Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/702 E. 2023/6 K. 04.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/702
KARAR NO : 2023/6

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28.01.2021
NUMARASI : 2018/1467 E. – 2021/105 K.
DAVANIN KONUSU : Ticari Şirkette Müdürlük Görevinden Azil ve Temsil Yetkisinin Kaldırılması
KARAR TARİHİ : 04.01.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 04.01.2023

İzmir 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 28.01.2021 tarih 2018/1467 E. – 2021/105 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili,davacının … Şirketi ‘ nin münferiden yetkili müdürlerinden olup ortaklık hisse oranının % 40 olduğunu, münferiden yetkili diğer müdürün davacının kardeşi olan davalı … olup şirketteki hisse oranının % 60 olduğunu , davacı ile davalının … Şti dışında ayrıca … AŞ ve … A.Ş. adlı şirketlerde de ortaklıkları ve hisselerinin bulunduğunu, davacı ile dava dışı aile şirketlerinin kurucusu ve aynı zamanda babası olan … arasında husumet yaşandığını bu husumet sonucu davacının tüm aile şirketlerinden uzaklaştırıldığını ,ortaklık haklarının kullanmasının engellendiğini ve yüksek hisse oranlarına rağmen dava dışı diğer aile şirketlerinin yönetimlerinden çıkarıldığını, davacının müdürü olduğu … Şti de dahil aile şirketlerinin yönetimi, işleyişi ve karar alma mekanizmasında hiç bir etkisi kalmadığını, … Şti ‘nin davalı … tarafından alınan kararlarla yönetildiğini, davalının babası ile birlikte gelecekteki ticari faaliyetlerine zemin oluşturacak şekilde … Şti de dahil olmak üzere mevcut aile şirketlerinin içini boşaltma faaliyetinde bulunarak şirketlere zarar vermeye başladığını, davalının müdürlük görevinin sağladığı yetkileri kötüye kullandığını özen ve bağlılık yükümünü ağır şekilde ihlal edecek eylemlerde bulunduğunu, 6102 Sayılı TTK.nun 630/2 maddesi uyarınca limited ortaklıklarda her ortağın haklı nedenlerin varlığı halinde limited şirket yönetcilerinin yönetim hakkını ve temsil yetkisinin kaldırılmasını doğrudan mahkemeden talep edebildiğini, davalının TTK. 630/3 maddesi hükmünde düzenlenen müdürün özen ve bağlılık yükümünü ağır şekilde ihlal ettiğini, şahsi menfaatlerini şirket menfaatlerinin önünde tuttuğunu, davalının 23/05/2018 tarihinde aynı adreste … A.Ş. ünvanlı yeni bir şirket kurduğunu , şirketin kurucularının davalı ile babası … olduğunu, davalının yeni şirkette % 90 oranında hisse sahibi olduğunu, davalının diğer aile şirketleriyle aynı alanda faaliyet gösterecek yeni şirketi tek başına kontrol edebilecek ve yönetecek hisse ve yetkiye sahip olduğunu ve dava tarihi itibariyle gayri faal durumda bulunan hiç bir çalışanı olmayan ve gelir elde etmeyen … Şti ile aynı alanda faaliyet gösterecek yeni bir şirket kurulmuş olması karşısında davalının rekabet etmeme yükümlülüğüne aykırı haraket ettiği ve özen ve bağlılık yükümünü açık şekilde ihlal ettiğinin ortada olduğunu, … Şti’ nin diğer aile şirketlerinden tahsil edilmeyen yüklü miktarda alacakları bulunduğunu ancak bu alacaklar hakkında takip yapılmadığını, davacı tarafından başlatılan takiplerin davalı tarafından borçlu şirketin yetkilisi sıfatıyla yapılan itirazlar sonucunda durdurulduğunu, davacının şirketin yönetimi, işleyişi ve özellikle diğer aile şirketlerinde ki alacakların ne şekilde elde edildiğine dair … Şti’ nde bilgi ve belge edinemediğini, bilgi ve belge talebi ile muhtelif ihtarnamelerin keşide edildiğini ancak sonuca ulaşılamadığını, dava dışı aile şirketlerinden …. A.Ş.’de gayri resmi kasa ve defter tutulduğunu, şirketin gayri faal olduğu ve çalışanı bulunmadığını, davalı tarafından diğer aile şirketleri bilançolarında açıklanamaz bir alacak artışı bulunduğunu, diğer aile şirketleri hakkında derdest davalar olduğunu, davalının halen davacıyı zarara uğratmak kastıyla eylemlerini sürdürdüğünü, mal kaçırma ve şirketlerin içini boşaltma faaliyetlerinin süregeldiğini, bazı emtiaların ve mal varlığının gayri resmi satımının diğer aile şirketlerinde sabit olduğunu, … Şti’nde de gayri resmi satım ve mal kaçırma faaliyetleri hakkında haklı ve kuvvetli şüphe mevcut olduğunu, sonuç olarak davalının müdürü olduğu … Sti aleyhine ve şirketin zararına sebebiyet verecek şekilde rekabet etmeme yükümlülüğüne ve özen ve bağlılık yükümüne karşı hareket ederek TTK. 630 ve 626.m.lerini açıkca ve ağır şekilde ihlal ettiğini, … Şti ve bahsi geçen diğer tüm aile şirketlerinin merkezinin tek bir taşınmaz olup davacının bu binaya girişinin engellendiğini, davacının bilgi ve belge alamadığı gibi şirketlerin yönetiminde söz sahibi de olamadığını, davalı tarafın yönetim hakkını ve temsil yetkilerini kötüye kullanmakta olup haklı sebep oluşturan olgular ve davalı tarafın özen ve bağlılık yükümünü ağır şekilde ihlal ettiğini gösterir eylemleri vuku bulduğundan davalı tarafın yönetim hakkı ve temsil yetkilerinin kaldırılmak suretiyle azledilmesi gerektiğini, müdürün azli davalarında husumetin azli istenen müdüre yöneltilmesinin gerekli ve yeterli olduğunu, HMK. 389. ve devamı maddeleri gereği yaklaşık ispat olgusunun gerçekleştiğini bu sebeple yapılacak yargılama sonucunda hüküm kesinleşinceye kadar tedbir mahiyetinde davacının münferiden yetkili müdür olarak şirketi tek başına temsiline karar verilmesinin talep edildiğini belirtmiş ,TTK ‘nın 630/2, 630/3 ve 626. Maddeleri uyarınca davalı tarafın temsil yetkisinin kaldırılması ve şirket müdürlüğünden azline, davacı ve davalı tek başına münferiden temsile yetkili müdürler ise de … Şti’ nin davalı tarafın hakimiyetinde onun tek başına aldığı kararlar ile yönetildiğinden yargılama sonucunda hüküm kesinleşinceye kadar davacının münferiden tek yetkili müdür olarak şirketi temsiline, mümkün olmadığı takdirde şirketin çift imza ile temsili hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davada şirketin hasım gösterilmesi gerektiğini, şirketin 2014 yılından bu yana gayri faal olduğunu, … Şti. nin 2014 yılına kadar bir Japon firmasının Türkiye nakış makina satış temsilciliğini yapmakta iken bu faaliyetin sona ermesi ile birlikte hiçbir ticari işlemde bulunmadığını, rekabet yasağına aykırı olarak kurulduğu iddia edilen şirketin faaliyeti ile … Şti nin faaliyeti arasında hiç bir benzerlik bulunmadığını, … Şti. nin üretim şirketi olmayıp makina satışı ile ilgilendiğini, oysa yeni kurulan şirketin üretim şirketi olduğunu, iki şirketin ticaret sicilde faaliyet konularının aynı görünmesinin rekabet yasağına aykırılık olarak kabul edilemeyeceğini, rekabet yasağına aykırılığın ancak aktif ticaret konularında somut olaylarla gündeme geleceğini, dolayısıyla aktif ticari faaliyeti olmayan bir şirket ile rekabet etmek fiilen mümkün olmadığından bu hususu müdürlükten azil gerekçesi yapmanın mümkün olmadığını, 2014 yılında yapılan genel kurul öncesinde davacının yönetimde yer aldığını, tüm bilgi ve işlemlerden haberdar olduğunu, son yapılan genel kurulda 5 yıllığına davacı ve davalının münferit imza yetkili müdür olarak seçildiğini, davacının İzmir 4 ATM’nin 2018/330 sayılı dosyasında dava dışı … AŞ.’nin kayıtlarının incelenmesi için özel denetçi talebinde bulunduğunu, mahkemenin davacının şirkette yönetim kurulu üyesi olarak görev yapması nedeniyle her türlü bilgi ve belgeye ulaşabileceklerini ön görerek davayı reddettiğini, dava dilekçesinde yer alan dava dışı diğer şirketlerdeki ihtilaflara ilişkin açıklamaların gerçekleri yansıtmadığını, davacının dava dilekçesinde dava dışı … AŞ deki bir takım ihtilaflardan bahsederek bu dava ile bağlantı kurmaya çalıştığını ancak davanın konusunu direkt olarak ilgilendirmeyen bu açıklamaların hukuken önem taşımadığını, dava dilekçesinde dava dışı … AŞ de bir takım işlemlerin usulsüz olduğu ve bunların ispatı zımmında bu şirketin diğer ortağı olarak davalının şahsi hesaplarının incelenmesinin istendiğini ancak davalının … Şti ndeki müdürlük görevinden azli ile dava dışı şirketler ve şahsi banka hesapları arasında hiçbir ilgi bulunmadığını, davanın konusunun davalının dava dışı … AŞ. ye borç olarak verdiği parayı nereden bulduğu ve aktardığı olmadığını, şirket faal olmadığı için ve bankalarla aktif çalışma yapmadığı için bankaların limit tanımı yapmak istemediğini bu durumda sadece davacının değil davalının da kredi kartlarının iptal edilmesi yoluna gidildiğini, halen ticari faaliyeti ve mal varlığı olmayan … Şti’nin içinin boşaltılacağı, mallarının satılacağı gibi varsayımlarla müdürlükten azil talepli davanın kötü niyetle yalnızca davacının aile şirketlerindeki hisselerinin zorla satın alınmasını temin etmek için açıldığını, şirkette davacı ile davalının münferit imzaya yetkili müdürler oldukları ve davalının % 60 hisseye sahip ortak oldukları nazara alındığında davalının müdürlükten azlinin hukuken kimseye fayda sağlamayacağını, davalının azli halinde davacının imzaya yetkili tek müdür olarak kalacağını, böyle bir durumunda hakkaniyete aykırı olacağını, hiç bir sebep yokken % 60 hissedar olduğu ve davacı ile birlikte müdür oldukları şirkette sadece davacının müdür olarak kalmasının kabul edilemeyeceğini belirtmiş, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı tarafça dava dışı … Şti.’nin yetkili müdürlerinden …’nun müdürlükten haklı sebeplerle azline karar verilmesine yönelik olarak davalı hakkında açılan davada, davacı ve davalının dava dışı şirketin ortakları olup her ikisinin de münferiden şirketi temsil ve ilzama yetkili oldukları, davalı … ‘nun dava dilekçesinde bahsedilen … AŞ.’nin de kurucu ortaklarından ve yetkililerinden biri olup söz konusu şirketin dava tarihinden önce 23/05/2018 tarihinde ticaret siciline tescil edildiği, … Şti ile … AŞ.’nin faaliyet konularında benzerlikler bulunduğu, … Şti . gayri faal olarak görünse de şirketin ticaret sicil kayıtlarının silinmediği, vergi mükellefiyetinin devam ettiği, şirketin resmi olarak faaliyetine devam ettiği, davalı …’nun … Şti. Müdürlerinden olup bu şirketten ve ortaklar kurulundan herhangi bir izin almadan dava dışı … Şirketinde de yönetimde bulunduğu, söz konusu durumun TTK’nun 626/2 maddesinde belirtilen “Şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemiş veya diğer tüm ortaklar yazılı olarak izin vermemişse, müdürler şirketle rekabet oluşturan bir faaliyette bulunamazlar. Şirket sözleşmesi ortakların onayı yerine ortaklar genel kurulunun onay kararını öngörebilir.” düzenlemesine aykırı ve özen ve bağlılık yükümü ile rekabet yasağını ihlal eder nitelikte bulunduğu, TTK 630/2 maddesinde ” Her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir. ” 630/3 maddesinde de” Yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur. ” düzenlemesi doğrultusunda davalının özen ve bağlılık yükümlülüğüne aykırı davrandığı ve TTK’nun 630/2 Maddesindeki davalı müdürün haklı sebeple azli koşullarının oluştuğu kanaatine variılarak davanın kabulü ile ,davalı … ‘ nun … şirket müdürlüğünden azline ve temsil yetkisinin kaldırılmasına karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davalı vekili, davada şirketin hasım gösterilmediğinden öncelikle davanın bu yönden reddi gerektiğini, TTK 626/2 maddesinin rekabet oluşturacak faaliyette bulunulmasını yasaklayan bir hüküm olup, maddenin lafzi yorumundan rekabette bulunmanın aktif bir faaliyet olduğu, sadece benzer faaliyet konuları olan bir şirkette ortak veya müdür olmak gibi pasif bir durumun rekabet yasağı maddesini ihlal kabul edilemeyeceğini, mahkemece alınan 26.02.2020 tarihli bilirkişi raporunun yerinde olduğunu, ancak mahkemece bu raporun karar vermeye yeterli olmadığı hususuna itiraz ettiklerini, davalının müdür olarak görev yaptığı şirketin 2014 yılından bu yana aktif ticaret faaliyetinin bulunmadığını, … Şirketi ile rekabet yasağına aykırı kurulduğu iddia edilen şirketin faaliyetleri arasında benzerlik bulunmadığını, … Şirketi’nin üretim şirketi olmayıp, makine satışıyla ilgilendiğini, oysa yeni kurulan şirketin üretim şirketi olup ticaret sicil faaliyet konularının benzer görülmesinin rekabet yasağına aykırılık olarak kabul edilemeyeceğini, aktif ticari faaliyet olmayan bir şirketle rekabet etmenin fiilen mümkün olmadığından azil gerekçesi yapılamayacağını istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE :Dava, … Şirketi’nde davalının temsil yetkisinin kaldırılması ve şirket müdürlüğünden azil koşullarının oluşup oluşmadığı istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Dava konusu …nin sicil dosyasının dava dosyasına kazandırıldığı, sicil kayıtlarında şirketin ortaklarının … ve … olduğu, şirket yetkililerinin de … ve …, şirket adresinin … Mah … Sok No … …/… olup şirketin halen faal olduğu; … AŞ.’nin kurucu ortakların … ve …, şirketin merkez adresinin … Mah … Sok No …/… …/…, şirket yetkililerinin … ve … olup şirketin 25/03/2018 tarihinde tescil edildiği görülmüştür.
Dosyada alınan 05.11.2019 tarihli ara kararı ile evvelce verilen 03.01.2019 tarihle ihtiyati tedbirin değiştirilmesi talebi kabul edilerek, dava dışı … Şirketi ile ilgili şirket mal varlığını eksiltecek işlemlerin davacı ve davalının müşterek imzaları ile yapılması konusunda ihtiyati tedbir kararı verilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
Taraflarca delil olarak gösterilen ve aralarında çok miktarda uyuşmazlık bulunduğuna ilişkin dava dosyaları yönünden İzmir 3. ATM’nin 2017/1226 Esas sayılı dosyasında davacının …, davalının … AŞ, davanın davalı şirketin haklı nedenlerle feshine ve /veya pay sahibi davacının paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerinin faizi ile birlikte ödenerek şirketten çıkarılmasına karar verilmesine yönelik dava olduğu , dosyanın derdest olduğu; İzmir 4. ATM’nin 2018/1178 Esas sayılı dosyasında davacının … davalıların … ve … davanın … İli … İlçesi … ada … parselde kayıtlı taşınmazın 1/2 hissesinin tapusunun iptali ile … AŞ adına tesciline ilişkin dava olduğu, 20/12/2018 tarihinde vaki kabule binaen davanın kabulüne karar verildiği, kararın 18/02/2019 tarihinde kesinleştiği ; İzmir 12. AHM’nin 2017/414 sayılı dosyasında davacının … davalıların … ve … davanın davacının şahsi banka hesabında vekalet görevinin kötüye kullanılmasından ötürü 90.000,00 Euronun davacıya ait olduğunun tespiti ve davacıya ödenmesi hususunda olduğu; İzmir 19. İcra Müd’nün 2017/12908 sayılı dosyasında alacaklının …, borçlunun …. AŞ, borç miktarının 958.006,11 TL, takibin iflas yolu ile takip olduğu, ödeme emrinin borçluya 11/10/2017 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu vekilinin 17/10/2017 tarihli dilekçesi ile borca itiraz ettiği, itiraz üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği; İzmir 19. İcra Müd’nün 2012/12906 sayılı dosyasında alacaklının …, borçlunun … AŞ, borç miktarının 1.041.061,31 TL + 17.000,00 EURO, takibin iflas yolu ile takip olduğu, ödeme emrinin borçluya 11/10/2017 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu vekilinin 17/10/2017 tarihli dilekçesi ile borca itiraz ettiği, itiraz üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
İDM’ce dosya üzerinden bilirkişi incelemeleri yaptırılarak 26.02.2020 tarihli SMMS ve bankacı bilirkişiden oluşan heyetten rapor alındığı, ancak bu raporun karar vermeye yeterli olmadığı belirtilerek öğretim üyesinden oluşan yeni bir bilirkişi heyetine tevdii ile 20.11.2020 havale tarihli bilirkişi heyet raporunun alındığı ve alınan son rapor hükme esas alınmak suretiyle davanın kabulüne karar verildiği, yapılan bilirkişi incelemeleri esnasında … Şirketi’ne ticari defter ve belgelerin bir kısmı üzerinde incelemelerde bulunulduğu, davalının kurucu ve ortağı olduğu diğer şirketlerin ticari defter ve kayıtlarına davalı yanca dosyada delil olarak dayanılmadığı gibi davacı delilleri arasında yer alan bu belgelerin bilirkişi incelemesine esas olmak üzere ibrazının yapılmadığından incelenemediği görülmüştür. ….Şti. Firması 02.09.1985 tarihinde tescil edilmiş ve faaliyetine başlamıştır. Şirketin sonraki ortakları … ve …, şirketi münferiden temsil yetkisine sahiptir. …. A.Ş., 50.000,00 TL sermaye ile 23.05.2018 tarihinde kurulmuş olup, yüzde 10’una baba …, yüzde 90’nına oğlu … sahiptir ve her iki ortak münferiden yetkili olup, … Şti.’nin 28.04.2006 tarihinde yaptığı ana sözleşme değişikliğinde …. Şti.’nin faaliyet alanları, … A.Ş.’nin de 23.05.2018 tarihinde tescil edilen ana sözleşmesinde şirketin kuruluş amacı ve çalışma konuları belirtilmiştir. Buna göre; … Şti.’nin ana sözleşmesinin 8. maddesinde “tekstil ve konfeksiyon sanayi konusunda, her çeşit kumaş, penyeden mamul iç çamaşır, tişört vs. emtianın imalatı, pazarlaması, ticareti, alım satımı” ibaresi, … A.Ş.’nin 23.05.2018 tescil tarihli ana sözleşmesinin 1. maddesinde yer alan “konfeksiyon giyim eşyası imalatı, ihracatı, ithalatı” faaliyeti ile benzerlik gösterdiği, yine … Şti.’nin ana sözleşmesinin 1. maddesinde “…. jakartlı ve jakartsız nakış, dikiş, dokuma, örgü, her türlü spesiyal konfeksiyon makinaları imali, montajı…” denilirken, … A.Ş.’nin ana sözleşmesinin 4. maddesinde “her türlü sanayi, dikiş ve nakış makinalarının montajı….” konusunun benzediği, … Şti.’nin ana sözleşmesinin 2 maddesinde “nakış işleme, nakışlı nakışsız yatak takımları, perdelikler, masa örtülerinin… üretim, toptan ve perakende alım satımı” denirken, … A.Ş.’nin ana sözleşmesinin 1. maddesinde “her türlü iplikten kumaş ve benzeri mamul dokuyarak perdelikler, masa örtüleri, yemek ve yatak takımları, nakışlı yatak takımları…. imalatı, ihracatı, ithalatı…” konularının benzeştiği, tüm bu faaliyet konuları değerlendirildiğinde …Şti. ile … A.Ş.’nin amaç ve faaliyet konularında benzerlikler bulunduğu değerlendirilmiştir.
TTK nun 613/3-f maddesinde limited şirket müdürlerinin şirket aleyhinde rekabet etmeme yükümlüklerinin 626. madde uyarınca değerlendirilmesi gerektiğinin belirtildiği, aynı Yasanın 626/f.2 maddesinde “şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemiş ya da diğer tüm ortaklar yazılı şekilde izin vermemiş ise, müdürlerin şirketle rekabet oluşturan bir faaliyette bulunamayacağı” dercedilmiştir.
6102 sayılı TTK’nın m.630/1’e göre limited şirketlerde müdürlerin görevden alınma yetkisi genel kurula aittir. Aynı Yasanın 630/2. maddesi uyarınca her ortak, haklı nedenlerin varlığı halinde limited şirket yöneticilerinin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını mahkemeden talep edebilirler. Maddenin sonraki fıkrasında ise yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesinin veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesinin haklı sebep olarak kabul olunacağı düzenlenmiştir. Bu durumda, mahkemece, her somut olayın özelliğine göre açıklanan biçimde azil için haklı nedenlerin oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Elbetteki TMK’nın 2. maddesindeki iyiniyet ve dürüstlük kuralı gözetilmelidir. TTK 630/ 3.fıkrasında haklı sebeplerin hangi esaslara dayanacağı özetlenmiştir. Bu kapsamda en geniş anlamıyla, müdürün özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlar ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihmal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul edilmektedir. Somut olayda … Şti. ve … A.Ş.’nin faaliyet konularında benzerlikler olduğu, her iki şirketin müdürlerinden birinin de … olduğu dikkate alındığında bu durumun rekabet yasağı kapsamında değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yine dosyadaki yukarıda bahsi geçen delillerden anlaşıldığı üzere … Şti.’nin, … A.Ş.’den olan alacağına karşılık olarak 926.000,00 TL’lik, … A.Ş.’den olan alacağına karşılık olarak da 1.011.000,00 TL’lik iki senedin, şirketlerin kurucusu olan … tarafından borçlu sıfatıyla imzalanarak … Şti.’ye cirolandığı, başka bir deyişle … Şti.’nin her iki grup şirketinden olan alacağı için ortak davalının değil, …’nun borçlu gözüktüğü, … Şti.’nin ilgili hesaplardaki işlemlerinin önemli kısmının 2017 yılı ve öncesine ait olduğu gözönünde bulundurulduğunda, o dönem şirket yetkililerinin bilgisi dahilinde olduğu,…Şti.’nin 2016-2018 yıllarına ilişkin defter ve kayıtlarından şirketin üretim, alım, satım gibi faaliyetlerde bulunmadığı, son 3 yıllık envanter kayıtlarında önemli bir değişiklik olmadığı sabit ise de, şirketin ticaret sicil kaydının silinmediği, vergi mükellefiyetinin devam ettiği, şirketin resmi olarak faaliyetine devam ettiği, ticaret sicil kayıtları ve vergi dairesi kayıtlarının da açık bulunduğu, ağırlıklı olarak … ailesine ait şirketlerin ortak ve grup şirketlerine yönelik açılmış çok sayıda dava dikkate alındığında, … Şti.’nin her ne kadar ticari sicil ve vergi mükellefiyeti kayıtları devam etse de, ortaklar arasındaki güven ilişkisinin sona ermiş olduğu, ticari hayat içerisinde, imalat, alım, satım vb. faaliyetlerinin oldukça azalmış olduğu bilirkişi raporunda belirlenmiş, dosyada alınan öğretim üyesinden oluşan yeni bilirkişi heyetinden alınan 20.11.2020 havale tarihli bilirkişi heyet raporu yeterli ve hükme esas almaya elverişli nitelikte görülmüştür.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 179,90 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere 04.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.