Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/1067 E. 2021/1010 K. 20.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1067
KARAR NO : 2021/1010
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İZMİR 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01.03.2021
NUMARASI : 2019/1193 E. 2021/127 K.
DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 20.09.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 20.09.2021

İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 01.03.2021 tarih 2019/1193 E. 2021/127 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili, müvekkilinin, yakın dostu olan davalı şirket sahibine ticari işletmesinde kullanarak kar payı almak üzere borç olarak 200.000,00 TL verdiğini, taraflar arasında düzenlenen 27.12.2014 tarihli sözleşme ile davalının müvekkiline 27/01/2015 tarihinden itibaren her ayın 27’sinde 4.400,00 TL kâr payını ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, protokole ek olarak 27.12.2014 tanzim ve 30.06.2015 ödeme tarihli 200.000,00 TL’lık bononun davalı tarafından müvekkiline verildiğini, ancak 30.06.2015 ödeme tarihli bono bedelinin ve kâr paylarının ödenmediğini, müvekkili adına İzmir 16. İcra Müdürlüğü’nün 2019/1441 Esas sayılı dosyasında yapılan Kambiyo Senetlerine Özgü Haciz Yolu ile icra takibinin davalı borçlunun itirazı üzerine İzmir 1. İcra Hukuk Mahkemesince durdurulduğunu iddia ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, ödenmemiş ana para ve kâr paylarından davalının ödemesi gereken miktarların tespit edilmesine ve şimdilik ana para yönünden 79.000,00 TL’nin 30/06/2015 tarihinden, kar payları yönünden 1.000,00 TL’nin 27/01/2015 tarihinden ve takip eden her ayın 27’sinden itibaren işleyecek olan avans faizleri ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davacı tarafça başlatılan icra takibi hakkında İcra Mahkemesince vade tarihinden itibaren 3 yıl geçmekle zamanaşımı süresi dolduğundan icranın geri bırakılması kararı verildiğini, davacının şirket ortağı olmadığını, kâr payı talep etmesinin mümkün olmadığını, ayrıca müvekkili şirketin kâr etmediğini, müvekkili şirket ortağı …’in hesaplarından davacıya borç alınan tutarın fazlasıyla ödendiğini, müvekkili şirketin ana para borcunun da bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, taraflardan birinin tacir olmaması ve uyuşmazlığın iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili olmayışı yanında, davanın mutlak ticari dava niteliğinde de olmadığı; uyuşmazlığın konusuna göre de görülmekte olan davanın mutlak veya nîspi ticarî dava olarak kabul edilemeyeceği; talep edilen alacağa esas temel ilişkinin niteliği itibarıyla da davaya bakmakla mahkemenin görevli olmadığı, uyuşmazlığın çözümünde genel görevli ve yetkili mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu gerekçesiyle davanın göreve ilişkin dava şartı bulunmadığından HMK’nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince usulden reddine, mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı vekili, kararın hukuka ve kanuna aykırı olduğunu belirterek kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, taraflar arasında düzenlenen, davacı tarafından borç para verilmesi karşılığında davalı şirketten kâr payı alınmasına dair protokolden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1-a maddesinde, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın, bu kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı düzenlenmiştir.
TBK’nun tüketim ödüncü sözleşmesini düzenleyen 386. maddesinde ise, “Tüketim ödüncü sözleşmesi, ödünç verenin, bir miktar parayı ya da tüketilebilen bir şeyi ödünç alana devretmeyi, ödünç alanın da aynı nitelik ve miktarda şeyi geri vermeyi üstlendiği sözleşmedir.” şeklinde düzenleme mevcuttur.
Somut olayda, taraflar arasında düzenlenen 27.12.2014 tarihli protokolde, davacının davalı şirkete aralarındaki dostluğa binaen 200.000,00 TL borç verdiği, borç alan davalının bu protokol ile birlikte borç veren davacıya 30.06.2015 tarihli 200.000,00 TL tutarında teminat senedi verdiği, davalının 27.01.2015 tarihinde başlamak üzere her ayın 27’sinde davacıya 4.400,00 TL kâr payı ödeyeceği, davalının borç olarak aldığı 200,000,00 TL’yi 30.06.2015 tarihinde davacıya iade edeceği, davacının parasını daha önce istemesi halinde davalıya 20 gün önce haber vereceği, bu durumda davalının parayı 20 gün içinde iade edeceği ve senedini geri alacağı kararlaştırılmıştır. Davacı, protokol koşullarına aykırı olarak kâr payının ve borç olarak verilen paranın sözleşmede belirlenen tarihlerde ödenmediği iddiasıyla dava açmıştır. Davacının tacir olduğuna ilişkin bir iddia ya da kanıtın dosya kapsamında mevcut olmadığı, davacının şirket ortağı olmadığı, dava dilekçesinde de davacının şirket ortağı olduğuna dair bir betimlemenin bulunmadığı, davacının kambiyo senedinden kaynaklanan bir alacak talebinin de bulunmadığı, taraflar arasındaki protokolün konusunun ticari işletmede kullanılmak üzere davalı şirkete borç para verilmesi olduğu, ticari işletmenin niteliği konusunda da taraflar arasında bir uyuşmazlığın bulunmadığı, davanın TTK’nın 4. maddesi kapsamında mutlak ve nisbi ticari dava niteliğinde bulunmadığı anlaşıldığından, uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
Buna göre, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların, açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı yönünden istinaf karar harcı peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davalının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 23/2 maddesi uyarınca kesin olmak üzere 20.09.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.