Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/104 E. 2023/1196 K. 15.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/104
KARAR NO : 2023/1196

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/11/2020
NUMARASI : 2019/165 Esas 2020/368 Karar
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 15.09.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 15.09.2023

Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20.11.2020 tarih 2019/165 Esas 2020/368 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili, davalı ….’ın müvekkili … A.Ş. nezdinde 06/08/1992 tarihinde çalışmaya başlamış olup, baş operatör unvanı ile çalışmakta iken iş akdinin tarafların karşılıklı anlaşması yolu ile 31/01/2018 tarihinde sona erdiğini, tarafların 06/08/1992 tarihinde akdettikleri belirsiz süreli iş sözleşmesinin 31/01/2018 tarihli ibranamede gösterilen tutarlar ile akdedilen ve tarafların bedel ve sorumlulukları bakımından mutabık kalarak imzaladıkları “Rekabet Etmeme Taahhüdü” ve “Gizlilik Taahhütnamesi”nin karşılığı olarak belirlenen ilave menfaatin davalı yana ödenmesi koşuluyla anlaşmaya varmak suretiyle sona erdikdiklerini, anlaşma kapsamında 31/01/2018 tarihinde akdedilen ”Rekabet Etmeme Taahhüdü” ve “Gizlilik Taahhütnamesi” ile davalının 2 yıl süre ile Türkiye sınırları içerisinde şirketin rakibi olan petrol, rafinaj sektörü ve benzeri konularda faaliyet gösteren herhangi bir şirkette/şirketle yönetim kurulu üyesi, yönetici, malik, hissedar, alt yüklenici, müdür direktör, vekil, danışman, çalışan, temsilci veya yetkili sıfatıyla doğrudan veva dolaylı olarak çalışamayacağını, işverenin işine zarar verecek kapsam, şekil ile içerikte işverenin iş yaptığı herhangi bir şirket ile ilişki kurmayacağını, işverenle ilişkili olan herhangi bir kişiyi sözleşmesini sona erdirmesi için teşvik etmeyeceğini, bu kişilerle herhangi bir form ve nitelikte iş ilişkisi kurmayacağını, bu kişileri herhangi bir kurumun işe alması yönünde bir girişimde bulunmayacağını, iş vereni kötülemeyeceğini, bu sınırlamalar karşılığında işverini iş akdini feshine bağlı ödemelere ilaveten ek bir ödeme yapması, taahhütnamede yer alan yükümlülüklerine aykırı davranması halinde işveren tarafından ödenen tutarı talep tarihinden itibaren en geç (3) gün içerisinde yasal faizi ile birlikte iade edeceğini, ayrıca işverene son brüt maaşının yıllık toplamının yarısı tutarında cezai şart ödeyeceğini, cezai şart tutarının ne olduğunun tarafına açıklandığını, bu tutarın ekonomik mahvına neden olmayacağını anladığını, işverenin yasağa aykırı davranışına son verilmesi için yasal yollara başvurabileceğini, işvereni ayrıca işbu ihlalden doğan tüm zarar ve kazanç kayıplarını tazmin edeceğini kabul, beyan ve taahhüt ettiğini ve davalının çalıştığı dönem süresince 92.515,50-TL tutarında ilave menfaat ödemesinin yapıldığını, ancak davalının tüm bu kabul ve taahhütlerine rağmen, ayrıca bu taahhütleri karşılığında müvekkili şirketten ilave menfaat de tahsil etmesine rağmen iş akdinin sona ermesinden sonra müvekkili şirket ile aynı alanda faaliyet gösteren rakip bir şirkette çalışmaya başladığını ve bu suretle rekabet etmeme taahhüdünü ihlal ettiğini, müvekkili şirket ile davacının çalışmaya başladığı şirket açısından değerlendirildiğinde, her iki şirketin de aynı ilçede petrokimya rafinerisi işinde faaliyet gösterdiğini, aynı müşteri çevresine hitap ettiğini, birbirinin rakibi ve hatta neredeyse tek rakip firma niteliğinde olmasından dolayı müvekkili şirketin faaliyet alanı ve sektördeki konumu ile davalı işçinin müvekkili şirket nezdinde yaklaşık 25 sene çalışmış olması hususu da gözetildiğinde, davalı işçi tarafından çalıştığı süre boyunca elde edilen bilgilerin kullanılması sonucunda müvekkili şirketin zarara uğrama olasılığının çok yüksek olduğunu, müvekkilinin rekabet gücünü ve petrol rafineri piyasasındaki konumunu tehlikeye düşürecek şekilde aynı ilçede faaliyet gösteren, aynı müşteri çevresine hitap eden müvekkili şirketin sektörde karşı karşıya gelme ihtimalinin bulunduğu firmada çalışmaya başlamasının, davalının müvekkili şirket ile akdetmiş olduğu anlaşmaya aykırı olduğunu, davalının taahhütname hükümlerine aykırı olarak, müvekkili şirkete ek menfaat ödemesini iade etmediğini, cezai şart tutarını ödemediğini ileri sürerek, rekabet etmeme taahhüdü karşılığında ödenen 92.515,50-TL tutarındaki ek menfaatin ve sözleşmede belirlenen cezai şart karşılığı 38.178,00-TL’nin işlemiş ticari faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davalı müvekkilinin davacı iş yerinde 06/08/1992 tarihinden iş akdinin işveren tarafından ikale sözleşmesi yolu ile feshedildiği 31/01/2018 tarihine kadar süresiz iş akdi ile çalıştığını, son olarak baş operatör olarak görev yaptığını, her ne kadar davacı tarafça müvekkilinin görev tanımı ve içeriği anlatılmaksızın kasıtlı olarak dava konusu itibari ile üretim ve ticari sırlara haiz bir görev ifası kastedilmek istense de; bilinen tabiri ile davalı ustabaşı olduğunu, davacının görevi kendisine üst amir ve mühendislerce verilen talimatların uygulanmasından ve bu talimatların diğer işçilere iletilmesinden ibaret olduğunu, sözü edilen talimatlar ve ünite çalışma şartları ise davacı şirkete aidiyeti olmayan, genel geçer dünya standartlarında uygulanan olağan işlemler olduğunu, davalının çalıştığı süreç boyunca üretim, satış ya da müşteri ilişkileri ağında hiçbir zaman bulunmadığını, üretim kalitesi ya da formulasyonunu bilmediği gibi bilme imkanı da bulunmadığını, kaldı ki üretim kalitesini belirleyen kısım üretim planlama birimi olup, sorumlu kimselerin de mühendisler olduğunu, bunun yanında ticari sır ya da müşteri ilişkileri ve politikasını da bilen kısmın satış planlama müdürlüğü olduğunu, davacı şirket ile davalının çalıştığı iş yeri arasında teknolojik, emniyet sistemleri, müşteri çevresi gibi üretim maliyetini etkileyen ve davacının tecrübesi ya da görevi ile hiç bir şekilde ayrıca katkı koyamayacağı farklılıklar olduğunu, müvekkilin davacı iş yerinde vacum destilasyon ünitesinde çalışırken halen dava dışı şirkette delayed coker isimli ünitede çalıştığını, her iki ünite arasında işleyiş, üretim disiplin ve şartlarının farklı olduğunu, davalının yeni iş yerinde sistemi kuran firmaların sistemin çalışması için gerekli olan işlemleri belirttiği kitapçıktan mühendislerin verdiği talimatları uygulamak görevinden başka bir iş yapmadığını, davacı işveren tarafından on yılı aşkın süredir şirketin özelleştirilmesi sonucu gönüllü ayrılmayı cazip hale getirmek için 6 aylık ücret tutarında bir ek ödeme uygulamasına gidilerek eski ve yüksek ücretli personellerinin sayısının azaltılması amaçlandığını, bu kapsamda da yıllardır Ocak ve Temmuz aylarında özellikle emekliliği gelen işçilerin ek menfaat ödemesi ile iş akitlerinin ikale sözleşmesi yapılarak feshedildiğini, davacı tarafın dilekçesinde işbu husus gizlenerek aslında davalı ile yapılan ikale sözleşmesinin gereği olarak ödenen ilave menfaat bedeli, rekabet etmeme taahhüdü ve gizlilik taahhütnamesinin imzalanması şartı ile ödenmiş gibi fiili durum hilafına ifade edilmediğini, zira tam tersine ikale sözleşmesi yanında rekabet etmeme taahhüdü ve gizlilik taahhütnamesi ek olarak müvekkilinin rızası hilafına imzalatıldığını, işbu rekabet etmeme taahhüdü içeriğine de zaten ödenmekle yükümlü olunan ilave menfaat bedeli dahil edilmediğini, dosyaya sunulu iş sözleşmesini sona erdiren sözleşme içeriği ile sabit olduğu üzere ibranamede gösterilen tutarlar ile ilave menfaatin çalışana ödenmesi koşul ve şartları ile ikale sözleşmesi akdedildiğini, işçi ve işveren ile akdedilen ikale sözleşmesinin geçerlilik şartları ve unsurları iş akdinin feshi yönünde icabın işçi ya da işverenden gelmesi ile farklılık arz ettiğini, işveren tarafından ikale yolu ile yapılan fesihlerde ilave menfaat ödemesi yapılmasının bir zorunluluk olduğunu, ikale sözleşmesi ile yapılan davalı işçinin iş akdi feshinde ilave menfaat ödemesi yapılması bir zorunluluk iken bunun rekabet etmeme sözleşmesi ile şarta bağlanmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı tarafça da davalı işçinin edindiği, bildiği hangi ticari, ya da üretim, müşteri sırları ile sektörün öncüsü, en büyük sanayi kuruluşu olarak kendisini nasıl zarara uğratma ihtimali olduğu açıklanmak zorunda olduğunu, sadece müvekkili işçinin 25 yıllık kıdemi ve çalışma deneyimi üzerinden ihtimale binaen rekabet etmeme taahhüdü hazırlanması çalışma hürriyetine tehdit mahiyetinde olduğunu, açıklanan nedenlerle; iş bu davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı işverenin tek taraflı olarak iş sözleşmesini feshi halinde davalı işçiye önceden ödediği işçilik haklarına ilaveten 57.294,72-TL ihbar tazminatı ve muhtemel 109.132,80-TL işe iade etmeme tazminatını ödeme riski söz konusu iken, bu riski azaltmak amacıyla davacı işçi ile ikale sözleşmesi akdederek iş ilişkisi sona erdirilmiştir.
Bu durumda, davacı işveren tarafından davalı işçiye ödenen dava konusu 92.515,50-TL ilave menfaat ödemesinin rekabet yasağı sözleşmesi ve gizlilik taahhütnamesinin karşılığı olmayıp, ihbar tazminatı ve muhtemel işe iade etmeme hususundaki tazminatın işçiye ödenmesinden kaçınmaya yönelik olduğu, davacı işverenin bu suretle makul yarar sağladığı, hal böyle olunca rekabet yasağı sözleşmesinden kaynaklı cezai şart alacağı ve ilave menfaat ödemesinin iadesine ilişkin davacı taleplerinin haksız olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ :Davacı vekili, 31/10/2018 tarihinde davacının emeklilik nedeniyle ayrıldıktan çok kısa bir sonra davacı şirket ile aynı ilçede ve aynı işkolunda faaliyet gösteren dava dışı firmada işe başladığı, bu haliyle artık davalıdan gelen iş akdinin sonlandırılması yönündeki talep üzerine davacı şirketin davalıya kıdem, yıllık izin ve benzeri yasal haklarını ödediği ve rekabet etmeme taahhüdü karşılığında da ek menfaat ödemesi yaptığının somut olarak ortaya konduğu, ek menfaat ödemesinin iş akdinin sonlandırılmasını kendisi talep eden davalıya ikale için ödenmediği, zira iş akdinin feshinin davalı işçi tarafından talep edilmesi halinde ilave bir menfaat ödemesi yapılmasına gerek oldığı, bilirkişi raporunda ve yargıtay kararlarında yapılan bu ayrıma göre, davalıya yapılan ek menfaat ödemesinin ikale sözleşmesi nedeniyle yapılmadığının açıkça belirlendiği, zira dosyadaki tanık beyanlarının davacının iş akdini sonlandırmak istediği yönünde olduğu, bu şekilde işçiden gelen talep üzerine ikale anlaşmasının yapıldığı, talebin kendisinden gelmesi sebebiyle bir ek menfaat ödemesine de hak kazanmasının söz konusu olmadığı, davalıya ödenen ek menfaat rekabet etmeme taahhüdünün karşılığı olduğu, söz konusu ek ödemenin rekabet etmeme taahhüdü karşılığı değil de, ihbar tazminatı ve ikale anlaşması kapsamındaki bir ödeme olduğu iddisanın yazılı delil ile davalı tarafça kanıtlanması gerektiği, ancak davalı yanın bu yöndeki iddiasını ispat edemediği, taraflar arasındaki iş akdinin karşılıklı anlaşma yolu ile sona ermiş olması nedeniyle davalının hukuken ihbar tazminatına hak kazanmasının mümkünolmadığı, yerel Mahkemenin bu hususu ve tanık beyanlarını dikkate alarak davanın reddine karar vermesinin hatalı olduğunu, diğer taraftan davalının, davacı şirkette çalışan 5 baş operatörden biri olduğu, o günkü ünitenin tüm işleyişi ile ilgili bilgiler ile üniteden çıkacak ürün miktarı, kalitesi ve çeşitleri ile ilgili bilgilere vakıf olduğu, bu konuda tecrübeli personel olduğu tespit edilmiş iken yerel mahkemece davalının davacının baş operatör unvanı ile sahip olduğu bilgilerin teknik olarak ticari sır niteliğinde olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar vermesinin hatalı olduğu istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE :Dava, işçi ile işveren arasındaki rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen cezai şart ve tazminatın tahsili istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Öğretide rekabet yasağı sözleşmesi, işçinin iş ilişkisi içinde işverenin müşterilerine nüfuz etmesi yahut iş sırlarına vakıf olması nedeniyle hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra belirli bir faaliyet alanında belirli bir coğrafi bölgede ve belirli bir zaman dilimi içerisinde işçinin işverenle rekabet teşkil eden davranış içerisine girmesini yasaklayan sözleşmeler olarak tanımlanmaktadır. Rekabet etmeme taahhüdünü içeren bu sözleşmeyle işçi işverene karşı hizmet sözleşmesinin bitiminden sonrasına yönelik olarak menfi bir yükümlülük, bir yapmama borcu altına girmektedir. Başka bir deyişle rekabet yasağı sözleşmesi ile işçinin ekonomik faaliyet özgürlüğüne ve ekonomik geleceğine kısmen dahi olsa sınırlama getirilmektedir (Sabah Altay, Türk Borçlar Kanunun Hükümlerine Göre İşçi ile İşveren Arasında Yapılan Rekabet Yasağı Sözleşmesi, Mühf-Had, C.14, sy.3, s.179 vd.).
Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, işveren tarafından sözleşmenin haklı nedenle fesih edilmiş olması veya ayrılan işçi tarafından haksız olarak feshedilmemiş olması, davalı işçinin iş akdinin devamı sırasında işyerinin önemli müşteri çevresi veya üretim yönünden ticari sırlarına vakıf olabilecek bir pozisyonda çalışmış ve ayrıldıktan sonra yasaklanan süre içerisinde rakip bir işyerinde çalışmaya başlaması veya kendisinin bu tür bir faaliyeti icra etmesi, önceki işyerinde edindiği bilgileri yeni işyerinde kullanmasının önceki işverene önemli zarar verebilme ihtimalinin varlığı yeterli sayılmalıdır. Rekabet yasağı kaydının geçerli olabilmesi için işçinin, hizmet ilişkisi içinde olduğu işverenin müşteri çevresi ve üretim sırları gibi ticari sırları bilebilecek bir pozisyonda çalışması ve bu bilgileri önceki işverenle rakip durumunda olan yeni işveren ile paylaşabilme ihtimalinin varlığı yeterlidir. Bu anlamda, ayrılan işcinin yeni işyerinde aynı pozisyonda çalışması da şart değildir. Keza rekabet yasağının varlığı için ayrılan işçinin, önceki işverene fiilen bir zarar vermesi şart olmayıp, zarar verebilme risk ve ihtimalinin varlığı yeterlidir. Rakip firmalarla paylaşması ve nüfuz etme imkanının bulunup bulunmaması önem arz etmektedir. ( Yargıtay 11. HD’nin 06/03/2019 tarihli, 2018/3705 Esas ve 2019/1860 Karar sayılı, 10/05/2017 tarihli, 2015/15290 Esas ve 2017/2808 Karar sayılı kararları)
Rekabet yasağı iş akdinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin olarak yapmama (ileriye yönelik) edimini içeren akit niteliğindedir. 6098 Sayılı TBK.’nın 444/2. maddesi “Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir” hükmü haiz olup, anılan madde hükmü uyarınca rekabet yasağının işçinin yaptığı iş nedeniyle edindiği bilgileri, çalışmaya başladığı başka bir rakip işletmede kullanarak davacı işverene önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin bulunması halinde geçerli olacaktır.
Somut uyuşmazlıkta, davalının davacı şirkette 06/08/1992-31/01/2018 tarihleri arasında baş operatör unvanı ile çalışmakta iken iş akdinin tarafların karşılıklı anlaşması yolu ile 31/01/2018 tarihinde sona erdiği, davalının, davacı şirketten ayrılmasını müteakiben yaklaşık bir ay 6 gün (34 gün) ay sonra aynı ilçede ve aynı işkolunda faaliyet gösteren dava dışı şirkette işe başladığı tespit edilmiştir.
İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunda davalının davacı şirkette çalışan 5 baş operatörden biri olduğu, üç vardiya çalışılan iş yerinde baş operatörün kendi vardiyasında ünitesinin çalışmasından sorumlu olduğu, saha operatörleri ve kontrol operatörlerini yönettiği, baş mühendis ünite şefi ve ünite amirinden aldığı talimatlar ile çalıştığı, o günkü ünitenin tüm işleyişiyle ilgili bilgiler ile üniteden çıkacak ürün miktarı, kalitesi ve çeşitleri ile ilgili bilgilere vakıf olduğu, davalının yaptığı işte davacı şirkete özgü ve sadece davacı şirketin sahip olduğu bir teknolojinin kullanıldığı yönünde somut veriye dosyada ulaşılamadığı, aynı sektörde faaliyet gösteren tüm firmalarda üretim ünitelerinde çalışan personelin ve üretimin denetimini yapan bir yöneticinin çalıştırıldığı, tecrübe dışında stratejik ve temini çok güç personel vasfında olmadıklarının belirlendiğini, davalının görevi gereği petrokimya rafineri üretim tesisinde üniteden çıkacak ürün miktarı, kalitesi ve çeşitleri ile ilgili bilgilere vakıf olmakla birlikte bu bilgilerin teknik olarak ticari sır kapsamında olmayacağı, hangi ürünlerin hangi kalitede hangi miktarda üretildiğinin bilindiğinin değerlendirildiği, davalının davacı şirketin gizli ve özel kendine özgü teknik sırları ile teknik bilgilerini yeni çalıştığı firmaya aktardığı ve burada kullandığı yönünde somut verilere ulaşılamadığının tespit edilmiş olup, bilirkişi raporunun dosya kapsamı ile usul ve yasaya uygun, denetime elverişli olduğu kanaatine varılarak, davacı tarafça davalının eyleminin haksız rekabet oluşturduğunun kanıtlanamadığından, ilk derece mahkemesi tarafından davanın reddine karar verilmiş olması yerinde görülmüştür.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 269,85 TL’den peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 215,45‬ TL’nin davacıdan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 15.09.2023