Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/1831 E. 2023/1348 K. 04.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1831
KARAR NO : 2023/1348

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13.07.2021
NUMARASI : 2014/327 E. – 2021/643 K.

DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 04.10.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 04.10.2023

İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 13.07.2021 tarih 2014/327 E. – 2021/643 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı … A.Ş.vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili, 29.03.2013 tarihinde sürücü … , sevk ve idaresinde bulunan … plakalı kamyou ile tali yoldan bölünmüş yola çıkmak isterken sürücülüğünü … ’un yaptığı … plakalı araca çarptığını, çarpmanın etkisiyle … plakalı araç karşı şeride geçmiş ve … ‘un idaresindeki … plakalı minibüse çarpmış olduğunu, bu kaza neticesinde … plakalı minibüs içerisinde yolcu olarak bulunan davacının yaralandığını, kaza nedeni ile sakat kaldığını , bu nedenle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davalıların temerrüde düştüğü tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte 1.000,00 TL sakatlık tazminatının davalılardan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 10.06.2021 tarihli sunmuş olduğu ıslah dilekçesi ile, 1.000,00 TL’lik talebini 260.936,72 TL’ye arttırmıştır.
CEVAP : Davalı … A.Ş vekili, usul yönünden davacının delil örneklerinin davalı şirkete tebliğ edilmesi gerektiğini, esas yönünden ise … plakala araç davalı şirket nezdinde P-0052824259-2 numaralı Zorunlu Karayolu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile 03.04.2012 – 03.04.2013 tarihleri arasında sakatlanma talebi bulunması halinde kişi başına azami sorumluluk limite kaza tarihinde 225.000,00 TL olup, sigortalı araç sürücüsünün kusur oranında ve zarar nispetinde olduğunu, poliçe limitinin maktuen ödenecek rakam olmadığını, davacının kalıcı sakatlık tazminatı talebi için Özürlülük Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğine göre kişinin kalıcı bir sakatlığının olup olmadığı tespit edilmesi gerektiğini, aynı yönetmeliğin eklerinde yer alan kas – iskelet sistemi ile ilgili yaralanma modeli veya tanı ilişkili değerlendirme kriterlerine göre davacının tüm tedavileri tamamlandıktan sonra sakatlığın 12 ay boyunca stabil ve kalıcı olması gerektiğini, davacının iş göremezlik talebine ilişkin olarak 25.02.2011 tarihli 6111 sayılı Yasa gereğince davalı şirkete yönelik talebin karşılanmasının mümkün olmadığını, davalı şirketin trafik sigorta poliçelerinde tedavi teminatı bulunmadığını, bu nedenden dolayı da tedavi teminatı olmadığı için davalı şirketin tedavi giderlerinden ve tedavi teminatına ilişkin bağlı olan bakıcılık giderlerinden ve geçici işgöremezlik tazminatına ilişkin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın SGK tarafından karşılanacağının düzenlendiğini, bu bağlamda sigorta şirketlerinin ZMMS poliçesinin tedavi teminatı kalmamış olması hasebiyle işbu teminattan ödenen sürekli-geçici iş göremezlik tazminatı bakımından sorumluluğunun kalmadığını, faize ilişkin beyanlar bakımından ise KTK’nun 99.maddesi ve yerleşmiş Yargıtay kararları gereğince yeterli ve gerekli belgelerin eklenmesi sureti ile davalı şirkete müracaat tarihinden öncesinde şirketin temerrütünün söz konusu olmadığını, sigortacı yönünden sigorta bedelini ödeme yükümlülüğü belgelerin ibrazından itibaren 8 iş günü içinde böyle bir başvuru olmadığı takdirde dava tarihinde muaccel hale geldiğinden bu tarihlerden öncesi için faiz sorumluluğunun da bulunmadığını, temerrüt tarihi olarak dava tarihinin dikkate alınması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
… A.Ş vekili süresinden sonra verdiği dilekçesinde, dava konusu olay bakımından yetkili mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, davanın yetkisizlik nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, dava açılmadan önce gerçekleştirilen poliçeden kaynaklı tazminat talebi dolayısıyla davacıya ödeme yapıldığını, ZMMS meblağ sigortası olmayıp zarar sigortası olduğundan davacı tarafın uğradığını iddia ettiği zararları aynı zamanda ispat etmesi gerektiğini, davacıların maluliyet iddialarının değerlendirilebilmesi için ATK’ya sevk edilerek kaza ile illiyeti bulunan maluliyete ilişkin rapor alınmasını istediklerini, davacının sunduğu maluliyet raporunda yer alan ruhsal davranış bozuklukları ve plastik cerrahi alanındaki arazların kaza ile kesinlikle illiyetinin bulunmadığını, kaza ile illiyeti bulunmayan maluliyetten davalı şirketin sorumlu olmadığını, dava konusu olayda kusur dağılımı ve davacıların maluliyet durumu tespit edildikten sonra maddi tazminat taleplerinin netleştirilebilmesi için aktüer bilirkişiden rapor alınması gerektiğini, aktüerya hesabı yapılırken aktüer siciline kayıtlı aktüerya uzmanından rapor alınması gerektiğini, zira 03.06.2007 tarihli 5684 sayılı Sigortacılık Kanununa dayanılarak çıkarılan Aktüerler Yönetmeliği ile ilgili hükümleri uyarınca bir kişinin aktüer unvanı alabilmesi için belirli fakültelerden mezun olması gerektiğini, avukat bilirkişiler tarafından yapılan hesaplarda gerçek anlamda iskonto uygulanmamakta olup, hatalı katsayılar kullanılarak yıllık gelir ve iskontolu gelirin aynı tutarı verdiğini, yıllık ortalama gelir alınarak tazminat hesaplandığından tazminat olması gerekenin çok üzerine çıktığını, aleyhe açılan davanın gerçekleştirilen ödeme ve imzalanan ibraname neticesinde davalı şirketin sorumluluğunun sona erdiğinden reddine karar verilmesi istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, Söke 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/17 Esas sayılı dosyasında, 22/05/2014 tarihli bilirkişi raporunda ve Ankara ATK’nın 08/07/2014 tarihli raporlarında, … in asli kusurlu, … un tali kusurlu olduğu, … un kusursuz olduğu ve davacı … ında herhangi bir kusurunun bulunmadığı, davacının kabulü ve … AŞ nin sunduğu belgelere göre 26/06/2014 tarihinde … AŞ tarafından, … a 14.442,00 TL tazminat bedeli ödenmiş, yapılan ödeme tutarı, rapor tarihi itibariyle, yasal faiz oranın da güncellenerek hesaplanan tazminattan indirilmiş, ayrıca SGK dan gelen cevabi yazıda davacıya herhangi bir ödemenin yapılmadığı da bildirilmiş, davacı vekilinin talebi doğrultusunda, davalı … Sigortaya ait araçta %25 oranında kusurun bulunduğu ve diğer davalı … Aş de ise, %75 oranında kusurun olduğu ve kendi kusurlarına göre, sigorta poliçesi kapsamı ile sınırlı olarak, ödeme yapılması talep edildiğinden, davacı vekilinin talebi doğrultusunda, ıslah dilekçesi de dikkate alınarak, davanın kısmen kabulüne, davalı … AŞ vekilinin zamanaşımı definin ceza zamanaşımı da dikkate alınarak, Ağır Ceza Mahkemesine açılmış ve kesinleşmiş ceza dosyasının da bulunduğu dikkate alınarak, zaman aşımına yönelik definin reddedilerek, ATK dan alınan maluliyet ve kesinleşen ceza dosyasındaki kusur raporları da dikkate alınarak, davanın kısmen kabulü ile, davacı … ‘ın davalılara karşı açmış olduğu maddi tazminat davasında, 250,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren kusur oranı %25 olan … A.Ş den (poliçe limiti ile sınırlı sorumlu olmaları kaydıyla) yasal faizi ile, 750,00 TL maddi tazminatın da dava tarihinden itibaren yasal faizi ile %75 kusurlu olan … A.Ş den (poliçe limiti ile sınırlı sorumlu olmaları kaydıyla) tahsiline, 64.984,18 TL maddi tazminatın ıslah harcının yatırıldığı tarihten itibaren kusur oranı %25 olan … A.Ş den (poliçe limiti ile sınırlı sorumlu olmaları kaydıyla) yasal faizi ile, 194.952,54 TL maddi tazminatın ıslah harcının yatırıldığı tarihten itibaren kusur oranı %75 olan … A.Ş den (poliçe limiti ile sınırlı sorumlu olmaları kaydıyla) yasal faizi ile alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, ayrıca tüm tazminat miktarlarının dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi talebinin de ıslah edilenler yönünden şartları oluşmadığından reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı … A.Ş vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı … A.Ş vekili, gerek KTK md.93 gerekse de halen yürürlükte olan genel şartlar uyarınca sigorta şirketinin sorumluluğunun genel şartlarla sınırlı bulunduğunu, aksinin kabulünün hukuki güvenirlik ve yasalar ile iptal kararların geriye yürümezliği ilkesine aykırılık taşıyacağını, 01.06.2015 yürürlük tarihli ve halen yürürlükte bulunan ZMM Genel Şartları uyarınca, sigorta şirketinin sorumluluğu, tazminat hesap yöntemi gibi hususlar anılan yasa hükmü gereği yayınlanan Genel Şartlar ile belirlendiğini, dolayısıyla davalı şirketin sorumluluğunun anılan genel şartlara göre belirlenmesi, tazminat hesabının yapılması gibi hususların Borçlar Kanununa aykırılık teşkil etmediği gibi, Yargıtay aşağıda sunulan emsal kararı uyarınca “Genel İşlem Koşulu” niteliğinde de olmadığını, hesaplamaların TRH 1,8 teknik faiz ve aktüeryal yöntem ile yapılması gerekirken, progresif rant esasına göre hesap yapılmış olması karşısında rapora itiraz edildiğini, ancak itirazların kabul görmediğini, aleyhe hüküm kurulduğunu, AYM iptal kararında KTK md. 97 iptal edilmediğini, bahsi geçen yasa hükmü ve genel şart ilgili hükmü uyarınca, tazminat hesabı için istenecek belgeler arasında özürlülük ölçütüne göre düzenlenmiş sağlık heyet raporunun yer aldığını, genel şartlar uyarınca tazminat hesabının özürlülük ölçütüne göre yapılması gerektiği hususu halen mevzuat hükümlerinde yer aldığından, raporda meslekte kazanma gücü kaybının hesaba esas alındığını, bir yasa boşluğu kanun koyucu tarafından doldurulduğunda derhal uygulanacağı; üstelik boşluk bulunan dönemde de genel şartların ve genel şartların dayanağı olan KTK md.93’ün yürürlükte olduğu dikkate alındığında, hesaplamaların TRH tablosu ve 1,8 teknik faiz ile “aktüeryal yöntem” kullanılarak yapılması gerektiğini, hesaplama yöntemine ilişkin yasa boşluğunu dolduran 7327 sayılı yasanın 24. Maddesi, “bu kanun yayımlandığı tarihte yürürlüğe girer” düzenlemesiyle hükümlerin derhal uygulanması kuralını bir kez daha vurguladığını, itirazları sundukları bilirkişi raporu ise “progresif rant” adı verilen; mevzuatımızda hiçbir şekilde yer almayan, oldukça eski tarihli ve hali hazırda aktüerya uygulamasında hiçbir yeri olmayan yönteme göre yapıldığını, bu yönüyle de rapora itiraz edilmesine rağmen aleyhlerine olan bilirkişi raporunun karara esas alındığını, %2 iskonto oranının uygulanmadığını, teknik faiz uygulanmadan yapılacak tazminat hesaplamaların gerçek zararın belirlenmesinden uzaklaşılmasına ve sebepsiz zenginleşmeye imkan yaratacağına şüphe bulunmadığını, Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamasında açıkça görüldüğü üzere, zarar görenin müterafik kusurunun bulması durumunda tazminattan uygun bir oranda indirim yapılması gerektiğini, bu oran belirlenirken zararın meydana geliş biçimi, zarar görenin müterafik kusurunun zararın meydana gelmesi ve artmasındaki etkisi dikkatle değerlendirilmesi gerektiğini, dosyada ödemenin yeterli olup olmadığı hususunda tespit yapılırken borcun tamamı üzerinden müvekkil şirketin yapmış olduğu ödem düşülerek değerlendirme yapıldığını, halbuki kusuru kabul etmemekle birlikte ödemenin yeterliliği değerlendirilirken kusur oranı dikkate alınması gerektiğini, aynı zamanda yine ödeme değerlendirmesi yapılırken TR %1,8 uygulanmalı, kusur dikkate alınmalı ve müterafik kusur indirimi sonrası hesaplanan tutar ile ödenen tutarın karşılaştırılması gerektiğini, ancak hesap raporunda bu hususlar dikkate alınmadan eksik inceleme ile ödemenin yetersiz olduğu tespit edilmiş ve tazminat hesaplaması yapıldığını, kusura ilişkin olarak, sigortalı araç sürücüsüne kusurun tamamının atfedilmesi dayanıksız olduğunu, tazminatın ödenmemesi veya eksik ödenmesi nedeniyle, rapor hesap tarihi itibariyle yeni tazminat tutarının belirlendiğini, araç işletenin sorumluluğundan fazlasına düşen tutardan sorumlu olamayacaklarını, harç, yargılama gideri, vekalet ücretinin kusur oranını kabul etmemekle birlikte bu husus dikkate alınarak belirlenmesi gerektiğini, gerekçeli kararda davalı şirketin harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin tamamından sorumlu tutulduğunu, Adli Tıp Kurumundan kusur raporu alınması taleplerinin değerlendirilmediğini, rapor hesap tarihi itibariyle güncel değerler üzerinden tazminat hesabı yapıldığından davacı tarafın faiz talebine yer olmadığı, ancak rapor hesap tarihinden itibaren faiz talep edebileceğinden dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu, güncel veriler kullanılarak hesaplanan işleyecek dönem zararına ayrıca faiz işletilmesinin hakkaniyete aykırı olacağını, ıslah tarihinden bu talep kabul görmez ise rapor hesap tarihinden faiz işletilmesi gerekirken dava tarihinden itibaren hüküm kurulmasının dayanaksız ve isabetsiz olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE :Dava, 29.03.2013 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle, kazaya karışan karşı taraf araçların ZMMS sigortacısı olan davalı sigorta şirketlerinden kazada yaralanan davacının maluliyetine dayalı tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davaya dayanak teşkil eden 29.03.2013 günü saat 14:35 sıralarında meydana gelen trafik kazasında sürücü … ‘un sevk ve idaresindeki … plaka sayılı kamyonet ile Söke istikametinden Aydın istikametine seyir halinde iken olay yerine geldiğinde, yolun sağ tarafındaki çimento fabrikasının tali yolundan gelerek anayola çıkış yapan sürücü … ‘ın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı kamyonun sol ön kesimi ile, kamyonetin sağ arka teker üstü ve çamurluk kesiminin çarpışması sonrası, kontrolden çıkan kamyonetin bordür taşlı orta refüjü geçerek karşı yol bölümüne girmesi ve bu yol bölümünde karşı istikametten seyir halinde olan sürücü … ‘un sevk ve idaresindeki … plaka sayılı minibüsle karşılıklı çarpışmaları neticesi bu araçta bulunan davacının yaralandığı ölümlü ve yaralanmalı kazanın meydana geldiği anlaşılmıştır.
Dava konusu kaza sebebiyle başlatılan soruşturma neticesinde, Söke 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/17 Esas sayılı davada sanıklar … , … aleyhine taksirle ölüme ve yaralamaya neden olma suçundan dolayı sanık … ‘ın asli kusurlu olduğunu, sanık … ‘un ise tali kusurlu olduğunu kabul edilerek, sanık … ‘ın hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanık … ‘un ise para cezası ile cezalandırılmasına dair verilen hükmün Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 20.09.2018 tarih 2016/8305 Esas 2018/8497 karar sayılı ilamı ile sanık … yönünden aynı tarih itibariyle kesinleşmiş olduğu, Yerel Mahkemece kusur raporu alınmayıp, işbu ceza dosyasında alınan ATK raporuna dayalı olarak karar verildiği, Ankara ATK Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı’nın 08.07.2014 tarihli kusur raporu ile meydana gelen ve birbirini takip eden olayın ayrı ayrı değerlendirilerek neticeten gerçekleşen kazalarda sürücü … ‘ın asli kusurlu, sürücü … ‘un tali kusurlu, davacının da içinde bulunduğu minibüs sürücüsü … ‘un ise kusursuz olduğuna dair rapor tanzim edildiği, işbu kusur raporunun olayın oluş şekline uygun bulunarak, meydana gelen kazada davalı … A.Ş tarafından sigortalanan araç sürücüsü … ‘un % 25 (tali) oranında, davalı … (… ) A.Ş tarafından sigortalanan araç sürücüsü … ‘ın ise % 75 (asli) oranında kusurlu, kazada … yönetimindeki … plakalı minibüs içerisinde yolcu olan davacının kusursuz kabul edilmesi yerinde olup, her ne kadar istinafa gelen tarafça davacının müterafik kusuru olduğu iddia edilmiş ise de, dosyada mevcut tutanak ile bilgi ve belgelerden davacının olayda müterafik kusurlu olduğuna dair (emniyet kemerini takıp takmadığına yönelik) herhangi bir delil sunulmadığından, davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Dosyada davacının maluliyetine ilişkin ATK 2. İhtisas Kurulu’ndan 19.08.2020 tarih 10833 sayılı maluliyet raporunun alındığı, işbu rapor içeriğinde davacının kazadan sonra görmüş olduğu tüm tedavi ve rahatsızlıklarının ayrı ayrı değerlendirildiği ve neticeten davacının 29/03/2013 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı yaralanması sebebiyle 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinden yararlanılarak ve meslek grup numarası bildirilmemekle Grup 1 kabul olunarak, Gr1 IV (1………..41)A %45×1/5=%9, Gr1 XII (20e…….0)A %3, Gr1 XII (22İe……10)A %14 Balthazard formülüne göre; %24.0(yüzdeyirmidörtnoktasıfır) E cetveline göre: %22.2(yüzdeyirmiikinoktaiki) oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, iyileşme (iş göremezlik) süresinin olay tarihinden itibaren 9(dokuz) aya kadar uzayabileceğinin oy birliği ile mütalaa edildiği, kazanın meydana geldiği tarihle geçerli yönetmelik hükümleri gereğince usul ve yasaya uygun bulunan maluliyet değerlendirmesinin yerinde olduğu görülmüş, bu nedenle istinafa gelen tarafın aksi yöndeki istinaf nedenleri isabetli bulunmamıştır.
Trafik kazasında cismani zarara uğrayan ve buna dayalı olarak işgücü kaybı tazminatı isteminde bulunan hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmıştır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda; Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği göz önüne alındığında, Yargıtay 4. Hukuk Dairesince(Kapatılan 17. H.D) de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 tarih- 2019/40 -2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nun 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle; işgücü kaybı tazminatı hesabında, yeni ZMSS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz uygulaması da anılan cetvellerle getirildiğinden artık uygulanamaz. (Yargıtay 4. H.D. 22.06.2021 tarih 2021/3089E, 2021/3441K). Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, hükme esas alınan aktüerya raporunda TRH 2010 Yaşam Tablosuna ve gelirin %10 artırılıp %10 iskonto edilmesi esasına dayalı progresif rant metoduna göre yapılması yerindedir, istinafa gelenin aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde değildir.
Davalı … A.Ş tarafından davacıya 26.06.2014 tarihinde 14.442,00 TL ödeme yapıldığı, ödemede bulunmasına rağmen davacı tarafın tarafın tazminat talep etmesi nedeniyle 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 111/2. maddesindeki yetersizlik iddiasında bulunduğu gözetilmek suretiyle tazminat hesabının yapılması gerektiği açıktır. Zarar sorumlusu Sigorta Şirketi tarafından ödenen bedellerin ödeme tarihi itibariyle yeterli olup olmadığının belirlenmesi için öncelikle, ödeme tarihindeki verilere göre tazminat hesabının yapılması ve hesaplanan bu bedel ile davalı tarafından ödenen bedel arasında fahiş fark olup olmadığının saptanması; fahiş fark tespitinin yapılması halinde, hesap tarihindeki verilere göre hesaplanacak tazminattan, zarar ve yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince, davadan önce davalının ödediği bedellerin yasal faiziyle güncellenmiş değerleri düşülerek sonuç tazminatın belirlenmelidir.(Yargıtyay 17. HDB’nın 25.11.2020 tarih ve 2019/3548 E. – 2020/7605 K. Sayılı ilamı) Ödenen bedel arasında fahiş fark olması halinde bir başka ifade ile yapılan ödemenin yetersiz olduğunun tespit edilmesi durumunda da dava tarihinden önce yapılan bu ödemenin güncelleştirilerek gerçek zarardan indirildikten sonra varsa en son müterafik kusur ve/veya hatır taşıması indirimi yapılması suretiyle tazminatın belirlenmesi gerekmektedir. (Yargıtay 17. HDB’nin 26.0.2020 tarih ve 2019/1508 E. – 2020/6124 K., 01.07.2020 tarih ve 2019/1454 E. – 2020/4248 K., 26.02.2020 tarih ve 2018/3173 E. – 2020/2190 K. sayılı ilamları ) Bu esaslara uygun şekilde tanzim edilen aktüerya bilirkişisi raporunda her ne kadar davacının geçici maluliyetine yönelik olarak tazminat hesabı yapılmayıp, kalıcı maluliyetine yönelik hesaplama yapılarak işbu bedele hükmedilmiş ise de, istinafa gelen tarafın sıfatına nazaran bu husus kaldırma nedeni yapılmamıştır.
Öte yandan 2918 sayılı KTK’nın 98/1, 99/1. maddeleri ile Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi Genel Şartları`nın B.2. maddesi uyarınca rizikonun, bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigorta şirketinin tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüt gerçekleşmektedir. Eldeki davada, davacı yanca davalı sigortaya müracaatta bulunulduğu, davalı … (… ) Sigorta A.Ş tarafından 26.06.2014 tarihinde 14.442,00 TL ödemede bulunulduğu, davanın ise 03.09.2014 tarihinde açılmasına karşın Yerel Mahkemece dava tarihi ve davanın ıslah edilen bölümü yönünden ıslah tarihinin esas alınarak yasal faize hükmedildiği dikkate alındığında istinafa gelenin sıfatına nazaran bu husus kaldırma nedeni yapılmamış olup, davalı sigortanın rapor tanziminden itibaren faiz yürütülmesi yönündeki istinaf nedeni yerinde değildir.
Her ne kadar istinafa gelen tarafça harç, yargılama gideri, vekalet ücretinin kusur oranına göre belirlenmeyip, tamamından kendilerinin sorumlu tutulduğu iddia edilmiş ise de, Mahkemece verilen kısmen kabul kararında davalı … A.Ş sürücüsünün %25 oranında davalı … A.Ş sürücüsünün %75 oranında yukarıda belirtildiği şekilde kusur oranları kabul edilerek davacı lehine maluliyet tazminatına hükmolunmak suretiyle, hükmolunan bu miktarlar üzerinden yargılama gideri, harç ve vekalet ücretinin hesaplandığı anlaşılmakla, istinafa gelen vekilinin kusur oranlarına göre belirleme yapılmadığına yönelik istinaf nedenleri de yerinde değildir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı … A.Ş vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı … A.Ş.yönünden istinaf karar harcı olan 13.368,44 TL’den peşin alınan 4.618,25 TL’nin mahsubu ile bakiye 8.750,19 TL harcın davalı … A.Ş.den alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı … A.Ş.tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere 04.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.