Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/1383 E. 2021/1225 K. 21.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1383
KARAR NO : 2021/1225

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/05/2021
NUMARASI : 2019/490 Esas 2021/445 Karar
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 21.10.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 21.10.2021

İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 27.05.2021 tarih 2019/490 Esas 2021/445 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili, müvekkili banka ile dava dışı … arasında genel kredi sözleşmeleri düzenlendiğini, davalının müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak sözleşmeleri imzaladığını, kredi borcunun ödenmemesi üzerine borçlulara 27.08.2019 tarihli ihtarname gönderildiğini, buna rağmen borcun ödenmemesi üzerine İzmir 20. İcra Müdürlüğü’nün 2019/12607 E. sayılı dosyasında icra takibi başlattıklarını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurduklarını, anlaşmaya varılamadığını beyan ederek, itirazın iptaline, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, arabuluculuk görüşmeleri sırasında müvekkiline gönderilen tebligatların müvekkiline ulaşmayıp iade döndüğünü, arabulucuk görüşmelerinin müvekkilinin yokluğunda yapıldığını, bu nedenle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, davanın esasına ilişkin olarak ise müvekkilinin davacı tarafa borcunun bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, icra takip dosyasında davalının itiraz dilekçesi ekindeki vekaletnamede davalının adresinin “… mah. …/… sk No:… iç kapı no:… …./…” olduğu, gerek genel kredi sözleşmesi ve gerekse limit arttırım sözleşmesindeki adreslerin ise “… Mah. … sk no:…. …/…” olduğu, sözleşmenin adrese yönelik kısmında kefillerin isim ve imzalarının yazılı yerlerinin kanuni ikametgah olup tebligat adreslerinin olduğunun bildirildiği, arabuluculuk tutanağında ise davalının adresinin “… Mah. … sk no:…. iç kapı no:…. …/…” şeklinde belirtildiği, bu adrese çıkan tebligatların bila ikmal geldiğinin arabulucu tarafından mahkemeye bildirildiği, uyap kontrolünde mernis adreslerinin bulunmadığı, 19/03/2021 tarihinde e-tebligat adresinin bildirildiği arabuluculuk sırasında çıkartılan tebligatların bu adreslere yapıldığı, mahkemece yapılan tebligatın bila ikmal gelen adresle aynı olduğu, genel kredi sözleşmesindeki adres ile, arabuluculuk sözleşmesindeki adresin aynı adres olmadığı, yapılan tebligatların davalıya ulaşmadığı, savunma hakkının kısıtlandığı gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, arabulucuk sürecinde tebliğin yapıldığı adresin davalının mernis adresi olduğunu, arabulucuk sürecinin usulüne uygun yapıldığını, Tebligat Kanunu’nun 10. maddesine göre tebligatın muhatabın bilinen son adresine yapılması gerektiğini, davalının bilinen son adresinin “… Mah. … Sk. No:…. …/…” olduğunu, aynı zamanda bu adresin borçlunun mernis adresi olduğunu, borçlunun güncel adresi olan “… Mah. … sok No:…/… …/…” adresini Nüfus Müdürlüğüne 11/07/2019 tarihinde beyan ettiğini, kredi borcunun ödenmemesi sebebiyle düzenlenen 27/08/2019 tarihli kat ihtarının ve ödeme emrinin borçlunun bu adresine gönderildiğini, davalının hakkında yürütülen icra takiplerini ve arabuluculuk süreçlerini sürüncemede bırakmak amacıyla mernis adresini sildirdiğini, kişinin kendi kusurundan ve kötüniyetli davranışlarından menfaat sağlayamayacağını, davalı vekilinin dosyaya ibraz ettiği 15/02/2021 tarihli cevap dilekçesinde de borçlunun adresini “… Mah. … Sk. No:…. …/…” olarak beyan ettiğini beyan ederek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan TTK’nın 5/A maddesinde “Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-2. maddesinde ise “Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” Aynı kanunun 18/A-7 maddesinde “Taraflara ait iletişim bilgileri, görevlendirilen arabulucuya büro tarafından verilir. Arabulucu bu iletişim bilgilerini esas alır, ihtiyaç duyduğunda kendiliğinden araştırma da yapabilir. Elindeki bilgiler itibarıyla her türlü iletişim vasıtasını kullanarak görevlendirme konusunda tarafları bilgilendirir ve ilk toplantıya davet eder. Bilgilendirme ve davete ilişkin işlemlerini belgeye bağlar.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 24/3 maddesinde “Taraflara ait iletişim bilgileri, görevlendirilen arabulucuya adliye arabuluculuk bürosu tarafından verilir. Arabulucu bu iletişim bilgilerini esas alır, ihtiyaç duyduğunda kendiliğinden araştırma da yapabilir. Elindeki bilgiler itibarıyla her türlü iletişim vasıtasını kullanarak görevlendirme konusunda tarafları bilgilendirir ve ilk toplantıya tarafları ve varsa avukatlarını birlikte davet eder. Bilgilendirme ve davete ilişkin işlemlerini belgeye bağlar. Arabulucu taraflara ulaşamaması hâlinde, ulaşmak için hangi yolları denediğini ve hangi sebeplerle ulaşamadığını son tutanakta belirtir.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Davacı banka ile dava dışı …. arasında düzenlenen, davalı …’un müteselsil kefil olarak imzaladığı 27.07.2017 tarihli genel kredi sözleşmesinin “Tebligat adresi” başlıklı 4. maddesinde “Bu sözleşmede yer alan hususların yerine getirilmesi ve Banka’ca gerekli tebligatın yapılabilmesi için aşağıdaki müşteri ve kefillerin isim ve imzalarının yanında yazılı yerler kanuni ikametgah olup, belirtilen yerde adres yazılmaması halinde müşteri ve kefillerin ticaret sicili dosyalarındaki veya adres kayıt sistemindeki son adresleri kanuni ikametgah kabul edilerek bu adrese veya Banka’ya bildirilen kayıtlı elektronik posta adresine yapılacak tebligatlar şahıslarına yapılmış sayılacak, müşteri ve kefiller ikametgahlarını/elektronik posta adreslerini değiştirseler bile yeni ikametgahlarını ticaret siciline tescil ettirip ayrıca Banka’ya noter aracılığı ile yazılı olarak bildirmedikleri takdirde, yukarıda kanuni ikametgah olduğu kabul edilen adrese veya bu adresteki muhtarlığa tebligat evrakı bırakılmak suretiyle yapılacak her türlü tebligat geçerli olacaktır. Müşteri ve kefiller yurt dışında yerleşik olsa dahi Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde bir adresi tebligat adresi olarak gösterecek, bu durumda bu adrese yapılacak tebligatlar geçerli olacak ve hukuki sonuç doğuracaktır. Müşteri ve kefiller yetkili imzalarında oluşacak bir değişikliği, noter aracılığı ile veya iadeli taahhütlü mektupla veya imza karşılığında Banka’ya bildirmedikçe bundan doğacak zarardan Banka sorumlu olmayacaktır.” şeklinde hüküm bulunduğu, davalının kefil olarak imzaladığı bölümde “… Mah. … Sk. No:…. …/…” adresinin yazılı olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı banka tarafından davalıya gönderilecek her türlü tebligatın öncelikle sözleşmede belirtilen adrese yapılması gerekmekte olduğundan, davalının bankaya usulüne uygun şekilde adres değişikliği bildiriminde bulunduğunun da ileri sürülüp kanıtlanamamasına göre, arabuluculuk aşamasında mernis adresi olduğundan bahisle genel kredi sözleşmesinde yer alan adres dışındaki bir adrese tebligat çıkarılması yerinde görülmemiş, davacı vekilinin istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir.
İstinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların, açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 59,30 TL peşin olarak alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.21.10.2021