Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/1884 E. 2021/1555 K. 17.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1884
KARAR NO : 2021/1555

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04.10.2021
NUMARASI : 2021/532 Esas

TALEBİN KONUSU : İhtiyati Tedbir
KARAR TARİHİ : 17.12.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 17.12.2021

Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 04.10.2021 tarih 2021/532 E. sayılı ara kararın Dairemizce incelenmesi ihtiyati tedbir isteyen davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye …. tarafından düzenlenen rapor dinlenip, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP : İhtiyati tedbir isteyen davacı vekili, 31.07.2021 tarihinde yapılan genel kurulda alınan kamu düzenine, ahlâka ve adaba aykırı, ortakların şahsi kazanılmış haklarını ortadan kaldıran ve sınırlayan, yönetim ve denetim kurulu üyeleri ile temsile yetkili olanların sorumluluklarını ortadan kaldıran kararların baştan itibaren geçersiz olduğunu, davaya konu genel kurul toplantısında toplantının iptalini gerektirecek birçok usulsüz davranış olduğunu, özellikle bilanço ve denetim raporu okunurken yaşananlar bakımından ve bu denetim raporunun ortaklardan ” adeta gizlenmesi ” konusunda ve yapılan usulsüzlüklerin ortaya çıkması ve ortaklar tarafından yeterince tetkik edilmemesi amaçlanarak; bilinçli olarak gerçekleştirilen birtakım fiillerin ortaya konulması açısından toplantının kayıt altına alındığı CDnin celbi gerektiğini,yönetim kurulu ve denetçilerin geçerli olarak ibra edilmediğini, kooperatif üyesi olan ortaklardan …. ‘ın katip üye olarak seçildiğini, eşi olan ve aynı zamanda kooperatif denetçisi olan …. ise herhangi bir şekilde kooperatifte üyeliğinin mevcut olmaması karşısında; haricen öğrenildiği kadarıyla yapılan tüm oylamalarda hukuka aykırı olarak oy kullandığını, denetçi olan …. ‘ ın denetim kurulu ibrasında kendisinin oy kullanmaması gerekli olup; oy vermişse de verilen oyun geçersiz olduğunu,tutanakta bu kimselerin kendi ibralarında oy kullanmadığına ilişkin bir bilgi yer almadığını, bu nedenle, söz konusu kişi ve diğer denetim kurulu üyelerinin kendilerinin ibralarında oy kullandıklarının kabul edilmesi gerekli olup bu kişilerin verdiği oyların geçersiz olduğu kabul edilmesi gerektiğini, hesap tetkik komisyonu kurulması ” vd. konulardaki önergenin usule aykırı reddedilmiş olması ve usulsüz oylamalar ile adeta ” geçiştirilmiş ” olmasının iyi niyet ilkelerine aykırı olduğunu, bilançonun ve denetçiler raporunun toplantı tarihinden 15 gün önce kooperatif merkezinde ortakların tetkikine amade tutulması gerekirken davalı tarafça bu yasal sorumluluğun da yerine getirilmediğini, yıllık çalışma raporu, gelir ve gider hesapları bakımından; kooperatifler kanununun öngördüğü ” açık ve seçik biçimde görüşülme ” şartına aykırı işlem yapıldığını, toplantının 7. maddesinde ” aylık 24 bin tl ” gider olduğunun ” yalnızca ” ifade edilmesi ile yetinilmesi ve iş olarak yapıldığı iddia edilen ve ortaklardan alınan paraların “nerelere” harcandığının dahi tartışılmadığını, hukuka aykırı olarak adeta ortaklardan gizlendiğini, ibra kararlarının, bu yönler gözetildiğinde yerinde olmadıklarını, gelir tablosunda ayrıntılara yer verilmemekle; harcamaların da hiç ve gereği gibi yerine getirilmeksizin kooperatif bilançosunun da gerçek durumu yansıtmadığını, davalının kasıtlı ve bilinçli bir şekilde hareket ettiğinin göstergesi olup; dolayısıyla onama, “ibra etkisini” doğurmamadığını, genel kurulun ibra kararının da yerinde olmadığını, kâr ve zarar hesaplamaları, gelir ve gider kalemleri ayrıntılı olarak görüşülüp, tartışılmaksızın; bilançonun bu haliyle açık ve seçik görüşülmemiş olması nedeniyle örtülü bir ibra söz konusu olduğunu, davalı kooperatifin aidat ödemelerinde kanunun hak ve vecibelerde eşitlik ilkesine de uyulmadığını,zamanı geçmiş olmasına rağmen; bir kısım ortaklardan tahsil edilmemiş alacaklar bulunduğunu, bu ortakların açık bir şekilde kimler olduğunun ve kooperatife ne kadar borçlu olduklarının; öte yandan ise; niçin bu alacak kalemleri hakkında bugüne kadar herhangi bir işlem yapılmamış olmasının ve yönetimin zaafı olup olmadığının, ortaklardan gecikme faizi alınması konusunda görevlerinin gereklerini yerine getirmeyen yönetim kurulu ve denetim kurulunun kanun ve yasaya aykırı tüm iş ve işlemlerinin de tespitini talep ettiklerini, kooperatifin imzaladığı yüklenici yükümlülükleri ve hususunda yapılmayan iş ve işlemler hakkında ayrıntılı bilirkişi incelemesi yapılması talebi bulunduğunu, yapılan araştırmalarla ve haricen öğrenildiği kadarıyla, muhasebe kayıtları sağlıklı tutulmamakla birlikte; yönetimin kendi içinde birtakım usulsüzler yaptığını, dolayısıyla bilançonun da yasalara aykırı olarak tutulmadığını, yapılan genel kuruldaki bilançonun görüşülüp karara bağlanması da kooperatifler kanunu’ na açık aykırılık teşkil etmekle; ilgili kararın iptali gerektiğini, kooperatif ortaklarının baştan itibaren Kooperatif faaliyetleri, malvarlığı ve ortak sayısı hakkında ve satış ilanı verilen arsa hususunda ilgili dosyada şikayetçi olan ortağı ve diğer ortakları yeterli şekilde bilgilendirmediklerini, arsa üzerinde sadece turizm tesisi yapılmasının mümkün olması nedeniyle bu gelişmeler ve değişiklikler ve mali konular konusunda ortakların yeterince ve zamanında bilgilendirilmediğini, yönetim tarafından oldukça yüksek miktarda bedeller tahsil edilmekte ancak bu bedellerin kime; nereye ve hangi işler karşılığında ödendiği konusunda en küçük bir ” bilgilendirme ” dahi yapıldığını, dava dışı bir yüklenici ile anlaşarak ortakların aleyhine ( dolayısıyla kooperatifin aleyhine ) ancak yüklenici lehine olacak şekilde birtakım sözleşmeler yapıldığını, 3194 sayılı imar kanunun geçici 16. maddesi uyarınca, imar barışı ile ilgili olarak adeta müsbet bir sonuç alınamayacağı ve yasal olarak bu konuda yapılacak bir başvurudan da olumlu bir sonuç elde edilemeyeceği açık olsa da; idareye ” hatalı ” bir başvuru yapıldığını, ortaklara vaad edilen tapuların verilmediğini, ilgili başvurunun, davalıya ait taşınmazların mevcut yasal hali değerlendirilerek; başvurunun, ” turizm tesisi ” ile ilgili olarak yapılması gerekirken hatalı olarak “konut” şeklindeki taleplerle yapıldığını, yönetimin bile isteye tüm ortakları, toplamda yaklaşık bir milyon türk lirası zarara uğrattığını, toplanan paraların nereye harcandığı konusunda bugüne kadar yapılan hiçbir genel kurulda açıklama yapılmadığını, yürürlükte olan yasal mevzuat karşısında ferdi tapulaşmanın an itibariyle mümkün olmadığını, davalıya ait taşınmazlar, “turizm tesis alanı” olarak yer alıp ancak; bu husus yıllardır yönetimde olan kişiler tarafından bilinmesine rağmen; doğru idari başvuruların bir türlü yapılmamakta; yıllar geçmesine rağmen kooperatifin de amacına ulaşamadığını,ortakların şahsi kazanılmış haklarını ortadan kaldıran ve sınırlayan iş ve eylemlere imza atan davalı ” yönetimin ” fiilerinin tümüyle batıl olduğunu, dava dışı …. ile davalı taraf arasında yapılan iki adet kat karşılığı inşaat sözleşmesinde açıkça ortaklar aleyhine hükümler bulunduğunu, söz konusu sözleşme şartlarının başlı başına ortakların kazanılmış şahsi haklarını adeta ortadan kaldırdığını, bunu yapabilen bir yönetim ve onu denetlediğini iddia eden bir denetim kurulu’ nun ibrası ile akla; hukuka ve elbette yasaya aykırı olduğunu,salt bu açıdan alınan kararların dürüstlük kurallarına aykırı olduklarını, ilgili bilançoların ibra edilmesinin ancak genel kuruldaki ortakların yönetim tarafından yanlış yönlendirilmesiyle mümkü olup açık bir “yetki gaspı” ve “yetki aşımı” mevcut olduğunu, bu şekilde bir yönetim bilançosunun,yönetim ve denetim kurulunun ibrasının da kanuna, ana sözleşmeye ve iyiniyet ilkelerine aykırı olduğunu, vergi ve diğer yasal yükümlülüklerin de ilgili yönetim tarafından tam ve zamanında yerine getirilip getirilmediğinin tespiti gerektiğini,yönetim ve denetim kurulunun ibra edilmesi de evleviyetle hukuka aykırı olup; bütün bu hususların bağımsız bir hesap tetkik komisyonu tarafından incelenmesi ve bilançonun da açık ve seçik bir halde görüşülmesi gerektiğini, çoğunluk yetkilerini kötüye kullanarak ( yanlış bilgilendirmeler ve yanlış yönlendirmelerle, yetki gaspı ve yetki aşımıyla), azınlığın hatta münferit olarak belli bir pay sahibinin, yani müvekkilemin, meşru çıkarları ihlal edildiğini, bu itibarla, anılan genel kurul kararlarının dürüstlük kurallarına aykırılık sebebiyle iptali gerektiğini ileri sürerek,dava konusu 31.07.2021 tarihli olağan Genel Kurulun ve alınan tüm kararların batıl olduğunun tespitine ve iptaline, bâtıl sayılmaması halinde; gündemin öncelikle ibraya ilişkin olmak üzere tüm maddelerinin aksi halde ise; 5. ve 7. maddelerinin ve itiraz şerhi bulunan diğer tüm maddelerinin ayrı ayrı iptal edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, ihtiyati tedbir talebi olarak yıllardan beri süregelen basiretsiz eylemler; idari başvurular ve hatta zamanında yapılması gereken başvuruların yasal sürede yapılmamış olması; kooperatif ortaklarının açıkça zarara uğratılmış olması ve hali hazırda da uğratılmaya devam etmesi bakımından ilgili bilgi ve belgelere açıkça müdahale ihtimalinin mevcudiyetinin oldukça yüksek bir ihtimal olması karşısında dava sonuçlanana dek “tedbiren” dava süresince olağan kooperatif işlerini yürütmek, geçmiş dönem faaliyet raporları ve bilançoların tarafsız hazırlanmasını sağlamak ve gerekirse genel kurulları yapmak üzere davalıya geçici kayyım atanmasını istemiştir.
CEVAP : Davalı vekili, Kooperatifler Kanununda kayyım atanması ile ilgili özel bir düzenleme bulunmadığını , Kooperatifler için hükümleri kıyasen uygulanan Türk Ticaret Kanununda da açık bir düzenleme olmadığını, TTK. M. 1 de yer alan Medeni Kanunun Ticaret kanunun ayrılmaz bir parçası olduğu hükmü karşısında kayyım atanma koşullarının Medeni Kanundaki düzenlemelere tabi olacağını, Türk Medeni Kanunu Madde 427 düzenlemesinde de ; bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa, kayyım atanması mümkün olabileceğini, kooperatifin organlarının tümü halen eksiksiz olarak görev başında olup 8.8.2020 tarihinde yapılan genel kurulunda 5. Nolu gündem maddesi altında yönetim kurulunun dört yıl için, denetim kurulunun da iki yıl süre için seçilmiş ve halen göreve devam ettiklerini, bu genel kurul kararı aleyhinde genel kurulu takip eden bir aylık süre içerisinde herhangi bir iptal davası açılmadığını, yönetim ve denetim kurulu üyeleri seçilme yeterliliklerini kaybetmediklerini, davalı müvekkil kooperatife kayyım atanması için gerekli koşulların kesinlikle oluşmadığını, kurulların faaliyetleri genel kurulda kanun ve ana sözleşmeye uygun olarak ayrıntılı şekilde müzakere edilmiş ve kurullar genel kurulca ibra edildiklerini, dava dilekçesindeki iddiaların soyut ve gerçek dışı olduğunu, yönetim ve denetim kurulu üyelerinin kendi ibralarıyla ilgili oylamalarda oy kullanmadıklarını, genel kurulda yıllık çalışma raporu, gelir gider hesapları ayrıntılı biçimde görüşülüp oylandığını,ödeme makbuzlarının kooperatif kayıtlarında olduğunu, ödenen bedelllerin genel kurul kararı ile vadeli hesaplarda tutularak nemalandırıldığını, koperatif bilançosu ve bütçesinin her Genel Kurulda ezici bir çoğunlukla her defasında ibra ve kabul edildiğini savunarak davanın ve davalı kooperatife kayyım atanması talebinin reddine, karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, davanın mahiyetine ve kapsamına, olayın özelliklerine ve şartlarına, eldeki davada tedbiren kayyım tayin edilmesinin usulen mümkün olmamasına, yaklaşık ispat seviyesinde dava dayanağı iddiaların ispat edilememesine göre, davalı kooperatife tedbiren kayyım tayin edilmesi talebinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ :Davacı vekili, dava dilekçesini tekrar ederek , imar barışı uygulaması nedeniyle ikinci aşamasında ödenmesi gerekip üyelerden toplanan bedellerin hangi banka ve hangi hesapta bu nemalandırıldığının mahkemeden dahi gizlendiğini, bu hususun iyiniyet ilkerine aykırılık yarattığını, yönetim kurulu başkanı olan …. hakkında zimmet ve görevi kötüye kullanma suçları yönünden eyleminin zincirleme halde görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğuna dair olan karşıyaka 2. ağır ceza mahkemesi 2017/272 e. ve 2018/651 k. sayılı dosyadan verilen kararın 22.01.2019 tarihinde kesinleştiğini, mahkemece bu karar incelemeksizin tedbir talebinin reddine karar verildiğini, aynı şahıs hakkında karşıyaka 4. sulh ceza mahkemesinin 2011/738 e. ve 2014/386 k. sayılı dosyadan da görevi kötüye kullanma suçundan mahkumiyet hükmü tesis edildiğini, iddialarının ağırlığı karşısında, en azından yargılamanın sıhhati ve davalının tüm evrak ve belgelerinin objektif olarak değerlendirilebilmesi ve şeffaflığın tam anlamıyla ortaya konabilmesi bakımından “tedbiren” kayyım tayini talebimizin kabulüne karar verilmesi gerektiğini, ara kararın bu yönüyle ve hiç değilse deliller toplandıktan sonra değerlendirilmek üzere kaldırılması gerektiğini, kamu düzenine, ahlâka ve adaba aykırı ve ortakların şahsi kazanılmış haklarını ortadan kaldıran ve sınırlayan kararların ve bilhassa da yönetim kurulu ve denetim kurulu üyeleri ile temsile yetkili olanların sorumluluklarını ortadan kaldıran kararlarının baştan itibaren geçersiz olması bakımından yapılacak sağlıklı yargılama açısından davalıya “tedbiren” kayyım atanması gerektiğini, yargılama aşamasında toplanacak deliller bakımından da verilen kararın, hukuka aykırı olup; kaldırılması gerekli olduğunu, davalıya ait taşınmazların bulunduğu alanda; henüz 2012 yılında dahi; dikili belediyesi fen işleri müdürlüğünün 17.04.2012 tarihli yazısı ile “turizm teşvik ve yatırım belgesi alınmadan inşaat ruhsatı verilemez ” ve “turizm teşvik ve yatırım belgesi alınmadan yapı kullanma izni verilemez ” şeklindeki kararlarının mevcut olduğunu, bunu bilecek; daha doğru bir ifade ile bilmesi gereken davalı ve onun yetkili kurulları olup yapılan tüm hatalı başvurular nedeniyle de ortakların zarara uğradığını, aaçık/seçik biçimde görüşülme ilkesi ” davalı yönetim” tarafından ihlal edildğini,genel kurulda alınan ibra kararlarının, bu yönler gözetildiğinde yerinde olmadıklarını, adeta ikrar niteliğindeki cd kaydının çözümü yapılmaksızın verilen ara karaın usul ve yasaya aykırı olduğunu, yönetimin zaafiyeti konusunda tespit taleplerinin görmezden gelindiğini istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle ara kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Talep; dava süresince davalı kooperatife geçici kayyım atanmasına yönelik ihtiyati tedbir istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda yazılı gerekçeyle talebin reddine karar verilmiştir.
HMK’nın 355. maddesi gereği istinaf incelemesi istinafa başvuran tarafın istinaf başvuru dilekçesinde bildirdiği sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlar re’sen gözetilerek yapılmıştır.
6102 sayılı TTK.nun 449.maddesinde ” genel kurul kararı aleyhine iptal veya butlan davası açıldığı takdirde mahkeme, yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra, dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verebilir” hükmü düzenlenmiştir.
HMK’nın 389. maddesi uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için dava konusu hakkın elde edilmesinin zorlaşması ya da imkansız hale gelmesi veya gecikme sebebiyle ciddi bir sakınca yahut zararın doğmasının söz konusu olması gerekir. Yasal düzenleme içeriğinden anlaşılacağı üzere dava konusunun ihtilaflı olması ve yaklaşık ispat şartının gerçekleşmesi halinde ihtiyati tedbir kararı verilmesi mümkündür.
Somut olayda, dava konusu 31.07.2021 tarihli olağan genel kurulun ve alınan tüm kararların batıl olduğunun tespiti, bâtıl sayılmaması halinde iptali istemine ilişkin açılan davada, dava sonuçlanana dek “tedbiren” dava süresince olağan kooperatif işlerini yürütmek, geçmiş dönem faaliyet raporları ve bilançoların tarafsız hazırlanmasını sağlamak ve gerekirse genel kurulları yapmak üzere davalıya geçici kayyım atanmasına yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesi talep edilmiştir. Davalı kooperatifin gerekli organları bulunduğu, organsız kalmadığı, davalı kooperatife kayyım atanması için gerekli koşullar oluşmadığı gibi, kayyım atanması talebinin dava ve uyuşmazlık konusu olmadığı, ayrıca ihtiyati tedbir talebinin TTK.nun 449.maddesi kapsamında da değerlendirilemeyecek olması nedeniyle ihtiyati tedbir talebinin reddine dair verilen ara kararda bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu durumda istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların, açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM-Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İhtiyati tedbir isteyen davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İhtiyati tedbir isteyen davacı yönünden istinaf karar harcı olan 97,70 TL’den peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 38,40 TL’nin ihtiyati tedbir isteyen davacıdan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile ihtiyati tedbir isteyen davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.17.12.2021