Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/249 E. 2023/1483 K. 26.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/249
KARAR NO : 2023/1483

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28.10.2020
NUMARASI : 2019/991 E. 2020/500 K.

DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
KARAR TARİHİ : 26.10.2023
KARAR YAZIM TARİHİ: 26.10.2023

Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir 7.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 28.10.2020 gün ve 2019/991 E. 2020/500 K. sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, davalı şirketin 28.07.2005 tarihinde iki ortaklı olarak kurulduğunu, halen ortaklarının 500’er payla …, …, … ve 510 payla müvekkili … olduğunu, şirketin faaliyet alanının gastroenteroloji dalında tıbbi hizmet olduğunu, müvekkilinin göz doktoru, diğer ortakların ise gastroenteroloji uzmanı olduğunu, müvekkili dışındaki üç ortağın şirkette doktor olarak çalıştıklarını, diğer ortakların “biz çalışıyoruz biz kazanıyoruz” anlayışı ile çalıştıklarını, 26.02.2014 tarihinde diğer tüm ortakların oyları ile müdürlüğün müvekkilinin elinden alındığını, diğer ortakların müdür olarak görev yapmaya devam ettiklerini, 2015 yılında son genel kurulun yapılması sonrasında müvekkili dışındaki ortakların genel kurul yapmadıklarını, kendi lehlerine, müvekkili ve şirket aleyhine usulsüz işlemlerle menfaat sağladıklarını, çok yüksek miktarda maaş, prim adı altında kendilerine menfaat sağlayarak şirketin kâr etmesine engel olduklarını, bu şekilde kendilerine örtülü kâr payı dağıttıklarını, şirket ana sözleşmesinin 12. maddesi ve TTK’nun 625. maddesi gereğince faaliyet raporu, bilanço, kâr ve zarar cetvellerini tanzim etmediklerini, müvekkilinin bilgi alma hakkını kısıtladıklarını, müvekkili ve şirket ile diğer ortaklar arasında birden çok davanın görülmekte olduğunu, ihtiyati tedbir kararına ve uyarılarına rağmen 16.03.2019 tarihinde müdürler ortakları toplayarak sözde genel kurul toplantısı yaptıklarını, bu toplantının iptali için İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/239 E. sayılı dosyasında dava açtıklarını, bu davanın konusunun 08/08/2019 tarihinde kayyım tarafından yapılan genel kurul toplantısı olduğunu, kayyım tarafından yapılan bu toplantının aynı dönemlere ilişkin mükerrer bir genel kurul toplantısı olduğunu, yapılmasının hukuka aykırı olması nedeniyle toplantıda alınan kararların yok hükmünde olduğunu, toplantı tutanağının 5, 9, 13, 17 numaralı bentlerinde müdürlerin ibrasına yönelik karar alındığını, müdürler … ve … ‘nun birbirleri için, 2016, 2017 ve 2018 yılları görev yapan müdürler … ve … ‘ın ise birbirleri için TTK’nun 619 (1) maddesine aykırı olarak oy kullandıklarını, oysa müdürlerin ibrası için yalnız müvekkili ve bir ortağın oy kullanabileceğini, oy çokluğu ile ibraya ilişkin 5, 9, 13, 17 nolu kararların iptal edilmesi gerektiğini, toplantıya çağrının usulüne uygun yapılmadığını, TTK’nun 414. maddesine aykırı olarak çağrı yapıldığını, bunun yanında müvekkiline gönderilen postanın müvekkiline ulaşmadığını, müvekkilinin toplantıdan bir gün öncesinde haberdar olduğu için genel kurulda alınan kararlara ilişkin evrakları şirket merkezine gidip inceleyemediği gibi bu konuda kendilerine ayrıntılı bilgi verilmediğini, yönelttikleri sorulara açıklayıcı olmayan cevaplar verildiğini, kayyım tarafından hazırlanması gereken faaliyet raporu ve gelir gider tablolarının müdürler tarafından hazırlandığını, rapor ve tablolarda usulsüzlükler olabileceğini, müvekkilinin bu konuda olumsuz oy kullandığını, müvekkilinin ortaklar arasındaki uyuşmazlığı giderecek nitelikte gündeme üç madde eklenmesini talep etmesine rağmen oy çokluğuyla talebinin reddedildiğini, ticaret şirketlerinin amacının gelir sağlamak olup ortakların temel hakları olan kâr payı alma hakkından mahrum bırakılamayacağını, müvekkili dışındaki ortakların elde ettikleri gelirleri prim vs. farklı adlar altında kendilerine dağıttıklarını, kalan cüzi net dönem karını şirket bünyesinde bıraktıklarını, ne kararda ne de faaliyet raporlarında kâr dağıtılmamasının haklı bir sebebe dayandırılmadığını iddia ederek, TTK’nun 447. maddesi ve diğer maddeleri gereğince 08.08.2019 tarihli genel kurul toplantısının yokluğunun tespitine, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde belirtilen sebeplerle 2, 4, 5, 6, 8, 9, 10, 12, 13, 14, 16, 17, 18 nolu kararların yokluğuna veya iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davacının suç isnatları ve iddiaların İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1480 E. ve İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1497 E. sayılı dosyalarında dava konusu olduğunu ve bu dosyalarda cevabının verildiğini, müvekkili şirketin yasal mevzuata uygun olarak 16.03.2019 tarihinde 2015, 2016, 2017, 2018 yıllarına ait olağan genel kurul toplantısını yaptığını, genel kurul kararının ilan edilip davacıya 21.01.2019 tarihinde tebliğ edildiğini ve toplantının 16.03.2019 tarihinde davacı vekilinin de katılımıyla yapıldığını, davacının bu toplantının iptali talebiyle İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/239 esas sayılı dosyasında açtığı dava sonucunda beş nolu kararın iptaline, diğer talepler yönünden reddine karar verildiğini, davacının şirketi yönetilemez hale getirmeyi ve kendi hissesini diğer ortaklara yüksek bedelle satmayı amaçladığını, İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/1480 E. sayılı dosyasından aldığı “Genel Kurul Yapılması İçin Kayyım Tayinine” ilişkin ara kararının hatalı olması nedeni ile kararı istinaf ettiklerini, kayyımın görevini geç de olsa yerine getirip 2015, 2016, 2017, 2018 yıllarına ait olağan genel kurul toplantısını 08.08.2019 tarihinde yaptığını, davacı tarafın iddiasının aksine hakkında ibra kararı verilecek ortağın bu kararın alınmasında oy hakkını kullanmadığını, genel kurul çağrısının davacının şirkete bildirdiği ve daha önceki davet mektuplarının gönderildiği adreste yapıldığını, ilan tarihi olan 24.07.2019 ile toplantı tarihi olan 08.08.2019 arasında da iki haftalık süre bulunduğunu, kayyıma dilekçe verip kayyım adını önerenin de davacı olması sebebiyle toplantıdan haberi olmadığı iddiasının samimi olmadığını, davacı tarafın kayyım tarafından belirlenen gündemde yer almayan konuların gündeme eklenmesi talebinin reddine ve kâr dağıtılmamasına ilişkin alınan kararın şirketin borçlarının ödenmesinin amaçlanması nedeniyle hukuka uygun olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, TTK’da aynı yıl içinde birden fazla genel kurul toplantısı yapılmasına engel bir hükmün düzenlenmediği gibi, davaya konu toplantının mahkeme tarafından verilen ihtiyati tedbir kararı uyarınca görevlendirilen kayyım tarafından gerçekleştirildiği, kayyım tarafından ortaklara çağrıların yapıldığı, çağrı yapılmamış olsa dahi tüm ortakların katılımı ile genel kurul toplantısının çağrısız olarak yapılmasının mümkün bulunduğu, somut davaya konu toplantının bütün ortakların katılımı ile gerçekleştirildiği, bu nedenlerle toplantının ve toplantıda alınan kararların yok hükmünde olduğu iddiasının haklı görülmediği; davacı vekili tarafından İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülen 2018/1480 E. sayılı dosyanın bekletici mesele yapılması talep edilmiş ise de bu davanın şirket yöneticilerinin sorumluluğundan kaynaklanan tazminat davası olduğu, bu davanın sonucunun eldeki davayı etkilemeyeceği, eldeki davanın konusunun İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından yapılan görevlendirme nedeniyle kayyım tarafından yapılan toplantı olduğu, bu toplantının mükerrer toplantı sayılmasının mümkün bulunmadığı, davaya konu 08/08/2019 tarihli genel kurul toplantısının İzmir 5 Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen ihtiyati tedbir kararı gereği görevlendirilen kayyım tarafından şirketin bütün ortaklarının ve temsilcilerinin katılımı ile yapıldığı; Davacı tarafça, gündeme madde eklenmesinin reddine ilişkin 2 nolu gündem maddesinin iptali talep edilmiş ise de, genel kurul toplantısına tüm ortakların katılmış olması ve toplantının çağrısız yapılması karşısında gündeme madde eklenmesine ilişkin teklifin kabulü için bütün ortakların olumlu oy vermeleri gerektiği, somut olayda davacının teklifinin oy çokluğu ile reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, 2015, 2016, 2017 ve 2018 yıllarına ait faaliyet raporlarını ve gelir gider hesaplarının gündemin 4, 8, 12 ve 16 nolu kararları ile oy çokluğu ile onaylanmasına ilişkin kararın iptali talep edilmiş ise de bu maddelerde alınan kararların iptali için usulü ve yasal bir gereklilik görülmediği; Gündemin 6, 10, 14 ve 18 nolu kâr payı dağıtılmaması konusunda alınan kararların iptali talep edilmiş ise de, kâr payı dağıtılmaması yönünde oy çokluğu ile alınan kararların şirketin mali durumuna uygun olduğu, şirket müdürlerinin ibrasına yönelik 5, 9, 13 ve 17 nolu kararlarının davacının red oyuna karşılık diğer yönetici ortakların kabul oyuna bağlı olarak çoğunlukla alındığı, Ticaret sicil kayıt örneğinden ortaklardan … ve … ‘ün münferiden şirketi temsil ve ilzama yetkili oldukları ve her birinin 500 pay sahibi oldukları, davacının 510 payının bulunduğu, dördüncü ortak … ‘nun da 500 payının bulunduğu, söz konusu kararlarda şirket yöneticisi olmayan ortak dışında yönetici her iki ortağın da birbirlerinin ibrası konusunda olumlu oy kullandıkları, TTK’nun 619/1 maddesi gereğince herhangi bir şekilde şirket yönetimine katılmış olanların müdürlerin ibralarına ilişkin kararlarda oy kullanamayacakları, buna göre alınan kararlarda oy kullanabilecek ortakların davacı ile yönetici olmayan ortak … olduğu, yönetici ortakların kullandıkları oylar mahsup edildiğinde yöneticilerin ibrası konusunda alınan kararlar için oylamanın ortak … ‘nun 500 kabul oyuna karşılık davacının 510 paylı ret oyu ile ibraya ilişkin kararların usul ve yasaya aykırı olarak alındığı ve yöneticilerin ibra edilmediği, her ne kadar davanın bu maddelerinin iptaline yönelik isteminin açıklanan nedenle kabulüne karar verilmesi gerekse de, mahkemece maddi hata sonucu sehven davanın bütünüyle reddine ilişkin hüküm verildiği , hükmün değiştirilmesinin mümkün bulunmaması nedeniyle kısa karar tekrar edilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, dava konusu genel kurul toplantısının mükerrer olağan genel kurul toplantısı niteliğinde olduğunu, bu nedenle yok hükmünde olduğunu, her iki genel kurul toplantısının gündem ve kararlarının da mükerrer olduğunu, müdürlerin diğer müdürlerin ibrasına ilişkin oy kullandıklarını, ilk derece mahkemesince bu istemin kabulüne karar verilmesi gerektiğinin ancak maddi hata nedeniyle reddedildiğinin belirtildiğini, bu nedenle davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, dava konusu genel kurul toplantısında çağrının usulsüz olduğunu, çağrının kayyımın yetkisinde olmasına rağmen yetkisi kısıtlanan şirket yetkilileri tarafından yapıldığını, kayyım … tarafından alınan kararda ortakların bilinen adreslerine taahhütlü mektup gönderilmesine karar verildiğini, müvekkilinin bilinen en son adresinin “… Mahallesi … Sitesi … evleri no:… Urla İzmir” olduğunu, davalı şirket ile müvekkili arasında 4 adet dava bulunduğunu, tüm davalarda bu adresin bildirildiğini, ancak buna rağmen mektubun müvekkilinin eski adresine gönderildiğini, ilanın geç yapıldığını, kâr payı dağıtılmaması kararının iptalinin gerektiğini, müvekkilinin gündeme madde eklenmesi yönündeki talebinin reddi kararının iptali gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, limited şirket genel kurul toplantısının yokluğunun tespiti, mümkün olmaması halinde genel kurul kararlarının yokluğu veya iptali istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 294 ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması, tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi esastır. Bu nedenle hükmün, açık, anlaşılır, infaz edilebilir şekilde tesis edilmesi ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın, kısa karara uygun olması gerekmektedir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına güven sarsılmış olacaktır. Öte yandan, yazılacak kararın gerekçesiyle hüküm kısmı arasında bütünsellik esastır. Başka bir anlatımla, gerekçe ile hüküm birbirine bağlı olup, çelişki bulunmaması gerekir. Nitekim, HMK’nın 298/2. maddesinde de gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır. Yani 6100 Sayılı HMK’nın 298/2. maddesi gereğince sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun olması ve tefhim edilen kısa karara aykırı olmaması gerekir. Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur. Hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır. Eldeki davada, mahkemece asıl davaya yönelik kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm fıkrasında davanın reddine karar verilmiş, karar gerekçesinde ise; şirket müdürlerinin ibrasına yönelik 5, 9, 13 ve 17 nolu kararların oylanması sırasında yönetici ortakların birbirlerinin ibrası konusunda olumlu oy kullandıkları, TTK’nun 619/1 maddesi gereğince herhangi bir şekilde şirket yönetimine katılmış olanların müdürlerin ibralarına ilişkin kararlarda oy kullanamayacakları, ibraya ilişkin kararların usul ve yasaya aykırı olarak alındığı, bu maddelerin iptaline yönelik istemin kabulüne karar verilmesi gerekirken maddi hata sonucu davanın bütünüyle reddine karar verildiği, kısa karar ve gerekçeli karar arasında çelişki oluşturmamak adına bu durumun sadece gerekçe kısmında açıklandığı belirtilmiştir. Tefhim edilen hüküm ile gerekçe arasında çelişki bulunmakta olup bu durumun kamu düzenine ilişkin olması sebebi ile resen de gözetilmesi gerekmektedir. HMK 298/2. maddesi gereği gerekçeli karar tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağından mahkemece hüküm sonucu ile gerekçeli karar arasında çelişki olmayacak şekilde bir karar verilmesi gerekmektedir. Bu durum HMK’nın 298/2. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden ve 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas-1992/4 Karar Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uyarınca asıl davada kısa karar ile gerekçe arasındaki çelişkinin giderildiği bir hüküm kurulmak üzere kararın, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddeleri uyarınca kaldırılması gerekmiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince hüküm sonucu ile gerekçeli karar arasında çelişki oluşturacak şekilde karar verildiğinden, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve kaldırma kararının sebep ve şekline göre davacı vekilinin istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2-İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 28.10.2020 tarih 2019/991 Esas 2020/500 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
5-İstinaf yoluna başvuran davacı vekilinin istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.28.09.2023