Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/2083 E. 2022/1347 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/2083
KARAR NO : 2022/1347

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05.10.2021
NUMARASI : 2019/525 E. – 2021/778 K.
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 29.09.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 29.09.2022

İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 05.10.2021 tarih 2019/525 E. – 2021/778 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA: Davacı vekili, davacı şirketin Torbalı ilçesinde engelliler için rehabilitasyon merkezi işlettiğini, davalının 10.06.2015 tarihinde zihinsel engelliler öğretmeni olarak iş yerinde çalışmaya başladığını, iş yerinden kendi isteği ile ayrıldığını, bir süre sonra Torbalı ilçesinde aynı alanda faaliyet gösteren dava dışı …. Rehabilitasyon merkezinde çalışmaya başladığını, bu şekilde iş sözleşmesinin 14. maddesindeki rekabet yasağı hükmüne aykırı davrandığını, iş yeri ile ilgili bilgileri yeni iş yeri ile paylaştığını, davacının ilave özel eğitim ve rehabilitasyon merkezi açma konusundaki planlarının ertelenmesine neden olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 6.007,50 TL ceza-i şart, 2.000,00 TL maddi tazminat ve 50.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, müvekkilinin davacıya ait iş yerinde hiç çalışmadığını, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan çalışma onayı gelmediği için derslere giremediğini, 10-15 gün sonra çalışma onayı geldiği gün zaten davalının iş yeri ile ilişkisinin kesildiğini, işe girerken davalıdan bir takım imzalar alındığını, derse girmediği için davalıya herhangi bir ücret de ödenmediğini, ceza-i şart ve tazminat koşullarının oluşmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere bu kadar kısa süre içerisinde davacı şirketin tüm müşteri çevresi ile iş sırlarına nüfuz etmesinin ve bu bilgileri başka şirkete aktarmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
DAİREMİZİN KALDIRMA KARARINDAN ÖNCEKİ İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, tanık beyanı ve tüm dosya kapsamına göre; sözleşmede yer sınırlaması olmadığı ve çalışma hakkının aşırı kısıtlanması nedeniyle rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
DAİREMİZİN KALDIRMA KARARI : Dairemizin 30.10.2019 tarihli 2017/1484 E. 2019/1603 K. sayılı ilamı ile, tarafların dava ve cevap dilekçelerinde ve tanık listelerinde, iddia ve savunmalarını ispat etmek üzere delillerini bildirdikleri, mahkemece tarafların delilleri toplanmadan ve gösterdikleri tanıklar dinlenmeden, sadece hizmet sözleşmesi ve işyeri şahsi dosyası dikkate alınarak hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu, tarafların dayandıkları delillerin ilgili yerlerden getirtilmesi, gösterdikleri tanıkların dinlenmesi, HMK’nın 31. maddesi gereğince, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili görülen hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırması, soru sorması ve delil gösterilmesini istemesi gerektiği, gerektiğinde HMK’nın 222/1. maddesi gereğince davacının ticari defterleri ile dava dışı…. Rehabilitasyon Merkezi defterleri üzerinde ve dosyaya getirtilen belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, davacının iddiaları ile davalının savunmaları karşılanmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken bu husus gözetilmeksizin davanın esası hakkında hüküm kurulmasının hatalı olduğu gerekçesiyle HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KALDIRMA KARARI SONRASI VERDİĞİ KARARIN ÖZETİ: Mahkemece, davacı şirket ile davalının iş akdinin feshinden sonra çalıştığı dava dışı … Merkezi’nin öğrenci listeleri, ticari defter ve kayıtlarının incelendiği, 07/04/2021 tarihli heyet raporunda davacı şirketin 2015-2016 yıllarına ait ticari defterlerinin incelenmesinde davacı şirketin 2015 yılında 15.182,64 TL, 2016 yılında ise 84.924,30 TL dönem net karı elde ettiği, kârlılığında artış tespit edildiği, davalı ile yapılmış Milli Eğitim Mevzuatı dışında ayrı bir belirsiz iş sözleşmesinin 5580 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunun 9. maddesine ve Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliğinin sözleşmeleri düzenleyen 43. maddesine aykırı olduğundan hükümsüz bir sözleşme olacağı, ayrıca haksız şart niteliğinde olduğundan geçersizlik yaptırımına tabi olacağı, 5580 Sayılı Kanun’un 9. Maddesi ile özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmelerin sözleşmenin en az 1 yıllık belirli süreli iş sözleşmesi koşullarına tabi olduğu, mevzuatına uygun olarak başka bir okulda çalışmanın rekabet yasağına kapsamına girmeyeceği, öğretmenlerin görevlerinin eğitim mevzuatlarında belirtildiği gibi yükümlü olduğu ders programlarını öğrencilere aktarmak olduğu, TBK’nın 444/2. maddesinde düzenlenen rekabet yasağını oluşturacak şekilde kısa süre içinde veli çevresinde etkinleşerek velileri yönlendirme potansiyeline sahip olunamayacağı, Haziran 2015 tarihinde davacı kurumda eğitim gören hiçbir öğrencinin dava dışı kurumda Ekim 2015 tarihinde kayıtlı olmadığı ve eğitim görmediği, dava dışı kurumda öğrenci kayıtlarında gözle görülür olağan dışı bir artış göstermediği yönünde görüş bildirildiği, dosyaya getirtilen kayıtların incelenmesinde davalının davacıya ait işletmeden ayrıldıktan sonra çalıştığı işyerine herhangi bir öğrenci transferi bulunmadığı, iş akdinin feshi sonrası cezai şartın geçerli olabilmesi için kişinin çalışma hürriyetini aşırı kısıtlayıcı nitelikte hüküm ihtiva etmemesi gerektiği, sözleşmenin 14. maddesinde rekabet yasağı yönünden yer sınırlaması yapılmadığı, bu hali ile işçinin çalışma hakkını aşırı kısıtlar nitelikte olduğu, bu nedenle rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin 14. maddesinin uygulanma imkanının bulunmadığı, taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesi batıl olmakla birlikte davacının zararının oluşup oluşmadığı yönünde ayrı bir değerlendirme yapılması gerektiği, davacı tarafça her ne kadar davalının bazı müşterileri yeni işyerinde çalışmaya yönlendirme şeklindeki davranışlarıyla öğrencilerin eksilmesine yol açtığını ileri sürmüş ise de, dosyaya getirtilen öğrenci listelerinin incelenmesi neticesinde davacıya ait öğrenim kurumunda öğrenci eksilmesi bulunmadığı, davacıya ait işletmeden davalının sonraki işyerine öğrenci geçişinin bulunmadığı, diğer taraftan davalının davacıya ait işyerindeki toplam çalışma süresinin 2 haftayı bile bulmadığı, davalının bu kadar kısa sürede şirket sırlarını elde edip öğrencilerle yakın ilişkiler kurarak onları yeni işyerine geçmeye ikna etmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, müvekkilinin engelliler için rehabilitasyon merkezi işletmekte iken, davalının müvekkili şirkette 10.06.2015 tarihinde zihinsel engelliler öğretmeni olarak çalışmaya başladığını, taraflar arasında akdedilen belirsiz süreli iş sözleşmesinin 14. maddesinde “Rekabet Yasağı” hükümlerinin yer aldığını, davalının istifa sebebiyle iş akdini tek taraflı feshettikten sonra, rekabet yasağına aykırı olarak davacı şirketin faaliyet konusu ile iştigal eden ve davacı şirkete rakip olan dava dışı …. Rehabilitasyon Merkezi’nde çalışmaya başladığını, davalının müvekkili şirket bünyesinde çalışırken, tüm müşterileri ile çevrelerine ve iş sırlarına nüfuz ettiğini, bu bilgileri yeni çalışmakta olduğu kurum ile paylaştığını, bazı müşterilerin müvekkili şirketten hizmet almayıp, yeni çalışmaya başladığı kurumdan alması için telkinlerde bulunduğunu, bir kısmının da bu yönde hareket etmesine sebebiyet verdiğini, ayrıca müvekkili şirketin yeni müşteri potansiyelleri ile ilgili bilgileri de yeni çalıştığı işyeri ile paylaştığını, böylece müvekkili şirketin ilave özel eğitim ve rehabilitasyon merkezi açma konusundaki planlarının ertelenmesine sebep olduğunu, müvekkilinin büyük maddi ve manevi zarara uğradığını, müvekkili şirketin Torbalı’da faaliyet gösterdiğini, davalının müvekkiline ait işyerinden ayrıldıktan sonra çalışmaya başladığı işyerinin aynı işkolundaki işyerinin de yine Torbalı ilçe sınırları içinde olan Ayrancılar beldesinde olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporundaki tüm kanaatlerinin yok hükmünde olduğunu, bilirkişilerin görev ve yetkilerini aştıklarını, her iki rehabilitasyon merkezinin öğrenci kayıtları üzerinde inceleme yaparak, bu öğrencilerden kaçının davacı şirketin işlettiği merkezden ayrılarak davalınan sonradan çalışmaya başladığı rehabilitasyon merkezine kaydını yaptırıp orada hizmet aldığının tespit edilmesi gerekirken, bu yönde inceleme yapmadan tamamen soyut ve subjektif değerlendirmede bulunduklarını belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, sözleşmedeki rekabet yasağından kaynaklanan cezai şart, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Taraflar arasında 09.06.2015 tarihli “Belirsiz süreli iş sözleşmesi” başlıklı sözleşme ile aynı tarihli “Özel Öğretim Kurumlarında Görev Alan Eğitim Personeline ait İş Sözleşmesi Formu” başlıklı tip sözleşmenin imzalandığı. “Belirsiz İş Sözleşmesi” başlıklı sözleşmenin 3. Maddesinde yapılacak işin zihinsel engelliler öğretmenliği olduğu, 7. Maddesinde deneme süresinin 2 ay olduğu, 14.1. maddesinde “Çalışan, işbu sözleşme herhangi bir nedenle sona erdikten sonra 1 yıl süresince işverenin ve/veya bağlı kuruluşlarının faaliyet konusu ile doğrudan veya dolaylı olarak rekabet içinde olan rakip firmalarda işverenin ön onayı olmaksızın işbu sözleşmenin 5. Maddesinde belirlenen görevi ile doğrudan ilişkili herhangi bir görev almayacağını rekabet teşkil edecek herhangi bir işle iştigal etmeyeceğini ve/veya firmalarda çalışmayacağını kabul ve taahhüt eder.” 14.2. maddesinde “Çalışan, işbu sözleşme süresince ve/veya sözleşmenin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işverenin müşterileri ve müşteri olmaları ihtimali bulunan şahıs ve/veya kurumlarla, işveren çalışanları ile kendi adına doğrudan veya dolaylı olarak ticari bir ilişki tesis etmeyeceğini ve/veya mevcut ticari ilişkilerini sona erdirme konusunda herhangi bir telkinde bulunmayacağını beyan ve taahhüt eder.” 14.3 maddesinde “Çalışanın, işbu sözleşmede Madde 14.1 ve 14.2 kapsamında düzenlenen taahhütlerini ihlal etmesi halinde, çalışan, işverene aldığı son brüt ücreti üzerinden 5 aylık tutarında bir cezai şartı herhangi bir mahkeme kararına gerek olmaksızın ödeyeceğini gayrikabili rücu olarak kabul ve taahhüt eder. İşveren, bu ihlalden dolayı uğradığı zararlar nedeniyle ayrıca, Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu ve ilgili mevzuat uyarınca tazminat ve/veya dava haklarını saklı tutar. İşbu maddede kararlaştırılmış cezai şartın ödenmesi, işbu maddeyi veya çalışanın bu yendeki diğer yükümlülüklerini ortadan kaldırmaz.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Davalının davacı şirkete ait eğitim kurumunda 11.06.2015 tarihinde kadrolu öğretmen olarak işe başladığı, 19.06.2015 tarihinde istifa ettiği, 01.10.2015 tarihinde dava dışı … Rehabilitasyon Merkezinde öğretmen olarak çalışmaya başladığı, davacı tarafça davalının sözleşmenin 14. maddesindeki rekabet yasağı hükmüne aykırı davrandığı, işyeri ile ilgili bilgileri yeni işyeri ile paylaştığı, davacının müşteri kaybına uğramasına ve ilave özel eğitim ve rehabilitasyon merkezi açma konusundaki planlarının ertelenmesine neden olduğu ileri sürülerek, cezai şart alacağı, maddi ve manevi tazminat istemi ile eldeki davanın açılmış olduğu anlaşılmaktadır.
İlk derece mahkemesince, Dairemizin 30.10.2019 tarihli 2017/1484 E. 2019/1603 K. sayılı ilamı uyarınca bir SMMM ve bir Eğitim Ekonomisi ve Planlama Uzmanından oluşan bilirkişi heyetinden alınan bilirkişi raporunda, davacı şirketin 2015-2016 yıllarına ait ticari defterlerinin incelenmesinde 2016 yılında 2015 yılına kıyasla kârlılığında artış tespit edildiği, davalı ile Milli Eğitim Mevzuatı dışında ayrı bir sözleşme şeklinde yapılan belirsiz süreli iş sözleşmesinin 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun 9. maddesine ve Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nin sözleşmeleri düzenleyen 43. maddesine aykırı olduğu, öğretmenlerin görevlerinin eğitim mevzuatlarında belirtildiği gibi yükümlü olduğu ders programlarını öğrencilere aktarmak olduğu, TBK’nın 444/2. maddesinde düzenlenen rekabet yasağını oluşturacak şekilde kısa süre içinde veli çevresinde etkinleşerek velileri yönlendirme potansiyeline sahip olunamayacağı, davacı kurumun öğrenci kayıtlarında azalış meydana gelmediği, Haziran 2015 tarihinde davacı kurumda eğitim gören hiçbir öğrencinin dava dışı kurumda Ekim 2015 tarihinde kayıtlı olmadığı ve eğitim görmediği, davacı Kurum ve dava dışı kurumun öğrenci kayıtlarına ilişkin tablo ve grafikler birlikte değerlendirildiğinde dava dışı kurumda öğrenci kayıtlarında gözle görülür olağan dışı bir artış gözlemlenmediği görüşü bildirilmiştir.
Davalının davacı şirkete ait eğitim kurumunda öğretmenlik görevi dışında çalıştığına yönelik bir iddianın bulunmadığı ve davalının davacı kurumda yalnızca 8 gün çalıştığı da gözetildiğinde, davacı tarafça, davalının davacı şirkette ticari sır niteliğindeki hangi bilgileri edindiği, ne şekilde kullandığı veya kullanabileceği, davacı şirketin bu yolla ne tür bir zarara uğradığı veya uğratabileceği somut iddialarla ortaya konulamadığı gibi; bilirkişilerce davacı kurumun öğrenci kayıtlarında azalış meydana gelmediği, Haziran 2015 tarihinde davacı kurumda eğitim gören öğrencilerden Ekim 2015 tarihinde davalının yeni işvereni olan dava dışı kurumda kayıtlı olmadığı, davacı şirketin 2016 yılında bir önceki yıla göre kârlılığında artış olduğu tespit edilmiş olmakla, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun dosya kapsamı ile usul ve yasaya uygun olduğu, davacı tarafın iddiasını kanıtlayamadığı kanaatine varılarak davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 80,70 TL maktu harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 29.09.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.