Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/1200 E. 2022/224 K. 04.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1200
KARAR NO : 2022/224

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02.03.2021
NUMARASI : 2019/368 E. 2021/165 K.
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 04.02.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 04.02.2022

İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 02.03.2021 tarih 2019/368 E. 2021/165 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
ASIL DAVA :Davacılar vekili, 28.06.2009 tarihinde, müvekkillerinin yolcu olarak bulundukları, davalı nezdinde ZMMS sigortalı bulunan … plakalı araca yine davalıya ZMMS sigorta poliçesi ile sigortalı bulunan … plakalı aracın çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında müvekkillerinin bulunduğu araç sürücüsünün vefat ettiğini, bu kaza sebebiyle müvekkillerinden …’nın kalçasında kırık oluştuğunu ve bu kırığın kalıcı maluliyete dönüştüğünü, apandistinin ve bağırsaklarının bir kısmının alındığını, kolunda kırık meydana geldiğini, hamile olan müvekkilinin bebeğini düşürdüğünü, diğer müvekkilli …’in ise yüzünde yaralanmaya bağlı kalıcı izlerin oluştuğunu, bu yaralar sebebiyle psikolojik tedavi gördüğünü, Muğla 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen kamu davasında karşı araç sürücüsünün beraatine dair verilen 19.10.2010 tarih ve 2009/289 E.-2010/186 K. sy kararın temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiğini, müvekkillerinin her ikisinin de yaralanmalarının niteliğine göre uzun bir süre yatalak kalma durumu söz konusu olduğunu, ikame bakıcı hizmet bedeli ile birlikte iş göremez hale geldiği süre itibarıyla asgari ücret üzerinden hesaplanacak yoksun kaldığı ücret kaybının, kaza nedeniyle vücut fonksiyonlarında meydana gelen verim azalmasından ötürü uğradığı efor kaybının, organ eksikliği ve düşük doğumun, yüzde kalıcı izden kaynaklı estetik masraflarının, karşılanmayan tedavi giderlerinin, tedavi süresi esnasında yol, yemek parası gibi yaptığı harcamaların tespit edilerek davalıdan tahsil edilmesi gerektiğini, bu bağlamda; davacıların meydana gelen kaza nedeniyle ortaya çıkan maddi zararlarından -asgari ücrete göre hesaplanacak ücret kaybından, efor kaybından, organ ve doku kaybı ile kırık sebebiyle ortaya çıkan meslekte kazanma gücü kaybından, estetik cerrahi müdahale bedelinden, ikame bakıcı giderinden, tedavi, yol, yemek gibi sair giderler de dahil olmak üzere davalı sigorta şirketinin BK’nın 49. ve KTK’nın 85. maddeleri gereği sorumluluğunun bulunduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik her bir davacı yönünden 1.000,00 TL’den olmak kaydıyla toplam 2.000,00 TL maddi tazminatın asgari ücrete göre hesaplanacak ücret kaybından, efor kaybından, organ ve doku kaybı ile kırık sebebiyle ortaya çıkan meslekte kazanma gücü kaybından, estetik cerrahi müdahale bedelinden, ikame bakıcı giderinden, tedavi ve yol yemek gibi sair giderler de dahil olmak üzere davalı sigorta şirketinden dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, 28.08.2009 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davacı … ‘ın yaralanması sebebiyle talep edilen maluliyet tazminatının İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04.12.2014 tarihli ve 2014/587 E.-2014/570 K. sy. Kararı ile hüküm altına alınmış olduğunu, kararın temyiz edilmekle Yargıtay’ın incelemesinde olduğunu, eldeki davanın derdestlik sebebiyle usulden reddi gerektiğini, KTK’nın 109. maddesinde öngörülen zamanaşımı sürelerinin dolduğunu, müvekkili sigorta şirketinin sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe teminat limitiyle sınırlı olarak sorumluluğunun bulunduğunu, müvekkilinin geçici iş göremezlik, tedavi ve bakıcı giderlerinden herhangi bir sorumluluğunun söz konusu olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DAİREMİZİN KALDIRMA KARARINDAN ÖNCEKİ İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : İlk derece mahkemesince iddia, savunma, ceza dosyasında alınan ATK raporu, maluliyet raporu ve aktüerya raporu ile toplanan tüm delillere göre; davacı … tarafından İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/587 esas sayılı dava dosyası ile davalı sigorta şirketi aleyhine açılan davanın işbu davanın açıldığı tarih itibari ile derdest olup, henüz kesinleşmediğinden HMK md. 114/1-ı hükmüne göre aynı davanın daha önceden açılmış ve halen görülmekte olması nedeni ile dava şartının bu davacı yönünden bulunmadığı, davanın bu sebeple … yönünden reddine karar verilmesi gerektiği, davacı … yönünden ise; meydana gelen kazada davacı …’ın bulunduğu aracın sürücüsünün tamamen kusurlu olduğu, bu nedenle araç zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olan davalı şirketin sigorta genel koşulları, TTK. Md. 1427 ve devamı hükümleri ve Karayolları Trafik Kanunu hükümleri uyarınca aracın işleteni gibi meydana gelen zarardan sorumlu olduğu, davacı …’ın meydana gelen kaza nedeni ile hesaplanan zararının düzenlenen bilirkişi raporuna göre 322.596,00 TL olduğu, bu zarardan 3.350,53 TL’sinin geçici iş göremezlik zararı, 319.245,47 TL’sinin ise kalıcı iş göremezlik zararı olduğu, kazanın meydana geldiği 2009 yılı itibari ile Hazine Müsteşarlığınca verilen kişi başına sakatlık ve ölüm teminatı limitinin 150.000,00 TL olarak tespit edildiği, davalı sigorta şirketinin meydana gelen zarardan teminat altına aldığı limit kadar sorumlu olduğunun kabulü gerektiği, davacı vekili tarafından istem sonucunun 150.000,00 TL olarak artırıldığı ve harcın bu bedel üzerinden tamamlandığı, bu bedele dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın davacı … yönünden HMK md. 114/1-ı hükmü uyarınca dava şartı yokluğundan reddine,davacı … yönünden davanın kabulüne, 150.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesi kararına karşı, davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
DAİREMİZİN KALDIRMA KARARI : Dairemizin 2019/941 E. 2019/973 K. sayılı ilamı ile, davacı tarafça bu davanın açılmasından önce İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2014/587 E. sayılı dava dosyasında davacı … vekili tarafından davalı sigorta şirketine karşı aynı kaza sebebiyle aynı davalıya karşı açılan davada sürekli sakatlık sebebiyle 1.000,00 TL maddi tazminatın tahsili istemi mahkemece 04.12.2014 tarihinde verilen 2014/587 E.-2014/570 K. sy. kararla kabul edildiği, hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17. HD’nin 31.10.2018 tarihli ilamıyla onanarak kesinleştiği, eldeki davanın açıldığı tarihten önce aynı taraflar arasında aynı konuda ve aynı sebeple açılan başka bir dava daha bulunduğundan HMK’nın 114/1-i maddesinde belirtilen dava şartı yokluğu sebebiyle davanın usulden reddi gerektiği, kaldı ki eldeki davanın İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan 2014/587 E. sy. dava dosyasında bilirkişi raporu ile hesaplanıp ıslah edilmediğinden hüküm altına alınmayan sürekli işgöremezlik tazminatının bakiyesini tahsil etmek için ek dava olarak da açılmadığı, bununla birlikte davacının eldeki davada bu defa sürekli sakatlık tazminatının yanı sıra geçici iş göremezlik, efor kaybı, tedavi ve bakıcı, ulaşım yol ve yemek giderlerinin de tahsilini talep ettiği, aynı miktar üzerinden aynı davalıya karşı sürekli işgöremezlik istemine ilişkin açılan davanın mahkemece derdestlik nedeniyle usulden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamakta ise de, davacının eldeki davada, daha önce açılan davada dava konusu edilmeyen geçici iş göremezlik, efor kaybı, yol, yemek, tedavi ve bakım giderleri taleplerinin de olduğu gözetilmeksizin yazılı şekilde yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde davanın tümden reddine karar verilmesinin doğru görülmediği, davacının söz konusu talepleri yönünden işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.
BİRLEŞEN DAVA: Dairemizin kaldırma kararından sonra İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/397 E. sayılı dosyasının eldeki dava ile birleştirilmesine karar verilmiş olup bu dosyanın dava dilekçesinde davacı … vekili, müvekkili … adına iş göremezlik zararının tazmini istemi ile davalı sigorta şirketi aleyhine İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/587 Esas sayılı dosyasında açtıkları davada, müvekkilinin toplam iş göremezlik tazminatının 64.026,41 TL olarak hesaplandığını, dava dilekçesinde gösterilen dava değerinin 1.000,00 TL olduğunu, davacının hesaplanan zarar tutarını ıslah edemediğini, mahkemece 1.000,00 TL üzerinden 04/12/2014 tarihinde davanın kabulüne karar verildiğini, kararın temyiz incelemesi sonucu Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2015/17346 E. 2018/9956 K. sayılı ilamı ile onanmasına karar verildiğini, davacının daimi maluliyet tazminatı tutarının ıslah edilmeyen kısmı olan 63.026,41 TL tazminatın davalı şirketten 25/03/2011 tarihinden itibaren aksi durumda, asıl davada alınan bilirkişi raporu tarihi olan 08/07/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KALDIRMA KARARI SONRASI VERDİĞİ KARARIN ÖZETİ: Mahkemece, asıl dosyada talep edilen zarar kalemleri yönünden alınan aktüerya bilirkişi raporunda davacı … ‘ın geçici iş göremezlik süresinin 3 ay olarak tespit edildiği, geçici iş göremezlik zararının 1.639,44 TL olarak hesaplandığı, geçici iş göremezlik süresi içinde bakıcıya ihtiyacı olduğu, bürüt asgari ücret üzerinden 2.079,00 TL bakıcı giderinin hesaplandığı, davacının SGK tarafından karşılanmayan tedavi gideri olarak yaptığı harcamalar olan yol, pansuman yemek vb masraflar için toplam 890,00 TL belirlendiği, buna göre toplam 4.608,44 TL zararın belirlendiği, raporun hükme esas alınabilir nitelikte olduğu, birleşen dosyada davalı tarafça zamanaşımı itirazında bulunulduğu, kazanın 28/06/2009 tarihinde meydana geldiği, KTK mad. 109/2’ye göre “Dava cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise bu süre maddi tazminat istemleri için de geçerlidir” hükmünün düzenlendiği, 5237 Sayılı TCK Mad. 85/2 hükmüne göre dava konusu haksız fiilin 2 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası gerektirdiği, TCK mad. 66/1-d hükmünde ise 5 yıldan fazla ve 20 yıldan az hapis cezasını gerektirir suçlarda dava zamanaşımı süresinin 15 yıl olarak belirlendiği, birleşen davanın dava tarihinin 31/07/2019 olduğu, davanın 15 yıllık zamanaşımı süresi sona ermeden açıldığı, birleşen dosyada dayanak olarak gösterilen İstanbul Anadolu 4 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/587 Esas sayılı dava dosyasında davacı … tarafından davalı … aleyhine 28/06/2009 tarihinde meydana gelen kaza nedeni ile kalıcı iş göremezlik zararı olarak 1.000,00 TL istemi ile tazminat davası açıldığı, yapılan yargılama sırasında düzenlenen bilirkişi raporlarının dosya içinde olduğu, 08/07/2014 tarihli aktüer bilirkişi raporunda davacının %9 maluliyet oranı kabul edilerek maddi zararının 64.026,41 TL olarak tespit edildiği, mahkemece davanın kabulüne, taleple bağlı kalınarak 1.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren değişen ve değişecek olan yasal faiz oranları uygulanmak sureti ile hesaplanacak faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verildiği, kararın kesinleştiği, birleşen dava yönünden yapılan incelemeye göre İstanbul Anadolu 4 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/587 Esas sayılı dosyasında tarafların aynı olduğu, aynı kazaya ilişkin ve aynı isteme ilişkin olduğu, ilk davada 1.000,00 TL kalıcı iş göremezlik zararının talep edildiği ve Mahkemece yapılan yargılama sonunda taleple bağlı kalınarak 1.000,00 TL tazminata hükmedildiği ve kararın bu şekilde kesinleştiği, ek dava niteliğinde olan birleşen dosyada aynı isteme ilişkin ayrıca herhangi bir delil araştırılması gereği olmadığı, aktüerya bilirkişi raporunda hesaplanan 64.026,41 TL kalıcı iş göremezlik zararının doğduğunun kabulü gerektiği, kalıcı iş göremezlik yönünden maddi tazminat bedeline davalı sigorta şirketinden 25/03/2011 tarihinden itibaren faiz isteminin yerinde olduğu, 14/03/2011 tarihinde davacı … ‘ın davalı sigorta şirketine başvuruda bulunduğu, bu tarihi takip eden 8 iş günü sonrasına denk gelen 25/03/2011 tarihinde davalı şirketin temerrüde düştüğü gerekçesiyle, davacılardan … hakkında verilen 2016/757 esas, 2018/361 karar sayılı kararın istinaf edilmediği ve bu davacı yönünden kararın kesinleştiğinden, davacı … yönünden herhangi bir karar verilmesine yer olmadığına, davacılardan … yönünden asıl dosyada talep edilen 100,00 TL kalıcı iş göremezlik isteminin derdestlik nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine, davacının geçici iş göremezlik tazminatı isteminin kabulüne, 1.639,44 TL geçici iş göremezlik tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, bakıcı gideri tazminatı isteminin kabulüne, 2.079,00 TL bakıcı gideri tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davacının SGK tarafından karşılanmayan tedavi amaçlı pansuman, yol, yemek zararlarına ilişkin tazminat isteminin kısmen kabulüne, 890,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, birleşen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/39 E. sayılı dava dosyasında davanın kabulüne, davacı … için tespit edilen 63.026,41 TL kalıcı iş göremezlik zararı tazminatının davacı tarafça davalı şirkete başvuru tarihi olan 14/03/2011 tarihini izleyen 8 iş günü sonrasına tekabül eden 25/03/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı … ‘a ödenmesine karar verilmiştir.
Karara karşı, asıl ve birleşen davada davalı sigorta şirketi vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ :Davalı vekili, birleşen davanın açılış tarihinin 31.07.2019 olduğunu, dava konusu trafik kazasının 28.06.2009 tarihinde meydana geldiğini, birleşen davanın zamanaşımı nedeniyle reddedilmesi gerektiğini, müvekkili şirket sigortalısı … plakalı aracın sürücüsünün kazada %100 kusurlu olarak kazaya sebep olduğunu, kendisinin vefat ettiğini, sigortalı araçta yolcu olarak bulunan davacıların yaralanma neticesinde malul kaldıklarını, davacı … tarafından sürekli iş göremezlik tazminatı talebiyle İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2014/587 E. sayılı kısmi dava açıldığını, davacının zararının 64.026,41 TL olarak belirlendiğini, dava ıslah edilmediğinden talep edilen 1.000,00 TL’nin müvekkili şirketten tahsiline karar verildiğini, ek dava niteliğinde 2019 yılında İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde 2019/397 Esas sayılı davanın açıldığını ve eldeki dava ile birleştirildiğini, yasal süresi içinde zamanaşımı itirazında bulunduklarını, mahkemece hatalı değerlendirme ile zamanaşımı itirazının reddedildiğini, olayda kusuruyla kendi ölümüne sebebiyet veren sigortalı araç sürücüsü dışında ölen bulunmadığını, sürücünün vefat ettiği durumlarda zamanaşımının 15 yıl değil, 8 yıl olarak uygulanması gerektiğini, Yargıtay HGK kararlarında sürücünün kendi kusuruyla vefat ettiği durumlarda zamanaşımı süresinin 8 yıl olduğunu, trafik güvenliğini tehlikeye düşürme suçunun bir tehlike suçu olduğunu, mağdurunun ölen değil, kamu güvenliği olduğunu, somut olayda, trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunun varlığının sabit olduğundan, 2918 sayılı KTK’nın 109/2. maddesi uyarınca ceza zamanaşımının uygulanması gerektiğini, kabul anlamına gelmemek üzere bir an için davanın haklı olduğu varsayılsa bile müvekkili şirketin dava tarihinden itibaren ve ancak yasal faizle sınırlı olarak sorumlu tutulabileceğini belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Asıl dava, davacıların yolcu olarak bulunduğu davalı sigorta şirketine ZMMS sigorta poliçesi ile sigortalı olan aracın karıştığı çift taraflı trafik kazası sonucunda oluşan cismani zarar sebebiyle TBK’nın 54/3. maddesi uyarınca maddi tazminat (geçici iş göremezlik, sürekli iş göremezlik, tedavi ulaşım ve bakım giderleri) istemine, birleşen dava sürekli işgöremezlik nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece asıl davada davacı … yönünden yeniden karar verilmesine yer olmadığına, davacı … yönünden ise sürekli işgöremezlik tazminatı isteminin derdestlik sebebiyle dava şartı yokluğundan usulden reddine, diğer maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne, birleşen davada davacı … ‘ın ek dava niteliğindeki sürekli işgöremezlik tazminatı isteminin kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davalı vekilinin birleşen davadaki istemin zamanaşımına uğradığı yönündeki istinaf sebebinin incelenmesinde; Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinde (BK m. 41) haksız fiil tanımlanmış, 72. maddesinde de (BK m. 60) haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini istemi ile açacağı davaların bağlı olduğu zamanaşımı süreleri özel olarak düzenlenmiştir. Özel bir kanun hükmünün, özel olarak zamanaşımı süresi öngördüğü tehlike sorumluluklarında TBK’nın 72. maddesi (BK m. 60) uygulanmaz. 2918 sayılı KTK’nın 109/I. Maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmüne, yine aynı kanunun 109/II. maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir. Aynı fiil bazen, hem sorumluluğu gerektiren hem de ceza kanunlarına göre cezayı gerektiren bir fiil olabilir. Bu fiile göre Ceza Kanununun daha uzun bir zamanaşımı süresi öngördüğü hallerde, tazminat davasının daha önce zamanaşımına uğraması tutarlı bir çözüm oluşturmaz. Zira cezalandırma, müeyyide olarak tazminattan daha ağırdır. Bu sebeple, kanun koyucu uyum sağlamak amacıyla ceza davası için öngörülen zamanaşımı süresince tazminat davasının da devamını temin bakımından genel olarak TBK m. 72/I (BK m. 60/II), özel olarak da KTK 109/II. maddesinde düzenleme yapmıştır.
Burada üzerinde durulması gereken, 2918 sayılı KTK’nın 109. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece fiilin Ceza Kanununa göre cezayı gerektiren bir fiil olmasının yeterli olması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece fiilin cezayı gerektiren bir eylem olmasını yeterli görmekte; bunun dışında, eylemi gerçekleştiren fail hakkında soruşturma yapılmasını, ceza davası açılmış olması veya mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten veya …. ) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür (HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705, HGK’nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325, HGK’nın 05.06.2015 gün 2014/17-2198,2015/1495 ve HGK’nın 16.09.2015 gün, 2014/17-116, 2015/1771, HGK’nın 10.06.2015 gün, 2014/17-27, 2015/1530 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir).
Açıklanan ilkeler ışığında somut olay incelenecek olursa; kaza 28.06.2009 tarihinde gerçekleşmiş, davaya konu trafik kazası sonucunda davacılar yaralanmış ve aynı kaza sebebiyle yolcu olarak bulundukları aracın sürücüsü … ölmüştür. Yukarıda açıklandığı üzere, KTK’nın 109/II. maddesinde öngörülen ceza zamanaşımı süresinin uygulanması için kamu davasının açılmış olması veya mahkumiyet kararı verilmiş bulunması aranmamakta olup cezayı gerektiren fiilin varlığı yeterlidir. Bir ölü ve birden fazla kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan sözkonusu trafik kazası da bu anlamda cezayı gerektiren bir fiil niteliğindedir.
Yasa koyucunun amacı Karayolları Trafik Kanunu uyarınca tehlike sorumluluğunu doğuran olaylarda sorumlulara karşı daha uzun zamanaşımı süresi içerisinde yönelmeyi sağlamaktır. KTK’nın 109. maddesinin 2. fıkrasındaki “cezayı gerektiren fiil” ifadesinin seçilmesi zamanaşımı yönünden yukarıda da açıklandığı gibi soruşturma veya kovuşturma yapılması koşullarının aranmadığı sonucunu doğurmaktadır.
Buna göre eylem için (TCK 85/2) kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 66/1-d maddesinde öngörülen ceza zamanaşımı süresinin 15 yıl olduğu dikkate alındığında, birleşen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/397 E. sayılı dosyasının dava tarihi olan 31.07.2019 tarihinde zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2017/4783 E. 2019/10057 K. ve 2016/12985 E. 2019/6558 K. sayılı ilamlarında açıklandığı üzere) Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin birleşen davadaki istemin zamanaşımına uğradığı yönündeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Davalı vekilinin faizin başlangıç tarihi ve türüne yönelik istinaf sebebinin incelenmesinde; 2918 sayılı KTK’nın 98/1, 99/1. maddeleri ile Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi Genel Şartları`nın B.2. maddesi uyarınca rizikonun, bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigorta şirketinin tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta olup, bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüt gerçekleşmektedir. Davadan önce davalı sigorta şirketine başvuru yapıldığı davalı şirket tarafından 13.04.2011 yazı ile başvurunun reddedildiği, davalı sigorta şirketi tarafından bu tarihten itibaren 8 gün içinde ödeme yapılmadığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesince 8 günlük ödeme süresinin dolduğu 25.03.2011 tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi isabetli olup, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 4.305,33 TL’den peşin alınan 1.135,63 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 3.169,70 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davalının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.