Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/593 E. 2023/1830 K. 13.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/593
KARAR NO : 2023/1830

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02.10.2019
NUMARASI : 2016/568 E. – 2019/1068 K.

DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 13.12.2023
KARAR YAZIM TARİHİ: 13.12.2023

İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 02.10.2019 tarih 2016/568 E. – 2019/1068 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, davacı banka ile borçlu arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığını, davalının bu sözleşmeye müteselsil kefil olduğunu, sözleşme kapsamında davalıya kredi kullandırıldığını, borcun ödenmemesi üzere ihtarname gönderilerek sözleşmenin kat edildiğini, muaccel hale gelen borcu ödemeyen borçlu hakkında takip başlatıldığını, takibe haksız olarak itiraz edildiğini, belirterek; itirazının iptaline ve takibin devamına, % 20 icra inkâr tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, esas borçluya başvurulmadan kefile başvurulamayacağını, sözleşme örneğinin kendisine verilmediği ve hile ile imzalatıldığını, hissedarı olduğu dava dışı şirketin dolandırıldığı, sözleşme kapsamında kullanılan kredilerin kapandığını, sonraki kredilerden sorumlu olmadığını temerrüt faizinin fahiş olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davanın kısmen kabulüne itirazın kısmen iptali ile toplam 2.127.066,57-TL üzerinden takibin devamına, 2.048.300,40-TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren % 72 oranında temerrüt faizi yürütülmesine ve faizin %5 gider vergisinin uygulanmasına, 62.962,48-TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren % 30,24 oranında temerrüt faizi yürütülmesine ve faizin % 5 gider vergisinin uygulanmasına, fazla istemin reddine, kabul edilen 2.127.066,57-TL üzerinden % 20 inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya ödenmesine,11.300,00-TL gayri nakdi alacağın davalı tarafından kredili hesaba depo edilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir.
Karara karşı davacı tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, … tarafından 11.10.2019 tarihli itirazdan vazgeçme dilekçesi ile icra takibine yaptığı itirazını geri çekildiğini, icra takibinde yer alan dosya borcunu kabul edildiğini, takibin kesinleştirilmesi talebi doğrultusunda davalı/borçlu hakkındaki icra takibin 11.10.2019 tarihinde kesinleştirildiğini, bu nedenle davanın kısmen kabulü yönündeki kararı usul ve yasaya aykırı olup davanın aynen kabulüne karar verilmesi gerektiğini, banka aleyhine kısmen red kararı verilmesinin hukuki hiçbir dayanağı bulunmadığını, belirterek; kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, genel kredi sözleşmesi kapsamında alacağın tahsili istemi ile yapılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
1. Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
2.Hüküm tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 186. maddesi uyarınca, tarafların tüm delilleri toplanıp inceledikten ve son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra, hakimin, aynı yasanın 298. maddesi uyarınca, kararı gerekçesi ile birlikte yazması ve hüküm sonucunu 297. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne var ki, uygulamada HMK’nın 294/4. maddesi hükmüne dayanılarak, zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde, HMK’nın 297. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara uygun biçimde gerekçeli kararın yazılması zorunludur. Esasen, kısa karar yazıp tefhim etmekle davadan el çekmiş olan hakimin, artık bu kararını değiştirmesine de yasal olanak yoktur. Bir başka ifade ile tefhim edilen hüküm sonucu yanlış da olsa, gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna uygun düzenlenmesi gerekmektedir. Yanlışlık ancak temyiz veya istinaf kanun yoluna başvurulması ve bu nedenle kararın Yargıtay tarafından bozulması veya istinaf tarafından kaldırılması halinde düzeltilebilir. Nitekim l0.4.l992 tarihli 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; kısa karar ile gerekçeli kararın çelişik olmasının bozma nedeni oluşturacağı ve bozmadan sonra yerel mahkemenin önceki kısa kararı ile bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak kaydıyla vicdani kanaatine göre karar verebileceği belirtilmiştir. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması yargılamanın aleniyetine, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa’nın 141. maddesi ile HMK’nın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzenine ilişkin olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksi düşünce ve uygulama yargının, yargıcın ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
3. Eldeki dava dosyasında, kısa kararda hüküm kısmının 1 nolu bendinde davalıların İzmir 17. İcra Dairesinin 2015/17962 takip sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile 2.111.269,88-TL asıl alacak olmak üzere, toplam 2.127.066,57-TL üzerinden takibin devamına karar verilmiş olmasına rağmen, gerekçede taleple bağlı kalınarak 2.111.269,88-TL asıl alacak, 14.758,74-TL işlemiş temerrüt faizi, 737,95-TL % 5 Bsmv, 300,00-TL ihtiyati haciz vekalet ücreti olmak üzere toplam 2.127.066,57-TL borçlu oldukları ve 11.300,00-TL gayri nakdi banka alacağından sorumlu olduğu sonuç ve kanaatine ulaşıldığından tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile davanın kısmen kabulüne karar verildiği belirtilmek suretiyle kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki oluşturulmuştur.
4. İstinaf incelemesi yapılabilmesi için delillerin değerlendirildiğini gösterir biçimde usulüne uygun gerekçeli kararın bulunması zorunludur. Mahkemece, dosyada toplanan deliller tartışılıp değerlendirilerek, tefhim edilen hüküm sonucuna nasıl ulaşıldığının, gerekçede açıklanmalıdır. Kararda hiç ya da yeterli gerekçeye yer verilmemesi, gerekçeli karar ile tefhim edilen kısa kararın çelişkili olması yada gerekçenin kendi içinde çelişir olması halinde istinaf incelemesi yapılabilecek usulüne uygun bir karar bulunmadığı için delillerin hiç değerlendirilmemiş olduğunun kabulü gerekir. Denetime elverişli usulün aradığı niteliklere haiz bir kararın bulunması istinaf incelemesinin yapılabilmesinin ön şartı olup, bu nitelikte olmayan bir kararla ilgili olarak istinaf denetim ve yargılaması yapılarak bir hüküm verilemesi de mümkün değildir.
5. Az yukarıda ifade edildiği üzere 6100 sayılı HMK’nın 297.maddesinde bir hükmün neleri içermesi gerektiği tek tek sayılarak ayrıntılı biçimde gösterilmiştir. Buna göre, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu şekilde dava sonunda mahkemenin kimin lehine, kimin aleyhine karar verdiği, davacının talebinin ne kadarının kabul edildiği, davalının neye göre mahkum edildiği tereddütsüz şekilde anlaşılmalıdır. Biçim koşullarının getiriliş amacı, hükmün açıklığı ve anlaşılırlığı kadar infaz kabiliyetini de sağlamaktır. Aksi hâl, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır ve dava içinden yeni davaların doğmasına neden olur. İlamların infaz edilecek kısmı hüküm bölümüdür. Diğer bir anlatımla hüküm içeriğinin aynen infazı zorunludur. İlamın infaz edilecek kısmı yorum yoluyla belirlenemez. Bu nedenle hüküm fıkrasının hiçbir tereddüte yer vermeyecek şekilde açıkça yazılması zorunludur. ( Yargıtay HGK’nun 08.10.1997 tarih ve 1997/12-517 E. – 1997/776 K.)
6. Anılan alacak kalemleri kararda açlıkça gösterilmediğinden ilamın hüküm kısmının bu haliyle şüphe ve tereddüte yer vermeyecek biçimde açık olmadığı gibi infaz kabiliyetinin de bulunmadığı anlaşılmakla, istinaf incelemesi yapılan yukarıda yazılı kararın gerekçesinde, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillere, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesine, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin çelişkili olduğu anlaşıldığından HMK’nın 297. maddesinde belirtilen şekilde ve denetime elverişli gerekçe içerir ve denetlenebilir bir hüküm olduğundan söz edilemez.
7. İİK 67/1. maddesinde düzenlenmiş olan itirazın iptali davası İİK 42. maddesine uygun şekilde bir paranın ödenmesine veya bir teminatın verilmesine dair haciz yoluyla yapılan ilamsız icra takibine borçlunun 62. maddeye göre suresinde yaptığı itiraz üzerine duran takibin genel hükümler dairesinde alacağın varlığının ispat edilmesi suretiyle devamına olanak sağlamak amacıyla açılan davadır.
8. Davalı asil 01.10.2019 tarihli dilekçe ile takibe itirazlarından vazgeçtiklerine dair beyan dilekçesi sunulmuş olup, itirazın iptali davasının dava şartlarından biri de, takibe yapılan usulüne uygun bir itirazın bulunmasıdır. Hal böyle olunca, İDM tarafından takip dosyası getirtilip, davalının takibe vaki itirazdan vazgeçme dilekçesinin dava üzerindeki etkisi üzerinde durularak oluşacak sonucuna göre davanın konusuz kalıp kalmadığı da değerlendirilmek suretilye davacının takibe ve icra inkar tazminatına ilişkin talepleri, yargılama gideri ve vekalet ücretine ilişkin feragat beyanı ile HMK’nın 326. maddesi uyarınca haklılık durumuna göre yargılama gideri ve vekalet ücretine ilişkin talepleri hakkında oluşacak sonuca göre usuli kazanılmış haklar da gözetilerek, infaza elverişli şekilde karar verilmesi gerekir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca davalıların istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2-İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02.10.2019 tarih 2016/568 E. – 2019/1068 K. sayılı kararının ve 21.01.2021 tarihli ek kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
5-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere 13.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.