Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/1976 E. 2022/829 K. 27.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1976
KARAR NO : 2022/829

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/09/2021
NUMARASI : 2019/200 Esas 2021/708 Karar
DAVANIN KONUSU : Maddi Tazminat
KARAR TARİHİ : 27.05.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 27.05.2022

İzmir 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 15.09.2021 tarih 2019/200 Esas 2021/708 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, davalıya ZMMS sigorta poliçesi ile sigortalı bulunan otomobile yine davalıya ZMMS sigorta poliçesi ile sigortalı olan müvekkilinin yolcu olarak bulunduğu motosikletin 21.07.2008 tarihinde çarpması sonucu meydana gelen çift taraflı trafik kazası sonucunda müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını, kaza sebebiyle müvekkilinin tedavi gördüğünü, davanın safahatında rapor alındığında müvekkilinin maluliyet oranının belirleneceğini, kaza nedeniyle soruşturma başlatıldığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100,00 TL kalıcı iş göremezlik tazminatı, 100,00 TL geçici iş göremezlik tazminatı olmak üzere 200,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden kusuru oranında tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesi ile kalıcı iş göremezlik tazminatı talebini 126.798,392 TL’ye yükseltmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, Karayolları Trafik Kanunu’nun 109. maddesi uyarınca davanın zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddini istemiştir.
DAİREMİZİN KALDIRMA KARARI ÖNCESİ İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ: İlk derece mahkemesince iddia, savunma ve toplanan tüm delillere göre; davalı tarafından süresinde ibraz edilen cevap dilekçesi ile zamanaşımı def’inde bulunulduğu, TCK 89.maddesi kapsamında TCK 66.maddesi uyarınca somut olayda uygulanacak zamanaşımı süresinin 8 yıl olduğu, davacı tarafın kaza tarihi itibariyle zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği, bu nedenle KTK 109.maddesinde belirtilen 10 yıllık zamanaşımı süresinin somut olayda uygulanamayacağı, TCK 66.madde gereğince uzamış ceza zamanaşımı süresinin uygulanacağı, kazanın 21.07.2008 tarihinde meydana geldiği, işbu davanın ise 8 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra 17.08.2017 tarihinde açıldığı, davalının süresi içinde zamanaşımı def’inde bulunduğu gerekçesiyle zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesi kararına karşı davacı vekili istinaf yoluna başvurmuştur.
DAİREMİZİN KALDIRMA KARARI: Dairemizce, ” dava dilekçesinin davalıya 25.09.2017 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekilinin cevap süresinin dolduğu 09.10.2017 tarihinden sonra 10.10.2017 tarihinde cevap dilekçesi vererek zamanaşımı def’inde bulunduğu, davacı vekili de davalının süresinden sonra vermiş olduğu cevap dilekçesinde yer alan ve savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında kalan zamanaşımı def’ine açıkça muvafakat etmediği, davalının süresinden sonra verdiği cevap dilekçesinde ileri sürdüğü zamanaşımı def’inin savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında kaldığı, bu mahkemece bu husus gözetilmeksizin davalının zamanaşımı def’i incelenerek zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı” gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, kaldırma sebep ve şekline göre davacı vekilinin öteki istinaf sebeplerinin incelenmesine yer olmadığına, dosyanın HMK’nın 353/1-a-6. maddesine göre yeniden esası hakkında bir karar verilmek üzere mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
DAİREMİZİN KALDIRMA KARARI SONRASI İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ: İlk derece mahkemesince iddia, savunma,bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre; İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 15/04/2019 tarih ve 2019/854 esas, 2019588 karar sayılı ilamı ile davalıya dava dilekçesinin 25/09/2017 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekilinin cevap süresinin dolduğu 09/10/2017 tarihinden sonra 10/10/2017 tarihinde cevap dilekçesi sunarak zamanaşımı definde bulunduğu, davacının savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamındaki zamanaşımı define açıkça muvafakatının bulunmadığı, bu nedenle zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı, işin esasına girilerek tarafların delilinin toplanması ve inceleme yapılması gerektiğinden bahisle mahkemizin anılan ilamının kaldırılmasına karar verildiği, ancak söz konusu istinaf ilamının mevcut dosya kapsamı ile örtüşmediği, kaldırma kararı öncesi mahkememizin 2017/950 esasına kaydedilen iş bu davada mahkemece dava dilekçesinin davalı … Sigorta’ya (eski ünvanı … A.Ş) 25/09/2017 tarihinde tebliğ edildiği, davalı sigorta şirketi vekilinin uyap avukat portal aracılığı ile 27/09/2017 tarihinde saat 17:35 ‘de mahkemeye sunmuş olduğu dilekçe ile zamanaşımı definde bulunduğu ve cevap süresinin uzatılmasını talep ettiği, bu talebin mahkemece yerinde görülerek cevap süresinin 2 hafta süreyle uzatılmasına karar verildiği, davalı vekilinin yine 10/10/2017 tarihinde saat 15:06’da uyap avukat portal aracılığı ile göndermiş olduğu cevap dilekçesinde de zamanaşımı defini tekrar ettiği, bu haliyle davalı tarafından yapılan zamanaşımı savunmasının süresi içerisinde olduğunun kabulü gerektiği, davacının kaza tarihi itibariyle zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği, bu nedenle KTK 109.maddesinde belirtilen 10 yıllık zamanaşımı süresinin somut olayda uygulanamayacağı, TCK’nun 66.maddesi gereğince uzamış ceza zamanaşımı süresinin uygulanacağı, davacının yaralanması ile neticelenen ve taksirli yaralama suçuna vücut veren somut olayda TCK’nun 66. ve 89.maddesi uyarınca uygulanacak zamanaşımı süresinin 8 yıl olduğu, dava dilekçesinde davacının gelişen zarar iddiası bulunmadığı gibi mahkemece davacı vekiline 21/05/2021 tarihli celsede, 6100 sayılı HMK’nun 31 ve 194 maddeleri uyarınca, davacı asilin söz konusu trafik kazası nedeniyle gelişen zarar-durum iddiasının olup olmadığı, var ise bu kapsamda davacı asilin gördüğü tedavilere ilişkin açıklama yapmak ve bu tedavi belgelerinin bulunduğu kurumları bildirmek üzere 2 haftalık kesin süre verildiği, verilen kesin süre içerisinde ara karar gereğinin yerine getirilmemesi halinde dosya mevcuduna göre değerlendirme yapılacağının davacı vekiline ihtar edildiği, davacı vekilinin kendisine yapılan ihtarata rağmen herhangi bir beyanda bulunmadığı, mahkemece davacı vekiline verilen ve kesin olan sürenin yeterli, emredilen işlerin gerekli ve yapılabilir nitelik taşıdığı, ayrıca süreye uyulmamasının sonuçlarının açıkca anlatıldığı-ihtar edildiği, kesin süre içerisinde ara karar gereğinin davacı vekili tarafından yerine getirilmemiş olmasının davalı yararına usuli kazanılmış hak doğurduğu, kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak bulunmadığı, bu nedenle davacının gelişen zarar iddiasının bulunmadığı ve zamanaşımı süresinin trafik kazasının meydana geldiği 21.07.2008 tarihinden itibaren işlemeye başladığının kabulü gerektiği, buna göre iş bu davanın ise 8 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra 17.08.2017 tarihinde ikame edildiği ve davalının süresi içinde zamanaşımı definde bulunduğu gerekçesiyle zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili, dava konusu fiilin TCK 89. Maddesinde düzenlenen taksirle yaralama suçunu oluşturduğunu, TCK zamanaşımını düzenleyen 66/1-e maddesinde taksirle yaralama suçunun zamanaşımı süresinin sekiz yıl olarak öngörüldüğünü, uzamış zamanaşımı süresi ise TCK 67/4 maddesi gereğince en fazla bu sürenin yarısının eklenmesi suretiyle bulunan oniki yıl olacağını, kanunun ceza kanununa yönelik zamanaşımı süresine ilişkin atfından suç teşkil eden eyleme ilişkin olarak belirlenebilecek maksimum zamanaşımı süresi olan oniki yılın dikkate alınması gerektiğini, kaldı ki bedensel zararlarda zamanaşımının başlangıcı olay tarihi ya da tazminat sorumlusu ile zararın öğrenilme günü değil, sürekli sakatlığa ilişkin kesin raporun ortaya çıktığı ve öğrenildiği tarih olduğunu, bu konuda Yargıtay’ın 1958 yılından beri değişmeyen ve sürekli biçimde yinelenen yerleşik kararlarının mevcut olduğunu, bedensel zararın sürekli sakatlığa ilişkin kesin raporla öğrenilebileceğini, iyileşme sürecinin uzaması durumunda, bedensel zararın gelişimi beklenerek gelişme ve değişmenin tamamlanmasından ve kesin sakatlığın ortaya çıkmasından sonra, yetkili sağlık kurullarının verecekleri “kesin rapor”un duruşmada açıklanmasından veya öğrenilmesinden sonra zamanaşımı süresinin işlemeye başlayacağını, haksız eylemden zarar gören kişinin, ne tür ve ne oranda zarara uğradığını hemen bilmesinin olanaksız olduğunu, aşağı yukarı bunu kestirmesi de kendisinden beklenemeyeceğini, tedaviyi yapan hekimin tanısı ve tanımlamasının da çalışma gücündeki eksilmeyi belirlemede yeterli olamayacağını, bu yüzden öğretide ve yüksek mahkemelerin kararlarında “öğrenme” olgusuna ilişkin genel görüşlerden farklı olarak, bedensel zararlar için ayrı ve özel tanımlamalar yapıldığını, sürekli çalışma gücünün kaybı saptanır saptanmaz zamanaşımını yürütmenin ve davacıyı, henüz zararın kapsamını bilmeden ilerdeki ağırlaşma ya da düzelme olasılıklarını kestirmeye (tahmin etmeye) ve dava açmaya zorlamanın yerinde olmadığını, özellikle bedensel zararlar söz konusu olduğunda kişinin maluliyet durumu değişiklik arz edeceğinden mahkeme tarafından yeniden incelenmesi gerekmekteyken zamanaşımı ile red kararı verilmesinin hakkaniyete aykırı olup, zarar gören müvekkilinin zararının karşılıksız kalmasına sebebiyet vereceğini istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, davacının yolcu olarak bulunduğu davalıya ZMMS sigorta poliçesi ile sigortalı olan motosikletle yine davalıya ZMMS sigorta poliçesi ile sigortalı bulunan aracın çarpışmasıyla meydana gelen çift taraflı trafik kazası sonucunda yaralanması sebebiyle TBK’nın 54. maddesi uyarınca maddi (sürekli ve geçici iş göremezlik) tazminat istemine ilişkin olup mahkemece yukarıda yazılı gerekçeyle davanın zamanaşımına uğramış olması sebebiyle reddine karar verilmiştir.
HMK’nın 355. maddesi gereği istinaf incelemesi, istinafa başvuran tarafın istinaf başvuru dilekçesinde bildirdiği sebeplerle ve kamu düzeniyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Dairemizin 15.04.2019 tarih ve 2019/854 esas, 2019/588 karar sayılı ilamı ile, davalının zamanaşımı defisinin süresinde olmadığı ve zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiş ise de; dava dilekçesinin davalı … Sigorta’ya (eski ünvanı … A.Ş) 25.09.2017 tarihinde tebliğ edildiği, davalı sigorta şirketi vekilinin uyap avukat portal aracılığı ile 27.09.2017 tarihinde saat 17:35 ‘de mahkemeye sunmuş olduğu dilekçe ile zamanaşımı definde bulunduğu ve cevap süresinin uzatılmasını talep ettiği, bu talebin mahkemece yerinde görülerek cevap süresinin 2 hafta süreyle uzatılmasına karar verildiği, davalı vekilinin yine 10.10.2017 tarihinde saat 15:06’da uyap avukat portal aracılığı ile göndermiş olduğu cevap dilekçesinde de zamanaşımı defini tekrar ettiği anlaşılmakla; davalı tarafından yapılan zamanaşımı definin süresi içerisinde olduğunun kabulü gerekmiştir.
2918 Sayılı Kanunun 109/1. maddesinde, haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerinin, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı, 2. fıkrasında ise, davanın, cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde, bu sürenin maddi tazminat talepleri için de geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır.
Eldeki davaya konu fiil taksirle yaralama suçunu oluşturmakta olup, TCK’ nın 89 ve 66/e maddesine göre uygulanması gereken zamanaşımı süresi 8 yıldır. Davacının şikayetçi olmaması nedeniyle takipsizlik kararı verildiğinden ve ceza dosyası da ayakta olmadığından TCK’ nın 89 ve 66/e maddesine göre uygulanması gereken zamanaşımı süresi 8 yıl olup davacı vekilinin ayrıca uzamış ceza zamanaşımı süresi olan 12 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği yönündeki istinaf itirazları yerinde değildir.
Açıklanan hukuksal durum ve ilkeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece alınan Ege Üniversitesi ATK raporunda davacının kazadan yaklaşık 11 yıl sonra yapılan muayenesinde davacının beyanına göre sol gözündeki görme azlığına bağlı olarak rapor tarihindeki yaşına göre %27,2 oranında maluliyetinin bulunduğu belirtilmiş ise de; raporda bu durumun kaza nedeniyle yeni gelişen bir durum olduğunun belirtilmediği, ayrıca dava dilekçesinde davacının kazada yaralanması sebebiyle yeni gelişen bir durum olduğu iddiası bulunmadığı gibi mahkemece davacı vekiline 21.05.2021 tarihli celsede 6100 sayılı HMK’nun 31 ve 194 maddeleri uyarınca, davacı asilin söz konusu trafik kazası nedeniyle gelişen zarar-durum iddiasının olup olmadığı, var ise bu kapsamda davacı asilin gördüğü tedavilere ilişkin açıklama yapmak ve bu tedavi belgelerinin bulunduğu kurumları bildirmek üzere 2 haftalık kesin süre verildiği, verilen kesin süre içerisinde ara karar gereğinin yerine getirilmemesi halinde dosya mevcuduna göre değerlendirme yapılacağının davacı vekiline ihtar edildiği, davacı vekilinin kendisine yapılan ihtarata rağmen davacının kazada yaralanması sebebiyle yeni gelişen bir durum olduğuna dair herhangi bir beyanda bulunmadığı, mahkemece davacı vekiline verilen ve kesin olan sürenin yeterli, emredilen işlerin gerekli ve yapılabilir nitelik taşıdığı, ayrıca süreye uyulmamasının sonuçlarının açıkca anlatıldığı-ihtar edildiği, kesin süre içerisinde ara karar gereğinin davacı vekili tarafından yerine getirilmemiş olmasının davalı yararına usuli kazanılmış hak doğurduğu, kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak bulunmadığı, bu nedenle davacının gelişen zarar iddiasının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, davacının kaza tarihi olan 21.07.2008 tarihinde zararını öğrendiğinin kabulünün gerektiği, KTK 109/1 maddesinde belirtilen 2 yıllık sürenin kaza tarihi itibariyle başladığı, olayda 8 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağı, 8 yıllık zamanaşımı süresinin trafik kazasının meydana geldiği 21.07.2008 tarihinden itibaren işlemeye başladığının kabulü gerektiği, buna göre iş bu davanın ise 8 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra 17.08.2017 tarihinde açıldığı sonucuna varılmakla; mahkemece davalı vekilinin süresi içindeki zamanaşımı def’inin kabulü ile zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamış, davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 80,70 TL’den peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 21,40 TL’nin davacıdan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 27.05.2022