Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/514
KARAR NO : 2023/1769
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/01/2021
NUMARASI : 2020/365 Esas 2021/24 Karar
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 04.12.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 04.12.2023
Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 26.01.2021 tarih 2020/365 Esas 2021/24 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, takibe konu 22/08/2005 tanzim 20/09/2005 ödeme tarihli 7.000,00-TL bedelli bono nedeni ile davacının davalıya herhangi bir borcunun olmadığını, maaş haczi müzekkeresi üzerine davacının icra dosyasından haberdar olduğunu, icra dosyasında bulunan senetteki imzanın davacıya ait olmadığını, belirterek; borçlu olmadığının tespiti ile takibin durdurulmasına, hacizlerin kaldırılmasınına, % 20 den az olmamak üzere kötüniyet tazminatın tahsiline karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, icra takibinin senet üzerinde yazılı olan bilgilere göre başlatıldığını, davacının adresine ödeme emrinin borçluya usulüne uygun olarak tebliğ edilmesi üzerine takibin kesinleştiğini, davacının yanlışlık olduğunu bildirmesi üzerine icra takibinden feragat edilerek hacizlerin kaldırıldığı, kötüniyet tazminatı şartlarının oluşmadığını, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, ve tüm dosya kapsamına göre; davanın açılış tarihinin 14.09.2020 olduğu, davalı alacaklı vekili tarafından davacı borçlu aleyhine başlatılan icra takibinin 21.08.2020 tarihli feragat dilekçesi ile vazgeçildiği, feragat dilekçesinin icra müdürlüğüne sunulduğu, davanın açıldığı tarih itibariyle davacının davayı açmakta hukuki yararının olmadığı, kötüniyet tazminatı koşullarının oluşmadığı, belirterek; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili, dava şartı olması nedeniyle 08/07/2020 tarihinde arabuluculuğa başvurulduğunu, arabulucu tarafından ilk oturum tutanağı 14/08/2020 tarihinde yapıldığını, 25/08/2020 tarihinde son tutanak düzenlendiğini, 14/09/2020 tarihinde dava açıldığını, davalı tarafın 21/08/2020 tarihli dilekçesi ile takipten feragat ederek, tüm hacizlerin kaldırıldığını, dava şartı olan arabuluculuk müracaat tarihininde hukuki yarar tarihi olarak kabul edilmesi gerektiğini, ilk oturum yapılmasına rağmen bu tarihte dahi halen takipten feragat edilmediğini, davanın konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar vererek davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerine hükmedilmesi gerektiğini, davalının mazeret bildirmeyerek arabuluculuk ilk toplantıya katılmaması sebebiyle davalı lehine, vekâlet ücretine hükmedilemeyeceğini, belirterek; kararın kaldırlmasını talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesi ile davacının istinaf başvurusunun reddini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, menfi tespit istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın hukuki yarar yokluğu nedeni ile reddine karar verilmiştir.
1. Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
2. 6102 sayılı TTK’nın 5/A maddesi gereğince ticari dava niteliğindeki davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak düzenlenmiş olup 01/09/2023 tarihinde yürürlüğe girmek üzere anılan kanunda değişiklik yapan 28/03/2023 tarih ve 7445 sayılı Kanunun 30. maddesi ile anılan düzenlenmedeki “paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında” ibaresi “para olan alacak, tazminat, itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davalarında” şeklinde değiştirilmek suretiyle; itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davalarının da dava şartı olan zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu hüküm altına alınmıştır.
3. Anılan düzenlenme çerçevesinde; eldeki davanın açıldığı tarih itibariyle davacının menfi tespit davasının dava şartı olan zorunlu arabuluculuğa tabi olmadığı sabittir. Nitekim, bu konu hakkındaki Bölge Adliye Mahkemeleri Hukuk Daireleri’nin kesin nitelikteki kararları arasındaki uyuşmazlığın giderilmesine yönelik Yargıtay 19.HDB’nın 13.02.2020 tarih ve 2020/85 Esas – 2020/454 Karar tarihli ilamı ile ticari uyuşmazlıklarda menfi tespit davasının zorunlu arabuluculuğa tabi olmadığı da benimsenmiştir. Her ne kadar 6102 satı TTK’nun 5/A maddesinde 01/09/2023 tarihinde yürürlüğe girmek üzere 28/03/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanunun ile değişiklik yapılarak ticari dava niteliğindeki menfi tespit davasının dava şatı olan zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu belirtiliş ise de davanın açıldığı tarih itibariyle anılan kanun değişikliğinin geçmişe şamil olacak şekilde eldeki davaya uygulanması genel hukuk prensipleri kapsamında mümkün değildir.
4. Bunun ötesinde davacı tarafından 08.07.2020 tarihinde arabulucluğu başvurulmuş, süreç sonucunda tarafların anlaşmadıklarına dair 25.08.2020 tarihinde son tutanağının düzenlenmesi üzerine 14.09.2020 tarihinde eldeki dava açılmış ise de; davalının 21.08.2020 tarihli feragat beyanı üzerine davacı hakkındaki takipten vaz geçilmiş olması karşısında gerek dava açılmadan gerek ise arabuluculuk süreci tamamlanmadan önce davaya dayanak oluşturan takipten feragat edildiği, bu tarihler itibariyle davacı hakkında devam eden bir takip bulunmadığı da anlaşılmaktadır.
5. Medeni usul hukukunda hukukî yarar, mahkemede bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta ve mahkemeden hukuksal korunma istemekte bir çıkarının bulunması gerektiğine ilişkin ilke anlamına gelir. Hukukî yarar dava şartlarından olup davacının dava açmakta hukuken korunmaya değer bir yararının bulunması gerekir. Bu şart, dava konusuna ilişkin genel dava şartlarından biri olup davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve esas hakkında hüküm verilebilmesi için varlığı gerekli olduğundan olumlu dava şartları arasında sayılmaktadır. Bir davada, menfaat (hukukî yarar) ilkesinin dava şartı olarak gözetilmesinin, yargılamanın amacına ve usul ekonomisi ilkesine uygun olacağı her türlü duraksamadan uzaktır. Bu ilkeden hareketle bir davada hukukî menfaatin bulunup bulunmadığı mahkemece, tarafların dava dosyasına sunduğu deliller, olay veya olgular çerçevesinde yargılamanın her aşamasında ve kendiliğinden gözetilmelidir. Böylelikle kişilerin haksız davalar açmak suretiyle dava hakkını kötüye kullanmasına karşı bir güvence de sağlanmış olmaktadır.
6. Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; davacı yönünden dava tarihinden önce icra dosyasından feragat edildiğinden davacının borçlu sıfatının sonra ermesine, davacının dava tarihi tibariyle davayı açmakta hukuki yararı bulunmamasına, tarafların iddia ve savunmaları ile dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin doğru nitelendirilmesine, hükmün dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, ilk derece mahkemesince verilen kararda bir hukuka aykırılık bulunmamakla, istinaf itirazları yerinde değildir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 269,85-TL’den peşin alınan 59,30-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 210,55-TL’nin davacıdan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 04.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.