Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/4 E. 2023/1243 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/4
KARAR NO : 2023/1243

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/12/2019
NUMARASI : 2018/240 Esas 2019/195 Karar
DAVANIN KONUSU : Marka ve Tasarıma Tecavüzün, ,Haksız Rekabetin Önlenmesi, Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 21.09.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 21.09.2023

İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 04.12.2019 tarih 2018/240 Esas 2019/195 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili, müvekkilinin 19.11.1999 tescil tarihli 203675 sayılı ”…” markasının ve 06.06.2011 tarihli 2011/03892 sayılı şişe tasarım tescilinin bulunduğunu, davalının marka tescili olmaksızın ”…” adı altında benzer ambalajla üretim ve satış yaptığını, iltibasa, karıştırma riskine yol açtığını, İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2018/104 D.İş sayılı dosyasında davalılar aleyhine delil tespiti yaptırdıklarını, davalıların eyleminin marka hakkına ve tasarıma tecavüz, aynı zamanda haksız rekabet oluşturduğunu iddia ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 1.000,00 TL maddi, 1.000,00 TL itibar tazminatı ve 4.000,00 TL manevi tazminatın ihlalin ortaya çıktığı tarihten itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalılardan tahsiline, ihtiyati tedbir yoluyla müvekkili şirketin sınai mülkiyet hakkına tecavüz teşkil eden fiillerin önlenmesi ve durdurulmasına, ürünlere, bunların üretiminde kullanılan vasıtalara el konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 23.10.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat istemini 2.653,74 TL’ye yükseltmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili, davacının benzerlik iddialarını kabul etmediklerini, müvekkilinin markasının ”…” olduğunu, ”…” ibaresinin Ege Bölgesinde çamaşır suyu ile özdeşleştiğini ve çamaşır suyu anlamında kullanıldığını, tasarım tescillinin ise ihlal edilmediğini, marka ihlali veya tasarım ihlali bulunmadığını, markalar ve ürün görünümleri arasında iyi bilgilenmiş, makul derece gözlem yapabilen, makul derecede dikkatli ve tecrübeli bir kimse bakımından belirgin farklar bulunduğunu, kapak renginin de farklı olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının 19.11.1999 tescil tarihli “…” ibareli 203675 nolu markasının 17.02.2019 tarihinden beri korunmakta olduğu, davacının aynı zamanda ürün ambalaj tasarımlarının da bulunduğu, davacının marka ibaresi ile davalının kullandığı işaret arasında bir karıştırma tehlikesinin bulunmadığı, her ne kadar toplumda “…” ibaresinin yaygın bir cins adı olarak kullanımı söz konusu olsa da, markanın tescilli ve geçerli olduğu, etken madde “….” sözcüğüne “…” ekiyle başkalaştırma yapıldığı, davacı adına tescilli şişe tasarımlarının ihlal edildiği ileri sürülmüş ise de, davalının “…” adıyla sunduğu ürün şişelerinin farklı olduğu, tescilli tasarımın koruma kapsamına girmediği, bununla birlikte her iki tarafın ürünlerinin kullanılan ambalaj unsurları nedeniyle belirgin bir benzerlik arz ettiği, aynı reyon ve satış noktalarında kolaylıkla karıştırılabilecek nitelikte olduğu, ortalama tüketicinin iltibasa veya bağlantı kurmaya başlayabileceği, dolayısıyla davalının eyleminin TTK’nın 55/1-a.4 kapsamında bulunduğu, her iki tarafın ürününde de sarı rengin hakim olduğu, kapak renginin, etiket tasarımının ve şişe yapısının benzerlik arz ettiği, davalının davacıya ait ürünü taklit ettiği, muhasip bilirkişiden 2.653,74 TL kâr kaybı zararı hesabı yapıldığı, haksız rekabet kanıtlandığı halde itibar tazminatın dayanağının bulunmadığı, markanın ihlal edilmediği ancak ambalaj benzerliğinin bulunduğu, marka hakkına ilişkin bir talep olan SMK md 150/2 kapsamındaki itibar tazminatının şartlarının bulunmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, davalının, davacının ürün ambalajlarını taklidi nedeniyle haksız rekabet ettiğinin tespitine, önlenmesine, bilirkişi raporunda örnekleri bulunan davalıya ait ürünlerin, ambalajlarının bundan böyle kullanımlarının önlenmesine, el konularak piyasadan çekilmesine, 2.653,74 TL maddi tazminatın ve 4.000,00 TL manevi tazminatın ihlalin tespit edildiği 10/09/2018’den işleyen değişen oranlı ticari faiz ile birlikte davalıdan tahsiline, itibar tazminatının şartları kanıtlanamadığından reddine karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, davalıya ait iltibas yaratan “…” adlı ürünün müvekkiline ait … markalı ürünün piyasada sağlamış olduğu üne zarar verdiğini, davalının satışa sunduğu iltibas meydana getiren ürün ile … markalı ürünün aynı kalitede olmadığını, bu durumun müvekkilinin itibarını ciddi oranda zedelediğini, İzmir Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi’nin 2018/104 D.İş dosyasında alınan bilirkişi raporunda da her iki markanın ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunun tespit edildiğini, iki marka arasında marka hakkına tecavüz oluşturacak şekilde benzerlik olduğunu Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında ölçüt olarak halkın karıştırma tehlikesinin bulunmasının arandığını belirterek, ilk derece mahkemesinin itibar tazminatının reddine dair kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili, ilk derece mahkemesi kararının dosya kapsamındaki bilirkişi raporlarına aykırı olduğunu, haksız rekabetin varlığının kabul edilmesine ilişkin yerel mahkeme kararının gerekçesinin 08.04.2019 tarihli bilirkişi raporuna dayandırıldığını, bu raporda, müvekkilinin ürünlerinin haksız rekabet teşkil edebileceğine dair görüşün subjektif değerlendirmelere dayandığını, kesin ve somut bir gerekçeye dayanmadığını, İzmir 1. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin 2018/89 E. Sayılı dava dosyasında müvekkili hakkında açılan dava sonunda müvekkilinin CMK’nun 223/2-a maddesi gereğince “yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması” nedeniyle beraatına karar verildiğini, ceza dosyasındaki gerekçeli kararda tasarım ve renk benzerliğinin zayıf olduğu, haksız rekabet suçunun da bulunmadığı hususlarının tespit edildiğini, dava konusu olayda davacı şirketin ne gibi bir kişilik hakkının zedelendiğinin ispat edilemediğini, bu konuda hiçbir delil toplanmadığını, mahkemece hükmedilen manevi tazminatın hiçbir hukuki dayanağının bulunmadığını belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, marka hakkına ve tasarıma tecavüz ile haksız rekabet nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davacı şirketin “…” markasının 01, 03 ve 21. sınıflarda, 17.02.1999 başvuru tarihli, 203675 tescil no ile tescilli olduğu, davalıların ise tescilli markalarının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Davacı tarafça İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2018/104 D.İş sayılı dosyasından alınan tespit raporunda, marka hakkına tecavüz bakımından, davalıların ürünlerinde kullandıkları işaretlerin davacının tescilli markasıyla ortalama tüketici kitlesinde bıraktıkları genel izlenim bakımından ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğu, marka ve işaret arasındaki benzerliğin halk tarafından iki ürün arasında bağlantı olduğu da dahil karıştırılma ihtimalinin yüksek olduğu, haksız rekabet bakımından her iki tarafın ürün ambalajlarının küçük farklılıklar dışında genel görünüm ve kullanım açısından belirgin bir şekilde birbirine benzediği, şişenin dairesel formundan dolayı tüketicinin üzerindeki yazının tamamını okuyamayacağı, aynı renkteki şişe ve yazı nedeniyle davacının ürünü zannı ile alma ihtimalinin yüksek olacağı yönünde görüş bildirilmiştir.
İlk derece mahkemesince marka uzmanı ve üniversite maliye bölümü öğretim üyesinden oluşan heyetten alınan 08.04.2019 tarihli bilirkişi raporunda, marka hakkı yönünden davacının dayanak markalarıyla davalının kullanımları arasında sınıfsal yönden ayniyet olsa da, görsel-semantik ve fonetik bakımdan marka hakkı anlamında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, davalının işaretinde tek başına “…” ibaresi yer almadığından jenerik marka savunması yönünden ayrıca değerlendirme yapılması gerekmediğini, tasarım hakkı yönünden, davacının 2011/03892 sayılı 1 ve 2 no’lu şişe tasarımları ile davalının şişeleri arasında belirgin farklılık olduğu, ancak haksız rekabet yönünden her iki taraf ambalajının gövde kısımlarının sarı ve kapaklarının kırmızı renkli olduğu, her iki taraf ambalajın etiketlerinin zemin renginin sarı olduğu, etiketlerdeki “…” ve “…” ibarelerinin kırmızı renk etiketlerin grafik tasarımlarında kullanılan renklerin kırmızı-siyah-beyaz aynı renk olduğu, etiketlerin benzer yerde konumlandırıldıkları, davalının özellikle davacı ürünlerinde yer alan renkleri neden seçtiğini açıklayamadığı, her iki taraf ürününün aynı mecrada satışa arz edildiği, çamaşır suyu gibi ürünlerin tüketiciyle görsel temas sağlayan ve önemli bir unsur olan ambalaj açısından ürünleri aynı rafta yan yana veya alt alta gören ortalama seviyedeki tüketicinin ürünler arasında bağlantı kurma ihtimalinin olabileceği ve bu durumun TTK md.55/1-a.4 kapsamında haksız rekabet teşkil edebileceği tespit edilmiştir.
İlk derece mahkemesince, tespit dosyası ile 08.04.2019 tarihli bilirkişi raporundaki görüşler arasında marka hakkına tecavüz ve iltibas bakımından çelişki olması nedeniyle yeni bir marka uzmanı bilirkişiden alınan 30.05.2019 tarihli bilirkişi raporunda, taraflara ait dava konusu markaların üzerinde kullanıldığı emtia bakımından ayniyet bulunduğu, tarafların kullandıkları marka ve işaretlerin anlamsal olarak … ibaresi ile ilişkilendirildiği, ortak “…” kelimesi sebebiyle davaya konu marka ve işaretin benzerlik taşıdığı, birbirine yakınlaştırma çabası ile yapıldığı, davalının “…” markasındaki … ifadesini, davacının markasının esaslı unsuru … ile yanyana kullanıldığından, benzer yazım karakteri ve renk tonları yazılması, aynı raflarda “…” benzer şekli ile yer alması, satılan ürünün ve markanın karışıklığına sebep verecek nitelikte olduğu, davalının benzer kullanımı ile incelemeye konu markaların halk arasında birbirinin devamı olarak algılanma ihtimalinin bulunduğu, davacı şirketin markası ile yarattığı “tanınmışlık”, “müşteri potansiyelinden” ve “reklam” gücünden faydalanma ihtimalinin bulunduğu, tarafların kullandığı marka, ambalaj ve etiket benzerliklerinin, ortalama tüketici davranışları dikkate alındığında, markaların ayırt edici ve baskın unsurları değerlendirildiğinde benzerlik taşıdığı, yüksek düzeyli benzerlik ve karıştırma riskinin olduğu, iltbasa sebebiyet verdiği yönünde görüş bildirilmiştir.
İlk derece mahkemesince, tespit dosyasındaki bilirkişi raporu ile yargılama sırasında alınan bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde, özellikle marka hakkına tecavüz iddiası yönünden tespit raporu ile son bilirkişi raporundaki görüşlerin yerinde olmadığı, zira iki tarafın kullandığı markaların sözcük olarak birbirinden farklı olduğu, davalının kullandığı markanın “…” olduğu, ayırt edici kökün “…” sözcüğü olduğu, davalının “…” ibaresini ürünün cinsini göstermesi bakımından hukuka aykırı olarak nitelenemeyeceği, şişe tasarımlarının farklı olduğu, iki tarafın markaları arasında bir karıştırma riski bulunmadığı, ancak kırmızı kapak, sarı şişe ve etiketin benzerlik arz ettiği, bu benzerliğin bir marka ihlali olmamasına rağmen, haksız rekabet oluşturduğu, ilk bilirkişi heyetinde yer alan maliyeci bilirkişi tarafından düzenlenen 26.09.2019 tarihli raporda davalı …’un 2018 yılı dönem kârındaki artışa göre tespit edilen menfaat bedeli olan 2.653,74 TL’nin davalılardan tahsili, marka hakkına tecavüz bulunmadığından itibar tazminatı talebinin reddine dair kararda usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranların dilekçelerinde yer verdikleri itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 269,85 TL’den peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 215,45‬ TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar yönünden istinaf karar harcı olan 498,91 TL maktu harçtan, peşin alınan 125,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 373,91 TL harcın davalılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf başvurusu nedeniyle tarafların yaptıkları giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 21.09.2023