Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/105 E. 2023/1364 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/105
KARAR NO : 2023/1364

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/10/2020
NUMARASI : 2019/534 Esas 2020/311 Karar
DAVANIN KONUSU : İstirdat
KARAR TARİHİ : 05.10.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 05.10.2023

Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 22.10.2020 tarih 2019/534 Esas 2020/311 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, …’nda çıkan yangın sonucunda oluşan hasar nedeni ile davalı sigorta şirketi tarafından sigortalısına yapılan ödemin rücuen tahsili istemi ile yapılan icra takibi dolaysıyala haciz tehdidi altında davalı şirkete ödeme yapmak durumunda kaldığını, yangının davacı şirketten değil, davalının sigortalısı olan huzurevinin iç tesisatından kaynaklandığını, belirterek; takip dosyasına ödenen 26.088,79-TL’nin ödeme tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte istirdadına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davalı şirketin işyeri poliçesi ile sigortalısı olan …’na ait binanın şebeke direğine bağlandığı noktada oluşan kıvılcım sonrası elektrik odasında çıkan yangın neticesi meydana gelen hasara karşılık sigortalıya 19.599,00-TL hasar tazminatı ödendiğini, ödenen bedelin rücuen tahsili için yasal takip başlatıldığını, takip kesinleştikten sonra davacı şirket tarafından 26.088,79-TL tutarında ödeme yapıldığını, yangının ortaya çıkmasında dava dışı sigortalının herhangi bir ihmalinin bulunmadığını, davacı sorumlu olduğunu, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, hasarın meydana gelmesinde davacının kusurlu olduğu, belirtilerek; davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili icra takibine konu edilen borç hakkında davacı şirketin bir sorumluluğu bulunmadığını, arızanın davacı şirketten kaynaklanmadığını, yangının davalının sigortalısı olan huzurevinin iç tesisatıdan kaynaklandığını, davalı şirkete ait dağıtım direklerinde herhangi bir ark görülmediğini, yapılan incelemede huzurevine ait panoda yangın çıktığı görüldüğünü, yangın sebebinin huzurevinin kendi iç tesisatından kaynaklandığını, davacı şirketin bir kusuru bulunmadığını, eksik inceleme yapıldığını, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, yangın sigorta poliçesi kapsamında rücuen tazminat istemi ile başlatılan takip nedeniyle takip kapsamında yapılan ödemenin istirdatı istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
1. Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
2. 6098 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 69.maddesinde ( Borçlar Kanunu’nun 58. ) düzenlenen bina ve yapı eseri malikinin sorumluluğu, kusursuz sorumluluk türü olan özen (olağan sebep) sorumluluğudur. Bina veya yapı eseri malikinin sorumluluğu yapı eserinin yapımındaki bozukluğa veya bakımındaki eksikliğe dayanmaktadır. Sorumluluğun doğmasında, yapılıştaki bozukluk – bakım eksikliği ayrımının bir önemi bulunmamaktadır. Zira, malikin sorumlu olması için bakım eksikliği veya yapılıştaki bozukluktan herhangi birinin varlığı yeterli görülmektedir. Her iki olasılıkta da yalnızca malikin sorumluluğu söz konusu olmaktadır. Bina veya yapı eseri malikinin sorumlu tutulabilmesi için; yapım bozukluğu veya bakım eksikliğinden zararın doğması, yapım bozukluğu veya bakım eksikliği ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması yeterlidir. Bina veya yapı eseri malikinin sorumluluğu bakımından bulunması zorunlu unsur olan illiyet bağı yönünden ise, bu bağın kesilmesine yol açacak sebeplerin somut olayda gerçekleşmemiş olması gereklidir. İlliyet bağını kesen sebepler ise; mücbir sebep, zarar görenin ya da üçüncü kişinin ağır kusurudur. Zarar, aradaki illiyet bağını kesecek derecede bir mücbir sebepten, zarar görenin ya da üçüncü bir kişinin kusurundan doğmuş ise yapı malikinin sorumluluğu söz konusu olmaz.(Yargıtay HGK’nun 29.11.2017 tarih ve 2017/3-439 E. ve 2017/1463 K. sayılı ilamı).
3. Halefiyet, bir kişinin hukuken diğerinin yerine geçmesi anlamına gelir. 6102 sayılı TTK m. 1472/1. maddesinde sigorta tazminatını ödeyen sigortacının, hukuken sigorta ettirenin (başkası hesabına sigortada sigortalının) yerine geçeceği ifade edilmiştir. Bu nedenle hukukumuzda yasal halefiyete ilişkin olarak tazminat alacağının yasa uyarınca sigortacıya geçmesi ilkesi benimsenmiştir. Yasal halefiyet zarar sigortalarında söz konusu olup, mal sigortaları bakımından TTK m. 1472 hükmünde, sorumluluk sigortaları bakımından TTK m. 1481 hükmünde düzenlenmiştir. Bu madde uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nispetinde sigortacıya intikal eder. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için şahsî ve rücu ödediği bedelle sınırlı olduğundan dolayı da cüz’î haleftir (Yargıtay HGK’nın 05/02/2019 tarih ve E. 2017/17-1088 E. – 2019/65 K.) Davalı sigorta şirketi, davaya konu icra takibini sigortalısının halefi olarak açtığına göre, uyuşmazlığın çözümünde de dava dışı sigortalı ile davacı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınmalıdır. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.(Yargıtay İBK’nun 22/03/1944 tarih ve 1939/37 E. – 1944/9 K., 17/01/1972 tarih 1970/2 E. – 1972/1 K.)
4. Rücu gerçek zararının giderilmesi amacına yönelik olup, zenginleşmeye bir vesile teşkil etmemelidir. Dolayısıyla zarar sorumlusundan halefiyet ilkelerine dayalı olarak talepte bulunan da ödediği meblağın tamamını değil ancak zarar görenin uğradığı gerçek zararı, zarar sorumlusu bulunanlardan isteyebilir. Bu nedenle, sorumluluğunun belirlenebilmesi için olayın oluşumunda tarafların mevcut kusur durumun tespiti önem arz eder.
5. Bu çerçevede, dosyaya kazandırılan bilirkişi raporları ile de olaya ilişkin belirlenen maddi olgular çerçevesinde olayın oluş şekline uygun düşecek şekilde kusur atfını gerektiren sebeplerin somut olarak açıklanması suretiyle, kusur değerlendirilmesi yapılarak, söz konusu yangının davacının sorumlu olduğu elektrik şebekesi ve branşman kablosunda gerekli bakımı yapılmaması sebebiyle oluştuğunun, sigortalı binada oluşan yangın hasarından davacının sorumlu olacağının ve yangın sonrası yapılan ekspertiz çalışması ile huzurevinde oluşan hasar bedelinin hasar boyutu ve hasar gören cihazların piyasa rayiçlerine uygun olduğunun, tespitinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
6. Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; ilk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya ve denetime elverişli olmasına, yangının davacının bakımım ve gözetim eksilikliğinden kaynaklandığının anılan ilke ve esaslar ile örtüşecek şekilde olayın oluş şeklline ve dosya kapsamına uygun olarak belirlenmesine, rücu koşullarının oluşmasına, tarafların iddia ve savunmaları ile dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin doğru nitelendirilmesine, hükmün dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, ilk derece mahkemesince verilen kararda bir hukuka aykırılık bulunmamakla, istinaf itirazları yerinde değildir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 269,85-TL’den peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 215,45‬-TL’nin davacıdan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 05.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.