Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/824 E. 2022/1075 K. 07.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/824
KARAR NO : 2022/1075

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17.02.2021
NUMARASI : 2020/686 Esas 2021/159 Karar
DAVANIN KONUSU : Genel Kurul Kararlarının Yokluğunun Tespiti, Genel Kurulun Toplanması, Şirket Satış Kararının İptali
KARAR TARİHİ : 07.07.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 19.07.2022

İzmir 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin 17.02.2021 tarih 2020/686 Esas 2021/159 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkilinin ortağı ve yöneticisi olduğu davalı şirkete İzmir 4. Sulh Ceza Mahkemesinin 2016/3664 D.İş sayılı kararıyla kayyım atanmasına karar verildiğini, bu tarihten itibaren şirket yönetiminin … tarafından görevlendirilen heyet tarafından yerine getirildiğini, şirketin yönetim kurulunu oluşturan kayyımların kamuyu, şirketi ve müvekkilini zarara uğrattıklarını, şirketin 48 adet taşınmazının satışa çıkarıldığının ilan edildiğini, müvekkilinin … yönetimi ve ilgiler hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, soruşturmanın devam ettiğini, gayrımenkul değerleme bilirkişi raporuna göre taşınmazların değerlerinin 55.398.588,00 TL olmasına rağmen 6.160.000,00 TL bedelle ihaleye çıktığını, şirketin tamamının 31.000,00 TL’ye satılmasının kabul edilemeyeceğini, kayyım heyetinin verdiği zararı perdelemeye çalıştığını, … tarafından atanan kayyım heyetinin yanlızca şirketin olağan yönetim iş ve işlemlerini yapmakla yükümlü olup şirketi aldığı anki durumunu ve itibarını korumak zorunda bulunduğunu ileri sürerek, şirketin ve 48 adet taşınmazın satışının tedbiren durdurulmasına, usulsüz genel kurul toplantısında alınmış kararların yok hükmünde olduğunun tespitine, şirketin menfaatleri doğrultusunda genel kurulun toplanmasına, şirketin satış kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı … A.Ş. vekili, ortada alınmış bir genel kurul kararı bulunmadığını, davacının genel kurulu toplantıya çağırma hakkı olmadığını, satışın iptalini isteyemeyeceğini, satışın yasal düzenlemelere göre gerçekleştirildiğini, paydaşların haklarının ihlal edilmediğini, satış bakiyesi bulunması halinde paydaşlar adına açılan hesapta muhafaza edileceğini, …’nin idari bir kurum olup satış kararının idari bir karar olması nedeniyle idare mahkemesinin görevli olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, davanın idare mahkemelerinde açılması gerektiğini, henüz genel kurul yapılmadığından iptali talep edilebilecek bir genel kurul kararının da bulunmadığını, ilgili yasal düzenlemeler çerçevesinde ticari teamüllere uygun olarak basiretli bir tacir gibi şirketin yönetildiğini, 6758 sayılı Kanun’un 20.maddesi ile satış veya tasfiye işlemlerinde 5411 sayılı Bankacılık Kanunu hükümlerinin uygulanacağının düzenlendiğini, aynı kanunun 19. maddesi kapsamında yetki devri yönergesinin devredilen yetkiler başlıklı beşinci maddesinin birinci fıkrasının c ve ç bendleri uyarınca genel kurul yetkilerini kullanabilme yetkisinin …. na devredilip şirketin yahut mal varlıklarının satılmasına veya feshi ile tasfiyesine karar verme yetkisinin …. na devredildiğini, 7145 sayılı Kanun’un geçici birinci maddesi ile …’nin kayyım olarak atanmasına ilişkin hükmün üç yıl süre ile uygulanmasına, …’nin kayyım olarak atanması ile ilgili görev, hak, yetki ve sorumluluklarına ilişkin hükümlerin …. un kayyım olarak atandığı dosyalar bakımından ceza soruşturması veya kovuşturması kesinleşinceye ya da satış veya tasfiye işlemlerinin tamamlanmasına kadar uygulanacağının düzenlendiğini, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 134. maddesi ile 7071 sayılı Kanun ile yasalaşan 678 sayılı KHK’nın 33. maddesinin beşinci fıkrasında satış yetkisinin …. ‘na verildiğini, davanın İYUK ‘ta belirtilen süre içinde açılmadığının tespiti halinde süre yönünden reddinin icap ettiğini, müvekkilinin idari bir kurum olup tesis edilen işlemlerin de idari işlem niteliğinde olması nedeniyle davanın idare mahkemesinde açılabileceğini, ayrıca İstanbul ve İzmir Bölge İdare Mahkemeleri tarafından verilen kararlarda uyuşmazlığın görüm ve çözümünde idare mahkemesinin görevli olduğu sonucuna varıldığını, müvekkili kurumun adresi nedeniyle yetkili mahkemenin de İstanbul İdare Mahkemeleri olduğunu, davacı tarafça İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/628 E sayılı dosyasında aynı davanın açıldığını ve müvekkili yönünden yargı yolunun caiz olmaması nedenine dayalı olarak dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verildiğini, derdestlik bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, eldeki dava ile İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/628 E sayılı dosyasında davanın tarafları, konusu, dayanılan maddi vakıalar ve sonuç talepler yönünden aynılık söz konusu olduğu, daha önce açılan İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/628 E sayılı dosyasında verilen kararın henüz kesinleşmeyip istinaf incelemesinde bulunduğu, bu davanın derdest dava niteliğinde olduğu, bu nedenle davanın davalı … Şirketi yönünden dava şartı yokluğuna bağlı olarak usulden reddi gerektiği, davalı …’nin idari bir kurum olup somut olayda CMK’nun 133. maddesi çerçevesinde davalı şirkete kayyım olarak atanması yanında ilgili Bakan’ın kanunla verilen genel kurul yetkisini davalı …’ye devretmesi nedeniyle davalı …’nin aynı zamanda davalı şirketin genel kurul yetkilerini de elinde bulundurmasına rağmen davaya konu satış kararını genel kurul yetkisine dayanarak değil, 6758 sayılı Kanun’un 19 ve 20. maddeleri ile 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 134. maddesi çerçevesinde verilen yetkiler kapsamında hareket ettiği, satış kararının davalı şirketin faaliyetinin devamı için …. tarafından gerekli görülen şirkete ait mal, hak ve varlıkların iktisadi bütünlük kararı çerçevesinde ihale yolu ile üçüncü kişilere devrini içeren bir satış kararı niteliğinde olduğu, buna göre davalı … tarafından alınan satış kararı ve yapılan işlemlerin davalı …’nin idari bir kurum olması nedeniyle idari işlem ve karar niteliğinde bulunduğu, İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümleri çerçevesinde idari işlem ve karar niteliğindeki dava konusu karar ve işlemlerin iptaline yönelik davanın görüm ve çözüm yerinin idari yargı mahkemeleri olup adli yargı mahkemelerinin görevli olmadığı, davalı … yönünden derdestlik dava şartı ile yargı yolu dava şartı yokluğunun birlikte var olduğu, HMK’da birden çok dava şartı engelinin bulunması halinde hangisine öncelik verileceği konusunda bir düzenleme bulunmadığı, ancak taraflar ve dava konusuna ilişkin dava şartlarından önce mahkemeye ilişkin yargı hakkı, yargı yolu, görev ve kesin yetki gibi dava şartlarının öncelikle gözetilmesi gerektiği, buna göre her ne kadar davalı … yönünden de davanın derdestlik yönünden usulden reddine karar vermek gerekse de adı geçen davalı için aynı zamanda yargı yolu yönünden dava şartı yokluğunun bulunduğu gözetilerek öncelikle davalı … yönünden yargı yolu nedenine bağlı olarak dava şartı yokluğundan davanın usulden reddi icap ettiği gerekçesiyle davalı … hakkındaki davanın yargı yolu sebebine bağlı olarak HMK’nun 114(1/b) maddesinin yollaması ile HMK’nun 115(2) maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle, davalı … Şirketi hakkındaki davanın derdestlik sebebine bağlı olarak HMK’nun 114(1/ı) maddesinin yollaması ile HMK’nun 115(2) maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, davaya bakmakla görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğunu, kayyım tarafından satış kararı alındığını, 5271 sayılı CMK’nın 133/3. maddesi uyarınca atanan kayyımın işlemlerine karşı TMK ve 6762 sayılı TTK hükümleri uygulanması ve dolayısıyla davanın adli yargı mercilerinde görülmesi gerektiğini istinaf nedeni olarak belirterek dava dilekçesini tekrar etmiştir.
GEREKÇE : Dava, şirkete kayyım olarak atanan …’nin aldığı satış kararınnı iptali, genel kurul kararlarının yok hükmünde olduğunun tespiti, genel kurulun toplantıya çağrılmasına izin verilmesi istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davalı … yönünden yargı yolunun caiz olmadığı, davalı şirket yönünden ise derdestlik nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.Davacı vekili, müvekkilinin ortağı ve yöneticisi olduğu …’nin kayyım olarak atandığı davalı şirketle ilgili olarak …’nin aldığı satış kararınnı iptali, genel kurul kararlarının yok hükmünde olduğunun tespiti, genel kurulun toplantıya çağrılmasına izin verilmesi isteminde buunmuştur. Mahkemece de doğru şekilde belirlendiği üzere davacı vekilinin eldeki davayı açmadan önce aynı nedenlerle, aynı davalılara yönelik aynı netice talep ile İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/628 E sayılı dosyasıyla dava açtığı, mahkemece davalı şirket yönünden kesin yetki nedeniyle, davalı … yönünden ise idari yargı mercilerinin görevli olması nedeniyle davanın reddine karar verildiği, eldeki davanın açıldığı tarihte bu davanın istinaf aşamasında bulunup derdest olduğu anlaşılmaktadır. Davalı şirket yönünden derdestlik nedeniyle davanın reddi doğrudur. Davalı … yönünden ise … idari bir Kurum olup 6758 sayılı Kanun’un 19 ve 20. maddeleri ile 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 134. maddesi çerçevesinde verilen yetkiler kapsamında hareket ettiği, idari işlem ve kararlar yönünden idari yargı mercilerinde dava görülmesi gerektiği için mahkemece yargı yolunun caiz olmadığı gerekçesiyle verilen red kararı yerindedir. Yine derdestlik, yargı yolu gibi birden fazla dava şartı eksikliği var ise öncelikle yargı yolu, sonra derdestlik irdelenmesi gerektiği, zira görevli mahkemece(doğru yargı yolu tarafından) derdestlik dava şartının irdelenmesi icap ettiği açık olmakla mahkemece davalı … yönünden yargı yolu nedeniyle red kararı verilmesi doğru bulunmuştur.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 80,70 TL’den peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 21,40 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davacı vekili tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.07.07.2022