Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/218 E. 2023/1565 K. 02.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/218
KARAR NO : 2023/1565

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03.07.2020
NUMARASI : 2018/1425 E. 2020/393 K.

DAVANIN KONUSU : Sözleşmenin İptali
KARAR TARİHİ : 02.11.2023
KARAR YAZIM TARİHİ: 02.11.2023

Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 03.07.2020 gün ve 2018/1425 E. 2020/393 K. sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, davalı şirket tarafından takip dosyası kapsamında dava dışı … aleyhine kambiyo senedine dayalı takip başlatıldığını, takip dosyasına dayanılarak davalı şirket tarfından dava dışı borçlu ile davacı arasındaki tasarrufun iptali istemi ile açılan davanın kabulüne karar verilmesi üzerine davacı adına kayıtlı taşınmazın cebri icra yolu ile satışına karar verildiğini, daha sonra davalı şirket tarafından takip dosyasına konu alacağın temlik sözleşmesi ile davalı … ‘a temlik edildiğini, temliknamede şirket yetkilisi olarak gösterilen davalı … ‘in temlik tarihinde şirketi temsile yetkili olmadığını, yapılan temliğin bu nedenle geçersiz olduğunu, belirterek; temliknamenin iptaline, cabri icra ile yapılacak satışının tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı … vekili, davalı şirketin icra takip dosyasındaki alacağının 14.700,00-TL’lik kısmının alacağın temlik sözleşmesi ile davalıl … ’a temlik edildiğini, temlik sözleşmesinin imza sirkülerine göre şirket müdürü olarak gözüken yetkili müdür davalı … tarafından imzalandığını, temlik sözleşmesinin imzalandığı tarihte davalı … ’in davalı şirketi temsil ve imzaya yetkili olmamasına rağmen eski tarihli sirküleri kullanarak noteri yanılttığını, ancak davalı … ’in temlik sözleşmesini imzalamasından otuz yedi gün sonra yeniden şirketi temsil ve ilzama yetkili olarak müdür tayin edildiğini, temlik sözleşmesinin davalının şirket müdürü tayin edilmesiyle geçerliliğini koruduğunu, temliknamenin geçersizliğinin davacı tarafından ileri sürülemeyeceğini, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı tarafıdan icra dosyasından yapılmak istenen gayrimenkul satışının önüne geçmek amacıyla dava açılmış ise de davacının tarafı olmadığı, sözleşmenin geçersizliğini talep edemeyeceği, belirtilerek; davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, dava dışı … ile davacının maliki oldukları taşınmazın alacaklısı davalı … Şti. ve borçlusu … olan takip dosyasından satışa çıkartıldığını, davalı şirketin icra takip dosyasındaki alacağının 14.700.000.000-TL ( ETL) kısmını alacağın temlik sözleşmesi ile davalılardan … ‘a temlik ettiği, söz konusu temlik sözleşmesini temlik eden şirket adına, şirket müdürü olarak davalı … ’in imzaladığı, davalı … ’in davalı şirket müdürü olduğuna dair 12.02.1999 tarih 6319 yevmiye numaralı imza sirkülerinin sunulduğunu, ancak İzmir Ticaret Sicil Gazetesi’nin 20.10.2000 Tarih 5157 sayılı gazetesinde ilan edildiği üzere … ‘in 3 yıl süre ile şirket müdürü olarak atanarak ve kendisine şirketi her türlü konuda münferiden temsil etme yetkisi verildiğini, davalı … ‘in de sahip olduğu tüm paylarını … ’e devrederek davalı şirketten ayrıldığını, bu kapsamda alacak temlik sözleşmesinin imzalandığı tarihte davalı … ’in davalı şirketi temsil ve ilzama yetkili olmadığını, ortada hukuken geçersiz bir temlik sözleşmesi bulunmadığını, davalının aynı şekilde takip dosyası kapsamında yasal mercilerin bir kez daha yanıltılarak vekaletname çıkartığını, bu usulsüz vekaletnameye dayanılarak şirket avukatı olarak yetkilendirilen avukatlarca alacak temlik sözleşmeleri ile davalı şirketin bir kısım alacaklarının daha temlik edildiğini, tasarrufun iptali davası neticesinde davacının icra dosyasından satışa çıkartılan taşınmazın hissedarı konumuna geldiğini, tasarrufun iptali dava dosyasının davalısı ve aynı zamanda takip dosyasının borçlusu … ’in vekili ile takip dosyasının alacaklısı olan davalı şirketin vekili aynı kişi olduğunu, ortada niteliği tespit edilemeyen ilişki bulunduğunu, alacaklı davacı, davalı temlik eden, temlik alan vekili sıfatlarının tek bir kişide birleştiği, usulsüz vekaletname ve temlik sözleşmeleri ile yürütülen işlemler neticesinde davacının maliki olduğu taşınmazın satışa çıkartıldığını, davalı şirketin ticaret sicilden re’sen terk edildiğini, vergi kaydının silindiğini, icra takip dosyasından yapılacak her işlem nedeniyle davacının menfaatinin zarar göreceğini davacın temliknamenin geçersizliğini ileri sürebileceğini, belirterek; kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, alacağın temiliki sözleşmesinin iptali istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
1. Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
2. 24.09.2001 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi’ne göre göre davalı şirketin İzmir olan merkezinin Ankara olarak değiştirilerek adresinin … Sok. No … Ankara şeklinde ilan edildiği, dosya kapsamında bulunan ticaret sicil arşiv sorulamasından şirketin adresinin … Cad. No … … İzmir, merkez nakli nedeni ile kapanış tarihinin 24.09.2001 olduğu ve münfesih bilgisinin hayır şeklinde belirildiği, davacı tarafından gerek dava gerekse yargılama sırasında şirketin 28.04.2014 tarihinde terkin edildiğini belirtilerek aynı tarihli Ticaret Sicil Gazetesi nüshasının sunulduğu, yargılama sırasında davalı şirket adına … Cad. No … … İzmir adresine Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebligat yapılmak sureti ile yargılamaya devam edildiği anlaşılmaktadır.
3. Ticaret Sicil Müdürlüğü kayıtlarından yapılan sorgulamaya göre davalı şirketin 28.04.2014 tarihinde sicil kaydının terkin edildiği anlaşılmıştır.
4. Dava ehliyeti, kişinin bizzat veya vekili aracılığıyla bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme ve usuli işlemleri yapabilme ehliyetidir. Dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir; dolayısıyla, medeni hakları kullanma ehliyetine ( fiil ehliyetine ) sahip gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler.
5. Taraf sıfatına gelince; bir hakkı dava etme yetkisi ( dava hakkı ) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bir hakkın sahibinin kim olduğu, dolayısıyla o hakkı dava etme yetkisinin kime ait olduğu, (o davada davacı sıfatının kime ait olacağı ) tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Ancak, bir davanın davacısının o dava yönünden davacı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi halinde, mahkeme dava konusu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeyeceği ve sıfat yokluğundan davanın reddine karar vermek zorunda olduğu için, taraf sıfatı usul hukukunun da düzenleme alanındadır.
6. Eş söyleyişle, sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. (Baki Kuru-Ramazan Arslan-Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 7. baskı, Ankara 1995, s. 231). Bu nedenle, davanın tarafları, taraf ehliyetine sahip olmalıdır. Yani, bir davada taraf olabilmek için, ya, hakiki şahıs; ya da, hükmi şahıs olmak gerekir. Zira, taraf ehliyeti, medeni hukukun haklardan istifade ehliyetine tekabül eder. ( Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, C. I-II, 7. Baskı, İstanbul 2000, s.288)
7. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 50. maddesinde ancak medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanların, davada taraf ehliyetine de sahip olduğu düzenlenmiş, 114/1-d. maddesinde ise taraf ehliyeti dava şartları arasında sayılmıştır. Dava şartları, mahkemenin davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi için gerekli olan şartlar olup mahkeme dava şartlarından birinin bulunmadığını tespit edince kural olarak davanın esası hakkında inceleme yapamaz. Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracak, taraflar da dava şartı noksanlığını yargılamanın her aşamasında ileri sürebilecektir. Bir başka ifade ile taraf teşkili kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında resen dikkate alınması gerekir.
8. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde hukuki dinlenilme hakkı düzenlenmiştir. Buna göre, davanın taraflarının yargılama ile ilgili bilgi sahibi olma, açıklama ve ispat hakkı bulunmaktadır. Maddenin gerekçesinde açıklandığı üzere bu hak Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. İddia ve savunma hakkı olarak da bilinen bu hak, tarafların yargılama konusunda tam bilgi sahibi olmalarını, açıklama ve ispat hakkını tam ve eşit olarak kullanabilmelerini, yargı organlarının da bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermelerini zorunlu kılmaktadır. Hakim tarafları dinlemeden veya açıklama ve ispat hakkını kullanmaları için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez.
9. Taraf teşkili dava şartı olup, davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir. Mahkemenin, dava dilekçesini ve duruşma gününü taraflara kendiliğinden tebliğ edip taraf teşkilini sağlaması, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun amir hükmü gereğidir.Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, itirazların yapılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi, öncelikle tarafların davadan ve duruşma gününden haberdar edilmesi ile mümkün olur. Kişinin hangi yargı merciinde duruşması bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilmesi, 7201 Sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine uygun şekilde tebligat yapılması ile sağlanabilir.
10. Ticari şirketin tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmesi (terkini) ile sona erer. Tüzel kişiliğin sona ermesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz yapılmış olması gerekir. Şayet tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmış ise, tüzel kişilik ticaret sicilinden silinse bile ilgili şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabulü olanaksızdır. Bu durumda, tüzel kişiliğin yeniden ihyasına gidilerek taraf teşkili sağlanmak suretiyle yargılamanın devamının sağlanması gerekir. (Yargıtay HGKurulu’nun 06.06.2007 tarih ve 2007/10-358 E. – 2007/337 K. )
11. Somut olaya, her ne kadar davalı şirketin önceki şirket adresine tebliğ yapılarak yargılamaya devam edilmiş ise de davalı şirkete yapılan bu tebligat usulsüz olup, ticaret sicilden terkin edilen davalı şirket hakkında ihya yapılması için yasal prosedür işletilmek suretiyle, şirket ihya edilerek tüzel kişiliğin bu davaya mahsus canladırılması yoluyla taraf teşkili sağlanması gerekir.
12. Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; İDM tarafından ticaret sicilden terkin edilen davalı şirketin bu davaya mahsus ihya edilmesi için davacı tarafa usulüne uygun şekilde kesin süre verilerek taraf teşkilinin sağlanması suretiyle yargılamaya devam edilmesi ve oluşacak sonuca göre usuli kazanılmış haklar da gözetilerek dosya kapsamına uyğun düşecek şekilde davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince anılan tebligat eksiklikleri giderilmeden davanın esası hakkında karar verildiğinden istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-4 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-4 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2-İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 03.07.2020 gün ve 2018/1425 E. 2020/393 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
5-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan istinaf harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-4 maddesi gereğince kesin olmak üzere 02.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.