Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/947 E. 2023/399 K. 10.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/947
KARAR NO : 2023/399

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10.09.2019
NUMARASI : 2014/901 E. 2019/945 K.
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 10.03.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 10.03.2023

Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 10.09.2019 gün ve 2014/901 E. 2019/945 K. sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin 40-45 yıllık Muğla İli Ortaca İlçesi acentesi olduğunu, müvekkilinin en son 24.04.2009 tarihinde verilen F1 belgesi ile acentelik yapmak üzere Ulaştırma Bakanlığından yetki aldığını, davalı ile İzmir 27. Noterliğinin 07.01.2002 tarih ve 606 yevmiye nolu acentelik sözleşmesinin akdedildiğini, TTK nun 121. maddesi gereğince taraflardan her birinin üç ay önceden ihbarda bulunmak kaydı ile acentelik sözleşmesini feshedebileceğini, belirli bir süre için yapılan sözleşmenin süre dolduktan sonra sürdürülmesi halinde sözleşmenin belirsiz süreli hale geleceğini, aynı konuda taraflar arasında Acentelik Sözleşmesinin 5. maddesinde hüküm var ise de, sözleşmenin imza tarihinden sora yürürlüğe giren kanunun emredici hükümlerinin sözleşmeyi tadil ettiğini, aynı sözleşmenin 3. maddesine göre acentenin payının satışın %10’u olduğunu, zaman içinde bu payın davalı şirket uygulamaları ile artış gösterdiğini, en son %20 acente payı ve %8 firma payı olarak kesilen biletlerden ücret alınması gerektiğini, davalının hiç bir sözlü ya da yazılı ihtarda bulunmadan 04.03.2013 günü müvekkilinin acentelik faaliyetine son verdiğini, bu konuda müvekkiline ihtarname gönderildiğini, müvekkilinin büyük ticari kazanç ve itibar kaybına uğradığını, yıllarca süren faaliyet sonucunda davalı firmanın büyyüp marka haline gelmesi, toplumda beğenilen ve takdir edilen sağlam bir firma olarak algı oluşmasında gösterilen emek nedeniyle müvekkilinin TTK 122/1-2-3 maddeleri gereğince tazminat hakkının doğduğunu iddia ederek; TTK’nın 122/1, 2, 3, 4, 5 maddeleri gereğince zararının belirlenerek şimdilik 20.000,00 TL; manevi tazminat olarak 10.000,00 TL ve 2009 yılı Ocak ayından fesih tarihine kadar ödenmeyen alacak/tazminat haklarının her iki tarafın ticari defterleri ile …bank ve … Bankası Ortaca Şubesi nezdindeki davalıya ait pos hesabı bilgileri üzerinden belirlenerek şimdilik 20.000,00 TL olmak üzere toplam 50.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davacı ile aralarındaki acentelik sözleşmesinin 04.03.2013 tarihinde haklı sebeplerle feshedildiğini, davacının müvekkili şirkete acentelik ilişkisinden doğan borcunun bulunduğunu, bu alacağın tahsili için davacı aleyhine İzmir 4. İcra Müdürlüğünün 2013/3576 Esas sayılı dosyasında takip yapıldığını, davacının taşınmazının satılma aşamasında olduğunu, eldeki davanın açılma sebebinin de bu icra dosyası olduğunu, davacının piyasaya borcunun çok olduğunu ve borca batık olduğunu, acentelik faaliyetlerini gereği gibi yerine getirmediğini, bilet satış hasılatlarını ve otobüsçü ödemelerini zamanında yapmaması nedeniyle feshedildiğini, ödenmeyen otobüs ödemelerinin müvekkili şirket tarafından ödenmek zorunda kalındığını, davacının denkleştirme tazminat talep şartlarının oluşmadığını, davacının pos tahsilatlarından doğan bir alacağının da bulunmadığını, davacının manevi tazminat talebinin yerinde olmadığını, ayrıca kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının bir alacağı çıkarsa da takas mahsup talebinde bulunduklarını, alacak kalemlerinin zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasındaki sözleşmeye göre davacının … Ltd. Şti acentesi olarak tayin edildiği, sözleşmenin süresinin Ulaştırma Bakanlığının yetki belgesinin bitimine kadar devam edeceği, yetki belgesinin bitim tarihinden taşıyı firmanın en az 30 gün önce noter kanalı ile feshedilmediği takdirde sözleşmenin ileriki yıllar için de geçerli olacağı konusunda anlaşmaya varıldığı, 04.03.2013 tarihli fesih ihbarnamesine göre, acentelik sözleşmesinin davalı şirket tarafından tek taraflı olarak feshedildiği, davalının davacıdan alacağı olduğuna dair İzmir 4. İcra Müdürlüğünün 2013/3576 sayılı takip dosyasına göre, alacaklısının ….Şti olduğu, borçlularının davacı … ve dava dışı … olduğu, takip konusunun 25.09.2012 tarihli 23.149,00 TL bedelli senetten kaynaklandığı, taraflar arasındaki sözleşmenin 2002 tarihli olduğu, sözleşme hükümlerinin ileriki yıllar için de devam edeceği kararlaştırılmış olmakla, sözleşme tarihi itibariyle eski 6762 sayılı TTK hükümleri uygulanmasının gerektiği, davacının iddia ettiği gibi sonradan çıkan yasa hükümlerinin sözleşme hükümlerini tadil ettiği hususunun kabul edilemeyeceği, dava dilekçesinde davalının haksız feshinden kaynaklanan zararlarının tazmininin talep edildiği, öncelikle davalının feshinin haksız olup olmadığının incelenmesi gerektiği, davacının ticari defterlerinde davalı taraftan bir alacak kaydının bulunmadığı, aksine davalının defterlerine göre davalının davacıdan 27.137,18 TL alacaklı olduğunun tespit edildiği, 6762 sayılı TTK 123 ve devamı maddelerinde acentenin yükümlülüklerinin düzenlendiği, TTK’nın 133. maddesine göre ise mukavele ile bir müddet tayin edilmiş olsa dahi muhik sebeplerden dolayı akit her zaman fesih olunabileceği, TTK 134. maddeye göre muhik bir sebep olmadan ve üç aylık ihbar müddetine riayet etmeksizin akdi fesheden tarafın, başlanmış işlerin tamamlanmaması yüzünden diğer tarafın uğradığı zararı tazmine mecbur olduğu, davalının yazılı savunmalarında da bildirdiği gibi davacının acente olarak üzerine düşen ödeme yükümlülüklerini yerine getirmediği, borçlandığı, acentelik hizmetlerini gereği gibi yerine getiremediğinin belirtildiği, yapılan defter incelemesinde davacının davalıya borcunun bulunduğu, dinlenen tanık beyanlarına göre de davacının sürekli bankalardan kredi çektiği, davalının sunduğu yazışmalara göre, acentelik hizmeti yürütülürken şikayetlere sebebiyet verildiği, hileli biletlerden bahsedildiği, davalı şirketin müdahale ederek soruna çözüm bulmaya çalıştığı, davalının sözleşmeyi haklı ve muhik sebeplerle feshettiği, davalıdan bir alacağının bulunmadığı, aksine davalının davacıdan alacağının bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, yetersiz ve hukuka aykırı bilirkişi raporları ile hukuka aykırı değerlendirme yapılarak karar verildiğini, sadece fesih tazminatı olarak değerlendirilen davada, nitelik itibariyle sözleşmenin devamı sırasındaki faaliyetlerden kaynaklanan acentalık komisyon alacakları nedeniyle 2009 yılından fesih tarihine kadar olan alacak/tazminat alacakları ile TTK 122/1,2,3,4,5 maddeler gereğince oluşan tüm zararlar ve süresinden önce fesih nedeniyle oluşan zararlar ve manevi zararların giderilmesinin talep edildiğini, fesih tazminatı konusunda hukuka aykırı olarak karar verilmiş iken, diğer talepler yönünden olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediğini, bilirkişi raporlarında eksik ve yanlış hususları yazılı dilekçelerinde somut beyan ve rakamlarla dile getirdiklerini, ancak ispat külfetinin yanlış değerlendirilmesi ve bilirkişilerin somut talepleri hakkında davalı şirketin dosyaya giren banka hesapları üzerinden değerlendirme yapmadan, ısrarla davalının doğal olarak kendi lehine tuttuğu ticari defterler üzerinden karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, banka belgeleri ile sabit müşteri ödemelerini ticari defterlerine yansıtmayan davalı tarafın, yalnızca ticari defterleri üzerinden değerlendirilerek adeta bu hukuksuz eyleminden dolayı ödüllendirildiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalının defterlerinde “27.138,18 TL davacının borçlu olduğu” tespit edilirken, müvekkilinin defterinde bulunan “170.870,06 TL alacak kaydının” muhtelif firmalardan alacak kaydının ne olduğunun bilinmediği gerekçesi ile belirlenemediğinin yazıldığını, müvekkilinin … turizmin acentesi olduğunu ve tek gelirinin acentecilik geliri olduğunu, 170.870,06 TL alacak kaydının başka bir firmadan olmasının mümkün olmadığını, müvekkilinin 2009, 2010, 2011, 2012, 2013 yıllarından 170.870,06 TL komisyon ödemesinin davalı şirketçe yapılmadığını, ödeme konusunda davalı ticari defterlerinin delil teşkil etmediğini, bilirkişi raporunda, müvekkilinin yetki belgesi süresi sonuna kadar geçerli F1 belgesinin bulunduğunu, yani davalının bu tarihe kadar süreli acentalık sözleşmesini haklı bir neden bildirmeksizin ve önelsiz/ihbarsız olarak hukuka aykırı bir şekilde feshettiğini, bu nedenle davalının fesih tarihi olan 04.03.2013 tarihinden F1 yetki belgesi süresi sonu olan 24.07.2014 tarihine kadar müvekkilinin gördüğü zararı gidermek zorunda olduğunu, müvekkilinin 04.03.2013 ile 27.07.2014 tarihleri arasında çalıştırılmadığını, kazancına hukuka aykırı bir şekilde engel olunduğunu, bu dönemdeki mahrum kaldığı kazancının ek rapor ile hesaplanması gerektiğini, TTK 122/2 maddesi gereğince son 5 yıllık aldığı komisyonun yıllık ortalamasını aşamayacağıırı öngörüldüğünü, ancak bilirkişi raporunda son dört yılın brüt satış ortalamasından 2013 yılı 3 aylık kazanç hesabının yapıldığını, oysa TTK 122/2 maddesi gereğince net kar ya da kazanç değil, aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz maddesi gereğince 1 yıllık komisyon ortalamasını aşmayacak şekilde bir denkleştirme tazminatı hesaplanması gerektiğini, yine bilirkişilerin müvekkilinin fesihten sonra icraya konulan senet nedeniyle davalı şirkete borçlu olduğu, bu nedenle feshin haklı olup olmadığını takdirini mahkemeye bırakırken de eksik ve yanlış bilgi verildiğini, fesih tarihinden ve kendi beyanlarına göre alacaklı oldukları (icraya konulan senet nedeniyle) iddia edildiği halde, davalı şirketin 30.06.2013 tarihi itibariyle 10.000 TL müvekkiline banka yoluyla ödeme yaptığını, ödemenin yapıldığı tarih itibariyle icra takibi nedeniyle alacaklı olduğunu iddia eden davalının komisyon ödemelerine ilişkin o tarihteki 180.870TL borçtan 10.000TL sini ödemiş olması karşısında, müvekkilinden alacaklı olduğu, feshin bu nedenle geçerli olduğu beyanlarına itibar edilmesinin mümkün olamayacağını belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava acentelik sözleşmesinin haksız feshedildiği iddiasıyla maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Genel olarak portföy tazminatı, acentelik sözleşmesi sona erdikten sonra, bu ilişkinin devamı boyunca acentenin kişisel gayretiyle yarattığı müşteri çevresinden akidinin halen yararlanması, acentenin ise yararlanmaması nedeniyle uğradığı kaybın karşılığıdır. Taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin fesih tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 122. maddesinde açıkça “denkleştirme istemi” olarak tanımlanmış olup, doktrinde de “müşteri tazminatı”, “portföy tazminatı”, “portföy akçesi” olarak da ifade edilmektedir. Acentelik sözleşmesinin feshi ve tazminat koşulları ile ilgili olarak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 121. Maddesinde, ” (1) Belirsiz bir süre için yapılmış olan acentelik sözleşmesini, taraflardan her biri üç ay önceden ihbarda bulunmak şartıyla feshedebilir. Sözleşme belirli bir süre için yapılmış olsa bile haklı sebeplerden dolayı her zaman fesih olunabilir. (2) Belirli süre için yapılan bir acentelik sözleşmesinin, süre dolduktan sonra uygulanmaya devam edilmesi hâlinde, sözleşme belirsiz süreli hâle gelir. (3) Müvekkilin veya acentenin iflası, ölümü veya kısıtlanması hâlinde, Türk Borçlar Kanununun 513. maddesi hükmü uygulanır. (4) Haklı bir sebep olmadan veya üç aylık ihbar süresine uymaksızın sözleşmeyi fesheden taraf, başlanmış işlerin tamamlanmaması sebebiyle diğer tarafın uğradığı zararı tazmin etmek zorundadır.” hükmü getirilmiş, 122. maddesinde ise; “Sigortacının acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde etmesi, acentenin, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybetmesi ve somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, tazminat ödenmesinin hakkaniyete uygun düşmesi” tazminat şartı olarak kabul edilmiş, hükmedilecek tazminatın üst sınırı, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalaması olarak belirlenmiştir.
Davacı acente ile davalı şirket arasında İzmir 7. Noterliği’nin 07.01.2002 tarihli tasdikli Karayolları Şehirlerarası Yolcu Taşımaları Hakkında Yönetmeliğin 11. maddesine göre acentelik sözleşmesi imzalandığı, sözleşmenin 1. maddesinde davalı … Şti.’nin davacı … firmasını karayoluyla şehirlerarası yolcu taşıması konusunda acenta olarak tayin ettiği; 3. maddede yolcu bileti satışından dolayı … Şti.nin davacı … firmasına %10 ödeyeceğinin belirtildiği, 4. maddede ödeme şeklinin peşin olarak yapılacağının belirtildiği, 5. maddede sözleşme süresinin sözleşmeye dayanılarak Ulaştırma Bakanlığından alınacak yetki belgesinin verildiği tarihten başlayıp yetki belgesinin bitim tarihine kadar devam edeceği, acentenin sözleşmeyi feshetmedikçe sözleşmenin ileriki yıllar için de geçerli olacağı, sözleşmenin yıllık takribi değerinin 120.000,00 TL olduğunun belirtildiği anlaşılmıştır. Taraflar arasındaki acentelik sözleşmesi davalı tarafça İzmir 7. Noterliği’nin 04.03.2013 tarihli fesih ihbarnamesi ile feshedilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı tarafça sözleşmenin haklı sebeple feshedilmiş olup olmadığı, davacının denkleştirme alacağının ve ticari defterlere göre acentelik komisyon alacağının bulunup bulunmadığı, davacının manevi tazminata hak kazanıp kazanmadığı hususlarında toplanmaktadır.
İlk derece mahkemesince ticaret hukuku öğretim üyesi ve mali müşavir bilirkişilerden oluşan heyetten alınan bilirkişi raporunda, taraflar arasında 07.01.2002 tarihli acentelik sözleşmesi bulunduğu, bu sözleşmenin fesih tarihi olan 04.03.2013 tarihine kadar yenilenmek suretiyle hüküm ve sonuçlarını doğurduğu, bu nedenle belirsiz süreli bir sözleşme olduğunun kabul edilmesi gerektiği, belirsiz süreli acentelik sözleşmelerinin 3 aylık fesih öneline uyulmak koşuluyla veya haklı sebeplerin varlığı halinde derhal feshedilebileceği, davalı şirketin fesih öneline uymaksızın derhal fesih yolunu seçtiği, fesih ihtarnamesinde somut bir fesih nedeni belirtilmediği, cevap dilekçesinde acentenin yükümlülüklerini yerine getirmediğinin, borçlarının bulunduğunun, taraflar arasında icra takibi bulunduğu gerekçeleriyle haklı fesih yapıldığının belirtildiği, ancak dosyada borçlu … alacaklı … Şti olan İzmir 4. İcra Müdürlüğü’nün 2013/3576 E. sayılı 23.149,00 TL alacağın tahsili istemiyle açılmış icra takibinden başka acentenin yükümlülüklerini yerine getirmediğini ortaya koyan bir delil bulunmadığı, 05.03.2013 tarihi itibariyle davalının davacıdan yasal defter ve dayanağı belgeleri kapsamında 27.137,13 TL alacaklı olduğu, bu alacağın 23.149,00 TL’sinin tahsili yönünde İzmir 4. İcra Müdürlüğü’nün 2013/3576 E. sayılı dosyasında icra takibine girişildiği, davalının feshinin haklı olduğu kanaatine varıldığı takdirde, bu bedelin tahsil edilip edilmediğinin belirlenemediği, fesih öneline uyulmaması nedeniyle 3 aylık elde edilecek kazancın davacıya ödenmesi gerektiği, bu miktarın mali müşavir bilirkişi tarafından yıllık 38.590,00 TL olarak tespit edildiğine göre 3 aylık fesih öneli karşılığı 9.647,00 TL ödenmesi gerektiği, bunun dışında acentenin oluşturduğu müşterilerin karşılıksız olarak müvekkile kalması ve sözleşmenin sona ermesi nedeniyle acentenin bu müşterilerden yararlanamayacak olmasının karşılığı olarak öngörülen denkleştirme tazminatının ödenmesi gerektiği, denkleştirme olarak ödenecek miktarın 10.413,00 TL olduğu, mali kayıtlarda acentenin herhangi bir ücret alacağının bulunmadığı yönünde görüş bildirilmiştir. Taraf vekillerinin itirazları üzerine alınan 29.01.2018 tarihli ek raporda, 2009-2010-2011-2012-2013/3 dönemleri kapsamında tarafların karşılıklı hizmet alım satımına yönelik çalışmalarını/hesap hareketlerini içeren tablolara yer verilerek, söz konusu tablolar içeriğinde davacının davalı şirket adına tanzim ettiği komisyon fatura bedelleri, davalının davacı adına tanzim ettiği hizmet bedeli faturaları ve davalının davacı adına suret asılları rapor ekinde dosya içeriğinde sunulan … Bankası ve …bank’a ait ödeme dekontları bir arada ele alındığında, kök rapordaki görüş ve tespitlerde değişiklik olmadığı belirtilmiştir.
Mahkemece, alınan bilirkişi asıl ve ek raporuna tarafların itirazları üzerine iki mali müşavir ve bir acente uzmanı bilirkişiden oluşan heyetten alınan bilirkişi raporunda, davacının Ulaştırma Bakanlığı Kara Ulaştırması Genel Müdürlüğünden alınan 24.07.2009 tarihli İZM.U-NET.F1.48.1006 numaralı, 24.07.2014 tarihine kadar geçerli F1 Yetki Belgesinin bulunduğu, davacı firmanın 2009-2010-2011-2012 yıllarında toplam 549.616,65 TL brüt satış hasılatı elde ettiği, son iki yıl (2010-2011) arasındaki ortalama brüt satışın artışının %13 olarak hesaplandığı, olası 2013 yılı 3 aylık 53.884,85 TL brüt kar beklentisi karşılığında 16.165,46 TL net kar denkleştirme hesaplandığı, davacı ticari defterlerinde davalı taraftan bir alacak bakiyesine rastlanılmadığı, inceleme yapılan davalı ticari defterlerine göre davalının davacıdan 27.137,18 TL alacaklı olduğu, davalının belirsiz süreli iş sözleşmesi haksız olarak fesih ettiğinin kabul edilmesi durumunda 20.599,42 TL fesih öneli karşılığı ve 16.165,46 TL net kar denkleştirme bedeli hesaplandığı, davalı tarafın davacıdan olan 27.137,18 TL mahsup edilmesinden sonra davacının davalıdan 9.627,70 TL alacaklı olduğu bildirilmiştir.
İlk derece mahkemesince her ne kadar davacının acente olarak üzerine düşen ödeme yükümlülüklerini yerine getirmediği, borçlandığı, acentelik hizmetlerini gereği gibi yerine getiremediği, yapılan defter incelemesinde davacının davalıya borcunun bulunduğu, dinlenen tanık beyanlarına göre davacının sürekli bankalardan kredi çektiği, davalının sunduğu yazışmalara göre acentelik hizmeti yürütülürken şikayetlere sebebiyet verildiği, hileli biletlerden bahsedildiği, davalının sözleşmeyi haklı ve muhik sebeplerle feshettiği kabul edilerek davanın reddine karar verilmiş ise de; ilk derece mahkemesince alınan 15.02.2017 tarihli ilk bilirkişi raporunda, davalı şirket tarafından davacı aleyhine 23.149,00 TL alacağın tahsili istemiyle başlatılan İzmir 4. İcra Müdürlüğü’nün 2013/3576 E. sayılı icra takibinden başka davacı acentenin yükümlülüklerini yerine getirmediğini ortaya koyan bir delil bulunmadığı tespit edilmiştir. Üç kişilik bilirkişi kurulundan alınan 18.04.2019 tarihli ikinci bilirkişi raporunda da, davacının ticari defterlerinde davalı taraftan bir alacak bakiyesine rastlanılmadığı, davalının ticari defterlerinde ile davacıdan 27.137,18 TL alacaklı olduğu tespit edilmiş olup, davacının tüm, davalı şirketin ise bir kısım ticari defterlerinin kapanış tasdiklerinin yaptırılmamış olduğu; ilk derece mahkemesi kararında sözü edilen tanıkların davacı tanıkları olduğu ve davalı şirketin davacı acenteye sözleşme gereği ödemelerini yerine getirmediğini beyan ettikleri de dikkate alındığında, davalı şirketin acentelik sözleşmesini feshetmekte haklı olup olmadığı noktasında mevcut dosya kapsamına göre net bir sonuca varılamamaktadır. Davalı şirketin sözleşmenin feshinde haksız olduğu sonucuna varılması halinde dahi bilirkişi raporları arasında fesih öneli ve denkleştirme tazminatı miktarları yönünden çelişki bulunduğu anlaşıldığından, raporlar bu haliyle karar vermeye elverişli değildir. Eksik inceleme ile karar verilemez.
Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; ilk derece mahkemesi tarafından tarafların iddia, savunma ve delilleri kapsamında, dosyanın sigorta hesap uzmanından oluşacak bilirkişi kuruluna tevdi ile, gerekiyorsa tarafların kayıtları üzerinde yerinde yeniden inceleme yapılmak suretiyle, sözleşmenin feshinin haklı sebebe dayanıp dayanmadığı, davacı tarafça tazminat talep edilip edilemeyeceği, denkleştirme tazminatı ödenmesinin adil bir sonuç olup olmayacağı, bu minvalde taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin süresi, acentenin gelir miktarı, acentenin tek firma-çok firma acentesi olup olmadığı gibi hususları içerecek şekilde bilirkişi kurulundan açıklamalı, ayrıntılı, denetime elverişli bilirkişi raporu dosyaya kazandırılıp, oluşacak sonuca göre usuli kazanılmış haklar da gözetilerek karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve incelemeyle yazılı biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10.09.2019 tarih 2014/901 E. – 2019/945 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
5-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 10.03.2023