Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/1426 E. 2023/1033 K. 12.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1426
KARAR NO : 2023/1033

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/02/2021
NUMARASI : 2015/1363 Esas 2021/123 Karar

BİRLEŞEN İZMİR 3.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2017/740 ESAS 2017/818 KARAR SAYILI DOSYASINDA

ASIL VE BİRLEŞEN
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 12.07.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 12.07.2023

Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 18.02.2021 gün ve 2015/1363 Esas 2021/123 Karar sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi asıl ve birleşen davada davacı vekili ile asıl davada davalı … vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
ASIL DAVA :Davacı vekili, 05.02.2015 tarihinde müvekkilinin motosikleti ile seyir halindeyken, yol kenarında bulunan dava dışı …’nun sürücüsü olduğu … plakalı aracın sola doğru ani hareket etmesi üzerine, müvekkilinin arkasından gelen plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen motosikletin müvekkilinin motosikletine çarptığını, müvekkilinin yolda sürüklendiğini ve karşı şeritte bulunan … plakalı araca çarparak durabildiğini, müvekkilinin yaralandığını, kaza tespit tutanağında plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen ve kazadan sonra kaçan motosiklet sürücüsünün asli ve tam kusurlu olduğunun, müvekkilinin ve yola ani çıkan araç sürücüsünün kusursuz olduğunun tespit edildiğini iddia ederek, HMK’nın 107. Maddesi kapsamında belirsiz alacak davası niteliğinde olmak üzere, 50.000,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili, 09.10.2020 tarihli değer artırım dilekçesi ile, asıl davadaki talebini 290.000,00 TL’ye yükseltmiştir.
ASIL DAVADA CEVAP: Davalı … vekili, dava konusu trafik kazasına sebebiyet verdiği iddia edilen, plakası tespit edilemeyen aracın varlığının ve trafik kazasında plakası tespit edilemeyen aracın sebebiyet verdiğinin davacı tarafça kanıtlanması gerektiğini, davacının kazaya karışan ve sürücüsü olduğu toplama motosikleti kasksız olarak kullandığını, bu nedenle müterafik kusurlu olduğunu, trafik kazasına sebebiyet veren araçlar açısından kusur incelemesi yapılması gerektiğini, davacı taraf öncelikle malul kaldığını ve maluliyet oranını tam teşekküllü hastane raporları ile belgelendirmesi gerektiğini, davacının iddiasının ispatının gerektiğini, müvekkili kurumun sorumluluğunun teminat limiti ve kusur oranı ile sınırlı olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA: Davacı vekili, asıl davanın konusunu oluşturan kazada olay yerinden kaçan motosiklet sürücüsünün … olduğunun tespit edildiğini, bu kişi hakkında İzmir 2. Çocuk Mahkemesinin 2015/945 E. sayılı kamu davasının açıldığını ve yargılama sonucunda taksirle yaralama suçundan cezalandırılmasına karar verildiğini, asıl davada alınan 12.04.2017 tarihli bilirkişi raporunda sürücü …’nun %75 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiğini, bu nedenle … plakalı araç sürücüsü …, işleteni davalı … A.Ş. ile ZMMS sigortacısı … A.Ş. aleyhine bu davanın açıldığını, müvekkilinin kaza nedeniyle sol akciğerini yitirdiğini, iş göremezlik zararının oluştuğunu, manevi zararlarının oluştuğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 20.000,00-TL maddi tazminat ve 20.000,00-TL manevi tazminat olmak üzere 40.000,00-TL tazminatın davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun yalnızca maddi tazminat ve poliçe teminat limitiyle sınırlı olmak üzere kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA CEVAP: Davalı … A.Ş. vekili, davacı tarafın sigortalının kusurunu ve zararını kanıtlaması gerektiğini, müvekkili şirketin sorumluluğunun sigortalının kusuru oranında ve poliçede gösterilen azami teminat limiti dahilinde olduğunu, sigortalının kusuru için ATK Trafik İhtisas Dairesinden rapor alınması gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla sorumluluğun tespiti halinde davacının kaza sebebiyle elde ettiği gelir ve tazminatların mahsubunun gerektiğini, davacının maluliyetinin belirlenebilmesi için ATK ilgili dairesinin tespitlerinin hükme esas alınması gerektiğini, davacının ancak temerrüt tarihinden itibaren yasal faiz talep edebileceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …, kaza tespit tutanağında kusursuz olduğunun tespit edildiği, ceza yargılamasında da kendisine kusur ve suç isnat edilmediğini, davalı …’ın kazanın meydana gelmesine sebebiyet verdiğinin hüküm altına alındığını, dinlenen tanık beyanlarında da davacının ve kazaya sebebiyet veren diğer motosiklet sürücüsü …’ın yarış yaptıklarının belirtildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş. vekili, 12.04.2017 tarihli bilirkişi raporunun usul ve yasaya aykırı olarak tanzim edildiğini, yargılamasında müvekkili şirkete ait araç sürücüsüne kusur ve suç isnat edilmediğini, dava dışı …’ın kazanın meydana gelmesine sebebiyet verdiğinin hüküm altına alındığını, müvekkili şirkete ait … plakalı aracın dava dışı … A.Ş. tarafından kasko sigorta poliçesi ile sigortalanmış olduğunu, davanın … A.Ş.’ne ihbarının gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, 26.04.2017 havale tarihli raporda dava dışı araç sürücüsü …’nun %75 oranında, davacı sürücü …’ın %15 oranında, dava dışı sürücü …’ın ise %10 oranında kusurlu olduğu, … plakalı araç sürücüsünün kusursuz olduğu, davacının 250.947,48 TL sürekli iş göremezlik zararı, 4.045,05-TL refakatçi ve bakıcı masrafı olmak üzere toplam zararının 254.992,53 TL olduğu, davalının %10 kusur sebebiyle 25.499,25 TL zarardan sorumlu olduğunun tespit edildiği; 13.11.2017 havale tarihli ek raporda ise davalı …’nın asıl olarak dava dışı sürücü …’ın kusuru oranında 25.499,25 TL zarardan sorumlu olmakla birlikte, 2918 sayılı kanunun 88. maddesinde düzenlenen müteselsil sorumluluk ilkesi gereği bakiye 216.743,65 TL alacaktan da müteselsilen sorumlu olduğunun bildirildiği; mahallinde yapılan keşif üzerine düzenlenen 15.05.2018 havale tarihli raporda, davalı sürücü …’nun kazanın oluşumunda kusurunun bulunmadığı, davacı sürücü …’ın tali derecede %30 oranında kusurlu olduğu, dava dışı sürücü …’ın asli derecede %70 oranında kusurlu olduğu, davacının 284.738,12-TL sürekli iş göremezlik zararı, 4.045,05-TL refakatçi ve bakıcı gideri olmak üzere toplam zararının 288.783,17-TL olduğu, davalı …nın %70 kusur oranına göre 202.148,22-TL’den sorumlu olduğu, davalı …’nun kazanın oluşumunda kusurunun bulunmadığının tespit edildiği; raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi amacıyla ATK’dan alınan 28.06.2019 tarihli raporda, davalı sürücü …’nun kusursuz olduğu, davacı sürücü …’ın %20 oranında, dava dışı sürücü …’ın %80 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği; 24.02.2020 havale tarihli aktüerya raporu ile, davacının 403.387,81-TL sürekli iş göremezlik zararı, 4.045,05-TL refakatçi ve bakıcı gideri olmak üzere toplam zararının 407.432,86-TL olduğu, davalı …nın %80 oranındaki sorumluluğuna göre 325.946,29-TL’den sorumlu olduğu, ancak kaza tarihinde mevcut trafik sigortası ile kişi başına sürekli sakatlık ve ölüm teminat limiti 290.000,00 TL olması sebebiyle 290.000,00 TL tutardan 20.11.2015 dava tarihi itibariyle temerrüde düştüğü, davalı …’nun kazanın oluşumunda kusuru bulunmamakla, davalılar …, … ve … AŞ’nin sorumluluğunun bulunmadığı yönünde görüş bildirildiği; ATK’dan alınan kusur raporunun birleştirici rapor olması için alındığı, bu nedenle ATK’dan alınan kusur raporunun dikkate alınması gerektiği, davacının motosiklet kullanımına uygun donanım kullanmadığı bu sebeple %20 müterafik kusur indirimi yapılarak maddi zararının 260.757,03-TL olduğu, bu zararın tazmininden 5684 sayılı yasanın 14 maddesi kapsamına göre …nın faiziyle birlikte sorumlu olduğu, meydana gelen kazada birleşen dosya yönünden … plakalı araç sürücüsü …’nun kusurunun bulunmadığı, sürücünün kusurunun olmaması sebebiyle bu araç maliki ve işleteni ve bu aracın ZMMS’nı düzenleyen … A.Ş nin sorumluluğu bulunmadığı gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabulü ile, 260.757,03-TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı …ndan alınarak davacıya verilmesine, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı asıl ve birleşen davada davacı vekili ile asıl davada davalı … vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, asıl davanın tamamen kabulüne karar verilmesi gerektiğini, ilk derece mahkemesince müvekkilinin %20 oranında müterafik kusurlu olduğundan bahisle tazminattan indirim yapıldığını, ancak müvekkilinin kazanın meydana gelmesinde herhangi bir kusurunun bulunmadığını, müvekkilinin yaralanması dikkate alındığında, müvekkilinin kask kullanmamış olmasının neticeye hiçbir etkisinin olmadığını, kaza nedeniyle müvekkilinin akciğerlerinin parçalandığını ve sol akciğerinin alındığını, müvekkili lehine hükmedilen tazminat miktarının düşük olduğunu, davalının sigorta şirketi olduğunu, hükmedilen miktara ticari faiz işletilmesi gerektiğini, faiz başlangıç tarihinin de kaza tarihi olması gerekirken dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu, Asıl davada alınan 12.04.2017 tarihli bilirkişi raporunda, kazanın meydana gelmesinde …’nun %75 oranında asli derecede kusurlu olduğunun tespit edildiğini, bunun üzerine birleşen davayı açtıklarını, ilk derece mahkemesince, dosyadaki çelişkili bilirkişi raporları üzerinden hüküm kurulduğunu, kaza nedeniyle müvekkilinin ağır bir şekilde yaralandığını, akciğerinin parçalandığını, defalarca ameliyat geçirdiğini ve sol akciğerinin alındığını belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, kazaya sebebiyet veren aracın tescilsiz olduğunu, …’nın tescilsiz araçlardan sorumluluğunun bulunmadığını, kazaya karışan aracın hem tescilsiz olması hem de toplama motosiklet olması ve tescilinin dahi mümkün olmaması sebebiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, aksi kanaate varılması halinde kazaya karışan aracın türü belirlenip müvekkili kurumun söz konusu araçtan kaynaklanan sorumluluğunun bulunup bulunmadığının tespiti bilirkişilerce yapılmadan müvekkili aleyhine tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğunu, kusur oranları arasındaki fahiş çelişkilerin giderilmesi gerektiğini, kusura ilişkin bu tespitlerin tamamen usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı sürücü …’ın olay tarihinde sürücü belgesiz ve 16 yaşında olduğunu, tescilsiz toplama motosiklet ile dava dışı sürücü …’ın da sürücü belgesiz olduğunu, davacı sürücünün ve davacının arkadaşı olduğu bilinen diğer motorsiklet şürücüsü …’ın kusurlu olduklarını, kusur raporları arasındaki çelişkilerin giderilmesi amacıyla yeniden kusur raporu alınması gerektiğini, davacının maluliyetine neden olan arazlar ile iş bu davaya konu trafik kazası arasında illiyet bağı bulunmadığını, davacının geçmişinde akciğer hastalığının bulunduğunun tespit edildiğini, müvekkili kurumun geçici bakıcı giderinden ve tedavi giderlerinden sorumlu olmadığını, davacının trafik kazası esnasında koruyucu ekipmanlarını kullanmadığının kaza sonrası vücudunda oluşan arazlardan anlaşıldığını, hükme esas alınan hesap raporunda davacının askerlik süresinin hesaba katılmadığını, davanın plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen aracın kusuru üzerinden açıldığını, davayı genişletme yasağı gereğince davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Asıl dava, sürekli iş göremezlik tazminatı ile bakıcı giderinin, kazanın meydana gelmesine sebebiyet veren tescilsiz motosikletin olay yerini terk etmesi nedeniyle …ndan tahsili; birleşen dava ise kazanın meydana gelmesinde kusuru bulunan diğer karşı aracın işleteni, sürücüsü ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısından sürekli iş göremezlik tazminatı ile bakıcı gideri istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
… Yönetmeliğinin 9. maddesinde trafik sigortası bulunmayan araçların neden olduğu bedensel zararlar için …na başvurulabileceği, motorlu bisikletin tanımının yapıldığı 2918 sayılı KTK.nın 3.maddesinde de silindir hacmi 50 cm küpü geçmeyen içten patlamalı motorla donatılmış ve imal hızı saatte 50 km den az olan bisiklet olduğu, 2918 sayılı yasanın 103. maddesinde de motorsuz taşıtlar ile motorlu bisiklet sürücülerinin hukuki sorumluluğunun genel hükümlere tabi bulunduğu öngörülmüştür. Somut olayda, davalı sürücünün idaresindeki kazaya neden olan araç, kaza tespit tutanağında, plakasız ve tescilsiz motosiklet olarak belirtilmiş olup, dosya kapsamından trafik sigortası yaptırması zorunlu bir araç olup olmadığı anlaşılamamaktadır. …’na başvurulabilecek hallere ilişkin olarak, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14/2-b maddesinde “Rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dâhilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar” düzenlemesine yer verilmiş; aynı mahiyetteki düzenleme, … Yönetmeliği’nin 9/1-b maddesinde de yer almıştır. Bu düzenlemelere göre; trafik kazası sonucu oluşan bedensel zarar nedeniyle …’na husumet yöneltilebilmesi için, bedensel zarara yol açan aracın kaza tarihi itibariyle zorunlu sigortasının yapılmamış olması gerekmektedir. Davalı …’na aracın trafik sigortasının bulunmayışı nedeniyle husumet yöneltildiğinden, davalı sürücünün idaresindeki motosikletin, trafik sigortası yaptırması zorunlu olan motorlu araçlardan olup olmadığı hususunun saptanması gerekmektedir. Zira, ZMSS Genel Şartları’nın A.6-ı maddesi gereğince “Motorlu bisikletlerin kullanılmasından ileri gelen zararlar” teminat dışı hallerden olup, yukarıda değinildiği üzere 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesinde motosiklet ve motorlu bisikletin tanımı yapılmıştır. Yukarıda anılan düzenlemeler ve ilkeler gereği, kazaya neden olan tescilsiz motosikletin, KTK’nın 3. maddesindeki tanıma uyan 50 cc ve üzeri motor silindir hacmine sahip motosiklet olup olmadığının saptanması, kanun kapsamında motorlu araç olmadığı sonucuna ulaşıldığı takdirde davalı …’nın bu aracın neden olduğu zarardan sorumlu olmadığı gözetilip sonuca ulaşılması gerekmektedir.
Bu durumda ilk derece mahkemesince, asıl davada trafik sigortası bulunmayan araç nedeniyle zararın doğduğu ve davalı …’nın zarardan sorumlu olduğu davacı tarafça iddia edildiğine göre, aracın trafik sigortası yaptırması zorunlu araçlardan olduğunun, ispat yükünün de davacı üzerinde olduğu gözetilmek suretiyle; araçla ilgili tespitlerin yer alabileceği soruşturma ve ceza dosyalarının getirtilip incelenmesi, dava dışı sürücü …’dan motosiklete ilişkin bilgi ve fatura temin edilerek, yetkili bayiinden sorulması, aracın temini mümkün ise araç üzerinde, aksi halde soruşturma dosya kapsamamında elde edilen CD ve fotoğraflar üzerinden uzman makine mühendisi marifetiyle inceleme yapılıp araç motor silindir hacminin belirlenmesi, silindir hacminin 50 cm küpün üzerinde/trafik sigortası yapılması zorunlu araçlardan olduğunun anlaşılması halinde davalı …’nın sorumlu olduğu gözetilerek işin esasına girilmesi gerekirken, aracın niteliği konusunda eksik inceleme yapılarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Haksız fiil sonucu çalışma gücünde kayıp olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının tespiti açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden , 01.09.2013 tarihi ile 01.06.2015 tarihleri arasında sonra Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir (Yargıtay 4.HD 20/06/2022 tarih ve 2021/13933 E. 2022/9109 K.) Mahkemece hükme esas alınan maluliyet raporunun İzmir Adli Tıp Şube Müdürlüğünde görevli Adli Tıp Uzmanı tarafından düzenlendiği, ayrıca davacı 1998 doğumlu olmasına rağmen raporda tereddüt yaratacak şekilde davacının “38-39” yaşında olduğu olarak belirtildiği anlaşılmakta olup, söz konusu rapor maluliyet oranı tespitine elverişli olmadığından, maluliyetin belirlenmesi konusunda yapılan araştırma yetersizdir.
Trafik kazasında cismani zarara uğrayan ve buna dayalı olarak işgücü kaybı tazminatı isteminde bulunan hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmıştır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda; Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği göz önüne alındığında, Yargıtay 4. Hukuk Dairesince (Kapatılan 17. H.D) de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 tarih- 2019/40 -2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nun 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle; işgücü kaybı tazminatı hesabında, yeni ZMSS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz uygulaması da anılan cetvellerle getirildiğinden artık uygulanamaz. (Yargıtay 4. H.D. 22.06.2021 tarih 2021/3089E, 2021/3441K).
Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, aktüerya raporunda bilinmeyen dönem için gelirin %10 artırılıp %10 iskonto edilmesi esasına dayalı progresif rant metodunun kullanılması yerinde ise de, TRH 2010 Yaşam Tablosu’nun uygulanmaması doğru olmamıştır. İlk derece mahkemesince dosyanın yeniden aktüer bilirkişiye tevdi ile TRH 2010 yaşam tablosu ile progresif rant yönteminin esas alınmak suretiyle davacının talep edebileceği tamzinatı gösterir açıklamalı, ayrıntılı, denetime elverişli bilirkişi kurul raporu alınarak varsa rapora yönelik itirazlar da giderilip oluşacak sonuca göre usuli kazanılmış haklar gözetilerek tazminat talepleri hakkında karar verilmesi gerekmektedir.
Mahkemenin kabulüne göre de, davacının motosiklet kullanımına uygun donanım kullanmadığı gerekçesiyle %20 müterafik kusur indirimi yapılmış ise de, hükme esas alınan maluliyet raporunda davacının göğüs hastalıkları ile omuz ve kol arızası yönünden iş göremezliğinin meydana geldiği anlaşılmakta olup, usulüne uygun maluliyet raporu alındıktan sonra; Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 150. Maddesi kapsamında motosiklet sürücülerinin kullanması zorunlu olan koruyucu tertibatlar değerlendirilerek ve müterafik kusur indirimi uygulanması gerekiyor ise, hangi koruyucu tertibatın kullanılmaması nedeniyle uygulandığı ve bu tertibatın kullanılmamasının hangi yaralanmaya meydan verdiği de gerekçeli olarak açıklanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, gerekçesi belirtilmeksizin davacının motosiklet kullanımına uygun donanım kullanmadığından bahisle müterafik kusur indirimi yapılması da hatalı olmuştur.
Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; istinaf edenin sıfatına göre İDM tarafından olay tarihinde yürürlükte bulunan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında yönetmelik hükümlerine göre davacının mevcut yaralanması nedeni ile iş göremezlik oranının tespiti konusunda Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlıklarından kurul halinde düzenlenecek açıklamalı, ayrıntılı, denetime elverişli maluliyet raporu dosyaya kazandırılıp, maluliyet raporu doğrultusunda iş gücü kaybı yönünden anılan ilke ve esaslara uygun düşecek şekilde TRH 2020 yaşam tablosu ile progresif rant yönteminin uygulanmak suretiyle aktüerya uzmanından ek rapor alınarak, oluşacak sonuca göre usuli kazanılmış haklar da gözetilerek karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve incelemeyle yazılı biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca davacı vekili ile asıl davada davalı vekilinin istinaf başvurularının esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Asıl ve birleşen davada davacı vekili ile asıl davada davalı … vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2- İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 18.02.2021 tarih 2015/1363 Esas 2021/123 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kaldırma kararının sebep ve şekline göre tarafların sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
5-İstinaf yoluna başvuranlar tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvuranlara iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.12.07.2023