Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/639
KARAR NO : 2023/1892
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11.12.2020
NUMARASI : 2020/192 E. 2020/415 K.
DAVANIN KONUSU : Hisse Devrinin İptali
KARAR TARİHİ : 20.12.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 20.12.2023
Taraflar arasındaki davadan dolayı Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 11.12.2020 gün ve 2020/192 E. 2020/415 K. sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müşterek muris …’un … A.Ş. ve … A.Ş. şirketinin uzun yıllardır hissedarı olduğunu, murisin bu şirketti hisselerini 22.05.2003 tarihinde hazirun cetvellerinde ortadan kalktığını, davalılar lehine hisse artışı olduğunu, söz konusu devir işlemlerinde herhangi bir ivaz karşılığı olmadığını, hukuki bir nedende olmadığını, hukuka aykırı şekilde hisselerin davalı uhdelerine geçtiğini muris …’nin uzun yıllardır alzheimer hastası olduğunu, vesayet altına alındığını, buna rağmen kendisinden gayrimenkul devir yetkisi içeren bir genel vekaletname alınmasında sakınca görülmediğini, bu vekaletnameden davacı vasinin vasi sıfatı ile azilname gönderdiğini, belirterek ; murisin dava dışı şirketlerdeki hisselerinin iptali ile murisin terekesine ilave edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalılar vekilleri, 5 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğunu, 10 yıllık zaman aşımı süresinin de dolduğunu, şirketlerin borca batık olduğunu, ortakların mal varlıkları ile sorumlu olmaları nedeni ile davacı ve vefat eden eşinin korunduğunu, mirasın tasfiyesini uzatmak amacı ile davanın açıldığını, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, … ve …’un hisselerini devrettiğine dair belgeye rastlanmadığı, davacı ve davalı tarafların ispat ve karşı ispat yükü altında olduklarının bilinci ile hareket ederek tespit olunamayan hususlarda ellerinde bulunan hisse devir sözleşmelerini mahkemeye sunmalarının ispat ve karşı ispat yükümlülüğünün gereği olduğu, davalılara varsa hisse devir sözleşmesini sunmak üzere süre verildiği, hisse devir sözleşmesinin bulunmaması nedeniyle sunamadıkları, davacının davasının ispat edemediği, belirtilerek; davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, dava konusu nama yazılı anonim şirket hisse senedi devir işlemlerinin kanunun belirlediği şekle tabi olması gerektiğini, davada sözü edilen nama yazılı hisselerin basılı paylar olmadığını, söz konusu payların, çıplak paylar olarak da adlandırılmakta olup senede basılı olmaması sebebiyle devir işlemlerinin alacağın temliki hükümlerine tabi olduğunu, yazılı bir sözleşme bulunması gerektiğini, devirleri haklı çıkaracak yazılı sözleşmeyi iddia ve ispat yükünün davalılar üzerinde olduğunu, davalıların aynı zamanda davada sözü edilen anonim şirketleri temsil ve ilzama yetkili şahıslardan olmalarına rağmen üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediklerini, iddia ettikleri hisse devirlerine dair belgeleri mahkeme tarafından verilen kesin sürelerde ve beş yıl süren yargılamanın herhangi bir aşamasında ibraz etmediklerini, yazılı şekil şartı yerine gelmediğinden, iddia olunan devir işlemi yoklukla malul olduğunun her zaman ileri sürülebileceğini, davanın karma nitelikte olduğunu, dava her ne kadar bir takım anonim şirket hisselerine ilişkin olsa da taraflar arasındaki meselenin özünü miras hukuku oluşturduğunu, davacı ve davalıların müteveffa …’un yasal mirasçıları olduğunu, davalıların muvazaalı bir takım işlem ve uygulamalar ile davacıların miras hakkını bertaraf etmek kendisini miras hakkından mahrum bırakmak amacı ile hareket ettiğini, muvazaa iddiasına dayalı davaların zamanaşımına ve hak düşürücü süreye tabi olmaksızın, her zaman açılabileceğini, bir an için davalıların dava konusu anonim şirket hisselerinin devir ve ciro edildiğine dair bir takım yazılı sözleşmeleri ibraz ettiklerini kabul edildiğinde dahi ortada hukuka ve kanuna uygun bir hukuki işlemin varlığının kabul edilemeyceğini, davalılar ile müşterek muris arasında ne bir yazılı sözleşme ne de bir ivaz ödendiğine dair belge bulunmadığını, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, anonim şirket hisse devrinin iptali ile muris adına tescili istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine, karar verilmiştir.
1. Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
2.Anonim Şirketlerde pay senetleri hamiline veya nama yazılı olabilir. Hamiline yazılı pay senetlerinin devri şirket ve üçüncü kişiler arasında zilyetliğin geçirilmesi ile hüküm ifade eder. Nama yazılı paylar ise ilke olarak herhangi bir sınırlandırmaya bağlı olmaksızın devredilebilir. Devir, ancak kanunla veya esas sözleşme ile sınırlandırılabilir. Bu kapsamda, bedeli tamamen ödenmemiş nama yazılı paylar yine ilke olarak ancak şirketin onayıyla devredilebilir. Yasal düzenlemelere bakıldığında, hisse devir tarihi ve dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6762 sayılı TTK’nın 411. maddesinde ”Nama yazılı hisse senetleri yerini tutmak üzere çıkarılan ilmuhaberlerin nama yazılı olması lazımdır. Bunların devri nama yazılı hisse senetlerinin devrine ait hükümlere tabidir. Hamiline yazılı hisse senetleri yerine tanzim olunan nama yazılı ilmuhaberler ancak alacağın devri hakkındaki hükümlere göre devrolunabilir. Şu kadar ki; devir şirkete karşı ancak ihbar tarihinden itibaren hüküm ifade eder.” , aynı Yasa’nın 416. maddesinde ”Nama yazılı hisse senetleri, esas mukavelede aksine hüküm olmadıkça devrolunabilir. Devir ciro edilmiş senedin devralana teslimi ile olur. Şu kadar ki; devir, şirkete karşı ancak pay defterine kayıtla hüküm ifade eder.” ve yine 417. maddede ise, ”Şirket, nama yazılı hisse senetleri sahiplerini ad, soyad ve adresleriyle bir pay defterine kaydeder. Hisse senedinin yukarıdaki maddeye uygun olarak devredildiği ispat edilmedikçe devralan pay defterine yazılamaz. İdare meclisi, kaydın yapıldığını hisse senedine işaret eder. Şirkete karşı ancak pay defterinde kayıtlı bulunan kimse ortak sıfatını haizdir.” hükümleri düzenlenmiştir.
3. Anonim şirketler için önemli bir kavram olan “pay”, üç anlamda kullanılır. Bunlardan ilki esas sermayenin bir parçasını ifade etmesidir. Esas sermayenin pay sayısına bölünmesi sonucu oluşan ve nominal (itibari) değeri olan her bir birim birer payı oluşturur. Pay sayısının ve nominal değerinin esas sözleşmede gösterilmesi zorunludur. Bir diğer anlamıyla pay; pay sahipliği konumunu yani ortaklık sıfatını ifade eder. Ortaklık sıfatından kaynaklanan hak ve borçlar paya bağlıdır. Pay elde edilirken ortaklık sıfatı da kazanılmış olur. Payın devredilmesi halinde ortaklık sıfatı ve buna bağlı hak ve borçlar da devredilmiş olur. Üçüncü anlamıyla pay; bir kıymetli evrak niteliğindeki pay senetlerini (hisse senetlerini) ifade eder. Hamiline düzenlenmiş paylar hariç olmak üzere, payın bir senede bağlanması zorunluluğu yoktur. Senede bağlanmamış paylar “çıplak pay” olarak adlandırılmıştır.(Yargıtay HGK’nun 12.11.2014 tarih ve 2014/11-801 E. – 2014/891 K. )
4.Anonim ortaklığın çıplak paylarının devri konusunda TTK bünyesinde bir hüküm bulunmamaktadır. Payın devredilebilirliği ilkesi uyarınca, çıplak payın da senede bağlanmış paylar gibi serbestçe devredilebileceği hususunda görüş birliği mevcuttur. Ancak payın serbestçe devredilebilirliğine getirilen kanuni ve iradi sınırlamalar kuşkusuz çıplak pay için de geçerlidir. Çıplak payın devri genel hükümler doğrultusunda yapılır. Uygulanacak hükümler payın bedelinin tamamen ödenmiş olup olmadığı hususuna göre değişir. Bedelinin tamamı ödenmiş çıplak payın devri genel hüküm niteliğindeki alacağın temliki hükümlerine göre gerçekleşir. Alacağın temliki tasarrufi bir işlem olduğu için, bununla çıplak pay devralana geçer. Şekil olarak bedeli tam ödenmiş çıplak payın devri, payın devredildiğini içeren yazılı bir temlik beyanının devralana verilmesi ile söz konusu olur. Anonim ortaklık payı bünyesinde çeşitli alacak hakları bulundurmaktadır. İşbu alacak haklarının devredilmesi eğer pay senede bağlanmamışsa, ancak BK’da düzenlenen alacağın temliki vasıtasıyla gerçekleşebilir. Alacağın temliki de yazılı şekilde yapılır. Bedeli hiç ödenmemiş veya kısmen ödenmiş çıplak payın devrinin hukuki niteliği bedelinin tamamı ödenmiş çıplak payın devrinden faklıdır. Zira, bedelinin tamamı ödenmiş pay tali yükümleri bir yana bırakacak olursak, pay sahibi açısından herhangi bir malvarlıksal borç içermediğinden sahip olduğu alacak hakkı niteliğindeki haklarından ötürü devri alacağın temliki hükümlerine göre gerçekleşecektir. Oysa, bedeli tam olarak ödenmemiş pay için aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Çünkü bedeli tam ödenmemiş pay, pay sahibi dışından malvarlıksal borç niteliğindeki taahhüt edilen pay bedelinin ödenmesi borcunu içerir. Anonim ortaklıklarda pay sahibinin asli borcu, taahhüt ettiği payların karşılığını oluşturan edimin ifasıdır. Bu kural hem nakdi hem de ayni sermaye taahhüdü için geçerlidir. Pay sahiplerinin taahhüt ettikleri payların karşılığını oluşturan edimi ifa etme borçları, ortaklık dışında da bir alacak hakkı teşkil eder. Bu durumda, karşılığı tamamen ödenmemiş bir payın devri devralan kişi açısından bir borç yüklenmesi niteliğine sahip olacağından ötürü devir işleminin borcun üstlenilmesi hükümleri uyarınca, yani bir iç üstlenme sözleşmesi ve alacaklı konumundaki anonim ortaklığın onayı alınmak sureti ile yapılması gereklidir. İç üstlenme sözleşmesinin tabi olduğu şekil şartı hakkında hiç bir hüküm öngörülmemiştir. Bu nedenle, hukukumuzda hakim olan şekil serbestisi ilkesi uyarınca tarafların söz konusu nakil sözleşmesini herhangi bir özel şekle bağlı olmaksızın sözlü, yazılı veya resmi şekilde yapabilme hususunda serbest oldukları düşünülebilir. Ancak pay, sadece kendisine bağlanan borçların değil aynı zamanda hakların da kaynağını teşkil eder. Alacak haklarının devrinin alacağın devri hükümlerine tabi kılındığı düşünülecek olursa, taahhüt edilen payın karşılığını ödeme borcunun yanında, ortaklık haklarını da içeren bedeli tam ödenmemiş payın devri işleminin de yazılı şekilde yapılması zorunluluğu söz konusudur. Dolayısıyla bedeli tam olarak ödenmemiş çıplak payın devri yazılı bir devir beyanı ile birlikte anonim ortaklığın onayının alınması ile gerçekleşir. Anonim ortaklık adına devir işlemine onay vermeye eğer ana sözleşmede farklı bir düzenleme bulunmuyorsa yönetim kurulu yetkilidir. ( Yargıtay 12. HD’nin 04.06.2022 tarih ve 2021/6896 E. 2022/4551 K. )
5. Somut olayda, davacı tarafından murise ait olan payın çıplak pay olduğunu iddia edilmiş ise de mahkemece, davaya konu edilen şirketin hisselerinin devir tarihi itibariyle basımı yapılan nama yazılı hisse veya ilmuhaber senedi niteliğinde mi yoksa çıplak pay niteliğinde mi olduğu, bedelinin tam olarak ödenip ödenmediği, hisse devrine dair alınan yönetim kurulu kararının devir şartlarını taşıyıp taşımadığı ve geçerli olup olmadığına dair hiçbir değerlendirme yapılmaması isabetli değildir. ( Yargıtay 11. HD’nin 15.12.2021 tarih ve 2020/617 E. – 2021/7147 K. )
6.Mahkemece bilirkişi incelemesine başvurulduğunda; raporun, olayın özelliklerine ve uyuşmazlığın çeşidine göre yapılması gerekli olan inceleme ve değerlendirmeleri içermesi, raporda hâkimin uyuşmazlığı çözmesi için gerekli olan tüm özel ve teknik bilgilere ve açıklamalara usulünce yer vermesi, tarafların iddia, savunma ve itirazlarını gerekçeleriyle ve olayın teknik özellikleriyle tartışması, bu tartışmanın da denetime elverişli olması gerekmektedir. Bilirkişi raporunun teknik özellikleri taşımaması, denetime elverişli olmaması, mevcut bilirkişi raporları ile çelişki oluşturması ya da verilen bilgilere göre somut olayın özellikleri ve var olan teknik verilere göre kendi içinde çelişki oluşturur tarzda olması hâlinde söz konusu rapor hükme esas alınamayacaktır. Hâkim bu durumda, davayı aydınlatma yükümlülüğünün de bir gereği olarak, eksiklik veya belirsizliğin ya da çelişkilerin giderilmesi ve gerçeğin ortaya çıkarılması için bilirkişiden ek rapor almalı ya da yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırmalıdır. Bu çerçevede; dosyaya kazandırılan bilirkişi raporu da yukarıda açıklanan ilkeler ışığında yetersiz olup, davalının sorumluluğunun tespiti konusunda yapılan araştırma eksiktir. Eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulamaz.
7. Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; İDM tarafından öncelikle şirketlerin ana sözleşmesi, tüm genel kurul tutanakları, genel kurul ve yönetim kurulu kararları, karar defterleri, pay defterleri, olmak üzere ticari sicil kayıtları eksiksiz şekilde getirtilip, şirket merkezinin bulunduğu yer noterlerinden hisse devrine ilişkin muris tarafından yapılan sözleşme bulunup bulunmadığı da sorularak, dosyanın yeniden birikişi kuruluna tevdi ile yukarıda anılan ilke ve esaslar çerçevesinde dava konu murise ait payın, şirketin hisselerinin devir tarihi itibariyle basımı yapılan nama yazılı hisse veya ilmuhaber senedi niteliğinde mi yoksa çıplak pay niteliğinde mi olduğu, bedelinin tam olarak ödenip ödenmediği tespit edilip, hisse devrine dair alınan yönetim kurulu kararının devir şartlarını taşıyıp taşımadığı ve geçerli olup olmadığı belirlenmek suretiyle, kuruluş itibariyle var olan payın akıbeti gösterir şekilde, payın davalı veya üçüncü bir kişiye devrolup olmadığı, murisin payı azalırken diğer şirket ortaklarının payının artıp artmadığı, gerçekleşen pay devirlerinin hukuken geçerli olup olmadığı, bu pay devirlerinin muvazaalı olduğuna dair mevcut bilgi ve belgeler ile taraf beyanları doğrultusunda her hangi bir emarenin bulunup bulunmadığını, gösterir açıklamalı, ayrıntılı, denetime elverişli bilirkişi raporu alınarak, varsa rapora yönelik itirazlarda giderilerek oluşacak sonuca göre usuli kazanılmış haklar da gözetilerek, infaza elverişli şekilde karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve incelemeyle yazılı biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2-Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 11.12.2020 gün ve 2020/192 E. 2020/415 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına
5-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere 20.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.