettiğini, davalının eylemleri sebebi ile müvekkilin markasının itibarının zedelendiğini, taraflar arasındaki uyuşmazlık da sözleşme ile kullanıma izin verilen markadan kaynaklanan bir uyuşmazlık olup, davada müvekkilin marka hakkına dayanıldığını, 6769 Sayılı SMK’nun 1. maddesinde, ” Bu Kanunun amacı; marka, coğrafi işaret, tasarım, patent, faydalı model ile geleneksel ürün adlarına ilişkin hakların korunması ve bu suretle teknolojik, ekonomik ve sosyal ilerlemenin gerçekleştirilmesine katkı sağlamaktır”., aynı kanunun 24. maddesinde, ” Lisans alanın, lisans sözleşmesinde yer alan şartlara uymak zorunda olduğu, aksi takdirde marka sahibinin, tescilli markadan doğan haklarını lisans alana karşı ileri sürebileceğinin düzenlendiğini, ayrıca ek 29. madde de “Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakların izinsiz genişletilmesi markaya tecavüz olarak” nitelendirildiğini, bu kanundan doğan haklarda görevli mahkemenin fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi olduğunun da kanunda düzenlendiğini, dava dilekçesinde açıkça; davalının, markanın tanınırlığına zarar verecek şekilde satılan ürünleri itibarsızlaştırarak … tabelasının altındaki vitrine “YETİŞEN ALIR – BÜYÜK İNDİRİM – YETİŞİN – KAPATIYORUZ” yazıları ile ürünleri değerlerinin çok altında ve müvekkil şirketin zincir mağazaları ile bayilerini zarara uğratacak şekilde satışını yaptığını, markayı itibarsızlaştıran bu eylemlerine son vermesi için davalıya ihtarname keşide edildiği, ancak davalının eylemlerine devam ettiğinin belirtildiğini, davalının bu eylemleri Yalova 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2020/139 D.İş sayılı dosyası ile de tespit edildiğini, ve bu eylemlerin müvekkilin marka hakkına tecavüze ve haksız rekabete sebep olduğunun belirlendiğini, Markanın, lisans alan tarafından, marka lisansı sözleşmesinde belirlenen kullanma tarzı hükümleri dışında kullanılmasının, lisans alanın, markanın kullanım tarzını ihlal ettiğini ve markanın kullanma tarzı bakımından genişletildiğini gösterdiğini, dolayısıyla davalının kusurlu olarak müvekkile zarar verdiğinin ve markaya tecavüz eylemlerini gerçekleştirdiğinin sabit olduğunu, tMarkanın, lisans alan tarafından, marka lisansı sözleşmesinde belirlenen kullanma tarzı hükümleri dışında kullanılmasının, lisans alanın, markanın kullanım tarzını ihlal ettiğini ve markanın kullanma tarzı bakımından genişletildiğini gösterdiğini, dolayısıyla davalının kusurlu olarak müvekkile zarar verdiğinin ve markaya tecavüz eylemlerini gerçekleştirdiğinin sabit olduğunu, taraflar arasında bir bayilik sözleşmesi olmasının uyuşmazlığın temel noktasını değiştirmediğini, mahkemece bu konuda yanılgılı bir değerlendirme ile sözleşmeye atıf yapılarak görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğuna kanaat getirilmiş ise de delillerin toplanıp, dava dilekçesinde belirtilen ihlallerin marka hakkı kapsamında kalıp kalmadığının değerlendirilme ve inceleme yetkisinin Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesine ait olduğunu, ayrıca, davanın ticari bir dava olarak nitelendirilmesinin de mümkün olmadığını, zira, işbu davanın konusu bayilik sözleşmesinden kaynaklanan ve fakat davalı tarafından yerine getirilmeyen bir alacak olmadığını, davanın konusu tescilli markanın bayilik sözleşmesinde belirlenen şekilde kullanılmamasından kaynaklı marka ihlali olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi karanın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, davacı markasına yapılan tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ile maddi ve manevi tazminatın tahsili istemlidir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Taraflar arasında imzalanmış olan , davacı adına tescilli … markalı ürünlerin, davalı tarafından satışı konusu sözleşme yapılmış olup, dava dilekçesinde, sözleşmenin 4/8 ve 3/ 2 .maddesinde; tüm bayilerde ve mağazalarda uygulanacak indirim dönemlerine riayet etme şartı getirildiğini, ancak davalının, bu hükümlere aykırı davranarak, davacı markasının tanınırlığına zarar verecek şekilde ve satılan ürünleri itibarsızlaştıracak şekilde, … tabelasının altındaki vitrine “YETİŞEN ALIR – BÜYÜK İNDİRİM – YETİŞİN – KAPATIYORUZ” yazıları ile ürünleri değerlerinin çok altında ve davacı şirketin zincir mağazaları ile bayilerini zarara uğratacak şekilde satışını yaptığı, markayı itibarsızlaştıran bu eylemlerine son vermesi için davalıya ihtarname keşide edildiğini, ancak markayı itibarsızlaştırmaya ve haksız rekabet yapmaya devam ettiği, 6769 Sayılı SMK’nın 7.maddesinde; tescilden doğan hakların marka sahibine ait olduğunun açıkça belirtildiğinden, markanın nasıl kullanılacağı, ürünlerin kalite standartları, fiyatlar, markanın tanıtım araçlarını belirleme yetkisinin davacıya ait olduğu, sözleşmede de sınırların belirtildiği, lisans sözleşmesi uyarınca markayı kullanan davalının sözleşme sınırlarını genişletmesinin 6769 Sayılı SMK’nın 29.1-ç maddesi uyarınca markaya tecavüz niteliğinde olduğunu, ayrıca eylemlerini TTK’ nın 54 ve 55/1- e kapsamında haksız rekabet oluşturduğu iddia edilerek, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine , maddi ve manevi tazminatın tahsiline karar verilmesi istenmiştir. Davalı tarafça, davacının sözleşmeye aykırı davranışları nedeniyle, bayilik sözleşmesinin eylemli olarak feshedildiğini, işyerinin vitrinin de yazılı olan indirim ilanlarının markaya zarar verici , itibarını sarsıcı ve haksız rekabet oluşturan nitelikte olmadığını, zararına satşı yapıyoruz yazılarının markaya zarar verecek nitelikte olmayıp, ekonomik edenler ve sezonda satışı yapılamamasından dolayı, indirim döneminde doğal olarak zararına satış yapıldığını, tüm mağazalarda indirim zamanlarında alıcının dikkatini çekebilmek için bu tür uygulamalar yapıldığını iddia etmektedir.
İlk derece mahkemesince, dava dilekçesinde belirtilen eylemlerin SMK.m.29/1-ç maddesindeki, lisansın taşkın kullanımı olarak nitelendirmiş ise de , davacının talebinin davalının sözleşmeye aykırı davrandığı ve haksız rekabete dayalı olduğu, bir davada maddi olayı anlatmak taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmanın hakime ait olup, davacının nitelendirmesinin doğru olmadığı, davalının eylemlerinin taraflar arasındaki sözleşmeye aykırılık kapsamında TBK ve TTK’ya göre değerlendirilmesi gerektiği, somut uyuşmazlıkta 6769 sayılı SMK hükümlerinin uygulama yeri bulunmadığından davaya bakmakla asliye ticaret mahkemesi görevli olduğu gerekçesiyle, görev dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiş ise de, davacı tarafça marka hakkı ile SMK hükümlerine, TTK hükümleriyle birlikte dayanılmış olmasına göre, davada uygulanacak kanun hükümleri belirlenerek uyuşmazlığın çözümlenmesinde, ihtisas mahkemesi Fikri Sınai Hukuk Mahkemesi görevli olmasına rağmen, görev dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi hatalı olup, davacı vekilinin istinaf itirazları yerindedir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın ve istinaf sebeplerinin niteliğine göre duruşma açılmasına gerek görülmeyerek, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda istinaf başvurusunun HMK. 353/1-a-3 maddesi uyarınca kabulune,ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 24.03.2021 tarih ve 2020/103 E. 2021/56 K. sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-3 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 353/1-a-3 maddesi uyarınca kesin olmak üzere 06.09.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.