Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/387 E. 2021/1256 K. 26.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/387
KARAR NO : 2021/1256

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12.11.2020
DAVANIN KONUSU : Tapu İptali Ve Tescil
KARAR TARİHİ : 26.10.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 26.10.2021

İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 12.11.2020 tarih 2017/767 E. 2020/612 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili ve katılma yoluyla davalı … vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkilinin …. ‘nin İzmir ilinde kurulu dava dışı …. Kooperatifinde bulunan 11 hissesini ve aynı şirketin …. Kooperatifinde bulunan 11 hissesini 31.07.2012 tarihinde devralarak her iki kooperatife müracaatta bulunduğunu , ….Koop. ile davalılardan …. Kooperatifinin müvekkilini üyeliğe kabul ederek, ortak sıfatını kazanmasını sağladıklarını, her iki kooperatifte de ortaklık payının …. ili, ….ilçesi, … Mahallesi, …. ada, …. parsel de kayıtlı arsadaki hisselerinin ortaklara dağıtılması suretiyle ihdas edildiğini, bu hisseler karşılığında her bir ortağın sahip olacağı konut veya konutlarının m2’ lerinin belirlendiğini, her iki kooperatif üyelerinin birbirleri ile akraba olduğunu ve kooperatiflerin 10.04.2014 tarihinde ayrı ayrı yaptıkları genel kurul toplantılarında …. Kooperatifi çatısı altında birleşme kararı alındığını ve birleşmenin yapıldığını, iki kooperatifin birleşmeden önce hissedarı oldukları …. ili, …. ilçesi, …. mahallesi, …. ada, …. Parsel de kayıtlı arsada müteahhit tarafından kendilerine bırakılan dairelerin hisselerine göre ortaklar arasında paylaştırılması amacıyla kura çekimi yapılması hususunda olağanüstü genel kurul toplantısı yaptığını ve 06/11/2012 tarihinde kooperatifler tarafından ayrı ayarı yapılan genel kurul toplantılarında toplantı tutanağı ekinde yer alan listede belirtilen hisseler oranında üyelere düşen metre kare hesaplaması düzeneğine uygun olarak kura çekilişi yapılmasına karar verildiğini, listeler incelendiğinde görüleceği üzere müvekkilinin …. Kooperatifinde sahip olduğu 11/46 hissesi karşılığında kendisine 239,829 M2 , …. Kooperatifinde sahip olduğu 11/50 hisse karşılığında ise 260,245 m2 olmak üzere toplam yaklaşık 500 m2 büyüklüğünde daire verilmesi gerektiğini, alınan kura çekim kararı üzerine müteahhitle yapılan anlaşma uyarınca kooperatiflere kalan toplam 16 dairenin üyelere paylaştırılması amacıyla 14.11.2012 tarihinde İzmir 18. Noterliği tarafından kura çekilişi gerçekleştirildiğini ve kura sonucunun 20865 yevmiye no’lu Düzenleme Şeklinde Kura Çekiliş Tutanağı ile tutanağa bağlandığını , davacıya …. Blok …. giriş …. Kat …. no’lu, …. blok …. giriş …. Kat …. no’lu, …. blok …, giriş … Kat …. no’lu ve …. Blok …. giriş …kat …. no’lu olmak üzere toplam 4 daire isabet ettiğini, davacının bu taşınmazların tapusunun verilmesini beklerken …. blok …. giriş …. Kat … no’lu dairenin davalı … adına 25.03.2013 tarihinde ferdileştirildiğini öğrendiğini, davalı …’nin iyi niyetinden ve söz konusu işlem hakkında tapuya güven ilkesinin geçerli olduğundan söz etmenin mümkün olmadığını, yapılan tescilin yolsuz tescil olduğunu, müvekkilinin dairesinden faydalanamaması sebebiyle en geç ferdileşmenin yapıldığı 25.03.2013 tarihinden itibaren hesaplanacak kira bedeli alacağı olduğunu, davalılardan …. Kooperatifinin birleşmeden ötürü davacı adına ferdileşme yapmakla ve tazminat ile ecri misil ödemekle yükümlü olması , …’in tapu maliki olması ve adına yapılan tescilin yolsuz olması, …. , … ve …’in davacının doğrudan zarara uğramasına sebep olan işlemin yapıldığı dönemdeki …. Koop. Yönetim kurulu üyesi olmaları ve tazminat ile ecri misil talebi bakımından sorumlulukları bulunduğunu ileri sürerek, davalılardan … adına kayıtlı …. ili, …. ilçesi, …. mahallesi, … ada, …. Parsel de kayıtlı …. Blok …. giriş …. Kat …. no’lu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline, bu talebin yerinde görülmemesi halinde harca esas değerin artırılmasına ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla ve davanın belirsiz alacak davası olmak üzere davacıya konut verilmemesi sebebiyle 25.03.2013 tarihi itibaren işlemiş faizi ile birlikte 15.000,00 TL tazminata hükmedilmesine, her iki durumda da davacının dava konusu daireden faydalanmaması sebebiyle harca esas değerin artırılmasına ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla en geç ferdileşmenin yapıldığı 25.03.2013 tarihinden itibaren hesaplanacak kira bedelleri karşılığı olarak 1.000,00 TL’nin faizi ile birlikte davalılardan alınarak ecri misil olarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.. Tapu iptaline konu taşınmazın belirlenen 750.000,00 TL değeri üzerinden eksik harcı da yatıran davacı vekili, ıslah dilekçesiyle ecrimisil talebini 86.140,00 TL ‘ye yükseltmiştir.
CEVAP : Davalı …, …, … vekili, yönetim kurulu üyelerine genel kurul kararına dayanmaksızın ortaklara daire tahsis etme yetkisi verilmediğini, müvekkillerinin iddia edildiği gibi yetki ve sorumluluğun bulunmadığını, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 98. maddesi yollaması ile TTK’nun ilgili maddesi nedeniyle yönetim kurulu üyelerine böyle bir davanın açılabilmesi için genel kurulca karar alınması ve davanın denetçiler tarafından açılması gerektiğini, davalı aleyhinde bu yönde bir karar alınmadığını, davanın usul yönünden reddi gerektiğini, yönetim kurulu üyelerinin sorumluğuna ilişkin davanın zaman aşımı süresi için 1163 sayılı yasanın 98. Maddesi yollaması ile TTK’nun ilgili madde hükmünün uygulanacağını ve dava zaman aşımı süresinin gözetilmesi gerektiğini, hiç kimsenin kendi kontrolu dışında kalan kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıklar ve yolsuzluklar sebebiyle sorumlu tutulamayacağını, olayın müvekkillerinin bilgi ve yetkisi dışında gerçekleştiğini, müvekkillerinin sorumlu tutulmasının hakkaniyet kurallarına aykırılık teşkil ettiğini, davacının dava dilekçesinde hissesine düşen payın verilmediğini iddia ettiğini ancak davacıya hissesi oranında daire verildiğini, davacının talebinin açıkça kanuna kanuna ve hakkaniyet kurallarına aykırılık teşkil ettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkilinin yaşlı bir bayan olup daire almak için emlakçıya müracaat ettiğini, emlakçı tarafından önerilen dava konusu …. blok …. Giriş …. Kat …. nolu daireyi satın aldığını, söz konusu resmi işlemlerin yapılması, resmi işlemlerin içeriği müvekkili tarafından tam olarak bilinmemekte birlikte kendisi bedelini ödediği bir taşınmazı devraldığını, işlemin emlakçı ile davacının kardeşi dava dışı …. ve kooperatif yöneticileri olarak düşündükleri kişilerle birlikte gerçekleştirildiğini, devir tarihi olan 25.03.2013 tarihinden itibaren , davacı dahil hiçbir kimsenin taşınmazın devri veya başka bir nedenle başvuru yapmadığını, davacının burada en hafif ifadesiyle M.K.2 dürüstlük kuralına aykırı davrandığını, gerçekten kendisine ait bir taşınmaz var ise 5 yıl beklemesini gerektirecek bir nedenin olmadığını, 5 yıldan sonra ise böyle bir talep ileri sürmesinin M.K.2 gereğince hukuken mümkün olmadığını, emlakçı ile yapılan görüşme ve devir sırasında , emlakçı ofisinde davacının kardeşi ….İn de bulunduğunu, taşınmazın devrinden davacının haberdar olduğunu, dava dilekçesinde de belirtildiği üzere, kooperatifin akrabalar arasında kurulan kooperatif olduğunu, tam bilememekle birlikte müvekkile karşı dolandırıcılık filli teşkil edecek şekilde hile ve desise ile menfaat temini veya akrabalar arasında yaşanan sorunun müvekkiline yansıtılması yoluyla haksız kazanç elde etme çabası olduğunu, davacının MK’nun 2. maddesinde dürüstlük kurularına aykırı davrandığını, dava dilekçesindeki iddianın gerçekliğinin kabulü halinde dahi dava konusu taşınmazın davacı adına kura ile çıkması, kooperatifin kendi içindeki işlemleri, genel kurul kararları, taşınmaz paylaşımlarının müvekkili tarafından bilinemeyeceğini, davalıya yapılan devir sırasında kooperatifin hak sahibi olduğunu, 16 adet dairenin yalnızca ortak olmayan 3. şahıslara da aynı şekilde ferdileşme yoluyla devredildiğini, davacının ve koopertatif ortaklarının akraba olmasının, yapılan eylemin dolandırılıcılık kapsamında hile ve desise ile menfaat temini olup, bu hususlarda suç duyurusunda bulunulacağını,müvekkilinin tapu kaydına iyi niyetli olarak güvenerek taşınmazı devralan iyi niyetli kişi olduğunu, tapuya güven esas olduğundan, müvekkil açısından davanın reddinin gerektiğini, ihtiyati tedbirin yasal şartlarının oluşmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı …. Kooperatif vekili, davacı iddialarının doğru olmadığını, müvekkilinin yasal sorumluluğunun bulunmadığını, davacı tarafça dava dilekçesinde hissesine düşen payın kendisine verilmediğinin iddia edildiğini ancak kooperatif tarafından davacıya hissesi oranında daire verildiğini, davacının bu durumu dava dilekçesinde belirtmediği gibi zararlarının karşılanmasını istediğini, davacının talebinin açıkça kanuna ve hakkaniyet kurallarına aykırılık teşkil ettiğini, davacının haksız kazanç elde etme istediği ve mahkemeyi yanılttığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre ;davacı tarafça davacının davalı kooperatifin üyesi olmasına ve dava konusu edilen taşınmazın davacı adına tahsisine ilişkin karar bulunmasına rağmen taşınmazın davalı … adına tapuya tescil edildiğinden bahisle taşınmazın tapusunun iptaliyle davacı adına tesciline, bunun mümkün olmaması halinde davacıya konut verilememesi nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesine ve davacının dava konusu edilen daireden faydalanaması sebebiyle oluşan ecrimisilin tahsiline yönelik olarak davalılar hakkında mahkememize dava açıldığı, davacının davalı kooperatif ortağı iken kooperatifin 25.06.2015 tarihinde yapılan 2014 yılına ait genel kurul toplantısının ” Madde 5 ” kararıyla ortaklıktan ayrılma isteğinin kabulüne karar verildiği, söz konusu genel kurul toplantısından sonra davacının 30.06.2017 tarihinde yapılan 2016 yılına ait genel kurul toplantısına, 29.06.2018 tarihinde yapılan 2017 yılına ait genel kurul toplantısına katılmadığı , genel kurul toplantı tutanakları ve haziran cetvellerinde adının bulunmadığı, davacının 25.06.2015 tarihinde kooperatif ortaklığının sona erdiği ve davacının davanın açıldığı tarih itibariyle kooperatif ortağı olmadığı, davacının talebinin kooperatif ortaklığı hak ve sıfatına dayalı tapu iptal tescil ve alacak talebi olup davacının dava tarihi itibarıyla kooperatif ortaklığı sıfatı bulunmadığından aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle, davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili ve katılma yoluyla … vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, mahkemenin sadece 25.06.2015 tarihinde yapılan 2014 yılına ait genel kurul toplantısının 5. maddesinde alınan kararda müvekkilin ortaklıktan ayrılma isteğinin kabulüne dair ifadeden yola çıkıldığını, söz konusu genel kurul maddesinde ” 2014 yılı içerisinde kendi istekleri ile ortaklıktan ayrılan …. , …. , … ve yine 2014 yılı içerisinde kooperatife ortak olmak üzere başvuran …. ile ilgili olarak yönetim kurulunca alınan kararlar görüşmeye açıldı. Söz alan olmadı. Ayrı ayrı yapılan oylama sonucunda ….’nin ortaklıktan ayrılması oy birliği ile kabul edildi. ….’in ortaklıktan ayrılması oy birliği ile kabul edildi. …’in ortaklıktan ayrılması oy birliği ile kabul edildi. ….’ın kooperatife ortak olması oy birliği ile kabul edildi. ” şeklinde olduğunu, ortaklıktan çıkmanın Kooperatifler Kanununun 10 ila 13. maddeleri arasında düzenlenmiş olup, her ortak, anasözleşmede ve kanunda öngörülen kurallara uymak şartıyla kooperatiften çıkabileceğini, Koop.K m. 12 uyarınca kooperatiften çıkışın ancak bir hesap senesi sonu için ve en az 6 ay önceden haber verilerek yapılabileceğini, ancak, anasözleşmede daha kısa bir süre belirtilip hesap senesi içinde çıkışa da izin verilebileceğini, m.13 uyarınca yönetim kurulu, anasözleşmeye uygun olarak yapılacak isteğe rağmen bir ortağın kooperatiften istifasını kabulden kaçınacak olursa, ortak çıkma dileğini noter aracılığı ile kooperatife bildirir ve bildiri tarihinden itibaren çıkmanın gerçekleşeceğini, ancak, istifa iradesinin doğrudan noter aracılığıyla bildirilmesi halinde de çıkma gerçekleşecek olup, bu durumlarda önce Yönetim Kuruluna müracaat ya da Yönetim Kurulunun kabul yönünde karar almasının zorunlu olmadığını, müvekkilin herhangi bir istifa iradesinin bulunmadığını, var ise bunun kooperatif tarafından ispatlanması gerektiğini, davalı kooperatif vekilinin 13.07.2020 tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde müvekkilin sözlü talebi üzerin istifasının alındığı yönünde beyanının olduğunu, yenilik doğuran bir hakkın kullanılması niteliğindeki istifa iradesinin sözlü olarak iletilmesinin mümkün olmadığını, 25.06.2015 tarihli genel kurul toplantısının 5.maddesinde müvekkil hakkında ve şahsi haklarını etkiler nitelikte alınan kararın müvekkil bakımından bağlayıcı olmadığını ve yok hükmünde olduğunu, mahkemece biri kesin olmak üzere iki kere davalı kooperatif vekiline süre verilmesine rağmen, ısrarla defter ve kayıtların sunulmadığını, davalı kooperatif tarafından özellikle incelemeden kaçırıldığını, böylece yargılama sürüncemede bırakılmaya çalışıldığını, dosya kapsamında yapılan bilirkişi incelemeleri mevcut deliller üzerinden yapılarak müvekkilin haklılığı yönünde raporlar sunulduğunu, davalı kooperatifin sicil dosyası celbedildikten sonra dosya yeniden bilirkişilere tevdii edildiğini, bu aşamada bilirkişilerce incelenebilen 25.06.2015 tarihli genel kurul toplantı tutanağının 5. maddesinde alınan kararın da doğal olarak raporda belirtildiğini, ancak, aynı raporda bu kararın tek başına müvekkilin ortak sıfatını kaldırmayacağı, istifa ispatlanmadığı sürece müvekkilin ortak sıfatının devam etmekte olduğu ifade edildiğini, ısrarla müvekkilin istifa iradesi olmadığı belirtmesine rağmen ve istifa hususu davalı kooperatif tarafından kolayca ispatlanabilecek iken, 3 yıl süren davanın hiçbir aşamasında defter ve belgelerini sunmayan ve müvekkilin istifa ettiğine dair de herhangi bir iddia ya da beyanı bulunmayan davalı kooperatifin bu tavrının mahkemece ödüllendirildiğini, muvafakatları bulunmamakla birlikte, bu yönde bir ispata (istifa dilekçesi ve Yönetim Kurulu kararı sunulması vb.) yönelik davalı kooperatife süre dahi vermediğini, bilirkişi raporundaki tespitlerin aksine ve ispatlanmamış bir olguya dayalı olarak hüküm tesis etme yoluna gidildiğini, öte yandan, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, gerekçeli karara dayanak yapılan 25.06.2015 tarihli genel kurulda alınan 5 nolu kararda dahi müvekkil hakkında alınan yönetim kurulu kararından söz edildiğini, başka bir deyişle, karardan anlaşıldığı kadarıyla önce bir Yönetim Kurulu kararı alınmış ve gerek olmamasına rağmen bu karar genel kurul gündemine konulmuş olduğunu, genel kurul tarafından da bu karar yerinde bulunduğunu, en azından, genel kurul kararında bahsedilen söz konusu Yönetim Kurulu kararının tarihi, sayısı, içeriği vb. hususlar hakkında tarafların ve mahkemenin herhangi bir bilgisi olmadan , Yönetim Kurulu kararı ve dayanakları incelenmeden alınan genel kurul kararını geçerli saymanın mümkün olmadığını, bir an müvekkilin istifa iradesi olduğu edilse dahi, bu hususta genel kurulda karar alındığına göre genel kurul toplantı tarihinde müvekkilin ortak sıfatı taşıdığını, buna rağmen genel kurula davet edilmediğini, dolayısıyla gündemden, hakkında karar alınacağından ve alınan karardan haberinin olmadığını, oysa bir ortağın şahsi haklarını etkiler nitelikte alınan genel kurul kararının dayanaklarıyla birlikte ortağa tebliğ edilmesi gerektiğini, kararında bildirilmediğini, müvekkilin ortak sıfatının gerek işbu dava tarihinde, gerekse halihazırda devam ettiğini, ayrıca, yine bir an müvekkilin istifa iradesinin mevcut olduğu, bu iradesini Yönetim Kuruluna bildirdiği ve Yönetim Kurulunun da buna yönelik karar aldığı kabul edildiğinde, Yönetim Kurulunun müvekkilin başvurusu üzerine ne yönde karar aldığının, istifanın kabulü yönünde karar almış ise neden bu kararı müvekkile bildirmediğinin, gerek olmamasına rağmen aldığı kararı neden genel kurula sunduğunun cevaplanması gerektiğini, Yönetim Kurulu kararı genel kurulun onayına sunulduğuna, yani henüz müvekkilin istifası kooperatif nezdinde kesinleşmediğine göre, müvekkilin genel kurul tarihinde ortak sıfatının devam ettiğini, genel kurul toplantısına çağrılmayan müvekkil, gerek Yönetim Kurulu, gerekse genel kurulca istifası hakkında alınan kararın içeriğinden haberdar olamayacağını, müvekkilin hiçbir ayrılma payı almadan istifa etmesinin olağan olmadığını, dava dilekçelerinde açıklanan iddiaları doğrultusunda davanın kubulü gerektiğini ileri sürmektedir.
Davacı vekili süresi geçtikten sonra sunmuş olduğu ek istinaf beyanında; müvekkil adına ve davalı kooperatif, kooperatifin o zamanki yöneticileri ve dairenin satıldığı 3. kişi ….’ye karşı taraflarınca açılan ve İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/723 E. Sayılı dosyasında derdest aynı konu ve niteliğe sahip derdest dava kapsamında mahkemece genel kurul kararının müvekkile tebliğ edilip edilmediği hususundaki itirazları dikkate alınarak 05.02.2021 tarihli duruşmada; ” davalı kooperatif vekiline 25.06.2015 tarihinde yapılan 2014 yılına ilişkin olağan genel kurul toplantı tutanağının davacıya tebligine iliskin belgeyi sunması için duruşma gününe kadar kesin süre verilmesine, verilen süre içerisinde sunmaması durumunda sunmaktan vazgeçmiş sayılacakları ve mevcut delillere göre degerlendirme yapılacağı hususunun ihtarına ” karar verildiğini , anacak, davalı kooperatif vekili tarafından tebliğe ilişkin herhangi bir belge sunulmadığını ve 26.03.2021 tarihli duruşmada hatalı olarak – şbu istinaf incelemesine konu kararın kesinleşmesinin beklenmesine karar verildiğini, bu hususun istinaf incelenmesinde dikkate alınması gerektiğini ileri sürmektedir.
Katılma yoluyla istinafa başvuran davalı … vekili tarafından sunulan 16.02.2021 tarihli istinaf başvuru dilekçesinde, davacının kooperatif ortağı olmadığını, iddialarının doğruluğunu ispatlayamadığını, müvekkilinin iyi niyetli olarak tapuya güvenerek taşınmazı devir aldığını, davanın esatan reddi gerektiğini, davacının ihtiyati tedbir talebinin gerekli harç ve teminat temin edilmeksizin karar verildiğini, mevcut delil durumuna ve bilirkişi raporlarına göre verilen ihtiyati tedbir kararı mülkiyet hakkının özüne dokunmakta olup, HMK 389 ve devamı maddelerine göre ihtiyati tedbir kararının şartları da somut olayda bulunmadığını, müvekkilin daha fazla hak kaybına uğramaması adına taşınmaz üzerinde bulunan ihtiyati tedbir kararının öncelikle kaldırılması gerektiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın esastan reddine ve ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına kara verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, kooperatif ortağı olan davacıya konut verilmediği iddiasına dayalı tapu iptali , tapu iptaline karar verilmemesi durumunda tazminat ödenmesi ve taşınmazdan faydalanamaması nedeniyle ecrimisil ödenmesi istemlidir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davacı tarafça, dava dışı …. ‘nin …. Kooperatifindeki 11 hissesi ile …. Kooperatifinde bulunan 11 hissesini 31.07.2012 tarihinde devralarak her iki kooperatife yaptığı müracaatın kabul edildiği, 06.11.2012 tarihinde kooperatiflerin olağan üstü ayrı ayrı yaptıkları genel kurul toplantısında kura çekilişi yapılmasına karar verildiği, 14.11.2012 tarihinde İzmir 18. Noterliği tarafından kura çekilişi gerçekleştirilerek, kura sonucunun 20865 yevmiye no’lu Düzenleme Şeklinde Kura Çekiliş Tutanağı ile tutanağa bağlandığı, davacıya davaya konu …. Blok …. giriş …. Kat … nolu daire ile birlikte toplam 4 daire isabet ettiği, adına ferdileşme yapılması beklenirken, davya konu dairenin davalı ….’e tescil edildiğinin öğrenildiğinin iddia edildiği, davalı kooperatif tarafından verilen kesin süreye rağmen bilirkişi incelenmesi için istenilen defter ve belgelerin sunulamadığı, bildirdikleri adrese giden bilirkişi heyetinin adreste defterlerin bulunmadığını tespit etmesi üzerine ilk derece mahkemesince, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ile İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğüne müzekkere yazılarak temin edilen belgelere göre yeniden bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, dosyadaki belgelere ve bilirkişi heyetince yapılan tespitlere göre, davacının ne şeklide ortak olduğuna ilişkin bir bilgi ve belge bulunmamakta ise de, 06.11.2012 tarihinde kooperatiflerin olağanüstü ayrı ayrı yaptıkları genel kurul toplantısında kura çekilişi yapılmasına karar verildiği, 14.11.2012 tarihinde İzmir 18. Noterliği tarafından yapılan kura çekilişinde, davacıya davaya konu …. Blok … giriş … Kat … nolu daire ile birlikte toplam 4 daire isabet ettiği, kura çekilişine davacının dahil edilmesinin davacının ortak olarak 2012 yılında kabul edildiğini gösterdiği, tapu kaydında davacıya isabet eden davaya konu dairenin 25.03.2013 tarihinde ferdileşme +birleştirme nedeniyle davalı …. adına tescil edildiği, kooperatiflerin, 2012 ve 2013 yıllarına ait olağan genel kurul toplantısını 10.04.2014 tarihinde yaptıkları, bu toplantılarda kooperatiflerin …. Kooperatifi çatısı altında birleşme kararı alındığı ve birleşmenin yapıldığı, Genel kurul tarihi itibariyle davalı kooperatifin 9 ortağı bulunduğu, Hazırun Cetvelinde davacının 8. sırada kayıtlı olduğu ve genel kurul toplantısına katıldığı, 25.06.2015 tarihinde yapılan 2014 yılına ait olağan genel kurul toplantısı için düzenlenen Hazırun (Ortak) Cetvelinde 7 ortak kayıtlı olduğu, bunların arasında davacının olmadığı,25.06.2015 tarihinde yapılan 2014 yılına ait genel kurul toplantısının 5. Maddesinde ” 2014 yılı içerisinde kendi istekleri ile ortaklıktan ayrılan …., …. , … ve yine 2014 yılı içerisinde kooperatife ortak olmak üzere başvuran …. ile ilgili olarak yönetim kurulunca alınan kararlar görüşmeye açıldı. Söz alan olmadı. Ayrı ayrı yapılan oylama sonucunda ….’nin ortaklıktan ayrılması oy birliği ile kabul edildi. ….’in ortaklıktan ayrılması oy birliği ile kabul edildi. …’in ortaklıktan ayrılması oy birliği ile kabul edildi. ….ın kooperatife ortak olması oy birliği ile kabul edildi. ” kararı verildiği, davalı tarafça ilgili defter ve belgelerin ibraz edilememesi, dosyaya ibraz edilebilen delillerle, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ile T. C. İzmir Ticaret Sicili Müdürlüğünden gelen belgelerle sınırlı olarak bilirkişi heyetince incelme yapılabildiği, 2014 yılına ait yönetim kurulu defterinin sunalamadığı ve tespit edilemediğinden, genel kurul kararında belirtildiği gibi, davacının kendi isteğiyle kooperatiften ayrılmaya ilişkin talepte bulunduğuna ilişkin bir belge tespit edilmediği , davalı yöneticileri vekili tarafından sunulan kök rapora karşı 25.10.2018 tarihli itiraz dilekçelerinde, davalı gerçek kişiler ile davacının akraba oldukları, önceki dilekçelerinde de ifade ettikleri üzere, davacınını abisi olan …. ile uzun zamandır para alışverişi yapılmakta olduğu, bu alışverişte genel olarak davacının faizi ile birlikte borç verdiği, ….’ in davacıdan 700.000,00 TL borç aldığı ve bu borca karşılık davacının talebiyle …. Kooperatif’inden bir bağımsız bölüme denk gelecek hisse ile bir miktar kooperatif hissesini davacıya teminat olarak verildiği ve kooperatife ortak yapıldığı, dava dışı ….’in borcuna karşılık verilen bir adet kooperatif hissesi davacı üstüne ferdileştirildiği ve davacının yüksek bir bedelle sattığı, davacının davayı açmak için beş yıl beklemesi, hem iddialarını doğruladığı ve iyiniyetli olmadığını gösterdiği beyanında bulunduğu, belge sunulamadığı, tanık beyanlarıyla ispat edilmek istendiği, kabul edilmediği, davacının ortaklıktan istifa edip etmediği veya ortaklıktan ihraç edilip, edilmediği ya da ortaklık payını devredip, devretmediği konusunda bir tespit ve değerlendirmenin ilgili defterlerin sunulamaması ve temin edilememesi nedeniyle belirlenemediği, davacı tarafça, genel kurul kararında belirtildiği gibi, ortaklıktan ayrılma durumunun söz konusu olmadığının iddia edildiği, ancak , genel kurulun iptali ve ortaklık tespiti için açılmış bir dava bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, 14.11.2012 tarihinde İzmir 18. Noterliği tarafından yapılan kura çekilişinde, davacıya davaya konu …. Blok … giriş …. Kat …. nolu daire isabet ettiği ve 2013 yılında ferdileşme ile tapuya tescil işlemleri yapıldığı, ayrıca 2014 yılına ait genel kurul toplantısı ile sonraki yıllara ait genel kurul toplantılarına ortak olarak davet edilmediği halde, davacının kurada kendisine isabet eden dairenin akıbetini ve genel kurul toplantılarına neden davet edilmediğini araştırmak suretiyle, gerekli müracaatlar ile yasal yollara başvuruları yapmaması ve tescil işleminden yaklaşık 4 yıl sonra davanın açılmış olması ve ortaklıktan istifasının kabulüne ilişkin genel kurul kararına karşı açılmış bir dava bulunmaması birlikte değerlendirildiğinde, davacının tescil işleminden ve genel kurula ortak olarak davet edilmediğinden haberdar olduğu, ortaklıktan ayrılmasının kabulüne ilişkin genel kurul kararından haberdar olup olmadığı dosya kapsamından tespit edilememiş ise de, TMK.2 maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırı olarak davanın açıldığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik görülmemekle, davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde değildir.
Davalı … vekili tarafından ihtiyati tedbir kararın karşı yapılan istinaf itirazlarının incelenmesinde; ilk derece mahkemesince verilen tedbir ara kararının kararla birlikte kaldırılması gerektiği ileri sürülmekte ise de, uyuşmazlığın ve davanın mahiyeti gözetildiğinde istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir.
İstinaf kanun yoluna başvuranların dilekçelerinde yer verdiği itirazların, açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin ve katılma yoluyla istinafa başvuran davalı … vekilinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 59,30 TL peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı … yönünden istinaf karar harcı olan 59,30 TL peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
4-İstinaf başvurusu nedeni ile tarafların yaptıkları giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.