Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/1056 E. 2023/269 K. 21.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1056
KARAR NO : 2023/269

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/04/2021
NUMARASI : 2017/910 Esas 2021/340 Karar
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 21.02.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 21.02.2023
İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 08.04.2021 tarih 2017/910 Esas 2021/340 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili, 09.06.2017 tarihinde, müvekkilinin maliki ve sürücüsü olduğu … plakalı motosiklet ile seyir halindeyken, davalı … Sigorta A.Ş. tarafından zorunlu trafik sigorta poliçesi ile sigortalanan ve davalı …’un sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile çarpıştıklarını, trafik kaza tespit tutanağında davalı …’un 2918 sayılı KTK’nın m.57/1c maddesi uyarınca asli kusurlu olduğunun tespit edildiğini, müvekkilinin kaza nedeniyle kalıcı maluliyetinin oluştuğunu iddia ederek, belirsiz alacak davası niteliğinde olmak üzere şimdilik 1.000,00 TL’nin davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline, 50.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’dan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 16.02.2021 havale tarihli ıslah dilekçesinde, geçici iş göremezlik tazminatı istemini 3.159,13 TL’ye, sürekli iş göremezlik tazminatı istemini 135.061,61 TL’ye, tedavi bakıcı ve iyileşme giderleri istemini 3.240,00 TL’ye yükseltmiştir.
CEVAP:Davalı … vekili, müvekkilinin tacir olmadığını, Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğunu, müvekkilinin yerleşim yerinin İzmir İli Urla İlçesi olduğunu, kazanın da Urla’da meydana geldiğini, yetkili mahkemenin Urla Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, trafik memurlarıca düzenlenen trafik kazası tespit tutanağı içeriğini ve müvekkiline verilen 8/8 kusuru kabul etmediklerini, kazanın meydana geldiğini kavşağın ışıksız olduğunu, iki şeritli yol olduğunu, müvekkilinin yolda karşıdan karşıya geçmek için bekleyen, kol değneği ile yürüyen bir kişiyi aracına alarak karşıya geçirmek istediğini, hızının 20-30 km/s’dan düşük olduğunu, boş olan yola rağmen aşırı hızla gelen davacıya ait motosikletin müvekkilinin aracının ön tamponunu sıyırarak alıp götürdüğünü, 100 metre ileride yan yatarak durduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı sigorta vekili, davacının dava açmadan önce gerekli belgelerle birlikte müracaat şartını yerine getirmediğinden, davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin sorumluğunun azami poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden kusur yönünden, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi’nden maluliyet yönünden rapor alınması gerektiğini, tazminat raporunun hazineye kayıtlı aktüer aracılığı ile yaptırılması gerektiğini, SGK’ya müzekkere yazılarak davacıya ödeme yapılıp yapılmadığının ve yapılmış ise hangi iş kolundan olduğunun araştırılması, kask takılmamış olması nedeniyle müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, Ege Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı tarafından düzenlenen 19.06.2018 tarihli raporda, Engellilik Ölçütü Sınıflandırması ve Engellilere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik uyarınca davacının sürekli maluliyet oranının %5, iyileşme süresinin 3 ay olduğunun tespit edildiği, Ankara Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nin 28.06.2019 tarihli raporunda davacının %25, davalı sürücü …’un %75 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği, 19.01.2021 tarihli aktüerya raporunda %25 oranında kusurunun indirilmesi sonrası davacının geçici iş göremezlikten kaynaklı maddi tazminat alacağının alacağının 3.159,13 TL, sürekli maluliyetten kaynaklı maddi tazminat alacağının 135.061,61 TL, bakım giderinden kaynaklı maddi tazminat alacağının 2.666,25 TL, SGK sorumluluğunda olmayan belgeli tedavi giderinin 573,75 TL olacağı, … Hastanesince yapılan 15.600,00 TL’Iik tedavi giderinin Sosyal Güvenlik Kurumu sorumluluğunda olduğu yönünde tespit yapıldığı gerekçesiyle, maddi tazminat davasının kabulü ile; 3.159,13 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 135.061,61 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 573,75 TL SGK tarafından karşılanmayan tedavi gideri ve 2.666,25 TL bakım gideri olmak üzere toplam 141.460,74 TL’nin sigorta şirketi yönünden temerrüt tarihi olan 31.07.2017 tarihinden itibaren (teminat limiti ile sınırlı olmak kaydıyla) diğer davalı yönünden olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, manevi tazminat davasının kısmen kabulüne 10.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’dan tahsiline karar verilmiştir.
Karara karşı davalılar vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı … vekili, Ankara Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesinin kusur raporunu kabul etmediklerini, olay yerinin ve motosikletin yıkıldığı yerin keşifte ölçüldüğünü, ancak bu uzaklık ve ölçümün raporda tartışma konusu yapılmadığını, mesafelerin motorun hızının göstergesi olduğunu, motosiklet üzerinde iki kişi olan davacı ve arkadaşında kask, koruma dizliği vs hiçbir tertibat bulunmadığını, motosikletin model ve ağırlığının iki kişiyi taşıyacak kapasitede olmadığını, Urla 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2017/722 E. dosyasında alınan 05.11.2018 tarihli raporda toplamda 150 kilo ağırlığın motorda dengesizlik ve aksaklık çıkabileceğinin belirtildiğini, iki kişinin toplam ağırlığının 150 Kg’ın üzerinde olduğunu, davacının aşırı hızlı geldiğini, trafiği ve yolu kontrol etmediğini, keşifte dinlenen tanık beyanlarının görgüye dayalı olduğunu, kusur bilirkişi raporlarında müvekkiline haksız olarak %75 oranında fahiş kusur oranı verildiğini, Urla Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülmekte olan 2017/722 E. sayılı dosyaya gelen Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Medikolegal Değerlendirme Raporu ile eldeki davada alınan Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastahanesi Adli Sağlık Kurulu Raporu arasında çelişki olduğunu, davacının olay sonrasında Urla Devlet Hastahanesine götürüldüğünü, davacının daha sonra … Hastanesine müracaat ettiğini, her iki hastane dosyalarının asıllarının dosyaya girmediğini ve bu dosyalar incelenmeden rapor düzenlendiğini, hangi tespit ve gerekçe ile sonuç kısmında davacının olaya bağlı sakatlık oranının %5 olduğunun açıklanmadığını, rapora imza koyan öğretim üyelerinin uzmanlık alanlarının da belirtilmediğini, yetkili olup olmadıkları ve uzmanlık alanlarının rapor tanzimine yeterli olup olmadığının anlaşılmadığını, hesap bilirkişisine ve düzenlediği rapora itirazlarının mahkeme tarafından değerlendirilmediğini, davacının sigorta giriş tarihinin sorulmaması, çalıştığı iddia edilen İçişleri Bakanlığı Sahil Güvenlik Okul Komutanlığından davacının maaş ve eklentilerinin net bir şekilde sorulmaması, emsal ücretlerin araştırılmaması, davacının mahkemeye sunduğu aylık maaşı araştırılmadan emsal ücretler sorulmadan değerlendirmeye alınarak yüksek değerden hesaplanması, peşin sermaye değerinin sorulmaması, davacının yaptığı iş ve özellikleri göz önüne alınarak varsa maluliyetin kapsamı ve oranının davacının yapacağı işte aşırı efor gerektirip gerektirmediği yönünde değerlendirme yapılmadan olası aşırı efor gerektirdiği yönünde yorumla rapor tanziminin hukuka uygun olmadığını, manevi tazminat miktarının hakkaniyete ve kanuna aykırı olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla ıslahla talep edilen kısma uygulanan olay tarihinden faiz uygulanmasının hatalı olduğunu, faizin ıslah tarihinden geçerli olması gerekirken olay tarihinden faize karar verilmesinin hatalı olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. Vekili, davacı tarafça müracaat şartının yerine getirilmediğini, davacının başvurusu üzerine tedavisine ilişkin tüm evraklar ve maluliyet raporunun istendiğini, bu evraklar şirkete iletilmeden doğrudan doğruya dava açıldığını, poliçe düzenlenme tarihinin 01.06.2015 tarihinden sonra olması nedeniyle dava konusu olaya yeni genel şartların uygulanması gerektiğini, mahkemece 17.07.2020 tarihli Anayasa Mahkemesi iptal kararı gerekçe gösterilerek dava konusu olayda yeni genel şartlar dikkate alınmadan hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, genel şart hükümlerinin kanun atfından bağımsız olarak uygulama alanı bulması gereken, genel işlem koşulu olarak değerlendirilmesi mümkün olmayan ve kapsamı ve hükümleri tüm taraflarca bilinir durumda olan ve tarafsız bir kurum tarafından hazırlanan ve sigortacının sorumluluğunu düzenleyen bir mevzuat olmakla; Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinde yapılan değişikliğin işbu düzenlemenin uygulanmasına engel teşkil etmediğinin kabul edilmesi gerektiğini, Anayasa Mahkemesi kararı 17.07.2020 tarihinde verilmiş olmakla, iptal kararlarının geriye yürümeyeceği de gözetilerek, kabul anlamına gelmemek üzere karar tarihinden önce düzenlenen poliçeler ve meydana gelen kazalar bakımından etkisi bulunmadığının gözetilmesi gerektiğini, Anayasa’nın 153. maddesi gereğince Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümeyeceğini, geçici iş göremezlik tazminatına ve geçici bakıcı giderlerine hükmedilmemesi, sürekli iş göremezlik tazminatı hesaplamasında ise teknik faiz uygulanarak hesaplama yapılması gerektiğini, davacının bakıcı ihtiyacı bulunduğu ispatlanmadan bakıcı gideri hesaplanmasının hatalı olduğunu, geçici işgöremezlik ve geçici bakıcı tazminatına hükmedilmiş olmasının hatalı olduğunu, tedavi giderleri açısından 6111 sayılı Kanun’un 59. Maddesi ile değiştirilen Karayolları Trafik Kanunu’nun 98. Maddesi gereğince sigorta şirketlerinin sorumluluğunun sona erdiğini, davacıların müterafik kusur durumunun araştırılmadığını, koruyucu tertibat kullanılmaması nedeniyle müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, faiz başlangıç tarihinin hatalı olduğunu, faiz başlangıç tarihinin dava tarihi olması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, karşı aracın işleteni/sürücüsü ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısından sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatı, tedavi ve bakıcı gideri ile manevi tazminat istemlerine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesi ile zorunlu mali sorumluk sigortasından faydalanmak isteyen hak sahiplerinin dava yoluna gitmeden önce sigortacıya yazılı başvuru yapması gerektiği düzenlenmiş olmakla birlikte, bu başvuru yapılmadan dava yoluna gidilmesi hali dahi HMK’nın 115/2. maddesi gereği tamamlanabilir dava şartı olduğuna göre, başvurunun yapıldığı, ancak eksik ya da usule uygun olmayan belge ile başvurulduğu savunmasının olduğu durumlarda usule uygun olmadığı savunulan belgedeki eksiklik de yargılama aşamasında tamamlanabilecektir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2021/3042 E.- 2021/1562 K. sayılı içtihatı). Somut olayda, KTK’nın 97. Maddesi uyarınca davacı tarafından davalı sigorta şirketine dava açılmadan önce yapılan başvuruya verilen 31.07.2017 cevabi yazıda, kaza sonrasında uygulanan tedaviye ilişkin tüm tıbbi belgeler ile maluliyet derecesini gösterir maluliyet raporunun sunulması istenmiş olup, maluliyet oranına ilişkin sağlık kurulu raporu davacı tarafça kısa sürede alınıp tamamlanamayacağından, davalı sigorta şirketinin bu istemi davacının haklarının sürüncemede kalmasına yol açacaktır. Yargılama aşamasında kaza tarihinde yürürlükte bulunan yönetmelik hükümlerine göre düzenlenmiş sağlık kurulu raporu alınarak eksiklik tamamlanabileceğinden başvurunun sonuçsuz kaldığının kabulü ile anılan maddede düzenlenen başvuru dava şartının gerçekleştiğinin kabulü ile davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin dava şartının gerçekleşmediğine ile temerrüde düşülmediğine ve faiz isteme hakkının doğmadığına ilişkin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
İlk derece mahkemesince mahallinde yapılan keşif üzerine polis memuru bilirkişiden alınan 12.12.2018 tarihli raporda, davalı sürücü …’un sevk ve idaresindeki … plakalı otomobil ile seyir halinde iken dönel kavşağına girdiğinde kendisine hitaben kavşak içinde “DUR” trafik tanzim işaret levhasına riayet ederek kavşak içinde refuj başı ile daire şeklindeki trafik adası arasında durması, sağ taraftan gelen araç trafiğinin hız ve mesafesini etkin bir şekilde kontrol etmesi, seyrine göre sağ taraftan yaklaşan davacı sevk ve idaresindeki motosiklete geçiş önceliği tanıması, motosiklet kavşağı geçtikten sonra tekrar aynı kontrolleri yapması ve yolun müsait olduğunu gördüğü zaman otomobilini harekete geçirerek dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getirmek suretiyle emniyetli bir şekilde geçmesi gerekirken; bu hususlara gerekli ve özeni göstermediği, KTK’nın 47/C, 57/A ve Yönetmeliğin 109/B-8, 84/H maddeleri uyarınca kazanın oluşumunda %75 oranında asli kusurlu olduğu; davacının sevk ve idaresindeki … plakalı motosiklet ile seyir halinde iken dönel kavşağa geldiğinde motosikletinin hızını yük ve teknik özelliğine, görüş, yol ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uyarlayarak, kavşakta tehlikeli bir duruma karşı hakimiyetini sağlayabilecek, tedbir alabileceği asgari düzeye düşürerek dikkatli yaklaşması, önünde görüş alanı içinde düz yolda, seyretmekte olduğu sol şeridi kapatan davalı sürücü …’un sevk ve idaresindeki … plakalı otomobili gördüğünde etkin fren tedbirine başvurmadığından, KTK’nın 47/C, 52/B ve 57/A maddeleri uyarınca %25 oranında tali kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Davalı tarafın itirazları üzerine Adli Tıp Kurumu Ankara Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı’ndan alınan 28.06.2019 tarihli raporda yine kazanın meydana gelmesinde davalı sürücü …’un %75, davacının %25 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Mahkemece alınan kusur tespitine ilişkin raporların birbirleri ile, ayrıca trafik kaza tespit tutanağı ile uyumlu olmasına, dosya kapsamında tarafların kusur oranlarının tespit edilenden farklı olduğuna dair bir delil de bulunmamasına göre, davalı … vekilinin kusur oranlarına yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Sağlık Kurulu tarafından düzenlenen 12.06.2018 tarihli raporda davacının trafik kazasına bağlı olarak sol ayağında meydana gelen yaralanması nedeniyle kaza tarihinde yürürlükte olan “Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümleri uyarınca yapılan değerlendirme sonucunda %5 oranında sürekli maluliyetinin oluştuğu, iyileşme süresinin kaza tarihinden itibaren 3 ay olarak tespit edildiği belirtilmiştir. Raporda davacının Urla Devlet Hastahanesi ve Özel Emot Hastanesinde gördüğü tedaviler ve düzenlenen sağlık kurulu raporları incelenerek, kaza tarihinde yürürlükte olan yönetmelik hükümlerine göre davacının maluliyet durumu tespit edilmiş olmakla, davalı … vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
25.02.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 13.02.2011 tarihli 6111 Sayılı Yasa’nın 59.maddesi ile 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 98. maddesi değiştirilmiş, buna göre “trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı”, Yasanın geçici 1. maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, söz konusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanun’un 59. maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve …nın yükümlülüklerinin sona ereceği,” öngörülmüştür. Sigorta şirketi, motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alır. Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Yasa ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. 2918 sayılı Yasa’nın 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumu’na geçmiştir. İlk derece mahkemesince hükme esas alınan 19.01.2021 aktüerya bilirkişi raporunda SGK tarafından karşılanan tedavi giderlerinin hesaplamaya dahil edilmediğinden, ayrıca yukarıda açıklandığı üzere geçici işgöremezlik talebi yönünden sigorta şirketlerinin sorumluluğu devam ettiğinden davalı sigorta vekilinin bu yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. (Yargıtay 4. H.D’nin 13.09.2021 tarih 2021/3454E, 2021/4465K sayılı kararı).
Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 150/1-a bendi gereğince motosiklet sürücülerinin koruyucu kıyafet olarak kask takması mecburi iken, dizlik takılması gerektiğine ilişkin olarak herhangi bir hüküm bulunmadığı gibi, bu nedene dayanarak müterafik kusur indimi yapılması gerekmediği; somut olayda kaza tespit tutanağında davacının kask taktığı tespit edilmiş olup, öte yandan Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Sağlık Kurulu tarafından düzenlenen 12.06.2018 tarihli raporda davacının sol ayağında hipertrofik skar ve keloid arızası bulunduğu tespit edildiğinden, davacının maluliyetinin kask takmaması ile illiyet bağı bulunmadığı anlaşılmakla, davalı … vekili ve davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin müterafik kusura yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Mahkemece hükme esas alınan aktüerya raporunda davacının mezunu olduğu Ege Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Müdürlüğü, Deniz Ticaret Odası ve Sahil Güvenlik Okul Komutanlığı müzekkere cevaplarına göre tespit edilen gelir durumuna göre sürekli ve geçici maluliyetten kaynaklanan maddi tazminat tutarları hesaplanmış olup, davalı sigorta vekilinin davacının gelir durumunun araştırılmadığına dair istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir.
Manevi tazminat miktarına ilişkin davalı sigorta vekilinin istinaf itirazlarına gelince, manevi tazminat; ne bir ceza ne de gerçek anlamda bir tazminattır. Zarara uğrayan kişinin çektiği acıyı, duyduğu elem ve üzüntüyü bir nebze olsa da dindiren, zarara uğratan olay nedeniyle oluşan ruhsal tahribatı onarmaya yarayan bir araçtır. Manevi tazminatın kapsam ve miktarını takdir hakkı kural olarak hakime aittir. Hakim, manevi tazminatı hak ve nesafete uygun olarak belirlemeli, bu belirlemede hukuk kurallarının yanında tarafların sosyal, ekonomik ve moral yapısı ile özellikle de somut olayın koşullarını gözetmelidir. Manevi tazminat olarak takdir edilecek tutar manevi acıları kısmen de olsa gidermesinin yanında kamuoyu ve sosyal vicdanda da kabul görmeli ve zarar gören açısından da bir zenginleşme aracı olmamalıdır.
Somut olayda, kazanın oluş şekli, kaza tarihi, kusur durumu, tarafların sosyal ve ekonomik koşulları, zararın ağırlığı ve hakkaniyet ilkesi dikkate alındığında hüküm altına alınan manevi tazminat miktarı makul ve ılımlı bulunmuş olmakla, verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiştir.
Tazminat isteminde bulunan hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda 1931 tarihli PMF cetvellerine göre saptanmakta ise de, gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu nedenle TRH 2010 yaşam tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesi güncel veriler ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olduğundan tazminat hesaplamasında TRH 2010 yaşam yönteminin kullanılması gerekir. (Yargıtay 4. H.D. 03.01.2022 tarih ve 2021/9412 E – 2022/3622 K., 17. H.D. 23.03.2021 tarih 2020/ 6173 E. – 2021/ 3121 K. Sayılı ilamları) Hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının bakiye ömür süresinin PMF 1931 tablosu esas alınarak hesaplanmış olmakla birlikte, istinafa gelenlerin sıfatlarına nazaran bu husus kaldırma nedeni yapılmamıştır.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranların dilekçelerinde yer verdikleri itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı … Sigorta A.Ş. (eski ünvanı … Sigorta A.Ş.) ve davalı … vekilinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı … Sigorta A.Ş. (eski ünvanı … Sigorta A.Ş.) yönünden istinaf karar harcı olan 9.663,18 TL’den peşin alınan 2.415,80 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 7.247,38 TL’nin davalı … Sigorta A.Ş.’den (eski ünvanı … Sigorta A.Ş.) alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı … Sigorta A.Ş.’nin (eski ünvanı … Sigorta A.Ş.) yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı … yönünden istinaf karar harcı olan 10.346,28 TL’den peşin alınan 2.586,58 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 7.759,70 TL’nin davalı …’dan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı …’un yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.21.02.2023