Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/238 E. 2023/1581 K. 06.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/238
KARAR NO : 2023/1581

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08.12.2020
NUMARASI : 2005/527 E. 2020/770 K.
DAVANIN KONUSU : :Çıkma- çıkma ve Kar Payı Alacağının Tahsili
KARAR TARİHİ : 06.11.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 06.11.2023

Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 08.12.2020 gün ve 2005/527 E. 2020/770 K. sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi taraf vekillerince istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, davacının, davalı şirketin kurucu ortağı ve %20 oranında hissedarı olduğunu, şirket ortakları olan … ve …’ın tutumları nedeniyle ortaklığın çekilmez bir hal aldığını, şirketin kişisel çıkarlar uğruna zarara uğratıldığını beyanla TTK. Mad. 551/2 gereğince haklı sebeplerle şirket ortaklığından ayrılmaya izin verilmesine, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 10.000 TL ortaklıktan ayrılma payının ve son beş yılın reel karından fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak şimdilik 5.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, davacının görev alanı dışında kalan konulara müdahale ettiğini, şirket ortakları ile olan uyuşmazlığın davacının tavırlarından kaynaklandığını, davacının şirketten ayrılma talebinin diğer ortaklar tarafından kabul edildiğini, ortaklık hisse değerinin mahkemece tespit edilerek kendisine ödeneceğini belirtmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davanın kısmen kabulü ile davacının, davalı … Şti. ortaklığından çıkmasına, 15.000-TL ortaklıktan çıkma payının dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile davalıdan tahsiline, davacının ıslahla talep ettiği 32.604,49 TL ortaklık payı talebinin zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ :Davacı vekili, davacının ortaklıktan çıkma payının ıslahla artırılan kısmının zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesinin hukuka uygun olmadığını, TBK’nun 147/4.maddesinin somut uyuşmazlıkta uygulanamayacağını, 6762 sayılı TTK’nun 551/4.maddesinde açık bir hüküm yoksa da, daha sonra yürürlüğe giren ve mülga TTK 551.maddesine denk gelen 6102 sayılı TTK’nun 641/-c maddesine göre ayrılma akçesinin ayrılma ile muaccel olacağını, ortaklıktan ayrılma halinde dahi muaccel hale gelmeyen ortaklık akçesinin ortaklıktan ayrılma kararından önce zamanaşımına uğramasının yasal olarak olanaklı olmadığı gibi hakkaniyette uygun olmayacağını, yine davacının ortaklıktan çıkma payının karar tarihine en yakın rayicinin hesaplanması gerekirken, hesaplanan miktara yasal faiz işletilmesi suretiyle hesaplama yapılması hatalı olduğunu, bu nedenle ortaklıktan çıkma payı alacağının karar tarihine yakın güncel rayicinin hesaplanmamasının da hatalı olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde; kararın dosya üzerinden alınmış olan 21.10.2019 tarihli bilirkişi heyet raporuna dayanarak tesis edildiğini, ancak karara esas alınan bu raporun, dosyadan yine davalı şirket defterleri incelenerek alınmış olan diğer raporlarla çeliştiğini, dosya içerisinde mevcut bilirkişi … tarafından hazırlanmış olan 03.02.2014 tarihli bilirkişi raporunda davacının davalı şirketten alacağı olmadığı yönünde tespit yapıldığını, dolayısıyla karara dayanak yapılan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, davalı şirketin borca batık olup, bu durumun İzmir 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/332 E- 2014/111 K. No.lu dosyasından açılmış olan iflas davasında alınan bilirkişi raporuyla sabit olduğunu, ayrıca reddedilen kısım yönünden davalı lehine hüküm altına alınan vekalet ücretinin eksik olmasını istinaf nedenleri olarak ileri sürmüştür.
GEREKÇE : Dava, haklı nedenle limited şirket ortaklığından çıkma, çıkma ve kar payı ile ücret alacağının ödenmesi talebine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Somut olayda, davacının ve davalı tarafın ileri sürdüğü iddialar karşısında, davacı ile davalı şirketin diğer ortakları arasında güven, birlikte çalışma ve işbirliği arzusunun kalmadığı ve davalı tarafça sunulan cevap dilekçesindeki çıkma talebine yönelik kabul beyanı da dikkate alınarak, mahkemece davacının ortaklıktan çıkma talebinin kabulüne, aldırılan bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre şirket ortaklarına her ay belirli bir maaş ödeneceği hususunda alınmış bir karar bulunmadığı gerekçesiyle ücret alacağı talebinin reddine karar verildiği, davacının ayrılma ve kar payı talebinin birlikte hesaplandığı bilirkişi raporu dikkate alınarak, dava dilekçesiyle talep edilen ayrılma ve kar payı alacağının kısmen kabulüne, ıslahla arttırılan alacak kısmı yönünden ise zamanaşımı nedeniyle reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamına göre, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davacının ortaklıktan çıkma ve kar payına hak kazanıp kazanmadığı, kazanmış ise miktarının ne kadar olduğu ve davacı tarafça ıslahla arttırılan alacak talebinin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktalarında toplandığı anlaşılmaktadır.
TTK’nun. 641/1 maddesine göre çıkma payı, ayrılan ortağın esas sermaye payının gerçek değeri temel alınarak hesaplanacaktır.
Bu miktar, ortaklığın malvarlığının ortağın esas sermaye payına düşen kısmıdır. Esas sermaye payının gerçek değeri hesaplanırken, yaşayan işletme içindeki piyasa değeri esas alınmalıdır.
Ayrılma payı, şirket kullanılabilir bir özkaynak üzerinde tasarruf ediyorsa, ayrılan kişinin esas sermaye payları devredilebiliyorsa veya esas sermaye ilgili hükümlere göre azaltılmışsa, ayrılma ile muaccel olur. Mahkeme kararıyla çıkarılmasına karar verilen ortağın, ayrılma akçesi, mahkeme kararının kesinleşmesiyle muaccel hale gelecektir. 6102 sayılı TTK’nun 641. maddesine göre ayrılma akçesinin ayrılma ile muaccel hale geleceği, somut olay açısından davacı ortak ile şirket arasındaki ortaklık ilişkisinin devam ettiği, başka deyişle henüz ortaklık ilişkisi son bulmadığından çıkma payı alacağının zamanaşımına uğradığına yönelik mahkeme değerlendirmesinin yerinde olmadığı, davacının ıslahla arttırılan çıkma payı alacağı yönünden somut olayda TBK’nun 147/4. maddesinin uygulanamayacağı, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf talebinin haklı ve yerinde olduğu değerlendirilmiştir.
Davacının çıkma payı ile birlikte kar payı alacağı talebinin de bulunduğu, kar payı alacağının net dönem karı veya serbest yedek akçeler üzerinden ortaklara ve kara katılan diğer kimselere genel kurulca alınan bir kararla dağıtılmasına karar verilebileceği, somut olayda mahkemece ortaklara kar payı dağıtılacağına yönelik alınan bir genel kurul kararının bulunup bulunmadığı; bu yönde bir genel kurul kararı olmaksızın diğer ortaklara kar payı dağıtılıp dağıtılmadığı, bu şekilde eşitlik ilkesine aykırı davranışın söz konusu olup olmadığı tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, hükme esas alınan bilirkişi ek raporunda bilançoda kayıtlı ödenmiş sermaye tutarı dışında, geçmiş yıl karları ve 30.09.2005 tarihi itibariyle dönem karları hesaba dâhil edilerek, alınan toplam üzerinden davacının %20 oranındaki çıkma payının hesaplanarak, kar payı hesabı da bu tutara dahil edilerek, davacının çıkma payı ve kar payının birlikte hesaplanmış ise de, çıkma payı ve kar payının farklı alacak kalemleri olup, raporun bu yönüyle de denetime ve hüküm kurmaya elverişli olmadığı anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan ayrılma(çıkma) payı hesaplanırken karar tarihine en yakın tarihli işletme malvarlığının piyasa rayiç değerlerinin esas alınması gerekirken, hükme esas alınan bilirkişi asıl ve ek raporlarında, davacının ortaklıktan ayrılma talebiyle dava dilekçesi verdiği tarih (01.09.2005 tarihi) dikkate alınarak, 2005 yılına ilişkin defterlerde davacının çıkma talebine en yakın tarih olarak 30.09.2005 tarihi itibariyle davacının çıkma ve kar payının birlikte hesaplandığı, hesaplanan bu bedele 30.09.2005-10.10.2019 tarihleri arasındaki dönem için faiz işletilmesi suretiyle davacının ayrılma payının hesaplanmaya çalışıldığı, bu yönüyle de raporun denetime ve hüküm kurmaya elverişli olmadığı, davacı vekilinin bu yöndeki istinafının da haklı ve yerinde olduğu değerlendirilmiştir.
Dosya kapsamından davalı şirketin iflası istemiyle açılan davada, İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/11/2009 tarih ve 2006/86 E-2009/532 K sayılı dosyasında davacı şirketin pasifinin aktifinden fazla olduğu ğerekçesiyle davalı şirketin iflasına karar verildiği, yapılan temyiz incelemesi üzerine aldırılan bilirkişi raporunun denetime ve hüküm kurmaya elverişli olmadığı ve diğer usuli eksiklikler nedeniyle Yargıtay 19 HD’sinin 09.06.2010 tarih ve 2010/3969 E-2010/7163 K sayılı kararıyla yerel mahkeme kararın bozulmasına karar verildiği, ancak mahkemece söz konusu iflas dosyasının ne şekilde sonuçlandığının araştırılmadığı, diğer taraftan İzmir 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/332 E sayılı dosyasında alınan 05.06.2013 tarihli raporda şirketin kayden ve fiilen borca batık durumda olduğunun belirtildiği, gerek bu rapor ile gerekse yerel mahkemece aldırılan bilirkişi … tarafından düzenlenen 03.02.2014 havale tarihli raporların, iş bu dosyada hükme esas alınan bilirkişi raporuyla örtüşmediği, raporlar arasında çelişki bulunduğu, buna göre şirketler hukuku alanında uzman bir bilirkişi ile sektör bilirkişisinden denetime ve hüküm kurmaya elverişli, karar tarihine en yakın tarihli yeni bir rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, mahkemece denetime ve hüküm kurmaya elverişli olmayan söz konusu rapor dikkate alınarak hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.
Kabule göre de, çıkma ile şirketle ilişkisini sona erdiren ortağın, ayrılma payına ilişkin alacağının, şirkete karşı bütün alacaklılardan sonra gelen bir alacak hakkı oluşturduğu, davalı şirketin iflası istemine ilişkin olarak açılan dava dosyalarının karara çıkıp çıkmadığı, karara çıkmış ise söz konusu kararın kesinleşip kesinleşmediği, dava tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan İİK’nun 294/son maddesi uyarınca şirket aleyhine açılacak davaların ikinci alacaklılar toplantısından 10 gün sonrasına kadar duracağı yönündeki hükmün somut olayda uygulanıp uygulanmayacağı, iflas kararının kesinleşmesi halinde şirket alacaklılarının öncelikle iflas masasına başvurarak alacağını kaydettirmesi gerekeceğinden, bu talebin reddi halinde davaya kayıt kabul davası olarak devam edilip edilmeyeceği hususlarının yerel mahkemece değerlendirilmediği, bu yönüyle de kararın usul ve yasaya uygun olmadığı değerlendirilerek, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2-İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 08.12.2020 gün ve 2005/527 E. 2020/770 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
5-İstinaf yoluna başvuranlar tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının istek halinde istinaf yoluna başvuranlara iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.06.11.2023