Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/1197 E. 2021/909 K. 03.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/1197
KARAR NO : 2021/909

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22.07.2019
NUMARASI : 2021/97 Esas
TALEBİN KONUSU : Delil Tespiti ve İhtiyati Tedbir
KARAR TARİHİ : 03.09.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 03.09.2021

İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 22.07.2019 tarih 2021/97 Esas sayılı kararın Dairemizce incelenmesi delil tespiti ve ihtiyati tedbir isteyen davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP : İhtiyati tedbir isteyen vekili davacı vekili, davalı şirketin faaliyet gösterdiği çiftliğin mülkiyetinin müvekkiline ait olduğunu, çiftlikte 4 adet ev ve 1 adet konteyner ile demirbaş olarak traktör, yem karma makinesi, süt tankı, süt sağım makinesi, jeneratör, buzağı yatakları, tarım araç ve gereçleri, zirai aletler, süt soğutma tankı, süt paketleme tesisi ve muhtelif besicilik malzemeleri bulunduğunu, müvekkilinin çiftliği yatırım ve üretim amacıyla satın aldığını, ancak hayvancılık ve süt üretimi işini bilmeyen müvekkilinin davalı …’in bu işi bildiğini ve beraber yapabileceklerini söylemesi üzerine taraflar arasında adi ortaklık ilişkisi kurulduğunu, söz konusu ortaklığın sermayenin tamamını koyan müvekkilinin payının %80, sadece emeğini koyacak olan davalının payının ise %20 olması şeklinde olduğunu, müvekkilinin davalının istediği toplam 960.000,00 TL parayı davalıya verdiğini ve ayrıca 400.000,00 TL banka kredisini kullanıp tamamını davalıya verdiğini, söz konusu paraların tamamının peyderpey davalı tarafından kullanıldığını, müvekkilinin kurulan ve kararlaştırılan ortaklığın yükümlülüklerini yerine getirdiğini, ancak davalının akde aykırı davrandığını, davalının müvekkili tarafından gönderilen paralarla büyükbaş canlı hayvan alımı yaptığını ve hayvanları kendi adına tescil ettirdiğini, hayvanların bir kısmını, çiftlikteki hayvanlardan ve çeşitli usullerle piyasadan elde ettiği günlük ortalama 2.000 kg sütü müvekkilinden habersizce sattığını, her türlü fiziki ve finansal yatırımı müvekkilinden temin ettiği halde ortaklığa aykırı hareket ettiğini, taraflar arasında yazılı hale getirilmesi gereken ortaklık ilişkisini imzalamaktan sürekli olarak kaçındığını, söz konusu ortaklık sebebiyle kurulması planlanan şirketi de davalı …’in tek başına ve müvekkilinden gizlice ve habersizce açtığını, davalı şirketin kurucusu ve yetkilisinin davalı … olmasının, davalı … ile davalı şirket arasındaki organik bağın, tarafların şirket kurarak iş yapmaya devam etmeyi kararlaştırmış olmalarının, şirketin iştigal alanı ve faaliyetleri ve kuruluş yeri ile sürecinin de müvekkilinin şirketle olan ortaklığını açıkça gösterdiğini, davaya dayanak ortaklık ilişkisinde adı geçen çiftliğin hileli ve hukuka aykırı olarak işletilmesini sağlamak için davalı … tarafından davalı şirketin kurulduğunu, bu sebeple işletme ve şirket arasındaki organik bağın açık ve net olduğunu ileri sürerek, taraflar arasındaki adi ortaklığın ve daha sonra kurulan davalı şirketteki ve bağlı işletme haline dönüştürülen işletmedeki ortaklığının tespitine ve ortaklığın tasfiyesine, ortaklığın kurulduğu 09.11.2017 tarihinden itibaren sözleşmede belirlenen ortaklık oranı nispetinde müvekkiline ödenmemiş kar payları ile diğer alacaklarının tespitine ve tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, mevcut malvarlığının ve değerlerinin tespiti için bilirkişi ve keşif incelemesi yapılmasını, sözkonusu malların, özellikle de canlı hayvanların da dava konusu olması sebebiyle yediemin olarak davalıya teslim edilmesini, davalı şirketin 3. kişilere devrinin önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalılar vekili, davalı şirket ile davacı arasında herhangi bir hukuki veya ticari ilişki olmadığını, bu nedenle, davanın davalı şirket yönünden husumet nedeniyle bu talebin kabul edilmemesi halinde esastan reddine karar verilmesi gerektiğini, davalı şirketin 13.12.2018 tarihinde kurulduğunu, kuruluş adresini dava dışı kooperatiften kiraladığını, davalı şirketin faaliyete başladığı yerin davacı ile hiç bir ilgisinin olmadığını, davacı ile davalı … arasında 09.11.2017 tarihli kira sözleşmesi ile kurulan kira ilişkisi kurulduğunu, davacının söz konusu taşınmazı 21.08.2017 tarihinde satın aldığını, müvekkiline ortaklık teklif ettiğini, müvekkilinin kabul etmesi üzerine %50 şer ortaklık şeklinde anlaştıklarını davacının çiftliğinin çok kötü durumda olduğunu, asıl amacının çiftliği onarmak olduğunu, bu nedenle hayvancılığa yatırım yapamayacağını söyleyerek ortaklığı sonlandırdığını, tarafların anlaşması üzerine söz konusu çiftliğin noterde yapılan 09.11.2017 tarihli kira sözleşmesi ile davacıdan kiralandığını, taraflar arsındaki ortaklık ilişkisinin kira sözleşmesinin yapıldığı tarihte zaten tasfiye edildiğini, taraflar arasında arzu edilseydi ortaklık sözleşmesinin de yapılabileceğini, müvekkilinin ortaklık sözleşmesi yapmaktan kaçınması gibi bir durumun söz konusu olmadığını, davacının da bu yönde bir talebinin olmadığını, kira sözleşmesinin imzalanmasından sonra davacının gönderdiği paraların tamamının çiftliğin bakımı, onarımı, tadilatı ve demirbaş alımı ile davacının aynı köyde bulunan taşınmazlarına yapılan yapıların bedeli için harcandığını, davacının gönderdiği paralar ile davacı adına bu işlerin yapıldığını, ayrıca davacıya ait başka taşınmazlardaki ve çiftlikteki imara aykırı imalatların yasal hale getirilmesi ve imar barışından faydalanılması için tüm harçları ve giderleri müvekkilinin ödediğini, davacının tüm paraları bu işler için gönderdiğini, davacının bir takım masraflar yaptıktan sonra kira bedelini düşük bulduğunu ve sırf kira bedelini yükseltebilmek ve taşınmazın tahliyesini sağlamak için dava ve şikayet yoluna başvurduğunu, tasfiyeye konu olabilecek bir ortaklık ve bağlı işletme olmadığınr, davacıya ödenmesi gereken bir kar payının da olmadığını, taraflar arasında ortaklık ilişkisinin varlığı kabul edilse dahi davacının alacaklı değil borçlu olduğunu, davacının ortaklık için kullandığı herhangi bir kredi bulunmadığını, krediyi müvekkilinin kullandığını ve ödediğini, davacının sadece müvekkiline yardımcı olmak amacıyla taşınmazını ipotek ettirdiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, davacının ortak olduğu iddiasını, adi şirkete ait mal varlığını ve bu mal varlığının davalı şirkete devredildiğini yaklaşık olarak ispatlayamadığı gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş, HMK m. 400 vd yer alan hükme göre delil tespiti istenebilmesi için talep edenin hukuki yararın varlığının gerektiği, delilin hemen tespit edilmemesi hâlinde kaybolacağı yahut ileri sürülmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ihtimal dâhilinde bulunuyorsa hukuki yararı bulunduğu kabul edilerek delil tespiti yapılması imkanı bulunduğu, davacının bu şirkette pay sahibi olduğu iddiasını ispatlaması halinde şirket mal varlığında bulunan değerleri veya bunların yerine geçen değerleri elde etme imkanı bulunduğu, mevcut durumda delil tespiti için gerekli şartların oluşmadığı gerekçesiyle de tespit talebinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, mahkemece tespit ve tedbir talebinin reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Seferihisar Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/385 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını öğrenen davalı …’ın, davalı şirketteki tüm payını hileli şekilde haksız ve hukuka aykırı olarak kardeşi olan ….’a 23.12.2019 tarihinde devrettiğini, bu işlemin ticaret sicil gazetesinde yayınlandığını, şirket hisselerini devir alan …. hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, Seferihisar Cumhuriyet Başsavcılığının 2021/348 Soruşturma numaralı dosyası ile soruşturmanın halen devam ettiğini, tespit ve tedbir talebinin kabul edilmemesi halinde davanın sonunda müvekkilinin alacağının tahsili imkanı kalmayacağını, tedbir ve tespit talebinin kabulü için şartların oluştuğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Talep, taraflar arasında iddia olunan adi ortaklığın ve davalı şirketteki ve bağlı işletme haline dönüştürülen işletmedeki ortaklığın tespiti, ortaklığın tasfiyesi, ortaklığın kurulduğu tarihinden itibaren ortaklık oranı nispetinde ödenmemiş kâr payları ile diğer alacakların tespiti ve tahsili istemiyle açılan davada, davalı şirketin 3. kişilere devrinin önlenmesi için ihtiyati tedbir istemi ile mevcut malvarlığının ve değerlerinin tespiti için bilirkişi ve keşif incelemesi yapılması, sözkonusu malların, özellikle de canlı hayvanların yediemin olarak davalıya teslim edilmesi istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle tedbir ve tespit talebinin reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Somut olayda, davacı taraf karşı tarafla arasındaki iddia ettiği adi ortaklığın ve davalı şirketteki ve bağlı işletme haline dönüştürülen işletmedeki ortaklığının tespitine ve ortaklığın tasfiyesine, ortaklığın kurulduğu tarihinden itibaren sözleşmede belirlenen ortaklık oranı nispetinde ödenmemiş kâr payları ile diğer alacaklarının tespitine ve tahsiline karar verilmesi istemli açtığı davada, mevcut malvarlığının ve değerlerinin tespiti için bilirkişi ve keşif incelemesi yapılmasına ve sözkonusu malların, özellikle de canlı hayvanların da dava konusu olması sebebiyle yeddiemin olarak davalıya teslim edilmesine karar verilmesini, davalı şirketin 3. kişilere devrinin önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiş, mahkemece tedbir ve tespit talebinin reddine karar verilmiştir.
7251 sayılı yasa ile değişik HMK’nın 341. maddesinde, ilk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararları, karşı tarafın yüzüne karşı verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları, karşı tarafın yokluğunda verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine verilen kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvurulabileceği düzenlenmiştir.
Davacı vekilinin mevcut malvarlığının ve değerlerinin tespiti için bilirkişi ve keşif incelemesi yapılması, tespit sonucu sözkonusu malların, özellikle de canlı hayvanların yediemin olarak davalıya teslim edilmesi istemi, niteliği itibarıyla HMK’nın 400. vd. maddelerinde düzenlenen delil tespiti istemine ilişkin olup, bu konuda mahkemece verilen kararın HMK’nın 341. maddesi uyarınca istinafı kabil olmadığından davacı vekilinin delil tespit talebinin reddi kararına yönelik istinaf dilekçesinin reddine karar verilmiştir.
HMK’nın 389/1. maddesi uyarınca mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. HMK’nın 390/3. maddesi uyarınca tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.
Davacı vekili davalı şirketin 3. kişilere devrinin önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiş ise de; HMK’nın 389/1. maddesi uyarınca ihtiyati tedbir talebinin talep eden tarafça ibraz edilen belgelere ve dosyadaki mevcut delillere göre değerlendirilmesi gerekmekte olup taraflar arasında yazılı bir sözleşmenin bulunmadığı, henüz delillerin toplanması aşamasında olan dosyada davacının haklılığına ilişkin HMK’nın 389. maddesindeki yaklaşık ispat koşulunun yerine getirilmediği sonucuna ulaşılarak, mahkemece ihtiyati tedbir talebinin reddine dair verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu durumda, delil tespiti istemine yönelik mahkemece verilen kararın HMK’nın 341. maddesi uyarınca istinafı mümkün olmadığından davacı vekilinin delil tespit talebinin reddi kararına yönelik istinaf dilekçesinin reddine, ihtiyati tedbir talebi yönünden istinaf dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b-1 maddesi gereğince ihtiyati tedbir talebine yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin delil tespit talebinin reddi kararına yönelik istinaf dilekçesinin REDDİNE,
2-İhtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebine yönelik istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
3-İhtiyati tedbir isteyen davacı yönünden istinaf karar harcı olan 97,70 TL’den peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 38,40 TL’nin ihtiyati tedbir isteyen davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf başvurusu nedeni ile ihtiyati tedbir isteyen davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 03.09.2021