Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/37 E. 2023/1302 K. 28.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/37
KARAR NO : 2023/1302

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 21.10.2020
NUMARASI : 2018/263 E. 2020/32 K.
DAVANIN KONUSU : Marka İhlali Unvan Terkin Maddi – Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 28.09.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 28.09.2023

İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 21.10.2020 tarih 2018/263 E. 2020/32 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkilinin “…” ticaret unvanıyla kurulduğu 1997’den beri faaliyet gösterdiğini, ticaret hayatında tanınırlığı ve marka değeri bulunan bir firma olduğunu, ticari unvanı olan “…”in yanı sıra, diğer grup şirketleriyle birlikte “…” ismiyle tanınırlığı ve bilinirliğinin bulunduğunu, “…” bünyesi altında … A.Ş., … San ve Tic. A.Ş, … A.Ş., … San. A.Ş. ve … Sanayi ve Ticaret A.Ş. Şirketlerinin bulunduğunu, müvekkilinin işbu tanınırlığı sebebiyle “…” markasının, 2016/37828 tescil numarası ile TPE nezdinde 04/19/37/39/40/42/35 sınıflarda koruma altında olduğunu, davalı şirketin ise aynı faaliyet alanında, aynı il ve ilçe sınırları içerisinde kurulup hizmet verdiğini ve davacının itibarından yararlandığını, müvekkilinin davalıya 28.09.2018 tarihli ihtarname gönderdiğini, ancak davalının haksız eylemlerine devam ettiğini, davalı şirketin ticaret unvanını, müvekkilin şirketin tescilli markasını ihlal edecek şekilde kullandığını, … ibaresini yalnızca ticaret unvanı olarak kullanılmakla kalmayıp, markasal kullanımının da bulunduğunu iddia ederek, davalının müvekkilinin marka hakkına tecavüz niteliğindeki fiillerinin tespitine ve menine, davalıya ait ticaret unvanında yer alan … ibaresinin ticaret sicilinden terkinine, müvekkilinin uğradığı zarar sebebiyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL maddi, 30.000,00 TL manevi tazminat ve 30.000,00 TL itibar tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı tarafça cevap dilekçesi sunulmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, davacı vekiline 5 nolu celsede eksik delil avansını yatırması için kesin süre verildiği, kesin süre içerisinde delil avansının yatırılmadığı, davanın konusu itibariyle bilirkişi incelemesi yaptırılmasının zorunlu olduğu, kesin süreye rağmen davacı yanca eksik delil avansı ikame edilmediğinden ve bu sebeple bilirkişi incelemesi yaptırılamadığından, davacının iddialarını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, marka tecavüzüne ilişkin bir dosyada mali müşavir bilirkişiden rapor alınmasının hatalı olduğunu, usul ekonomisine de aykırı olduğunu, mahkemece 18.07.2019 tarihli duruşmada dosyanın bilirkişiye gönderilmesine karar verildiğini, verilen kesin süre içerisinde gerekli gider avansını yatırdıklarını, ancak davanın konusunun marka tecavüzü olmasına rağmen dosyanın mali müşavir bilirkişiye gönderildiğini, bu konuda hiçbir uzmanlığı bulunmayan mali müşavir bilirkişinin düzenlediği 04.09.2019 havale tarihli bilirkişi raporunda uyuşmazlığın esasına yönelik hiçbir tespit ve inceleme yapılamadığını, mahkemenin yanlış bilirkişi seçimi nedeniyle hem zaman kaybı hem de maddi kayıp yaşandığını, usul ekonomisi ilkesinin ihlal edildiğini, mahkeme tarafından verilen kesin süreye ilişkin ara kararda kesin sürenin sonuçlarına ilişkin gerekli ihtaratın yapılmadığını, verilen kesin sürenin hukuki sonuç doğurmasının mümkün olmadığını ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, marka hakkına tecavüzün tespiti ve önlenmesi, davalıya ait ticaret unvanının terkini, maddi ve manevi ve tazminat ile itibar tazminatı istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
6100 sayılı HMK’nun 94. maddesi hükmünde, kanunda gösterilen veya hakim tarafından verilen kesin süre içinde yapılması istenen işlem yapılmazsa ilgilinin o işlemi yapma hakkının düşeceği açıklanmıştır. HMK’nun 94. maddesinin kabul edilmesindeki amaç, yargılama aşamasında verilen ara kararlarının ciddiyet ve özenle yerine getirilmesini sağlamak, bu yolla davaların uzamasını önlemektir. Kesin süreye uymamanın doğurduğu ağır sonuç gözetildiğinde mahkemece verilen sürenin kesin olduğundan söz edilebilmesi için; ara kararında yapılması istenen işlerin neler olduğunun ayrıntılı olarak ve kuşku yaratmayacak biçimde belirtilmesi, verilen sürenin işin yapılabilmesi için yeterli uzunlukta olması, kesin süre gereğinin yerine getirilmemesinin sonuçlarının ara kararında açıkça gösterilmesi ve ilgilinin bu konuda uyarılması gerekir.
Somut olayda ilk derece mahkemesince 30.10.2019 tarihli duruşmada marka uzmanı ve inşaat mühendisi bilirkişilerden rapor alınmasına, 1.200,00 TL ek gider avansını yatırmak üzere davacı tarafa bir haftalık kesin süre verilmesine karar verildiği, kesin sürenin gereğinin yerine getirilmemesinin sonuçlarının gösterilmediği anlaşılmıştır. Ne var ki, davacı vekili 30.10.2019 tarihli dilekçesinde, ek rapor alınması taleplerinin bulunmadığını belirterek, ek rapor alınması ve 1.200,00 TL ek gider avansı yatırılması yönündeki ara karardan rücu edilmesini, dosyadaki mevcut deliller kapsamında davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili 21.10.2020 tarihli duruşmada “Müvekkil ile yapılan görüşmemiz sonucunda delil avansını yatıramadık. Bilgimiz dahilindeydi. Davamızın mevcut delil durumuna göre karar verilsin” şeklinde beyanda bulunmuştur. Bu durumda mahkemece verilecek kesin sürenin usul ekonomisi yönünden yararsız olacağı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesince verilen kararın yerinde olduğu kanaatine varılmıştır.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 269,85 TL’den peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 215,45 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.28.09.2023