Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/206 E. 2021/755 K. 22.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/206
KARAR NO : 2021/755

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/07/2020
NUMARASI : 2017/591 Esas 2020/358 Karar
DAVANIN KONUSU : Nama Yazılı Hisselerin Değerinin Tespiti
KARAR TARİHİ : 22.06.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 22.06.2021

İzmir 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 17.07.2020 tarih 2017/591 Esas 2020/358 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili, müvekkillerinin davalı şirketin 960,64’er adet nama yazılı kurucu pay sahibi olduklarını, nama yazılı olan payların devrinin şirket ana sözleşmesiyle sınırlandırıldığını, 6762 saylı TTK’nın 416. maddesinde nama yazılı hisselerin esas mukavalede aksine hüküm olmadıkça devrolunabileceğinin belirildiğini, 21.08.2004 tarihinde şirket ana sözleşmesinin 6/b maddesinde yapılan değişiklik ile şirket paylarının sadece ortaklar arasında devredilebileceği, payını devretmek isteyen ortağın diğer ortaklara bildirimde bulunması ve 30 günlük süre vermesi gerektiğinin hüküm altına alındığını, davalı ortakların 14.04.2017 tarihli noter ihtarnamesiyle şirket hisselerini devredecekleri konusunda müvekkillerine ihbar ve teklifte bulunduklarını, müvekkillerince şirket hisselerinin 3. kişilere satışına onay verilmediğini, müvekkillerine devredilmek istenen şirket paylarının gerçek değerinin mahkemece tespiti ile müvekkillere yapılan teklifin sonuçlandırılabileceğinin bildirildiğini, ana sözleşmenin 6/b maddesinde “şirketin sermayesi hangi miktara ulaşmış olursa olsun şirketin % 1 hissesinin değeri ortakların aralarında yaptıkları sözleşmelerle tayin edilecek bedel üzerinden hisse devir işlemi gerçekleştirilecektir” hükmünü içerdiğini, ortaklar arasında bedel konusunda sözleşme veya uzlaşma bulunmadığını, yönetim kurulu başkan ve üyelerinin de aralarında bulunduğu davalılar tarafından yapılan teklif gerek şirket sözleşmesinin anılan 6/b maddesi gerekse 6102 saylı TTK’nın 493/5 maddesi uyarınca şirket paylarının gerçek değerinin tespitini zorunlu kıldığını ileri sürerek, davalı şirketteki nama yazılı payların gerçek değerinin tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, müvekkillerinin davacılara gönderdiği ihtarnameye verilen cevapta müvekkillerinin hisselerinin 3. kişiye devretmeleri hususunda muvaffakatları olmadığını, ortaklar arasında bir bedel tayin edilmediğini bildirmiş iseler de söz konusu hisselere talip olduklarına ve/veya satın almak istediklerine dair herhangi bir irade beyanında bulunmadıklarını, davacıların paydaş olarak müvekkillerin hisselerinin devrine onay verip vermeme yetkileri bulunmadığını, bu yetkinin ancak şirket tüzel kişiliğine ait olduğunu, müvekkillerinin nama yazılı paylarının bedellerinin tamamen ödendiğini, TTK’nın 493/7 maddesi uyarınca esas sözleşme ile devredilebilirlik şartlarının ağırlaştırılamayacağını, davacı kötü niyetli olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı şirketin 18.09.2017 tarihli genel kurul toplantısında şirket esas sözleşmesinin paylarının devrini düzenleyen 6. maddesinin değiştirildiği, bu yöndeki kararının yoklukla malul olduğunun tespiti/iptali için açılan davanın redle sonuçlandığı, istinaf mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği, kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 23.09.2019 tarih, 218/4371 E, 2019/5635 K sayılı kararla onanarak kesinleştiği, kesinleşmiş mahkeme ilamına göre şirket esas sözleşmesinin payların devrini düzenleyen 6. maddesinin değiştirilmesine ilişkin olarak alınan karar ile esas sözleşmedeki hükmün 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 490 vd. maddelerine uygun hale getirildiği, pay devrine ilişkin sınırlamalarının kaldırıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacılar vekili, eldeki davada ihtiyati tedbir kararı verilmesi üzerine, esas sözleşme değişikliğine gidildiğini, genel kurul kararının iptali davası redle sonuçlanmış ise de esas sözleşme değişikliğinin geriye yürümemesi gerektiğini, her davanın, açıldığı tarihteki durum ve şartlara göre değerlendirilmesi icap ettiğini, davalı hissedarlar tarafından müvekkillerine gönderilen noter ihtarı ile müvekkilleri yönünden kazanılmış hak doğduğunu, bu hakkın sonradan yapılan ve müvekkillerinin karşı oy kullandığı esas sözleşme değişikliği ile ortadan kaldırılması hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davanın, sadece şirket esas sözleşmesinin 6. maddesinden kaynaklanmadığını, aynı zamanda 6102 sayılı TTK 493/5 maddesine istinaden de açıldığını, anılan hüküm uyarınca hisse değerlerinin tespiti talep edildiğini, esas sözleşme değişikliği ile de TTK 493 maddesine uygun düzenlemeye gidildiğinden esas sözleşmesinin eski 6. maddesinin değiştirilmiş olmasının müvekkillerimin 6102 Sayılı TTK 493/5. maddeden kaynaklanan talep haklarını ortadan kaldırmadığını, müvekkillerinin pay değerinin tespitini istemekte hukuki yararlarının bulunduğunu istinaf nedeni olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, anonim şirketin nama yazılı hisselerinin değerinin tespiti istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Somut olayda davacı vekili, davalı şirketin esas sözleşmesinin 6/b maddesinde hisse devrinde diğer hissedarlara rüçhan hakkı tanındığını, davalı ortakların ana sözleşme uyarınca müvekkiline ihtarname göndererek hisselerini devretmek istediklerini bildirdiklerini, devre konu hisselerin bedelinin mahkemece belirlenmesi gerektiğini ileri sürerek davalılara ait nama yazılı hisselerin değerinin tespiti isteminde bulunmuştur. Yargılama sırasında şirket esas sözleşmesinin 6. maddesinde değişikliğe giderek hisse devrinde diğer ortaklara rüçhan hakkı tanımasına ilişkin hüküm değiştirilerek 6102 sayılı TTK hükümlerine uygun hale getirilmiştir. Dosyadaki belgelere göre davalı ortaklar, dava dışı ….’ün davalılara ait % 66.66 oranındaki hisseleri 11.39.666,00 TL’ye satın almak istediğine dair teklif mektubunu ekleyerek davacı ortaklara o tarihte yürürlükte olan esas sözleşmenin 6/b maddesi uyarınca rüçhan hakkını kullanılıp kullanılmayacağı hususunda ihtarname göndermiş, davacılar cevabi ihtarnamelerinde şirket hisselerinin 3. şahıslara devrine onay vermediklerini, hisselerin gerçek değerinin tespiti için mahkemeden değer tespiti talebinde bulunacaklarını belirtmişlerdir. Her dava açıldığı günün koşullarına göre değerlendirilmesi gerekmekte olup dava tarihinde diğer ortakların rüçhan hakkına ilişkin esas sözleşmenin 6/b maddesine göre bir değerlendirme yapılması gerekmekle birlikte esas sözleşmedeki değişiklik öncesinde hisse değerinin mahkemece belirleneceğine dair açık bir hüküm bulunmayıp bilakis hisse değerinin belirlenme usuli açıklanmıştır. Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın 493/5. maddesinin de somut olaya uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Zira bu hüküm şirketin devre onay vermemesi halinde devre konu payların gerçek değerinin tespitiyle ilgilidir. Henüz şirket onayına sunulmuş bir pay devri olmadığı için zaten bu hüküm uygulanamaz. Davalı ortaklar o tarihte yürürlükte olan ana sözleşme hükmünü yerine getirmek amacıyla davacıya ihtarname göndermiş olup gerçek iradeleri hisselerini davalılara devretmek olmadığı gibi hisse değeri mahkemece belirlense bile devrin şirket onayına sunulması gerektiğinden şirketin karşı çıkması halinde TTK’nın 493/5 maddesi uyarınca tekrar hisse değerinin tespiti gerektiğinden davacıların hukuki yararı bulunmayıp mahkemece verilen red kararı sonucu itibariyle doğru bulunmuştur.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacılar yönünden istinaf karar harcı olan 59,30 TL’den peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 4,90 TL’nin davacılardan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davacıların yaptıkları giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 22.06.2021