Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/159 E. 2023/1417 K. 12.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/159
KARAR NO : 2023/1417

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26.11.2020
NUMARASI : 2016/903 E. 2020/727 K.
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 12.10.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 12.10.2023

İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 26.11.2020 tarih 2016/903 E. 2020/727 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
ASIL VE BİRLEŞEN DAVA : Davacı vekili, davacı şirket nezdinde ZMMS poliçesi ile sigortalı davalıya ait araç sürücünün ehliyetsiz ve alkollü şekilde karıştığı trafik kazsı neticesinde zarar gören üçücüncü kişiye asıl daya konu olacak şekilde 29.07.2015 tarihinde 17.468,00-TL, birleşen davaya konu olacak şekilde 17.08.2016 tarihinde 48.640,00-TL ödeme yapıldığını, asıl davada yapılan ödemenin poliçe kapsamında rucuen tahsili istemi ile yapılan takibe davalının haksız yere itiraz ettiğini, birleşen davada ise yapılan ödemenin rüen tahsil edilmesi gerektiğini, belirterek; asıl davada itirazın iptaline, takibin devamına, % 20 icra inkar tazminatın davalıdan tahsiline, birleşen davada 48.640,00-TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ASIL VE BİRLEŞEN DAVADA CEVAP : Davalı vekili, alacağın varlığının yargılamayı gerektirdiğini, davalının sigorta yaptırmak sureti ile rizikoyu davacıya devrettiğini, aracın kiralık araç olduğunu, davanın araç sürücü ile kiralayayana ihbar edilmesi gerektiğini, rücu koşullarının oluşmadığını, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı sigorta şirketinin dava konusu kazada ölen …’ın desteğinden yoksun kalanlara 29/07/2015 tarihinde 17.468,00-TL, 17/08/2016 tarihinde 48.640,00-TL destekten yoksun kalma tazminatı ödediği, davacı sigorta şirketinin zarar görenlere ödediği sigorta tazminatlarını sigortalısı davalıdan rücuen talep edebileceği, belirtilerek; asıl davanın kısmen kabulüne fazlaya ilişkin talebin reddine, birleşen davanın kabulüne, karar verilmiştir.
Karara karşı davalı tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı vekili, davalının araç kiralama işi ile iştigal ettiğini, kaza karışan … plaka sayılı aracın kaza tarihinde ihbar olunan … isimli şahsa kiralandığını, aracın diğer ihbar olunan … sevk ve idaresinde iken kazanın meydana geldiğini, kiralanan aracın davalının hakimiyeti dışında olduğunu, davalının işleten sıfatının bulunmadığını, rücu koşullarının oluşmadığını, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesi ile davalının istinaf başvurusunun reddini talep etmiştir.
GEREKÇE : Asıl ve birlşenen dava, davacının ZMMS poliçesi kapsamında zarar gören üçüncü kişiye yapmış olduğu ödemenin, araç maliki davalılardan rücuen tahsili istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle asıl davanın kısmen kabulüne fazlaya ilişkin talebin reddine, birleşen davanın kabulüne, karar verilmiştir.
1. Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
2. Hükmün kapsamı HMK’nın 297. maddesinde düzenlenmiş olup emredici kanun hükümleri ile yerleşik yargı teamüllerine aykırı şekilde karar başlığında yer almaması gereken mahkeme adres bilgilerinin kararın istinaf denetimi yapılmasına neden olmayacak ve mahallinde giderilebilecek maddi hata olduğuna işaret edilerek tarafların istinaf itirazlarının esasının incelemesine geçilmiştir.
3. Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mal Sorumluluk Sigortası Genel Şartları B.4-c fıkrasında, tazminatı gerektiren olayın, aracın Karayolları Trafik Kanunu hükümlerin göre gereken ehliyetnameye sahip olmayan kimseler tarafından sevk edilmesi sonucunda meydana gelmesi halinde, sigortacnın işletene kusur oranında rücu edebileceği belirtilmiştir. (Yargıtay 17. HD’nın 30/09/2014 tarih ve 2014/1576 E. – 2014/1036 K.)
4. ZMSS Poliçesi Genel Şartlarının “Tazminatın azaltılması veya kaldırılmasın sonucunu doğuran haller” başlıklı 4/c maddesinde tazminatı gerektiren olayın, aracın Karayolları Trafik Kanunu’na göre gereken ehliyetnameye haiz olmayan kimseler tarafından sevk edilmesi sonucunda vukuya gelmiş ise, sigortacının bu hususu zarar görenlere karşı ileri süremeyeceği ve fakat ödemede bulunduktan sonra tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene rücu edebileceği hükme bağlanmış bulunmaktadır. Poliçede yer alan bu şart esasen KTK.’nın 95. maddesi düzenlemesinin poliçeye aksettirilmiş bir hükmüdür. ZMSS şirketi ehliyetsiz araç kullanılması sebebine dayanarak kendi sigortalısının ancak onunu veya sigortalı aracın sürücüsünün kusuru oranında rücu edebilir. Zira araç sahibinin sorumluluğu diğer bir deyişle karşı araç malikine tazminat ödeme yükümlülüğü aracı kullanan sürücü ehliyetsiz olsa dahi kusur esasına dayalıdır. Sigortalı aracın, gereken ehliyetnameye haiz olmayan kişi tarafından kullanılması ve bu kişinin (sürücünün) kusurlu oması rücu etmek için yeterli olup, rizikonun gerçekleşmesinden, ehliyetiz araç kullanmanın asli unsur olması ya da münhasıran ehliyetsizlik sebebiyle kazanın meydana gelmesi gerekmemektedir. (Yargıtay 17. HD’nın 15/04/2013 tarih ve 2013/1632 E. – 2013/5493 K.)
5. Trafik kaydı “işletenin” kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Lakin, trafik kaydına rağmen işletenliğin 3. kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur. İşleten; araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alacı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır. Bunun sonucu olarak da, araç maliki sorumlu tutulmamalıdır. Kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir. Somut olayda, tescil kayıtlarına göre kazaya karışan sayılı araç davalı adına tescilli olup her zaman düzenlenmesi mümkün ve kısa süreli ( 2 ay 7 gün ) olan adi yazılı kira sözleşmesine dair ticari defter ve kayıtlarında her hangi bir bilgi yer almadığı, Maliye ve Vergi dairelerine de davalı tarafından bildirimde bulunulmadığının anlaşılması karşısında, davalının işletenlik sıfatının devam ettiğinin kabulü isabetlidir. Bunun ötesinde, kısa süreli kiracılık, rehin veya ariyet almak da kişiyi işleten haline getirmez. Bu takdirde işleten sıfatı kira veya ariyet verende kalır.
6. Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; ilk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya ve denetime elverişli olmasına, kusur ve rücuya konu gerçek zararın anılan ilke ve esaslar ile örtüşecek şekilde olayın oluş şeklline ve dosya kapsamına uygun olarak belirlenmesine, kazanın ehliyetsiz sürücünün kusurlu davranışı ile gerçekleştiğinin tespit edilmesine, davalının işleten sıfatına haiz olmasına, davacının ödediği tazminatı gerçek zarar miktarı üzerinden sigortalı araç sürücüsünün kusur oranına isabet eden bedel nispetinde ve ödediği miktar ile sınırlı olmak üzere rücu edebilecek olmasına, asıl davada asıl alacağa ödeme tarihinden itibaren faiz yürütülerek takibe konu asıl alacak ile işlemiş faizin takip talebindeki miktarı geçmeyecek şekilde hüküm altına alınmış olmasına, birleşen davada hüküm altına alınan tazminata ödeme tarihinden itibaren faiz yürütülmesine, tarafların iddia ve savunmaları ile dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin doğru nitelendirilmesine, hükmün dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, ilk derece mahkemesince verilen kararda bir hukuka aykırılık bulunmamakla, istinaf itirazları yerinde değildir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalının istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 1.270,97-TL (asıl dava) ile 3.322,59-TL’den (birleşen dava) peşin alınan 54,40 + 263,35 = 317,75 TL (asıl dava) ile 830,65-TL’nin (birleşen dava) mahsubu ile bakiye 953,22-TL (asıl dava) ve ‬2.491,94-TL (birleşen dava) toplamı 3.445,16-TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 12.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.