Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/380
KARAR NO : 2023/1657
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18.12.2020
NUMARASI : 2017/242 Esas 2020/435 Karar
DAVANIN KONUSU : Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 22.11.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 22.11.2023
Taraflar arasındaki davadan dolayı Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 18.12.2020 gün ve 2017/242 Esas 2020/435 Karar sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi davacı vekili ve davalı … vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, 07/04/2012 tarihinde … plakalı araç sürücüsü …’ın yönetimindeki otomobil ile Bağarası içi Foça yoğurt önünde Foça ilçesi istikametine park halinde iken ters istikametine dönüş yapmak amacı ile manevra yaptığı sırada manevrasını tamamlamak üzere iken Foça istikametinden İzmir ili istikametine seyreden davacı yönetimindeki … plakalı motosikletin çarpışmaları neticesinde müvekkilinin ağır derecede yaralandığını, tedavisinin Menemen Devlet Hastanesinden İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edildiğini, Karşıyaka Devlet Hastanesinde yapıldığını, meydana gelen trafik kazasında … plaka sayılı aracın 07/04/2012 tarihli kaza tespit tutanağına göre kusurlu bulunduğunu, kaza ile ilgili Foça Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma yapıldığını, sigorta şirketine müracaat edildiğini ve ödeme yapıldığını, davalının kaza tarihindeki poliçe üst limiti ile sınırlı olmak kaydıyla tazminat ödemekle yükümlü olduğunu, bu nedenlerle fazlaya ilişkin tüm dava ve tazminat talep hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000-,00-TL’nin maddi tazminatın olay tarihi olan 02/08/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline, (Sigorta şirketinden poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsili talebidir.) trafik kazasında müvekkilin ruhsal ve bedensel zarara uğraması nedeniyle 30.000-TL manevi tazminatın olay tarihinden işletilecek yasal faizi ile birlikte davalılardan …’dan tahsiline, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 20.08.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile, 10.000,00 TL’lik sürekli ve geçici iş göremezlik tazminat taleplerini 90.489,00 TL arttırarak 100.489,00 TL’ye çıkarmıştır.
CEVAP : Davalı Sigorta vekili, davacının müracaatı sonucu sürekli sakatlık tazminatının 02/08/2013 tarihinde 19.549,37 TL olarak ödendiğini, 07.04.2012 tarihli kazaya karıştığı belirtilen … plaka sayılı aracın davalı şirket nezdinde; 007330-310-401627647 numaralı 05.01.2012 – 05.01.2013 vadeli Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi (Trafik Poliçesi) ile sigortalı bulunduğunu, mezkûr poliçedeki, sürekli sakatlık tazminatı teminat limiti 225.000,00 TL olduğunu, yapılan ödeme ile poliçe teminat limitinin 205.450,63-TL kaldığını, davacıya yapılan sürekli sakatlık tazminatı ödemesine mesnet maluliyet raporunun tarihinin 02.05.2013 olduğunu, bu rapor tarihinden 4 yıl sonra aynı taleple bir dava açıldığını ve davacı tarafın maluliyet oranının değişmesinin söz konusu olduğunu, bu durumda müvekkili şirketin bir kusuru bulunmadığı için temerrüt tarihi, ilk dava miktarı için dava tarihinden, dava ıslah edilirse ıslah edilen miktar için ıslah tarihinden itibaren söz konusu olacağını, davalının dava konusu kazada motosiklet kullandığını, emsal Yargıtay kararlarında belirtildiği üzere; sakatlık oranının tespiti için yapılacak bilirkişi incelemesinde; araçların kaza sonrası fotoğraflarının da incelenerek, araçların hasar görme durumu ile davacının yaralanma ve sakatlık durumunun karşılaştırılarak, motosiklet kullanırken kullanılması zorunlu olan koruyucu gereçlerin (kask, dizlik vs) takılı olup, olmadığının tespitini ve koruyucu gereçler takılı değil ise bunun sakatlık oranını artırıcı etkisinin tespit edilmesini ve koruyucu gereç takmadığı için davacının da kusurunun bulunması sebebiyle ayrıca bir kusur indirimi yapılmasını, bu nedenlerle davalının tespit olunan “sürekli sakatlık” tazminatını ödeyerek yasal sorumluluğunu yerine getirmiş bulunduğunu, haksız ve fahiş talebin reddine, zamanaşımı sebebiyle davanın reddine, davanın reddinin kabul olunmaması halinde sigortalının kusuru oranında ve poliçe teminat limitleri ile sınırlı olduğunu, Yargıtay kararları gereğince, ilk dava miktarı için dava tarihinden, davanın ıslah edilmesi durumunda ıslah edilen miktar için ıslah tarihinden itibaren yasal faize hüküm kurulmasını, kusur incelemesi için dosyanın Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi ya da İstanbul Teknik Üniversitesi Trafik Kürsüsüne gönderilmesini; başvuranın sakatlık oranı ve kaza ile illiyet bağının Adli Tıp Kurumu 3.İhtisas Kurulu veya bünyesinde Tıp Fakültesi bulunan Üniversite Hastaneleri tarafından muayene edilmek şartı ile belirlenmesini, davacının koruyucu gereç takıp, takmadığının tespit edilmesini; eğer takılı değil ve bu durum sakatlık oranını artırıcı bir etken ise, kazadaki kusur oranları dışında ayrıca bir kusur indirimi yapılmasını, açık kanun hükmü gereğince tazminat hesaplamasının poliçe genel şartları ekinde yer alan sürekli sakatlık tazminat hesaplama yöntemine göre yapılmasını talep etmiştir.
Davalı … vekili, davacı tarafça 02.08.2010 tarihinde meydana gelen trafik kazası dolayısıyla uğranılan cismani zarar nedeniyle maddi manevi tazminat talepli iş bu dava açılmış olup, aynı talebi içeren ve Menemen 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/505 esas sayılı dosyası ile açılan davanın derdest olduğu, bu nedenle öncelikle derdestlik itirazlarının bulunduğu, davalı …’ın babası …, 31.08.2014 tarihinde vefat ettiği, meydana gelen trafik kazası ile ilgili ceza davasının Menemen 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2010/12 esas sayılı dosyasında görüldüğü ve verilen hükmün kesinleştiği, dava konusu trafik kazasının meydana gelmesinde davalı davalının babası muris …’ın herhangi bir kusur ve sorumluluğunun bulunmadığı, olayın akabinde düzenlenen trafik kaza tespit tutanağında asli kusurun davacıya atfedildiği, ancak daha sonra devam eden soruşturma ve kovuşturma esnasında kusur durumu dinlenen tanık beyanları davalının murisi aleyhine değiştiği, davacının tali kusurlu konuma geldiği, bu sebeple kusur durumunu kabul etmemekte ve mahallinde keşif yapılarak ve olayı gördüğünü beyan eden tanıklar dinlenerek kusur hususunda rapor alınmasını talep ettikleri, dava konusu kazadan dolayı davacının uğradığı özür oranının %10 olduğu, bu oran üzerinden hesaplanan maddi tazminatın davalı sigorta şirketi tarafından davacıya ödendiği, davacının 21.10.2015 tarihli sağlık kurulu raporunda trafik kazasına bağlı özür oranının %18 olarak tespit edilmesi dolayısıyla aradaki farktan ötürü yeniden maddi tazminat talebinde bulunduğu, almış olduğu son raporda özür oranının artmış olması ile dava konusu kaza arasında illiyet bağı olup olmadığı ve artan özrün kaza sebebiyle olup olmadığı yönünde değerlendirme yapılması gerektiği, bu sebeple Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınmasını talep ettikleri, davacı tarafça talep olunan manevi tazminat günün ekonomik koşulları, paranın satın alma gücü gözönünde bulundurulduğunda oldukça fahiş olduğu, davalının hiçbir şekilde kusurunun olmadığı bir durum sebebiyle müvekkil davalının yoksullaşmasına ve davacının zenginleşmesine sebebiyet verecek miktarda olduğu, davalının emekli olduğu, iki çocuğunu okuttuğu ve talep olunan manevi tazminatı ödeyebilmesinin mümkün olmadığı, bu sebeple davacı tarafın fahiş miktardaki manevi tazminat talebinin ve açılan haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, Menemen 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/505 Esas sayılı dosyasında Adli Tıp kurumundan aldırılan 31/08/2012 tarihli raporda ve 13/05/2014 tarihli Genişletilmiş Adli Tıp Kurumu raporlarında ikili ayrım yapılarak davalı … ve davacı …’ in şerit ihlali yapmalarına göre %85- 15 ve %15-%85 olarak iki farklı oran üzerinden kusur oranı belirlenmiştir. Dava konusu olay nedeniyle Menemen 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2010/908 E ve 2013/1009 K sayılı dosyasında yapılan ceza yargılamasında verilen gerekçeli kararda bu hususun irdelendiği “tanıklar … ve …’ın beyanlarına göre kazanın müştekinin kullandığı şeridin üzerinde olduğunu, sanığın arabasınında müştekinin kullandığı şerit üzerinde olduğunu beyan ettikleri, bu haliyle sanığın savunmasını doğrulayacak delil
bulunmadığı bu haliyle sanığın şerit tecavüzü yapmak sureti ile kazanın oluşumunda asli derecede kusurlu olduğu anlaşıldığından cezalandırılması yoluna gidilmiştir”denilmiştir. Ceza yargılamasındaki kusur oranları hukuk hakimini bağlamaz ise de ceza dosyasındaki maddi olguların hukuk hakimini bağlayacağı buna göre davalının kusurunun ceza davasında saptanan maddi olgulara göre değerlendirilmesi gerektiğinden davalının %85 oranında kusurlu olduğu tespitine göre yapılan hesap raporu dikkate alındığı, dosya içinde davacı yanca İstanbul Anadolu 11.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/233 Esas sayılı dosyası ile sadece davalı … Sigorta A.Ş.ne karşı dava açıldığı, iş bu dava devam ederken 17/12/2012 tarihinde sigorta şirketi tarafından ödeme yapılmakla taraflarca sulh olunduğu ve davacı … tarafından ibraname imzalandığı ve ibraname içeriğinde … Sigorta A.Ş. Aleyhine iş bu kaza konusu ile ilgili her türlü hukuki işlemlerden geri dönülmemek üzere vazgeçildiği beyanında bulunulduğu, 26/03/2013 tarihinde 2013/81 Karar sayılı kararla davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği, Karayolları Trafik Kanunun 111.maddesi uyarınca bu kanunla öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir şeklinde düzenlendiği, Kanun metnine göre zarar gören kimsenin sigorta şirketi ile yapacağı ve onun hukuki sorumluluğunu ortadan kaldıran veya daraltan anlaşmalar hukuken geçerli sayılmamakta ise de kanun bu tür sözleşmelerin yapıldıkları tarihten itibaren iki yıl içinde iptal edilebileceğini düzenlemekle yasada belirtilen iki yıllık süre hak düşürücü süre olup, mahkemece resen dikkate alınması ve bu iki yıllık hak düşürücü süre geçirilse davanın reddine karar verilmesi gerektiği, bu nedenle … Sigorta A.Ş. açısından davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiş, diğer davalı yönünden geçici iş göremez kalınan dönemde zararı=4.757,82 TL, işlemiş aktif dönemde zararı = 28.589,02 TL, işleyecek aktif ve pasif dönemde zararı = 52.202,06 TL, işleyecek pasif dönemde zarar 47.246,62 TL olmak üzere toplam zarar 132.795,52 TL, trafik sigortası güncellenen ödemesi mahsubu 32.306,52 TL ile toplam 100.489,00 TL maddi tazminatın kabulüne karar verildiği, davacının manevi tazminat istemi irdelendiğinde, TBK.’nun 56. md. hükmü gereğince, olayda uygun illiyet bağı ile hukuka aykırılık koşullarının gerçekleştiği, davacının doğrudan doğruya manevi zarara maruz kaldığının tartışmasız olduğu, manevi tazminata temel olan ana düşünce, zarar sonucu bozulmuş olan ruhi ve bedeni huzurun kısmen ve imkan dairesinde elde edilmesinin sağlanması gerektiği, toplumun sosyal ve ekonomik yapısı, özellikle de tarafların gerçek durumlarının gerektirdiği hak ve adalete uygun olarak, duyulan elem ve ızdırabın derecesi, haksız eylem ile meydana gelen sonucun ağırlığı tazminatın takdirinde göz önünde tutulması gereken unsurlardan olduğu, bu ilkeler ışığında tarafların sosyal, ekonomik ve ailevi durumları, duyulan elem ve üzüntü, eylemin ağırlığı ve sonucu, zarar verenin % 100 kusur oranı nazara alınarak, bozulmuş olan ruhi ve bedeni huzurun, kısmen ve imkan derecesinde yeniden elde edilmesini sağlamaya yönelik olarak, davacı taraf için zenginleşme aracı olmayacak, davalının ödeme gücünü aşmayacak şekilde hak ve nesafete göre, 15.000,00-TL manevi tazminatın takdiri uygun görüldüğü, her ne kadar kısa kararda davalılar … ve … yönünden hüküm kurulmuş ise de davanın … aleyhine açıldığı ve fakat …’ın Menemen Sulh Hukuk mahkemesinin 2014/821 E ve 2014/832 K. sayılı kararı ile 31/08/2014 tarihinde vefat ettiği, davaya mirasçısı olarak …’ın dahili davalı olarak dahil edildiği anlaşıldığından davanın … bakımından kabulü ile, davalı sigorta şirketi yönünden açılan maddi tazminat davasının hakdüşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili ve davalı … vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili,… Sigorta A.Ş yönünden davanın yanlış değerlendirildiğini, iş bu sebeple de kararın yanlış olduğunu, dava 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 111.maddesine göre açılmış hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmanın geçersizliğine ilişkin bir iptal davasıda olmadığını, davacının sakatlığının zaman içerisinde değişmesi sebebiyle 21.10.2015 tarihli ve % 18 sakatlık oranlı aynı kazaya ilişkin sağlık kurulu raporuna istinaden açılmış bir dava olduğunu, bu durumun yeni bir olgu olduğunu, bu oranın mahkemece alınan Sağlık Kurulu Raporu ile de % 22.2 olarak belirlendiğini, Karayolları Trafik Kanunu’nun zamanaşımını öngören 109.maddesi gereğince açılan bir dava olduğunu, bu kanun maddesinde zamanaşımının 10 yıl olduğunun açıkça ifade edildiğini istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı … vekili, mahkemece verilen karadın haksız ve yasal dayanaktan yoksun olup, usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu trafik kazasına ilişkin olarak düzenlenen trafik kazası tespit tutanağında davalının murisi …’ ın tali kusurlu, davacının asli kusurlu olarak tespit edildiğini, Menemen 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/505 Esas sayılı dosyasında Adli Tıp kurumundan aldırılan 31/08/2012 tarihli raporda ve 13/05/2014 tarihli Genişletilmiş Adli Tıp Kurumu raporlarında ikili ayrım yapılarak davalı … ve davacı …’ in şerit ihlali yapmalarına göre %85- 15 ve %15-%85 olarak iki farklı oran üzerinden kusur oranının belirlenmiş olduğunu, Menemen 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2010/908 E ve 2013/1009 K sayılı dosyasında yapılan ceza yargılamasında alınan raporda davalının murisi …’ın ağır kusurlu,davacının hafif kusurlu olarak tespit edilmiş olduğunu, bu itibarla tarafça tanıkların dinlenmesi ve kusura ilişkin bilirkişi incelemesi yapılmasının talep edildiğini, Mahkemece bu talebin kabul görmediğini, başka bir dosyadan alınmış bulunan ve alternatifli olarak düzenlenen hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olmayan kusur raporu esas alınarak hüküm kurulduğunu, davacı tarafça 21.10.2015 tarihli sağlık kurulu raporunda trafik kazasına bağlı özür oranının %18 olarak tespit edilmiş olması dolayısıyla aradaki farktan ötürü tazminat talebinde bulunulduğunu, Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu’nun 08.11.2019 tarihli raporunda davacının %22.2 oranında meslekten kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağının tespit olunduğunu, davacının %18 oranındaki talebi de aşılarak %22.2 oranı üzerinden hesaplama yapıldığını, kazadan 9 yıl sonra alınan bu raporda tespit olunan meslekten kazanma gücündeki kayıp oranının dava konusu kaza ile arasında illiyet bağı bulunmamakta olup, raporda buna ilişkin bir değerlendirme de bulunulmadığını, ayrıca yapılan hesaplamanın da hatalı olduğunu, konunun uzmanı olan bilirkişi görüşüne başvurulmadığını, hükmolunan manevi tazminat miktarı, günün ekonomik koşulları,paranın satın alma gücü, müvekkil davalının ve davacının sosyo ekonomik durumları birlikte değerlendirildiğinde davacının haksız zenginleşmesine maruf olup oldukça fahiş olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, trafik kazası nedeniyle gerçekleşen bakiye maddi zararın tazmini istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın davanın … bakımından kabulü ile, davalı sigorta şirketi yönünden açılan maddi tazminat davasının hakdüşürü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Dava, trafik kazası nedeniyle davacının yaralanmasına bağlı olarak karşı aracın zorunlu mali mesuliyet sigortası ve sürücüsünden maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, öncelikle meydana gelen kaza sebebiyle davacı tarafından 31.05.2011 tarihinde Menemen 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/505 Esas 2016/132 Karar sayılı davacı … tarafından davalı … aleyhine açılan maddi ve manevi tazminat davasının taraflarca takip edilmemesi nedeniyle 10.03.2016 tarihinde 6100 Sayılı HMK’nun 150/5.maddesi gereğince davanın açılmamasına dair karar verildiği, yine dava tarihinden evvel İstanbul Anadolu 11. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne davacı … tarafından davalı … Sigorta A.Ş aleyhine 12.06.2012 tarihinde açılan tazminat davasında davacı vekilinin 07.03.2013 havale tarihli dilekçesi ile davalıyla dava açıldıktan sonra haricen anlaştıklarını, açmış oldukları davadan feragat ettikleri yönündeki beyanlarına nazaran 26.03.2013 tarihinde davanın feragat nedeniyle reddine dair 2012/233 Esas 2013/81 sayılı kararın verildiği görülmüştür.
Dava konusu trafik kazasına ilişkin olarak düzenlenen trafik kazası tespit tutanağında davalı …’ın murisi …’ ın tali kusurlu, davacının asli kusurlu olarak tespit edildiği, Menemen 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/505 Esas sayılı dosyasında Adli Tıp kurumundan aldırılan 31/08/2012 tarihli raporda ve 13/05/2014 tarihli Genişletilmiş Adli Tıp Kurumu raporlarında ikili ayrım yapılarak davalı … ve davacı …’ in şerit ihlali yapmalarına göre %85- 15 ve %15-%85 olarak iki farklı oran üzerinden kusur oranının belirlenmiş olduğu, Menemen 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2010/908 E ve 2013/1009 K sayılı dosyasında yapılan ceza yargılamasında alınan raporda davalının murisi …’ın ağır kusurlu, davacının hafif kusurlu olarak kabul edildiği dikkate alındığında, mevcut dosyada kazadaki kusur oranlarına ilişkin raporlar arasındaki çelişkinin giderilmediği görülmüş, bu durumda mahkemece, İTÜ veya Karayolları Genel Müdürlüğü gibi kurum veya kuruluşlardan kazadaki kusur durumu ile ilgili olarak çelişkileri giderir ve önceki raporlara karşı yapılan itirazlar da irdelenmek suretiyle alınacak rapor sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir. (Yargıtay 17. HD 2016/7551 E. 2019/2673 K. Sayılı ilamı) Davalı … vekilinin kusur oranlarına ilişkin istinaf sebebi yerindedir.
Öte yandan zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde müterafik kusur söz konusudur. Müterafik kusurun varlığı halinde 6098 sayılı TBK’nun 52. maddesi gereğince belirlenen tazminattan indirim yapılması gerekir. Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 150/1-a bendi gereğince motosiklet sürücülerinin koruyucu kıyafet olarak kask takması mecburi iken, dizlik takılması gerektiğine ilişkin olarak herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle Mahkemece kazaya konu yaralanma ile illiyet bağı kurulması halinde meydana gelen zarar nedeniyle hesaplanan tazminattan müterafik kusur indirimi yapılarak tazminatın belirlenmesi gerekir. Müterafik kusura ilişkin savunma bir def’i olmadığından, mahkemece bu yönde bir savunma olmasa dahi resen araştırılması ve tartışılması gerekmektedir. ( Yargıtay 4. HD’nın 29/06/2022 tarih ve 2021/14115 E. – 2022/9666 K. sayılı ilamı)
Davalı vekilinin maluliyete yönelik aldırılan rapora ilişkin istinaf nedenlerinin incelenmesinde; hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu’nun 08.11.2019 tarihli raporunun her ne kadar kaza tarihi itibariyle geçerli yönetmelik hükümleri gereğince tanzim edildiği sabit olmakla birlikte meydana gelen kaza nedeniyle davacıda mevcut yaralanmanın işbu kazaya bağlı olarak gelişip gelişmediği, meydana gelen kaza ile davacının maluliyeti yönünden illiyet bağının bulunup bulunmadığına ilişkin herhangi bir inceleme ve tespiti içermediği anlaşılmakla, Adli Tıp Kurumu’ndan bu hususlara ilişkin ek rapor aldırılmaksızın karar verilmesi isabetli değildir. Davalı … vekilinin bu hususa ilişkin istinaf nedenleri yerindedir.
Kabule göre ise ; Yerel Mahkemece davalı sürücünün meydana gelen kazada %85 oranında kusurlu olduğu kabul edilerek maddi tazminat hesaplaması yaptırılan bilirkişi raporuna göre davanın … hakkında maddi tazminat yönünden kabulüne karar verildiği halde, manevi tazminat yönünden ise gerekçe kararda %100 kusur oranının esas alındığının belirtilmesi suretiyle gerekçeli kararda çelişki oluşturulması yerinde değildir. Yine davada sadece …’in davacı sıfatına haiz olmasına rağmen hükümde maddi tazminat yönünden davacılara verilmesine şeklinde hüküm ihdas etmesi çelişki yaratmaktadır.
Öte yandan yine kabule göre, her ne kadar Yerel Mahkeme tarafından davalı sigorta aleyhine açılan davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmiş ise de, İstanbul Anadolu 11. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/233 E. – 2013/81 K.sayılı ilamına nazaran kesin hüküm – derdestlik durumu değerlendirilmeksizin karar verilmesi isabetli değildir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf başvurularının esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Davacı vekili ve davalı … vekili istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2-Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 18.12.2020 tarih 2017/242 Esas 2020/435 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 22.11.2023