Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/1899 E. 2023/1702 K. 24.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1899
KARAR NO : 2023/1702

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27.09.2021
NUMARASI : 2019/297 E. 2021/501 K.
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 24.11.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 24.11.2023

İzmir 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin 27.09.2021 tarih 2019/297 E. 2021/501 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, taraflar arasında yapılan 23/03/2009 tarihli sözleşmenin rekabet yasağını düzenleyen 20/5 maddesinin davalı tarafından ihlal edildiğini ileri sürerek sözleşme uyarınca son 12 aylık maaş ile birlikte 10.000 Euro tutarındaki alacağın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davaya konu iş sözleşmesinin müvekkili ile müzakere edilmeden imzalatıldığını, müvekkilinin davacı şirkette genel müdür olarak çalışmadığını sadece şirkette pazarlama işi yaptığını, müvekkilinin işten ayrılması nedeniyle talep ettiği kıdem tazminatı ve prim alacağının yine müvekkilinden tahsili amacıyla bu davanın açıldığını, davacının haksız rekabet iddiasına dayanak olarak müvekkilinin … Şti. Şirketinde işe başlamış olmasını gösterdiğini ancak müvekkilinin … Şti. İsimli işyerinde satış temsilcisi olarak çalışmadığını, müvekkilinin bu iş yerinde 2 ay süre ile haftada bir gün olmak üzere eğitmen olarak görev yaptığını, bu çalışmasından dolayı da davacı şirketi herhangi bir zarara uğratmadığını, müvekkilinin haksız rekabet teşkil eden bir eylemde bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ :davacı vekili, 17.08.2021 tarihli bilirkişi raporunun sonuç bölümünde şirketlerin iştigal konuları olan üretilen ve satılan ürünler arasında benzerlik tespit edilen ürünlerin benzerliğinin davalının işten ayrılma tarihi olan 26.06.2018 tarihinden önce de üretilip üretilmediğinin dosya içeriğindeki belgelerle kesin olarak bilinemeyeceği tespit edilmesine karşın, yerel mahkemece gerekli araştırmanın yapılmadığını, diğer taraftan davalının 19-20.03.2021 tarihlerinde oryantasyon eğitimi, 14-15-16-17 Ocak 2015 tarihinde ürün tanıtım tattırım ve demo eğitimi aldığını, bu şekilde ürün özellikleri ve içerikleri ile ilgili olarak aldığı eğitimlerle ürünlerin özelliklerini, şirket müşteri bilgileri ve hangi müşteriye ne kadar tutar ve iskonto ile satış yapıldığı gibi ticari bilgilere vakıf olduğunu, bu bilgileri yeni işe başladığı dava dışı işyerinde de kullanabileceği dikkate alındığında, davalı tarafından rekabet yasağının ihlal edildiğini istinaf nedenleri olarak ileri sürmüştür.
GEREKÇE : Dava, rekabet yasağının ihlalinden kaynaklı cezai şart istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Öğretide rekabet yasağı sözleşmesi, işçinin iş ilişkisi içinde işverenin müşterilerine nüfuz etmesi yahut iş sırlarına vakıf olması nedeniyle hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra belirli bir faaliyet alanında belirli bir coğrafi bölgede ve belirli bir zaman dilimi içerisinde işçinin işverenle rekabet teşkil eden davranış içerisine girmesini yasaklayan sözleşmeler olarak tanımlanmaktadır. Rekabet etmeme taahhüdünü içeren bu sözleşmeyle işçi işverene karşı hizmet sözleşmesinin bitiminden sonrasına yönelik olarak menfi bir yükümlülük, bir yapmama borcu altına girmektedir. Başka bir deyişle rekabet yasağı sözleşmesi ile işçinin ekonomik faaliyet özgürlüğüne ve ekonomik geleceğine kısmen dahi olsa sınırlama getirilmektedir (Sabah Altay, Türk Borçlar Kanunun Hükümlerine Göre İşçi ile İşveren Arasında Yapılan Rekabet Yasağı Sözleşmesi, Mühf-Had, C.14, sy.3, s.179 vd.).
Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, işveren tarafından sözleşmenin haklı nedenle fesih edilmiş olması veya ayrılan işçi tarafından haksız olarak feshedilmemiş olması, davalı işçinin iş akdinin devamı sırasında işyerinin önemli müşteri çevresi veya üretim yönünden ticari sırlarına vakıf olabilecek bir pozisyonda çalışmış ve ayrıldıktan sonra yasaklanan süre içerisinde rakip bir işyerinde çalışmaya başlaması veya kendisinin bu tür bir faaliyeti icra etmesi, önceki işyerinde edindiği bilgileri yeni işyerinde kullanmasının önceki işverene önemli zarar verebilme ihtimalinin varlığı yeterli sayılmalıdır. Rekabet yasağı kaydının geçerli olabilmesi için işçinin, hizmet ilişkisi içinde olduğu işverenin müşteri çevresi ve üretim sırları gibi ticari sırları bilebilecek bir pozisyonda çalışması ve bu bilgileri önceki işverenle rakip durumunda olan yeni işveren ile paylaşabilme ihtimalinin varlığı yeterlidir. Bu anlamda, ayrılan işcinin yeni işyerinde aynı pozisyonda çalışması da şart değildir. Keza rekabet yasağının varlığı için ayrılan işçinin, önceki işverene fiilen bir zarar vermesi şart olmayıp, zarar verebilme risk ve ihtimalinin varlığı yeterlidir. Rakip firmalarla paylaşması ve nüfuz etme imkanının bulunup bulunmaması önem arz etmektedir. ( Yargıtay 11. HD’nin 06/03/2019 tarihli, 2018/3705 Esas ve 2019/1860 Karar sayılı, 10/05/2017 tarihli, 2015/15290 Esas ve 2017/2808 Karar sayılı kararları)
Rekabet yasağı iş akdinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin olarak yapmama (ileriye yönelik) edimini içeren akit niteliğindedir. 6098 Sayılı TBK.’nın 444/2. maddesi “Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir” hükmü haiz olup, anılan madde hükmü uyarınca rekabet yasağının işçinin yaptığı iş nedeniyle edindiği bilgileri, çalışmaya başladığı başka bir rakip işletmede kullanarak davacı işverene önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin bulunması halinde geçerli olacaktır.
Davacı, taraflar arasında yapılan 23/03/2009 tarihli iş sözleşmesinin rekabet yasağını düzenleyen 20/5 maddesinin davalı tarafından ihlal edildiği gerekçesiyle sözleşme uyarınca davalının son 12 aylık maaşı ile birlikte 10.000 Euro tutarındaki alacağın tahsilini talep etmiş, davalı ise rekabet yasağının söz konusu olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davalının davacı şirkette 23.03.2009–26.06.2018 tarihleri arasında Bölge Müdürü olarak çalıştığı, 26.06.2018 tarihinde sağlık sorunlarını gerekçe göstererek işten ayrıldığı, bu şekilde iş akdinin tarafların karşılıklı anlaşması yolu ile 26/06/2018 tarihinde sona erdiği anlaşılmaktadır.
İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporuna göre, davalının davacıya ait iş yerinden ayrıldıktan sonra çalışmaya başladığı … Şti.’nin faaliyet alanı ve iştigal konusunun aynı veya benzer nitelikte olmadığının tespit edildiği, tanık ifadelerine göre davacı tarafça üretilen ürünlerin formülasyonu ve üretimi hakkında davacının bilgi sahibi olmasının söz konusu olmadığı, davalının davacıya ait iş yerinden ayrıldıktan sonra çalışmaya başladığı … Şti.’nin faaliyet alanının aynı olmadığı, toplam ürün hacmi içinde benzer ürünlerin sayıca ve benzerlikler yönünden az olduğu, diğer taraftan davalının yaptığı işte davacı şirkete özgü ve sadece davacı şirketin sahip olduğu bir teknolojinin kullanıldığı yönünde somut veriye dosyada ulaşılamadığı, davalının görevi gereği davacı şirketin gizli ve özel kendine özgü teknik sırları ile teknik bilgilerini yeni çalıştığı firmaya aktardığı veya burada kullandığının davacı tarafça kanıtlanamadığı, bu gerekçeye dayalı olarak ilk derece mahkemesi tarafından davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı değerlendirilmiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 269,85 TL’den peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 210,55 TL’nin davacıdan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.24.11.2023