Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/2013 E. 2022/1019 K. 29.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/2013
KARAR NO : 2022/1019

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25.03.2021
NUMARASI : 2019/541E. – 2021/296 K.
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 29.06.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 29.06.2022

İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 25.03.2021 tarih 2019/541E. – 2021/296 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, 21/07/2006 tarihinde davalı sigorta şirketine ZMMS poliçesi ile ile sigortalı … plakalı aracın sağ şeritte bisikletle gitmekte olan müvekkiline çarptığını, müvekkilinin ağır yaralandığını, çalışma gücü kaybına uğradığını, uzun süre çalışamadığını, ailesini dahi geçindiremeyecek boyutta maddi kayıplar yaşadığını iddia ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 1.000,00 TL geçici iş göremezlik tazminatı ve 1.000,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatının davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 22/03/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile, sürekli iş göremezlik tazminatı istemini 57.291,37 TL’ye yükseltmiştir.
CEVAP :Davalı vekili, davanın zamanaşımı süresi içeresinde açılmadığını, davacının dava açmadan önce müvekkili sigorta şirketine başvurmadığını, müvekkili şirketin sorumluluğunun sigortalısının kusuru ve poliçe teminatı ile sınırlı olduğunu, kusur ve maluliyet oranlarının tespiti gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAİREMİZİN KALDIRMA KARARINDAN ÖNCEKİ İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, sigortalı olan araç sürücüsünün tam kusurlu olduğu, davacının geçici iş göremezlik süresinin 20 ay ve sürekli maluliyet oranının %16,02 olduğu, kusur raporuna yönelik itirazlarının ise raporun olayın oluşuna uygun olduğu, ceza yargılaması sırasında alınan kusur raporunda da davalı sigorta şirketine sigortalı olan araç sürücüsü …’ın asli ve tam kusurlu olduğu, olayın meydana gelmesinden itibaren 2918 sayılı yasada öngörülen 10 yıllık süre içerisinde dava açıldığı için zaman aşımı itirazının da yersiz olduğu, davacıya yapılan geçici iş göremezlik tutarı 8.041,00 TL mahsup edildiğinde talep edebileceği geçici iş göremezlik tutarının 208,63 TL olacağı, olay tarihi itibariyle davalı sigorta şirketinin poliçe sorumluluk limitinin 57.500,00 TL olup bu bedelden geçici iş göremezlik tutarı 208,63 TL mahsup edildiğinde her ne kadar davacının talep edebileceği tutar sürekli iş göremezlik tutarı 115.830,87 TL olarak belirlenmiş ise de, verilecek sürekli iş göremezlik tutarının sigorta şirketinin sorumluluk limitini aşamayacağı anlaşıldığından 57.291,37 TL üzerinden sürekli maluliyet tazminatının davalıdan tahsili gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karara karşı, taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulmuştur.
DAİREMİZİN KALDIRMA KARARI : Dairemizin 06.12.2019 tarihli 2018/1510 E. 2019/1811 K. sayılı ilamı ile; Davalının dava ve ıslah dilekçelerinden sonra süresi içinde zamanaşımı definde bulunduğu, zamanaşımı süresinin işlemeye başlaması için, zarar gören tarafından failin yanında zararın da öğrenilmesi gerektiği, bedensel zararlarda uğranılan zararın tespit edilebilmesi için, meydana gelen yaralanmanın niteliği de nazara alınarak, öncelikle zarar nedeniyle gerekli tedavi sürecinin bitmiş olması gerektiği, tedavi devam ederken zarar gören kişinin sürekli ve geçici işgöremezlik durumu tam olarak tespit edilemeyeceği, kaza tarihinde yürürlükte bulunan Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü hükümlerine göre Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi’nden, trafik kazası nedeniyle davacının işgücü kaybı oranının kesin olarak belirlenmesi ve davacının işgücü kaybında kaza tarihinden sonraki süreç içerisinde gelişen bir durum olup olmadığı, olmuş ise gelişen bu durumun ne zaman son bulduğu ve maluliyet oranının hangi tarihte netleşmiş olduğu hususlarının da irdelendiği bir rapor alınarak sonucuna göre zamanaşımı def’i de dikkate alınarak değerlendirme yapılması ve karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle HMK’nın 353/1-a-6. Maddesi gereğince kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KALDIRMA KARARI SONRASI VERDİĞİ KARARIN ÖZETİ : Mahkemece, davacının maluliyetinin kesinleştiği tarihin İstanbul Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 23/12/2020 havale tarihli ek rapora göre, kaza tarihi olan 21/07/2006 tarihinden itibaren 20 ayın dolduğu tarih olan 21/03/2008 tarihi olduğu, bu durumda 8 yıllık ceza zamanaşımı süresinin 21/03/2016 tarihinde dolduğu, davanın 19/07/2016 tarihinde açıldığı, davacının talebinin zamanaşımına uğradığı, KTK 109/1 maddesinde belirtilen 2 yıllık sürenin 21/03/2018 tarihi itibariyle başladığı, ancak dava aynı zamanda cezayı gerektiren bir fiilden doğduğundan, ceza kanununda düzenlenen uzamış ceza zamanaşımının uygulanması gerektiği, zamanaşımının kesilmesini gerektiren bir durumun da mevcut olmadığı, davalı tarafça da süresi içerisinde zamanaşımı itirazında bulunulduğu gerekçesiyle, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, müvekkilinin maluliyetinin ne olduğunun alınan adli tıp raporu ile sabit kılındığını, müvekkilinin zararının ne olduğunu bilmediğini, dava açılmasından sonra alınan adli tıp raporu ile müvekkilinin bedeni zararının belirli hale geldiğini, dava açılması ile zamanaşımının kesildiğini, zamanaşımı sebebiyle davanın reddedilmesinin Yargıtay içtihatları uyarınca hukuka aykırı olduğunu, mahkemece zamanaşımı konusunda hesaplama yapılırken yanılgıya düşüldüğünü, KTK’nın 109/1 maddesine 10 yıllık zamanaşımı içerisinde açılan davada müvekkilinin kesin olarak maluliyet oranını bilmediğini, müvekkilinin gerçek zararını dava sırasında alınan rapor ile öğrendiğini belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, trafik kazası nedeniyle maddi tazminat alacağı istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçeyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
2918 Sayılı Kanunun 109/1. maddesinde, haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerinin, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı, 2. fıkrasında ise, davanın, cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde, bu sürenin maddi tazminat talepleri için de geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır.
Eldeki davaya konu fiil taksirle yaralama suçunu oluşturmakta olup, TCK’ nın 89 ve 66/e maddesine göre uygulanması gereken zamanaşımı süresi 8 yıldır. 2918 sayılı Kanunun anılan madde hükmünde, gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin Ceza Kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında, fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı, hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlulular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. (Yargıtay HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705 ve HGK’nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.).
İlk derece mahkemesince, Dairemizin kaldırma kararı doğrultusunda Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu’ndan alınan 14.12.2020 tarihli raporda, dosyada mevcut tıbbi belge ve grafilerin yapılan incelemesinde, kaza tarihi itibariyle yürürlükte olan Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü hükümleri kapsamında tespit edilen %16.2 oranındaki maluliyet oranının dava konusu kazada kişide meydana gelen sol humerus şaft kırığı sonrası dirsek hareketlerinde oluşan fonksiyonel araza bağlı olarak meydana geldiği, %16.2 maluliyet oranının dava konusu kaza tarihinden sonra kişinin iyileşme (iş göremezlik) süresi olan 20 aylık sürenin tamamlanmasından sonra başladığı, kişinin iyileşme süresi boyunca maluliyet oranınının %100 olduğu görüşü bildirilmiştir. Böylece davacının sürekli maluliyetinin başladığı tarih kaza tarihinden 20 ay sonrası olan 21.03.2008 tarihi olup, 8 yıllık zamanaşımı süresinin 21.03.2016 tarihinde dolduğu, eldeki davanın ise 19.07.2016 tarihinde açıldığı anlaşıldığından, ilk derece mahkemesince davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair kararında usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 80,70 TL’den peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 21,40 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davacı vekili tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 29.06.2022