Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/510 E. 2023/1753 K. 30.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/510
KARAR NO : 2023/1753

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13.02.2020
NUMARASI : 2016/1520 Esas 2020/115 Karar
DAVANIN KONUSU : Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 30.11.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 30.11.2023

İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13.02.2020 tarih 2016/1520 Esas 2020/115 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, davacı ila davalı banka arasında 19.02.2013 ve 4.500.000.-TL bedelli 2 ayrı genel kredi sözleşmesi ve 19.07.2013 tarihli 2.000.000-TL bedelli genel kredi sözleşmesi imzalandığını, sözleşmelere istinaden kullandırılan kredilere ilişkin faizlerin kredi sözleşmelerine ve ilgili mevzuata aykırı olarak hesaplandığını, ayrıca davalı banka tarafından sözleşme kapsamında şirket hakkında komisyon, bsmv adı altında haksız kesintiler yapıldığını, fahiş oranda temerrüt faizi uygulandığını, davalı banka tarafından haksız ve sözleşmeye aykırı olarak tahakkuk ettirilmiş bulan faiz ile komisyon, ekspertiz muhafaza ücreti ve sair masraf ve bunların gider vergileri tahakkuk ettirilmiş bulunan tutarların 6100 sayılı HMK. 107 madde uyarınca hesaplanmasına, fazlaya ilişkin talep haklı saklı tutularak tespit edilecek tutarın ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davacının tacir olduğunu, müvekkili banka ile imzalamış olduğu kredi sözleşmeleri gereği kullandığı kredinin miktarını, faiz oranının ve faizin dönemsel olarak miktarını hesaplayabilecek ve bilebilecek durumda olduğunu, davacının mevzuata aykırı olarak uygulanan ve bu şekilde hesaplanıp tahakkuk ettirilen faiz alacağının belirsiz alacak şeklinde bankadan talep etmesinin mümkün olmadığını, davacının kendisine 3 er aylık dönemlerde kullandığı kredilerle ilgili cari hesap ekstreleri noter kanalı ile tebliğ edildiğini, ekstrelerde faiz tahakkuklarının son derece açık şekilde yer aldığını, davacı şirket yetkilisi …’nun 02.06.2016 tarihinde bankaya gönderdiği e-posta ve ekindeki …bank internet bankacılığı ekran görüntüsünden 31.03 itibariyle tahakkuk eden faiz rakamı 16.377.47-USD beyanı, davacının aslında dava konusu olarak ortaya koyduğu belirsiz alacağının gerçekte belirli olduğunu yani talep ve dava edebileceği faiz rakamının belirlenmesinin mümkün ve imkansız olmadığını açıkça ortaya koyduğunu, kredi sözleşmesinin 3. Maddesinde geniş ve açık bir şekilde kredi faiz oranlarının tespiti, tahakkuku ve benzer konularda açıklamalar bulunduğunu bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesine talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı bankanın davacı firmaya kullandırdığı Rotatif İhracat Kredilerinin dönemsel faiz ve komisyon oranlı krediler olduğu, uyguladığı faiz oranlarının, bu konuda oran bildiren diğer bankaların aynı tür kredilere uyguladığı faiz oranları ile karşılaştırıldığında, davalı bankanın uyguladığı oranların makul ve istenebilir olduğu, kredinin dönemsel komisyon oranlarının genel olarak % 2- %3 olarak bankalarca uygulandığı, davalı bankanın dönemsel olarak % 2 olarak komisyon oranını uyguladığı ve uygulanan oranın makul ve yayınladığı hizmet masraf cetvellerine uygun olduğu, davacı firmanın, davalı bankaya kredi kullanımı ile ilgili olarak gönderdiği talep talimatlarında oranların taraflarca kararlaştırıldığı, davalı banka tarafından alınan ipotek tesis ve fek ücretleri yönünden ise diğer bankaların aldıkları aynı tür masraflara oranlanmasından sonra fazla alınıp iadesi gereken tutarın 513,09 TL olduğu anlaşılmakla davacının davasının kısmen kabulü ile fazladan alınan 513,09 TL’nin, davalı bankanın dava tarihinden önce temerrüde düşürülmemiş olması dikkate alınarak dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, davalı Banka tarafından kredi sözleşmesinin faizi sözleşmeye ve mevzuata uygun oranlarda ve şekilde hesaplanıp tahakkuk ettirilmediğini, taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinin 3.maddesi “ Müşteri, Banka’ca işbu sözleşmeye dayanarak tarafına açılan veya açılacak kredilere kredi talep yazısında/talimatında/ödeme planında/diğer bir şekilde yazılı mutabakata varılmamış ise (yani kredi talep yazısında/talimatında/ödeme planında/diğer bir şekilde yazılı olarak faiz oranı belirlenmemiş ise) kredilerine uygulanacak faiz oranının Banka’nın fiili kullandırım/işlem tarihinde aynı tür krediler ve hesaplar için, cari olan en yüksek oranları geçmemek kaydıyla, uyguladığı faiz oranı olacağını kabul eder. Banka, bu hususta Müşteri ile ayrıca daha sonra yazılı mutabakat yoluna gidebilir” şeklinde olduğunu, davalı Bankanın müvekkili şirket hakkında uyguladığı faiz oranları dikkate alındığında faiz oranlarının bir anda yükseldiğinin görüldüğünü, davalı Bankaca Müvekkil Şirket tarafından kullanılan kredinin kapatılması talebinin müvekkil tarafından reddedilmesi üzerine faiz oranlarında ciddi artış yapıldığını, bilirkişi raporunda faiz konusunda diğer banka uygulamalarına ilişkin itirazlarının dikkate alınmadığını, öte yandan karara esasa bilirkişi raporunda kullanılan krediye dair %5 oranında BSMV tutarı kesintisinin yapıldığı ancak işbu tutarın Müvekkil şirkete iadesinin mümkün olmadığı belirtildiğini, ancak ihracat taahhütlü ve ihracat finansmanında kullanılan krediler kapsamında bankalarca kullandırılan krediler vergi, resim ve harçtan muaf olup, buna ilişkin 23.12.1999 tarihli 99/13812 sayılı kararname Resmi Gazetede yayınlanmış olup dosyaya sunulduğunu, davalı tarafça Müvekkil Şirketten haksız şekilde BSMV kesintisi yapıldığını ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı vekili, bankaların bir alacak kalemini düşük gösterirken diğer alacak kalemleri açısından daha yüksek meblağlar aldığı, alacak kalemlerinin bir bütün olarak incelendiğinde Müvekkil Banka’nın tahsil ettiği ücretin diğer bankaların benzer işlemlerdeki emsal uygulamalarından fazla olmadığı, aksinin kabulünün serbest piyasa ekonomisinin ve bankacılık sistemi’nin mantığıyla çelişeceği açıktır. Bu sebeplerle Yerel Mahkeme’nin bu alacak kalemi yönünden 375 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle müvekkilden alınarak davacı tarafa verilmesi kararında hukuka uyarlık bulunmayacağını istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, davacı tarafından kullanılan ticari krediler nedeniyle davalı banka tarafından davacıdan haksız olarak tahsil edilen faiz ve diğer alacak kalemlerine ilişkin bedelin iadesi istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin bu husustaki son dönemdeki kararlarında sözleşme tarihine göre ikili ayrıma gittiği, 818 sayılı Borçlar Kanunun zamanında düzenlenen sözleşmeler yönünden sözleşmede bir oran belirtilmesi halinde bu oran, bir oran belirtilmemesi halinde bankanın T.C. Merkez Bankasına bildirdiği oran, bu da yok ise emsal banka uygulamalarına göre makul bir oran belirlenmesi gerektiği, sözleşme tarihi 6098 sayılı TBK döneminde ise sözleşme hükümleri yönünden aynı yasanın 19, 20 . maddesi uyarınca genel işlem koşulları yönünden incelemeye tabi tutulması, kredi sözleşmelerinde yer alan masraf tahsiline ilişkin hükümlerin yazılmamış sayılması sebebiyle oluşan boşlukların öncelikle bankanın 09.12.2006 tarihli Resmi Gazete’de Merkez Bankası tarafından yayınlanan ve 2014/6 sayılı Tebliğ ile güncellenen 2006/1 sayılı Tebliğin 3., 4. ve 6/2 maddeleri uyarınca belirleyip ilan ettiği oranlar, bankanın bu yönde yapmış olduğu bir ilan bulunmadığının tespit edilmesi halinde ise emsal banka uygulamaları gözetilerek doldurulması gerektiği yönündedir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 16/12/2019 tarih 2018/4910 E -2019/8174 K, 30.09.2019 tarih 2018/5750 E- 2019/5991K, 26.09.2019 tarih 2018/4650 E- 2019/5901K sayılı kararları). Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’nun 07.07.2020 tarihli kararıyla 19. Hukuk Dairesi kapatılarak işleri 11. Hukuk Dairesi’ne devredilmiş olmakla Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin uygulamaları da dikkate alınarak uyuşmazlığın incelenmesi gerekmektedir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 08.05.2019 tarih 2018/426 E, 2019/3029 K sayılı kararında ise genel işlem şartı olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, sözleşmede bir oran belirlenmiş ise bu oranın uygulanması gerektiği belirtilmiştir. Böylelikle Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 6098 sayılı TBK’dan sonra düzenlenen sözleşmelerde aynı yasanın 19, 20 maddeleri uyarınca genel işlem koşullarına yönelik denetim yapılmaması, sözleşmedeki oranın uygulanması görüşünde olduğu anlaşılmaktadır. Eldeki dosyada mahkemece dosya arasına davaya konu kredi sözleşmeleri ve ilgili tüm belgeleri, kredi sözleşmelerinin imzalandığı ve borcun kapatıldığı dönemi kapsayan zaman aralığında davalı banka tarafından Merkez Bankasına ticari kredilerle ilgili dava konusu iadesi istenen masraf kalemleri konusunda bildirilen ve ilan edilen oranlar, bu hususlardaki emsal banka uygulamalarına göre karar verilmesi gerekmektedir.
Yerel mahkemece aldırılan bilirkişi raporuna göre davalı bankanın davacı firmaya kullandırdığı Rotatif İhracat Kredilerinin dönemsel faiz ve komisyon oranlı krediler olduğu, uyguladığı faiz oranlarının, bu konuda oran bildiren diğer bankaların aynı tür kredilere uyguladığı faiz oranları ile karşılaştırıldığında, davalı bankanın uyguladığı oranların makul ve istenebilir olduğu, davalı bankanın dönemsel olarak % 2 olarak komisyon oranını uyguladığı ve uygulanan oranın makul ve yayınladığı hizmet masraf cetvellerine uygun olduğu, davacı firmanın, davalı bankaya kredi kullanımı ile ilgili olarak gönderdiği talep talimatlarında oranların taraflarca kararlaştırıldığı, davalı banka tarafından alınan ipotek tesis ve fek ücretleri yönünden ise diğer bankaların aldıkları aynı tür masraflara oranlanmasından sonra fazla alınıp iadesi gereken tutarın 513,09 TL olduğu hesaplanmış, mahkemece söz konusu rapor doğrultusunda davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; tarafların iddia ve savunmaları ile dayandıkları belgelere göre; netice itibariyle ilk derece mahkemesince verilen kararda bir hukuka aykırılık bulunmadığı, emsal banka uygulamalarının usulünce araştırılarak, davalı banka uygulamasıyla karşılaştırıldığı, bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 269,85 TL’den peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 269,85 TL’den peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 210,55 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf başvurusu nedeni ile tarafların yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 30.11.2023