Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/494 E. 2021/869 K. 13.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/494
KARAR NO : 2021/869
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/10/2020
NUMARASI : 2020/346 Esas 2020/463 Karar
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 13.07.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 13.07.2021

İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 08.10.2020 tarih 2020/346 Esas 2020/463 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankanın … Şubesi nezdinde vadeli mevduat hesabı bulunduğunu, davalı banka tarafından söz konusu hesaba ilişkin 03.09.2018 vadeli 1.882.000,00 TL, 11.09.2018 vadeli 3.240.000,00 TL ve 30.09.2018 vadeli 1.127.240,00 TL miktarlı bonoların vadeleri beklenmeksizin, opsiyon işlemlerine istinaden hesapların çözüldüğünü, mevduat hesaplarından çekilerek davalı banka hesabına aktarıldığını, davalı bankanın müvekkilinin açık opsiyon işlemlerini gerekçe göstererek söz konusu işlemlerde USD kurunun yükselmesi sebebiyle oluşan zararı kapatmak amacıyla, müvekkilinin bono ve swap hesaplarını teminat olarak kabul etmek suretiyle rehnettiğini, müvekkilinin hesabından davalı bankanın hesabına aktardığını, davalı bankanın yaptığı işlemlerden sorumlu olduğunu ileri sürerek, şimdilik 100.000,00 TL’nin zararın ortaya çıktığı tarihten itibaren işleyecek reeskont faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davaya konu opsiyon işleminin davacının ticari nitelikte aldığı bir bankacılık hizmeti olduğunu, opsiyon sözleşmesi imzalanmak suretiyle tacir sıfatıyla bu işlemlerde taraf olduğunu kabul ettiğini, 02.06.2015 tarihli Bankacılık Hizmet Sözleşmesinin eki olan Banka Bonosu Alım Satım Çerçeve Sözleşmesinin 9. Maddesinde Türev İşlemleri Çerçeve Sözleşmesinin 26. maddesi, Menkul Kıymet Alım-Satım Çerçeve Sözleşmesinin 10. maddesinde İstanbul mahkemelerinin yetkili olacağının belirtildiğini, HMK’nın 17. maddesi uyarınca İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı ile davalı banka arasında bankacılık hizmetleri sözleşmesi, türev işlemler çerçeve sözleşmesi ve menkul kıymet alım satım çerçeve sözleşmesinin imzalandığı, sözkonusu sözleşmelere göre taraflarca İstanbul (Merkez) Mahkemelerinin yetkili olacağının kabul edildiği, imzalanan sözleşmelerin içerik ve niteliği dikkate alındığında davacının davalı bankadan finansal işlemler için hizmet aldığı, hizmetin alınma amacının ticari olduğu ve ticari sözleşme yapıldığı, HMK’nun 17. maddesine göre bu sözleşmelerdeki yetki şartının geçerli olduğu, bu durumda sözleşmedeki yetki şartına göre İstanbul Mahkemelerinin münhasır yetkili olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, mahkemenin hükümde “yetkili ve görevli” mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu belirtmekle hem görev hem de yetkiden bahsettiğini, bu durumun çelişki oluşturduğunu, mahkemenin görevsizlik kararı mı yetkisizlik kararı mı verdiğinin anlaşılamadığını, kararda geçen Yargıtay kararlarının birinin görevsizlik, birisinin yetkisizlikle ilgili olduğunu, HMK’nın 17. maddesinin tacirler için uygulanacağını, müvekilinin tacir sıfatına haiz olmadığını, TTK’nın 4/1-f maddesi uyarınca tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın opsiyon işlemleri için ticaret mahkemesinde dava açılması gerektiğini, arabuluculuk aşamasında da yetki itirazının reddedildiğini, HMK’nın 6. maddesi uyarınca davalının ikametgahına, HMK’nın 10. maddesi gereğince sözleşmenin ifa yerine, HMK’nın 14. maddesi uyarınca şubenin bulunduğu yere göre İzmir mahkemelerinin yetkili olduğunu istinaf nedeni olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE :Dava, davacı adına yapılan opsiyon işlemlerinden doğan zararın davacıya ait döviz hesaplarının vadesi beklenmeksizin bozdurularak banka hesabına aktarılması nedeniyle bankadan tazminat istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle yetkisizlik kararı verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.Mahkemece yetkisizlik kararı verilmiş ise de mahkemelerin görevi kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gerektiği için ilk önce mahkemenin görevli olup olmadığı değerlendirilmelidir.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3. maddesinde tüketici; “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi”yi, sağlayıcı; “Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi”, satıcı; “Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi” ifade eder şeklinde tanımlanmıştır.
Anılan Kanunun 73/1. maddesinde; “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Tüketici sözleşmesinde iki taraf mevcut olup, zıt amaçların güdülmesi gerekmektedir. Başka bir anlatımla satıcı ve sağlayıcı tanımında da yer verildiği gibi satıcı ve sağlayıcının işlem yaparken ticari veya mesleki amaçlarla hareket etmesi, karşısında yer alan kişinin ise bunun tersine bir amaçla yani ticari veya mesleki olmayan amaçla (kâr elde etme amacı olmaksızın) hareket etmesi gerekir (Aydoğdu,M.; Tüketici Hukuku Dersleri, Ankara 2015, s. 59,60) .
Tüketici mahkemesinin görevli olması için öncelikle uyuşmazlığın bir tüketici uyuşmazlığı olması gerekir. Hangi tür uyuşmazlıkların tüketici uyuşmazlığı olduğu ise dava konusu işlem veya uygulamanın taraflarından birinin tüketici, diğerinin ise girişimci/satıcı/sağlayıcı olmasına göre belirlenmektedir (Topuz,G.; Tüketici Mahkemeleri, Ankara 2018, s.37).
Somut olayda davacı ile davalı banka arasında Bankacılık Hizmet Sözleşmesi, Banka Bonusu Alım Satım Çerçeve Sözleşmesi, Türev Çerçeve Sözleşmesi, Menkul Kıymet Alım-Satım Çerceve Sözleşmesi bulunmaktadır. Davacı, davalı bankadan finansal işlemler için hizmet almakta olup hizmetin ticari amacına göre davacının tüketici sayılması mümkün değildir. Zira dosyadaki Bankacılık Hizmet Sözleşmesi ekindeki kimlik bilgileri kısmında davacının serbest meslek ile uğraştığı, … adresini işyeri adresi olarak bildirdiği, uyuşmazlık konusu döviz bozdurma işlemlerinin yüksek meblağlı olduğu gözetidiğinde davacının tacir olduğu da açıktır. Buna göre davaya bakmakla asliye ticaret mahkemesi görevlidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 16.05.2018 tarih 2017/11-22E, 2018/1102K sayılı kararı da aynı yöndedir.
Yetki yönünden yapılan incelemede de davacının tacir olması ve dava konusu Banka Bonusu Alım Satım Çerçeve Sözleşmesinin 9. maddesi, Türev İşlemleri Çerçeve Sözleşmesinin 26. Maddesi ve Menkul Kıymet Alım-Satım Çerçeve Sözleşmesinin 10. Maddesinde İstanbul mahkemelerinin yetkili olarak belirlenmesi karşısında münhasır yetki tarafları bağlayacağı için HMK’nın 17. maddesi uyarınca yetkisizlik kararı verilmesi doğrudur. Münhasır yetki halinde genel ve özel mahkeme yetkisine ilişkin hükümler uygulanamaz. Mahkemenin yetkisizlik kararı verirken görevli ve yetkili mahkemeyi birlikte göstermesi doğru değil ise de bu ibarenin asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğunu belirtme kapsamında kaldığı anlaşılmakla sonucu itibariyle doğru olan kararara karşı tüm istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 59,30 TL peşin olarak alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 13.07.2021