Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/420 E. 2022/1599 K. 03.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/420
KARAR NO : 2022/1599

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09.10.2020
NUMARASI : 2018/1198 Esas 2020/595 Karar
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 03.11.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 03.11.2022

İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 09.10.2020 tarih 2018/1198 Esas 2020/595 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacılar ve davalılar vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye hakim … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacılar vekili, davacıların çocuğu ve kardeşleri olan …’ın 21/03/2014 tarihinde trafik polis memuru olarak görev yaptığı sırada davalı …’in sevk ve idaresindeki … Şti tarafından işletilen … Sigorta AŞ tarafından KTK ZMM sigortasıyla sigortalı … plakalı aracın çarpmasıyla yaşamını yitirdiğini, davalı araç sürücünün kusurlu olduğu, ceza dava dosyası kapsamında sürücnün cezalandırılmasına karar verildiği, davacı anne ve babanın desteklerini yitirdiklerini, tüm davacıların manevi zarara uğradığını, belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ve belirsiz alacak davası olarak; davacı anne … için 96.000,00-TL, davacı baba … için 90.000,00-TL olmak üzere 186.000,00-TL maddi tazminatının davalılar … ve … Şirketin’den olay, davalı … Sigorta AŞ yönünden ise dava tarihinden, itibaren yasal faiziyle müteselsilen tahsiline, ayrıca … için 50.000-TL … için 50.000-TL diğer davacı kardeşlerin her biri için 25.000,00-TL olmak üzere toplam 175.000-TL manevi tazminatın ise olay tarihinden itibaren yasal faiziyle davalılar … ve … Şti’den müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalılar … ve … şirketi vekili, kusur konusunda bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, davacıların maddi tazminat taleplerini kabul etmediklerini, davacılar … ve …’a 2330 sayılı yasa kapsamında kurum tarafından 73.148,00-TL nakdi tazminat ödemesi yapıldığını, bu tazminatın hem maddi hem manevi tazminata karşılık olduğunu, manevi tazminat isteminin reddi gerektiğini, tazminatların fahiş olduğunu, … plakalı aracın KTK ZMM sigortasının bulunduğunu, davanın ihtiyari mali mesuliyet sigortacısı … Sigorta AŞ ile iş veren sorumluluk sigortacısı … Sigorta AŞ’ne ihbar edilmesi gerektiği, belirtirek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta AŞ vekili, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, İstanbul Anadolu Mahkemelerinin yetkili olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, belirtirek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacılar … ve …’nın çocukları diğer davacıların kardeşi olan polis memuru …’ın 21/03/2014 tarihinde görevde olduğu sırada …’in sevk ve idaresindeki … plakalı çekici ile çarparak ölümüne neden olduğu, kazanın meydana gelmesinde …’in % 100 kusurlu olduğu, … plakalı aracın … Şti adına işletildiği, … Sigorta AŞ nezdinde KTK ZMM sigortasıyla sigortalı olduğu, davacı anne … ile davacı baba …’ın tazminat taleplerinden davalıların müteselsilen sorumlu olduğu, İç İşleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğünce 2330 sayılı yasa uyarınca kaza nedeniyle vefat eden polis memuru …’ın anne ve babasına toplam 73.148,00-TL ödeme yapıldığı, 2330 sayılı yasanın 6. maddesi uyarınca bu ödemenin maddi ve manevi zararlar karşılığı olduğu, ne kadarlık kısmının maddi ne kadarlık kısmının manevi tazminat karşılığı olduğu açıklanamadığından söz konusu tutarın yarısının anneye yarısının babaya ödendiği, anne ve babanın her birine ödenen tutarın yarısının maddi tazminat yarısının manevi tazminat karşılığı olduğu kabul edilerek hesaplama yapılması gerektiği, buna göre davacı anne …’ın karşılanmamış destekten yoksun kalma tazminatı alacağının 90.670,01-TL, baba …’ın karşılanmamış destekten yoksun kalma tazminat alacağının 82.560,28-TL olduğu, davacı anne ve babanın her birine 45.000,00-TL manevi tazminat takdirinin uygun olduğu ancak bu tutardan İç İşleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğünce ödenen 18.287,00-TL’nin düşülmesiyle davacı anne ve babanın her biri için 26.713,00-TL manevi tazminatın hüküm altına alınması gerektiği, davacı kardeşlerin her biri yönünden 15.000,00-TL manevi tazminat takdirinin uygun olduğu, belirtilerek; davanın kısmen kabulüne fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacılar ve davalılar tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, sadece davacılar … ve … yönünden reddedilen maddi ve manevi tazminat miktarlarına ilişkin istinaf kanun yoluna başvurulduğunu, Emniyet Müdürlüğü tarafından davacı anne ve baba için ödenen tazminatın mahsup edilmesinin doğru olmadığını, hesaplamanın hatalı olduğunu, doğru hesap yapılması için davacı anne için hesaplanan 119.081,87-TL, baba için hesaplanan 110.969,13-TL destekten yoksun kalma tazminatının da olay tarihi itibarı ile ayrı ayrı faizinin hesaplanıp destekten yoksun kalma tazminatına eklenerek İl Emniyet Müdürlüğü tarafından yatırılan miktar ve faizin mahsup edilmesi gerektiğini, manevi tazminatların düşük olduğunu, davanın tam kabulüne karar verilmesi gerektiğini, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalılar … ve … şirketi vekili, davalı … Sigorta yönünden dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, ihbar tarihinden faize hükmedilmesi gerektiğini, davalıya atfedilen kusur hesabının kabulü mümkün olmadığını, kazanın müteveffanın kontrolsüz olarak taşıt yoluna çıkması sonucu meydana geldiğini, davalının kazada kusuru bulunmadığını, ceza dosyasından bağımsız olarak kusur tespiti yapılması gerektiğini, davacı anne ve baba için hükmedilen maddi tazminat bedellerinin fahiş olduğunu, davacılara ödenen 73.148,00-TL mahsup edilmişse de manevi tazminatın bölünmezliği gereğince davacıların manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, müteveffanın bekar ve çocuksuz olması nedeni ile anne ve babanın destek zararına uğramayacağını, fazla manevi tazminat takdir edildiğini belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı … Sigorta şirketi vekili, 2330 sayılı yasa kapsamında ödenen tutarların mahsubunun hatalı olduğunu, İçişleri Bakanlığı tarafından mütevvefanın ölümü nedeniyle yapılan ödemenin rücuen tazmini için ZMM sigortacısı olan davalı şirkete açılan davada maddi tazminata karşılık olarak toplam 81.804,84 -TL öndendiğini, manevi tazminat talepleri poliçe teminatının dışında yer aldığından, ödenen tutarın yarısının manevi tazminata mahsup edilerek hesaplama yapılmasının yanlış olduğunu, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, işletenin hukuki sorumluluğu ve ZMMS poliçesi kapsamında ölümlü trafik kazası nedeni ile davacıların maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davalı sigorta şirketi tarafından ZMMS poliçesi kapsamında sigortalı davalı …’in kullandığı, diğer davalı … Şti’ ye ait … plakalı araç ile yaya halde bulunan davacıların çocukları ve kardeşi olan …’ın çarpması neticesinde vefat ettiği, dosya kazandırılan hesap ve kusur bilirkişi raporuna göre olayın oluşumunda davalı sigortalı araç sürücüsünün % 100 oranında asli ve tam kusurlu müteveffanın ise kusursuz olduğu ve davacıların toplam 173.233,29-TL destekten yoksun kalma zararının oluştuğu belirtilmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1 maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı yasanın 85/son maddesinde ise, ” işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiştir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. 85/1. ve 85/son maddeleri ile Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına göre Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan üçüncü kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.(Yargıtay HGK’nun 15.6.2011 tarih ve2011/17-142 Esas – 2011/411 Karar, 22.2.2012 tarih ve 2011/17-787 Esas – 2012/92 Karar, 16/1.2013 tarih ve 2012/17-1491 Esas – 2012/411 Karar ve Yargıtay 17. HDBnın 20/05/2013 tairh ve 2012/8984 Esas – 2013/7276 Karar sayılı ilamları) Dolayısıyla, trafik kazası nedeni ile davacıların zararından davalı işletenler ile sigorta şirketinin 2918 sayılı KTK ve 6098 sayılı TBK hükümleri ile ZMMS poliçesi kapsamında sürücünün kusuru oranında müşterek ve müteselsil bir sorumlu olduğu amirdir. Zararın poliçe kapsamı dışında kaldığı hususunda ispat külfeti davalı sigorta şirketi üzerinde olup, sigorta şirketinin zararın poliçe kapsamı dışında kaldığını somut deliller ile ispat etmesi gerekir.
Dava konusu olaya ilişkin İzmir 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2017/498 Esas sayılı dava dosyası kapsamında yapılan davalı sürücünün asli ve tam kusurlu, müteveffanın ise kusursuz olduğu kabul edilerek cezalandırılması cihetine gidilmiş ve Yargıtay temyiz incelemesini müteakip 16.05.2018 tarihinde dava dosyasının kesinleştiği anlaşılmıştır.
Ceza Mahkemesi kararlarının Hukuk Mahkemesine etkisi Borçlar Kanununun 53. ( TBK 74) maddesinde düzenlenmiş olup, Hukuk Hâkimi Ceza Mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında esas bakımından ilke olarak bağımsız kılınmıştır. Ceza Mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların Hukuk Hâkimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ancak, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır. ( Yargıtay HGK’nın 24/12/2014 tarih ve ve 2014/4-846 E. – 2014/1091 K. sayılı ilamı ) Ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararı ile belirlenen bu maddi olguların hukuk mahkemesi tarafından kabulü zorunludur. ( Yargıtay 17. HDB’nın 14/06/2016 tarih ve 2015/3502 E. – 2016/7282 K. sayılı ilamı)
İDM tarafından dosyaya kazandırılan bilirkişi raporu ile de ceza dava dosyası kapsamında belirlenen maddi olgular çerçevesinde olayın oluş şekli ile uygun düşecek şekilde kusur değerlendirilmesi yapılarak davalı sürücünün asli ve tam kusurlu olduğunun tespit edilmiş olması karşısında; kusur tespitinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından davalı işletenlerin aksi yöndeki istinaf talepleri yerinde görülmemiştir.
6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 49. maddesi gereğince haksız bir eylem sonucunda zarara uğrayan kimse, uğradığı maddi ve manevi zararın ödetilmesini isteyebilir. Manevi tazminat, zarar görenin kişilik değerlerinde meydana gelen eksilmenin ( manevi zararın )giderilmesi, tazmin ve telafi edilmesidir. Esasen manevi tazminat, ne bir ceza, ne de gerçek manasında bir tazminattır. Maddi zararda olduğu gibi manevi tazminatta kesin bir hesabın yapılması olanaksızdır. Bunun icin miktarı, somut olayın ozelligi, tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alınarak M.K.nun 4. maddesı uyarınca hakim tarafından takdir ve tayin edilir. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak gösterilmektedir. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.(Yargıtay İBK 22/06/1966 tarih ve 1966/7 E. – 1966/7 K. sayılı ilamı, Yargıtay HGK’nın 09/04/2014 tairh ve 2013/21-2036 E. – 2014/491 K. sayılı ilamları )
Müteveffanın ölümü nedeniyle, davacıların manevi zarara uğrayacağı yadsınamaz bir gerçekliktir. Maddi zararda olduğu gibi manevi tazminatta kesin bir hesabın yapılması olanaksızdır. Bunun icin manevi tazminatın miktarı, somut olayın özelliği, tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alınarak TMK’nın 4. maddesı gereğince takdir ve tayin edilir. Davacıların, maruz kaldığı bu acı ve elem ile yaşadığı sıkıntılar nedeniyle oluşan manevi zararına karşılık İDM tarafından takdir edilen manevi tazminat miktarı anılan ilke ve esaslar çerçevesinde makul olduğundan tarafların manevi tazminatın miktarına yönelik istinaf talebi yerinde değildir.
Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; ilk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya ve denetime elverişli, dosya kapsamına ve olayın oluş şekline uygun olmasına, pay dağıtımının yerleşik ilke ve esaslara uygun olarak yapılmasına, nakdi tazminat komisyonu tarafından dava tarihinden önce yapılan ödemelerin zarar ve yararın denkleştirilmesi kuralı gereğince hesap tarihine göre güncellenerek hesaplanan destekten yoksun kalma zararlarından indirilmesine, tazminatın poliçe limitini aşmayacak şekilde hüküm altına alınmasına ve hükmün dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, ilk derece mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik bulunmamakla, davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde değildir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar ve davalıların istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca AYRI AYRI ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 80,70-TL maktu harçtan, peşin alınan 1.013,39 TL ile 513,32-TL’nin harcın mahsubu ile bakiye 1.446,01-TL’nin davacıya iadesine,
3-Davalılar … ve … şirketi yönünden istinaf karar harcı olan 18.557,04 TL’den peşin alınan 928,00 TL’nin mahsubu ile bakiye 17.629,04 TL’nin davalılar … ve … Şirketi’nden alınarak hazineye gelir kaydına,
Davalılar … Sigorta yönünden istinaf karar harcı olan 11.047,29’den peşin alınan 2.945,00 TL’nin mahsubu ile bakiye 8.102,29 TL’nin davalı … Sigorta’dan alınarak hazineye gelir kaydına,
İstinaf başvurusu nedeniyle davacılar , davalılar … ile … şirketi ve davalı … Sigorta’nın yaptıkları giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 03.11.2022