Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/612 E. 2023/1831 K. 14.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/612
KARAR NO : 2023/1831

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09.10.2020
NUMARASI : 2018/1292 E. – 2020/505 K.

DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 14.12.2023
KARAR YAZIM TARİHİ: 14.12.2023

İzmir 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 09.10.2020 tarih 2018/1292 E. – 2020/505 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, davacı banka ile davalıların asıl borçlu ve müşterek müteselsil olduğu KGF – destekli genel kredi sözleşmesi imzalandığını, davalıların söz konusu sözleşmeye müteselsil kefil sıfatı ile taraf olduğunu, kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan ticari kredilerinin ödemesine dair ihtarname gönderildiğini, muaccel hale gelen borcu ödemeyen borçlular hakkında takip başlatıldığını, takibe davalılar tarafından haksız olarak itiraz edildiğini, belirterek; itirazının iptaline ve takibin devamına, % 20 icra inkâr tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalılar vekili, kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığını, şekle aykırılık bulunduğunu, davalılara ihtar yapılmadığını, alacağın gerçeği yansıtmadığını, fahiş faiz yürtüldüğünü likit bir alacak bulunmadığını, belirterek; davanın reddine, % 20 kötüniyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı bankanın … İzmir Şubesi ile dava dışı … Şti arasında 22/07/2012 tarihli 1.000.000,00-TL limitli kredi genel sözleşmesinin imza altına alındığı, sözleşmenin davalılar …, … ve … Şti tarafından müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile imzalandığı, davalı kefil … ‘in şirket ortağı konumunda olduğu şirketinin ortakları tarafından şirketle ilgili olarak verilecek kefaletlerde eş rızasının aranmayacağı, davalı kefil … ile diğer müteselsil kefil … ‘in birbirleriyle evli oldukları ve kredi sözleşmesini müteselsil kefil sıfatıyla birlikte imzaladıkları bu sebeple … yönünden söz konusu sözleşme için eş rızasının gerekmediği, kredi sözleşmesi doğrultusunda dava dışı şirkete kredi kullandırıldığı, kredi borcunun ödenmemesi üzerine davacı banka tarafından kredi hesapları kat edilerek hesap kat ihtarnamelerinin gönderildiği, ihtarnamelerin bila tebliğ iade edildiği, davalı kefillerin icra takip tarihi itibariyle temerrüde düştükleri, davacı bankanın sözleşmedeki 1.000.000,00-TL kefalet limiti göz önüne alınarak davalı kefillerden kefillerin temerrüt tarihi olan icra takip tarihi itibariyle 1.000.000,00-TL asıl alacak ve icra takip tarihinden sonra işletilecek temerrüt faizi talep edebileceği, icra takibinde TL, USD ve EURO alacaklar üzerinden talepte bulunulduğu anlaşıldığından limit göz önüne alınarak davacı bankanın takip tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarlarının davacı tarafça icra takibinde belirtilen 1 EURO ‘nun 6.9866 ve 1 USD ‘nin 6,0397-TL olarak hesaplanarak ve orantılanarak 90.117,60 EURO, 60.525,88 USD ve 4.826,22-TL olduğu, Euro alacağın TL karşılığının 629.615,65-TL, USD alacağın TL karşılığının 365.558,13-TL ve TL alacağın da 4.826,22-TL olarak hesaplandığı, bu miktarlar üzerinden icra takibine yapılan itirazın haksız ve yersiz olduğu, belirtilerek; davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar karar verilmiştir.
Karara karşı davacı banka tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, davanın tümden kabulü gerektiğini, davalıların takibe konu genel kredi sözleşmesine borçtan müşterek borçlu müteselsil kefil olduğunu, kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacak kat edilerek borcun ödenmesi ihtar edildiğini, davalıların kefili oldukları genel kredi sözleşmesindeki kefalet limit tutarına işlemiş/işleyecek faiz ve fer’iler toplamını aşmamak kaydıyla sorumlu olduklarını, genel kredi sözleşmesininde müteselsil kefaletin anapara ve akdi faizini, işlemiş işleyecek temerrüt faizlerini, masraflarını da kapsadığının belirtildiğini, 1.000.000-TL kefalet limitine işlemiş akti faiz ile hesap kat ihtarından sonraki işlemiş/işleyecek temerrüt faizininden dahil olduğunu, davalıların bu faizden de sorumlu tutulması gerektiğini, kefilin temerrütten dolayı ortaya çıkan temerrüt faizi, ferileri veya dava ve takip masraflarının sorumluluk dışında kaldığından bahsedileyeceğini, genel kredi sözleşmesinde belirtilen azami miktarı aşsa bile, temerrüdün yasal sonucu olarak işlemiş olan temerrüt faizi, ferileri ve açılan dava ve takip masraflarına herhangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın kefilin katlanmak zorunda olduğnu, davalı kefillerin asıl kredi borcundan kefalet limiti ile faiz ve masraflarından sorumlu olarak davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğni belirterek; kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalılar vekili istinafa cevap dilekçesinde davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, genel kredi sözleşmesi kapsamında alacağın tahsili istemi ile yapılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
1. Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
2. Türk Borçlar Kanunu’nun 586/1 maddesi gereğince Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir. Bu çerçevede, borçlunun ifada gecikmesi tek başına yeterli olmayıp ifada gecikmiş olan borçluya ihtar gönderilmesi ve bunun da sonuçsuz kalması gerekmektedir. Ayrıca kanunda müteselsil kefile ihtar çekilmesi şartı aranmamaktadır. Müteselsil kefile ihtar çekilmesi, sadece onun takipten önce temerrüde düşürülmesi ile ilgili bir sorundur. Başka bir anlatımla, müteselsil kefil hakkında icra takibine girişilebilmesi için diğer koşulların yanında ayrıca müteselsil kefile de ihtar gönderilmesi gibi bir koşul yasada yer almamaktadır. Bu itibarla, hem asıl borçluya hem de müteselsil kefile aynı anda ihtar gönderilip borçluya gönderilen ihtarın tebliğine rağmen verilen süre içinde borcun ödenmemesi üzerine yasada belirtilen koşullar gerçekleşmiş olacağından bu durumda müteselsil kefil aleyhine takibe girişilebilecektir. ( Yargıtay 11. HD’nin 01.11.2016 tarih 2016/12120 E. – 2016/8556 K. )
3. Banka nezdindeki kayıtlı adresine çıkartılan kat ihtarnameleri iade edilmiş olsa da adres değişikliğinin bankaya bildirilmemesi halinde sözleşmede belirtilen adres ile ticaret sicil / mernis kayıtlarındaki adrese yapılan bildirimlerin geçerli sayılacağın kararlaştırtmış olması karşısında, ihtarnamede belirtilen sürenin sonunda borcunun tamamın asıl borçlu, müşterek borçlu ve müteselsil kefil yönünden muacceliyet kesbedeceğinin kabulü gerekir. Hesabın kat edilmesi, kredi sözleşmelerinden kaynaklanan alacağın muacceliyeti için yeterlidir, ayrıca ihtarın tebliği şartı da aranmaz.( Yargıtay 11. HD’nin 07.06.2023 tarih ve 2022/91 E. – 2023/3569 K. ) Davacı banka tarafından kredi hesabının kat edilmesiyle birlikte davalı kefillere bir ihtar yapılmasa bile borç muaccel hale gelirsede davacı banka gönderdiği ihtarnameyle borçlulara ihtarnamenin tebliğine kadar ve tebliğinden sonraki bir gün için atıfet tanıyarak alacağını imhal etmiş, diğer bir söyleyişle muacceliyeti atıfet süresinin sonuna kadar ertelemiştir. ( Yargıtay 19. HD’nin 03.04.2019 tarih ve 2019/4707 E. – 2019/2247 K. ) Bu durumda verilen atıfet süresi sona ermeden ve ertelenen muacceliyet süresi bitmeden icra takibine de geçilemez. ( Yargıtay 11. HD’nin 02.11.2022 tarih ve 2021/3428 E. – 2022/7729 K. )
4. 6098 sayılı TBK’nun 589/1. maddesi gereğince kefil, kefalet limiti ve kendi temerrüdünün sonuçlarından sorumludur. Kefil asıl borçlunun, asıl borcu ile temerrüt faizi borcundan kefalet limiti kadar sorumludur. Ancak kendi temerrüdü oluştu ise bu aşamadan sonra limit ile sınırlı olmaksızın kendi sorumluluğu başlar. Kefil, takipten önce temerrüde düşürülmemişse hesap kat tarihinden takip tarihine kadar işleyen akdi faizden limiti dahilinde sorumlu olur. Temerrüt için hesap kat ihtarının kefile tebliği şarttır. Asıl borçlu yönünden sözleşmede, belirlenen adrese tebligat çıkartılması ve tebliğ edilememesi halinde de temerrüdün gerçekleşeceğine ilişkin hüküm konulmuş olması halinde İİK. 68/b maddesi uyarınca asıl borçlu yönünden temerrüt oluşur ise de bu hükmün kefil yönünden uygulanması mümkün değildir. ( Yargıtay 19. HD’nin 07.12.2015 tarih ve 2015/3357 E. – 2015/16301 K. )
5. 6098 sayılı Borçlar Kanununun 117. ( 818 sayılı BK’nun 101.) maddesine göre muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Somut olayda, hesabın katı ihtarnamesinden davalı kefillere kat ihtarının tebliğ edilemeyip iade edildiği anlaşılmıştır. İhtarnamenin tebliğ edilmemiş olması durumunda temerrüdün takiple gerçekleşeceği kuşkusuzdur. Davalı kefillere hesap kat ihtarı tebliğ edilemediğinden temerrüdün takip tarihi itibariyle başlayacağı gözetilmeden kefillerin durumunu ağırlaştırıcı sözleşme hükümleri doğrultusunda temerrüt tarihinin tespiti ve takip öncesi işlemiş faiz ile sorumlu tutulması mümkün değildir. ( Yargıtay 19. HD’nin 20.06.2013 tarih ve 2012/14421 E. – 2013/11529 )
6. Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; bilirkişi raporunun hüküm kurmaya ve denetime elverişli olmasına, davalı borçlu kefiller yönünden temel ilişkinin varlığının ispatlanmasına, davacı bankanın genel kredi sözleşmesine dayalı takibe konu alacağının sözleşme hükümlerine uygun olarak tespit edilmesine, toplam alacak miktarının kefalet limitini aşan oranda alacak kalemlerinin oranlanmasına, davalı borçlu kefillerin takip tarihinde önce temerrüte düşürülmemiş olması nedeniyle takip tarihinden önceki işlemiş faizden sorumlu tutulmamasına, alacağın takip talebi ve kefalet limiti ile sınırlı olarak hüküm altına alınmasına, tarafların iddia ve savunmaları ile dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin doğru nitelendirilmesine, hükmün dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, ilk derece mahkemesince verilen kararda bir hukuka aykırılık bulunmamakla, istinaf itirazları yerinde değildir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 269,85-TL’den peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 215,45-TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davacı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 13.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.