Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/245
KARAR NO : 2023/1627
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/10/2020
NUMARASI : 2017/803 Esas 2020/495 Karar
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 10.11.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 10.11.2023
İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 15.10.2020 tarih 2017/803 Esas 2020/495 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekillerince tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili, 16.04.2015 tarihinde, davalı … ‘ya ait, davalı … ‘nın sevk ve idaresindeki, davalı sigorta şirketine ZMMS ile sigortalı … plakalı aracın yaya olan müvekkiline çarpması sonucunda müvekkilinin yaralandığını iddia ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 1.000,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 250,00 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 250,00 TL tedavi ve bakıcı gideri olmak üzere toplam 1.500,00 TL maddi tazminatın davalı sigorta şirketinden teminat limiti dahilinde dava tarihinden, diğer davalılardan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline; ayrıca 30.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı işleten ve sürücüden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 16.09.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile toplam maddi tazminat talebini 42.430,90-TL’ye yükseltmiştir.
CEVAP: Davalı … AŞ vekili, kazanın meydana gelmesinde davalı sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığını, müvekkili şirketin sorumluluğunun kusur oranı ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, kusur oranlarının ve maluliyet oranının tespiti gerektiğini, bilinen ücret yoksa asgari ücret uygulanması gerektiğini, tedavi giderlerinin ZMMS kapsamında bulunmadığını, geçici iş göremezlik zararının teminat kapsamında bulunmadığını, SGK’den yapılan ödeme olması halinde mahsubunun gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, kazanın meydana gelmesinde müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, belgelenemeyen tedavi masraflarının talep edilemeyeceğini, manevi tazminat isteminin yerinde olmadığını, davacının zararlarından araç maliki … ve dava dışı kasko sigortacısı olan … A.Ş.’nin de sorumlu olduklarını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi 28.12.2018 tarihli adli sağlık kurulu raporunda davacının sürekli iş göremezlik oranının şahsın olay tarihindeki yaşına göre %62 ve bugünkü yaşına göre %64 olduğu, iyileşme süresinin olay tarihinden itibaren 1 yıla kadar uzayabileceğinin tespit edildiği; alınan bilirkişi raporunda, kazanın meydana gelmesinde davalı sürücü … ‘nın %20, davacı yaya … ‘ın ise %80 oranında kusurlu olduğu, davacının kaza nedeniyle kusur indirimi uygulandıktan sonra 2.346,22 TL geçici iş gücü kaybı, 36.782,67-TL kalıcı iş gücü kaybı, 20,16-TL tedavi gideri, 3.281,85-TL bakıcı gideri olmak üzere toplam zararın 42.430,90-TL olduğu hususlarının tespit edildiği gerekçesiyle; maddi tazminat davasının kabulü ile, 2.346,22 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 36.782,67 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 3.302,01 TL tedavi ve bakıcı gideri olmak üzere toplam 42.430,90 TL maddi tazminatın davalılar … ve … ‘dan kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte, davalı … A.Ş.’den dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile, 8.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılar … ve … ‘ndan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ait istemin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, davalı sürücü … ‘nın meydana gelen kazada asli ve tam kusurlu olduğunu, müvekkili şirkete kusur atfedilmesinin hatalı olduğunu, kaza mahalli nin Narlıdere’nin en işlek caddesi olduğunu, müvekkilinin havada uçtuğu, büyük bir gürültü meydana geldiği, davacının ölümcül bir şekilde yarandığı ve araçta çok yüksek hasar meydana geldiği hususlarının görgü tanıklarınca ifade edildiğini, davalı sürücünün dikkat ve hız kurallarına aykırı olarak araç kullanırken asli ve tam kusurlu olarak kazanın meydana gelmesine sebebiyet verdiğini, kusur oranları doğru olmadığı için buna göre yapılan maddi tazminat hesabının da hatalı olduğunu; hükmedilen manevi tazminat miktarının da somut olay dahilinde az olduğunu, belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş. vekili, 2918 sayılı Kanunun 97. Maddesi gereğince trafik kazası sonucu zarar gören kişilerin, zararlarının tazmini için öncelikle sigorta şirketine başvurmaları gerektiğini, davacı tarafça başvuru şartının yerine getirilmediğini, Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporunun eksik olduğunun davacıya iletildiğini, ancak eksiklikler giderilmeden dava açıldığını, bu nedenle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, mahkemece kusur oranındaki çelişki giderilmeden karar verildiğini, kaza tespit tutanağında yaya davacı … ‘ın asli kusurlu olduğu, araç sürücüsü … ‘nın kusurunun bulunmadığı şeklinde tespit bulunduğunu, bu nedenle bilirkişi raporunda sigortalı araç sürücüsünün %20 oranında kusurlu bulunmasının yerinde olmadığını, mahkemece maluliyet oranındaki çelişkinin giderilmesi için ATK İhtisas Dairesinden yeni bir rapor alınması gerekirken bu hususun gözardı edildiğini, davacının maluliyetinin Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği’ne göre tespit edilmesi gerektiğini, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinin 28.12.2018 tarihli raporunda kişinin kaza tarihindeki işini gösterir herhangi bir belge bulunmadığı halde kişinin beyanına dayalı olarak şöfor veya yardımcıları kabul edildiğini, pasif dönemde bulunan birinin maluliyetinin iş kolu gözetilerek belirlenemeyeceğini, davacının kaza tarihinde 61 yaşında olduğunu, yerleşik Yargıtay içtihatları ve uygulamalar ışığında davacının düz işçi olduğu kabul edilerek maluliyetinin belirlenmesi gerektiğini, 6111 sayılı yasa gereğince geçici iş göremezlik tazminatı ve tedavi giderlerinin poliçe kapsamında olmadığını, bakıcı gideri talebine ilişkin tazminatın sürekli sakatlık teminatı kapsamından ayrı değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, ilk derece mahkemesince davacının ıslahtan önceki tazminat talepleri için dava tarihinden itibaren, ıslahtan sonraki tazminat talepleri için ise ıslah tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerekirken alacağın tamamına dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, kazanın meydana gelmesinde müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/70661 Hz Nolu dosyasında takipsizlik kararı verildiğini, kaza tespit tutanağında müvekkilinin kusurunun bulunmadığının, davacı yayanın %100 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiğini, kazanın müvekkili sürücünün yaya geçidini geçmesinden 38 metre sonra meydana geldiğini, kazanın davacı yayanın aniden kaldırımdan yola atlaması nedeniyle gerçekleştiğini, kazanın saat 23:00’de meydana geldiğini, davacı yayanın üzerinde reflektif aksesuar bulundurmadığını, uyarıcı açık renk elbise giymediğini ve ışık taşımadığını, kaza anında aşırı 256 promil alkollü olduğunu, maluliyete ilişkin itirazlarının değerlendirilmesi konusunda dosyanın Adli Tıp Kurumu’na sevki taleplerinin reddedildiğini, hükmedilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, kazanın meydana gelmesinde davalı araç sürücüsünün herhangi bir kusurunun bulunmadığını, kazanın İzmir Cumhuriyet Savcılığının 2015/70661 Hz Nolu dosyasında soruşturmaya konu edildiğini ve tahkikat sonucunda sürücü hakkında takipsizlik kararı verildiğini, kaza tespit tutanağında sürücünün kusurunun bulunmadığı, davacının ise %100 oranında kusurlu olduğu hususlarının tespit edildiğini, kazanın aracın yaya geçidini geçtikten 38 metre sonra meydana geldiğini, kazanın yayanın aşırı alkollü şekilde aniden kaldırımdan yola atlaması sonucu gerçekleştiğini, kazanın saat 23:00’de meydana geldiğini, davacı yayanın üzerinde reflektif aksesuar bulundurmadığını, uyarıcı açık renk elbise giymediğini ve ışık taşımadığını, kusur incelemesi yönünden Karayolları Genel Müdürlüğü Trafik Kürsüsünden seçilecek 3 kişilik yeni bir uzman bilirkişi kuruluna gönderilmesi ve kusur oranının yeniden belirlenmesi talebinin mahkemece reddedildiğini, maluliyet oranındaki çelişkinin giderilmesi için atk ihtisas dairesinden yeni bir rapor alınması gerektiğini, hükmedilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, trafik kazası nedeniyle karşı aracın işleteni, sürücüsü ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısından geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı, tedavi ve bakıcı gideri ile davalı işleten ve sürücüden manevi tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle maddi tazminat davasının kabulüne, manevi tazminat davasının ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunda trafik bilirkişi tarafından davacı yayanın 2918 sayılı KTK’nın 68-b maddesine aykırı biçimde kendisine 38 metre mesafede bulunan ışıklı yaya geçidini kullanmayıp, yoldan geçen araçların kendisi için tehlike arz edecek ehemmiyetini idrak edemeden, araç trafiğini gerektiği şekilde kontrol etmeden, sol tarafından far ışığı ile yaklaşan ve ilk geçiş hakkına sahip olan aracın varlığını dikkate almadığı, kontrolsüzce kaplamaya inip yolun karşısına geçmek istediği, kazanın meydana gelmesinde dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışından dolayı %80 oranında asli kusurlu olduğu, davalı sürücünün ise seyir halinde iken yola gereken dikkat ve özeni göstermesi, olay mahalline yaklaşırken seyir yönüne göre yolun sağından kaplamaya inen yayayı gördüğünde mevcudiyetini belirtecek tarzda korna çalması ve ayağını gazdan çekip fren yapmaya hazır hale getirmesi, bu şekilde yayanın yoldan çekilmesini sağlaması, yaya halen ikazı alamamış ise derhal etkin fren tedbirine baş vurması gerekirken bu hususlara riayet etmeyerek dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışından dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 52/1-b maddesini ihlal ettiğinden kazanın oluşumunda %20 oranında tali kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Kaza tespit tutanağında davacı yayanın tam kusurlu olduğu belirtilmiş ise de, hükme esas alınan bilirkişi raporundaki tespitlerin dosya kapsamına uygun, denetime elverişli ve gerekçeli olduğu, aksi sabit oluncaya kadar geçerli resmi belge olan kaza tespit tutanağının her zaman aksinin ispatı mümkün olup, oluşa uygun tanık beyanı, kusur raporu ve olay yeri krokisi birlikte değerlendirildiğinde, sigortalı araç sürücüsünün asli, davacı yayanın ise tali kusurlu olduğu anlaşılmakla, kaza tespit tutanağının aksinin ispatlanmış olmasına, davacı vekilinin bilirkişi raporundaki kusur oranlarına yönelik yargılama sırasında açık bir itirazının da bulunmamasına göre, taraf vekillerinin kusur oranlarına istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Davalı … A.Ş. Vekilinin davacının 2918 sayılı Kanunun 97. Maddesi gereğince başvuru şartını yerine getirmediği yönündeki istinaf sebebinin incelenmesinde; bu başvuru yapılmadan dava yoluna gidilmesi hali dahi HMK’nın 115/2. maddesi gereği tamamlanabilir dava şartı olduğuna göre, başvurunun yapıldığı, ancak eksik ya da usule uygun olmayan belge ile başvurulduğu savunmasının olduğu durumlarda usule uygun olmadığı savunulan belgedeki eksiklik de yargılama aşamasında tamamlanabilecektir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2021/3042 E.- 2021/1562 K. sayılı içtihatı). Somut olayda, KTK’nın 97. Maddesi uyarınca davacı tarafından davalı sigorta şirketine dava açılmadan önce yapılan başvuruya verilen cevabi yazıda Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporunun sunulması istenmiş olup, kesin ve sürekli maluliyet oranına ilişkin sağlık kurulu raporu davacı tarafça kısa sürede alınıp tamamlanamayacağından, davalı sigorta şirketinin bu istemi davacının haklarının sürüncemede kalmasına yol açacaktır. Yargılama aşamasında kaza tarihinde yürürlükte bulunan yönetmelik hükümlerine göre düzenlenmiş sağlık kurulu raporu alınarak eksiklik tamamlanabileceğinden, davacının başvurusunun sonuçsuz kaldığı, anılan maddede düzenlenen başvuru dava şartının gerçekleştiği kabul edilerek, davalı sigorta vekilinin dava şartının gerçekleşmediği, temerrüde düşülmediği ve faiz isteme hakkının doğmadığı yönündeki istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesince düzenlenen 28.12.2018 tarihli raporda kaza tarihinde yürürlükte bulunan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre davacının maluliyet oranının tespit edilmiş olmasına, aktüerya raporunda davacının kaza tarihinde 61 yaşında olduğu, çalıştığına dair bir kanıt bulunmadığından pasif dönemde olduğunun kabulü ile asgari geçim indirimsiz asgari ücret üzerinden tazminat hesabı yapılmış olmasına göre davalı … A.Ş. vekilinin ve davalı … ve … vekilinin istinaf dilekçelerindeki sebeplerin esasa etkili olmadığı sonucuna varılmıştır.
Davalı … A.Ş. vekili hüküm altına alınan geçici iş göremezlik tazminatının teminat kapsamında olmadığını istinaf nedeni olarak ileri sürmüştür. 25.02.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 13.02.2011 tarihli 6111 Sayılı Yasa’nın 59.maddesi ile 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 98. maddesi değiştirilmiş, buna göre “trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı”, Yasanın geçici 1. maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanun’un 59. maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve … nın yükümlülüklerinin sona ereceği,” öngörülmüştür. Sigorta şirketi, motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alır. Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Yasa ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. 2918 sayılı Yasa’nın 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumu’na geçmiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere geçici işgöremezlik talebi yönünden sigorta şirketlerinin sorumluluğu devam ettiğinden mahkemece gecici iş göremezlik tazminatına hükmedilmesinde bir isabetsizlik yoktur. (Yargıtay 4. H.D’nin 13.09.2021 tarih 2021/3454E, 2021/4465K sayılı kararı).
Davacı vekili ile davalılar … ve … vekilinin manevi tazminat miktarına yönelik istinaf sebeplerinin incelenmesinde; Manevi tazminat, ne bir ceza ne de gerçek anlamda bir tazminattır. Zarara uğrayan kişinin çektiği acıyı, duyduğu elem ve üzüntüyü bir nebze olsa da dindiren, zarara uğratan olay nedeniyle oluşan ruhsal tahribatı onarmaya yarayan bir araçtır. Manevi tazminatın kapsam ve miktarını takdir hakkı kural olarak hakime aittir. Hakim, manevi tazminatı hak ve nesafete uygun olarak belirlemeli, bu belirlemede hukuk kurallarının yanında tarafların sosyal, ekonomik ve sosyal yapısı ile özellikle de somut olayın koşullarını gözetmelidir. Manevi tazminat olarak takdir edilecek tutar manevi acıları kısmen de olsa gidermesinin yanında kamuoyu ve sosyal vicdanda da kabul görmeli ve zarar gören açısından da bir zenginleşme aracı olmamalıdır. Somut olayda hüküm altına alınan manevi tazminat miktarları kazanın oluş şekli, kusur durumu, olay tarihi, sosyal ve ekonomik koşullar, zararın ağırlığı ve hakkaniyet ilkesi dikkate alındığında makul ve ılımlı bulunmuş olmakla, davacı vekili ve davalılar … ve … vekilinin manevi tazminata yönelik istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir.
Davalı … A.Ş. vekilinin, ıslahtan önceki tazminat talepleri için dava tarihinden itibaren, ıslahtan sonraki tazminat talepleri için ise ıslah tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerektiği yönündeki istinaf sebebinin incelenmesinde; 6100 Sayılı HMK’nın belirsiz alacak davasını düzenleyen 107. maddesi hükmüne göre, belirsiz alacak davasının alacak miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenemediği ya da imkansız olduğu hallerde belirsiz alacak davası açılabilecektir. Dava dilekçesinin istem kısmında, davanın açıkça belirsiz davası olarak açıldığının belirtilmemiş olması, açılan davanın kısmi dava olduğunun kabulü için yeterli olmayıp, dava dilekçesi bir bütün olarak değerlendirilerek, davanın niteliği belirlenmelidir. Dava, trafik kazası nedeniyle maddi tazminat davası olup davacının tazminat miktarının ancak rapor alındığında belirlenebilecek olması dikkate alındığında davanın belirsiz alacak davası olduğu kanaatine varılmıştır. (Yargıtay HGK 24.02.2022 tarih ve 2019/11-220 E. – 2022/376 K. sayılı ilamı) Bu nedenle, gerek dava dilekçesinde istenen kısım için, gerekse yargılama sırasında artırılan kısım için temerrüt tarihinden itibaren faiz işletilmesine hükmedilmesi yerinde olup, davalı sigorta şirketi vekilinin faizin başlangıç tarihine ilişkin istinaf sebebinin reddi gerekmiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranların dilekçelerinde yer verdikleri itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 269,85 TL’den peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 215,45 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı … A.Ş. yönünden istinaf karar harcı olan 2.898,45 TL’den peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 2.844,05 TL harcın davalı … A.Ş.’den alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davalılar … ve … yönünden istinaf karar harcı olan 3.444,93 TL’den peşin alınan 1.723,00 TL’nin mahsubu ile bakiye 1.721,93 TL harcın davalılar … ve … ‘ndan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-İstinaf başvurusu nedeniyle taraflarca tarafından yapılan giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.10.11.2023