Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/899 E. 2023/136 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/899
KARAR NO : 2023/136

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06.02.2020
NUMARASI: 2019/170 E. 2020/34 K.
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 26.01.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 26.01.2023
Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 06.02.2020 tarih 2019/170 E. 2020/34 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, davalının müvekkili şirket nezdinde 02.03.1993 tarihinde çalışmaya başladığı, baş operatör unvanı ile çalışmakta iken iş akdinin 31.01.2018 tarihinde tarafların karşılıklı anlaşması yolu ile sona erdiğini, ayrıca taraflar arasında 02.03.1993 tarihinde akdedilen belirsiz süreli iş sözleşmesini 31.01.2018 tarihli ibranamede gösterilen tutarlar ile akdedilen ve tarafların bedelle sorumlulukları bakımından mutabık kalarak imza ettikleri “rekabet etmeme taahhüdü” ve “gizli taahhütnamesi”nin karşılığı olarak belirlenen ilave menfaatin davalı yana ödenmesi koşuluyla anlaşmaya varmak suretiyle sona erdirildiğini, bu bağlamda davalıya tüm işçilik haklarının yanı sıra 92.057,94 TL tutarında ilave menfaat ödendiğini; ne var ki, iş akdinin sona ermesinden sonra müvekkili şirket ile aynı alanda faaliyet gösteren rakip bir şirkette (…) çalışmaya başladığını ve rekabet etmeme taahhüdünü ihlal ettiğini, her iki şirketin petrokimya rafinerisi işinde, aynı ilçede faaliyet gösterdiklerini, iki şirketin aynı müşteri çevresine hitap ettiğini, iki şirketin birbirinin rakibi ve hatta neredeyse tek rakip firma niteliğinde olduğunu; bu nedenle Körfez 1. Noterliğinin 27.09.2018 gün 11392 yevmiye nolu ihtarnamesi ile davalıdan 92.057,94 TL ilave menfaatin iadesinin istendiğini, ancak davalının bu parayı iade etmediğini ve cezai şart tutarını (son brüt maaşının yıllık toplamının yarısına tekabül eden kısmı) da ödemediğini bildirerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; 92.057,94 TL ilave menfaatin 31.01.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, 38.043,00 TL cezai şartın 27.09.2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, müvekkilinin davacı iş yerinde 02/03/1993 tarihinden iş akdinin işveren tarafından ikale sözleşmesi yolu ile feshedildiği 31/01/2018 tarihine kadar süresiz iş akdi ile çalıştığını, son olarak baş operatör olarak görev yaptığını; bilinen tabiri ile davalının ustabaşı olduğunu, davacının görevi kendisine üst amir ve mühendislerce verilen talimatların uygulanmasından ve bu talimatların diğer işçilere iletilmesinden ibaret olduğunu, sözü edilen talimatlar ve ünite çalışma şartlarının ise davacı şirkete aidiyeti olmayan, genel geçer dünya standartlarında uygulanan olağan işlemler olduğunu; davalının çalıştığı süreç boyunca üretim, satış ya da müşteri ilişkileri ağında hiç bir zaman bulunmadığını, üretim kalitesi ya da formulasyonunu bilmediği gibi bilme imkanı da bulunmadığını; kaldı ki, üretim kalitesini belirleyen kısım üretim planlama birimi olup, sorumlu kimselerin mühendisler olduğunu, bunun yanında ticari sır ya da müşteri ilişkileri ve politikasını da bilen kısmın satış planlama müdürlüğü olduğunu, müvekkilinin bu bölümlerde hiç çalışmadığını; davacı işveren tarafından on yılı aşkın süredir şirketin özelleştirilmesi sonucu gönüllü ayrılmayı cazip hale getirmek için 6 aylık ücret tutarında bir ek ödeme uygulamasına gidilerek eski ve yüksek ücretli personellerinin sayısının azaltılmasının amaçlandığını, bu kapsamda da yıllardır Ocak ve Temmuz aylarında özellikle emekliliği gelen işçilerin ek menfaat ödemesi ile iş akitleri ikale sözleşmesi yapılarak feshedildiğini; davacı tarafın dilekçesinde işbu husus gizlenerek aslında davalı ile yapılan ikale sözleşmesinin gereği olarak ödenen ilave menfaat bedeli, rekabet etmeme taahhüdü ve gizlilik taahhütnamesinin imzalanması şartı ile ödenmiş gibi fiili durum hilafına ifade edildiğini, zira tam tersine ikale sözleşmesi yanında rekabet etmeme taahhüdü ve gizlilik taahhütnamesinin ek olarak müvekkilinin rızası hilafına imzalatıldığını, işbu rekabet etmeme taahhüdü içeriğine de zaten ödenmekle yükümlü olunan ilave menfaat bedelinin dahil edildiğini; ayrıca ihbar tazminatının da ilave menfaat talebinin içerisine giydirildiğini, işçi ve işveren ile akdedilen ikale sözleşmesinin geçerlilik şartları ve unsurlarının iş akdinin feshi yönündeki icabın işçi ya da işverenden gelmesi ile farklılık arz ettiğini, işveren tarafından ikale yolu ile yapılan fesihlerde ilave menfaat ödemesi yapılmasının bir zorunluluk olduğunu; ikale sözleşmesi ile yapılan davalı işçinin iş akdinin feshinde ilave menfaat ödemesi yapılması bir zorunluluk iken bunun rekabet etmeme sözleşmesi ile şarta bağlanmasının hukuka aykırı olduğunu; onlarca işçi ile aynı şekilde ikale sözleşmesi yaparak iş akdini fesheden davacının, bu işçiler ile -ki hemen çoğu aynı görevlerdedir- rekabet etmeme ya da gizlilik taahhüdü imzalamadığını, davacı şirket bünyesinde çalışırken davalı ile aynı görevi yapan ve ikale sözleşmesi ile 2017 yılında işten ayrılan ve halen dava dışı … A.Ş bünyesinde çalışan …, …, … ile emsal durumda … ve …. isimli personellere tüm hakların ilave menfaat bedelleri ile birlikte ödendiğini, ancak rekabet etmeme ya da gizlilik taahhüdü imzalatılmadığını, sonuçta TBK.’nun 444 vd.maddelerinde öngörülen rekabet yasağı şartlarının oluşmadığını bildirerek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, dinlenen tanık anlatımları, benimsenen bilirkişi heyeti raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı işçi …’nin petrokimya rafinerisi işinde Aliağa’da faaliyet gösteren davacı şirkette proses üniteleri üretim müdürü unvanı ile çalışmakta iken iş sözleşmesinin 31.01.2018 tarihi itibari ile sona ermesini müteakip aynı ilçe sınırlarında faaliyet gösteren ve tescil belgesinde faaliyet konusu rafineri işletmesi olarak belirtilen dava dışı …. A.Ş.nezdinde 12.02.2018 tarihinde iş sözleşmesine göre çalışmaya başladığı, davacı şirket nezdindeki çalışmasının sona erdiği tarih ile dava dışı şirket nezdinde çalışmaya başladığı tarih arasında geçen sürenin 12 gün olduğu, davalı işçinin görevi gereği davacı şirkete ait petrokimya rafineri üretim tesisinde makina ve ekipmanların arızaları ve bakımları ile programlanması konusunda bilgi ve tecrübe sahibi olduğu, bu bilgilerin teknik anlamda “ticari sır” kabul edilemeyeceği, aynı sektörde faaliyet gösteren tüm işletmelerde benzer arızaların ve müdahalelerin olabildiği, benzer bakım programlaması yapıldığı, yapılması gerekeceği, kaldı ki davacının bu bilgileri yeni çalıştığı şirkete aktardığı hususunun ispatlanamadığı, ayrıca sözleşme ile öngörülen rekabet yasağının Türkiye geneli için geçerli olduğu, oysa böyle bir hükmün TBK.’nun 444/1.maddesinde öngörülen “rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz” şeklindeki hükme aykırı olduğu, bu kapsamda rekabet yasağı ve gizliliğe ilişkin sözleşme şartının geçersiz olduğunun anlaşıldığı, taraflar arasında 02.03.1993 – 31.01.2018 tarihleri arasında belirsiz süreli iş sözleşmesi temelinde gerçekleşmiş hizmet ilişkisi, taraflarca 31.01.2018 tarihli “iş sözleşmesini sona erdiren sözleşme” başlıklı sözleşme ile karşılıklı uygun mutabakat ile sona erdirilmiş, aynı tarihli “rekabet etmeme taahhüdü” ve “gizlilik taahhütnamesi” başlıklı diğer iki adet belge ve yine “ibraname ve feragatname” başlıklı bir adet belge tanzim edilerek davalı işçiye kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti ve artan kıdeme teşvik tutarı adı altında yapılan ödemeler ile birlikte ayrıca ilave menfaat tutarı olarak 92.057,94 TL ek ödeme yapılmış, böylece taraflar aralarındaki hizmet ilişkisini “ikale sözleşmesi” yöntemi ile sona erdirmişlerdir. İşçi ve işveren iradelerinin iş sözleşmesinin feshi konusunda birleşmesi bir tarafın feshi niteliğinde değildir. 4857 sayılı İş Kanunu’nda bu sona erme türü yer almasa da, taraflardan birinin karşı tarafa ilettiği iş sözleşmesinin karşılıklı feshine dair sözleşme yapılmasını içeren açıklamasının ardından diğer tarafın da bunu kabulü ile ikale sözleşmesi kurulmuş olur. İş ilişkisinin taraflardan her birinin bozucu yenilik doğuran bir beyanla sona erdirmeleri mümkün olduğu halde, bu yola gitmeyerek karşılıklı anlaşma yoluyla sona erdirmelerinin nedenleri üzerinde durulması gerekir. Bozma sözleşmesi yoluyla iş sözleşmesi sona eren işçi, iş güvencesinden yoksun kalacağı gibi kural olarak feshe bağlı haklar olan ihbar ve kıdem tazminatlarını da kazanamayacaklardır. Yine 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu kapsamında işsizlik sigortasından da yararlanamayacaktır. Bu hususlar, iş hukukunda hakim olan “işçi lehine yorum ilkesi” dikkate alınarak ikale sözleşmesinin geçerliliği noktasında işçi lehine değerlendirmenin gerekliliğini zorunlu kılmaktadır. Herşeyden önce ikale sözleşmesi yapma konusunda icapta bulunanın makul bir yararının olması gerekir. Makul yarar ölçütü, ikale sözleşmesi yapma konusunda icabın işçiden gelmesi, işverenden gelmesi ve somut olayın özellikleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Olayda, davalı işçiye kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti ve fesih tarihi itibari ile mevcut diğer alacak kalemlerine ek olarak feshin gerçekleştiği Ocak 2018 dönemi bordrosunda “ilave menfaat” adı altında tahakkuk ettirilen brüt 92.057,94 TL ek menfaat davalıya ödenmiştir. Buna karşılık, taraflar arasındaki “rekabet etmeme taahhüdü” başlıklı sözleşmede aynı tutar için farklı bir açıklamaya yer verilmiştir: Sözleşmenin “A” bendinde rekabet yasağı ve “ilk B” bendinde işveren ile ilişkili kişilerle irtibatlı olmama yasağının düzenleme altına alındığı, “ikinci B” bendinde önceki bentlerde yer alan sınırlamalara mukabil iş sözleşmesinin feshine bağlı ödemelere ilaveten ek bir ödeme yapılması hususunda mutabık kalındığının belirtildiği, “C” bendinde sözleşmenin “A” ve “B” bentlerinde düzenlenen taahhütlere atfen yükümlülüklerin ihlali halinde işveren tarafından ödenen tutarın iade edileceği hususlarına yer verilmiştir. Bu hali ile, 92.057,94 TL tutarındaki ek ödemenin mahiyeti yönünden “rekabet etmeme taahhüdü” başlıklı sözleşmenin “ikinci B” bendi ile “ibraname ve feragatname” başlıklı diğer belgenin son paragrafı arasında birbirine aykırı düzenlemeye yer verildiği, nitekim yapılan ödemenin niteliği yönünden taraflar arasında ihtilaf bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu çerçevede, 31.01.2018 tarihli “iş sözleşmesini sona erdiren sözleşme” ve aynı tarihli “ibraname ve feragatname” başlıklı belge birlikte değerlendirildiğinde, tarafların aralarındaki hizmet ilişkisini ikale sözleşmesi yöntemi ile sona erdirdikleri, ancak sona erme nedenine ilişkin herhangi bir açıklamanın bulunmadığı, dosya içeriği, tanıkların anlatımları, olayın özellikleri ve şartları, davalı işçinin çalışma süresine, davalıya ait kayıtlarda 92.057,94 TL ödemenin ne şekilde tespit edilip hesaplandığı hususunda bilginin ve kaydın bulunmamasına ve davalının uzun süreli çalışanlarla ilgili ortaya koyduğu politikasına göre, davacı şirketin iş sözleşmesini ikale sözleşmesi ile sona erdirmesinin ihbar tazminatı ve işe iade müessesesinde öngörülen tazminatı davalıya ödemekten kurtulmak amacına yönelik olduğu kanaatine varılarak, davalı işçinin de yararlanmakta olduğu davacı şirket ve … Sendikası arasında imzalanmış 01.01.2017 – 31.12.2018 yürürlük tarihli İşletme Toplu İş Sözleşmesi’nin 11/B maddesinde 01.07.2001 tarihinden sonra işe girenler için ihbar önellerinin genel hükümlere göre belirleneceği, bu tarihin öncesinde işe girenler yönünden ise işçi lehine özel düzenleme öngörüldüğü, buna göre davalı işçiyi kapsayacak biçimde hizmet süresi 5 yılı aşan en üst kurul için ihbar önerinin 18 hafta olarak belirlendiği açıktır. Davalı işçinin hizmet süresi dikkate alındığında ihbar önelinin 18 hafta olduğu ve bu tutara ilişkin ihbar tazminatının 57.204,00 TL olduğu ve brüt ek ödeme 92.057,94 TL’nin yaklaşık %62’sine tekabül ettiği hesaplanmıştır. İş Kanunu’nun 21.madde hükmü uyarınca işverence geçerli sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli olmadığı mahkemece veya özel hakem tarafından tespit edilerek feshin geçersizliğine karar verildiğinde, işveren, işçiyi 1 ay içinde işe başlatmak zorundadır. İşçiyi başvurusu üzerine işveren 1 ay içinde işe başlatmaz ise, işçiye en az 4 aylık ve en çok 8 aylık ücreti (brüt) tutarında tazminat ödemekle yükümlü olur. Davalı işçinin çalışma süresi ve olayın özellikleri dikkate alındığında, işveren tarafından iş sözleşmesinin feshedilmesi halinde ve işe iade davasına maruz kalıp işçiyi başlatmadığı taktirde muhtemel ödeyeceği tazminat tutarı 108.960,00 TL (=454,00 TL x 30 gün x 8 ay)’dir. Davacı işverenin tek taraflı olarak iş sözleşmesini feshi halinde davalı işçiye -önceden ödediği işçilik haklarına ilaveten- 57.204,00 TL ihbar tazminatı ve muhtemel 108.960,00 TL işe iade etmeme tazminatını ödeme riski söz konusu iken bu riski azaltmak amacıyla davacı işçi ile ikale sözleşmesi akdederek iş ilişkisi sona erdirilmiştir. Bu durumda, davacı işveren tarafından davalı işçiye ödenen dava konusu 92.057,94 TL ilave menfaat ödemesinin rekabet yasağı sözleşmesi ve gizlilik taahhütnamesinin karşılığı olmayıp, ihbar tazminatı ve muhtemel işe iade etmeme hususundaki tazminatın işçiye ödenmesinden kaçınmaya yönelik olduğu, davacı işverenin bu suretle makul yarar sağladığı, hal böyle olunca rekabet yasağı sözleşmesinden kaynaklı cezai şart alacağı ve ilave menfaat ödemesinin iadesine ilişkin davacı taleplerinin haksız olduğu, davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi raporundaki gerekçelerin birbiriyle çeliştiğini, iş haddinin sonlandırılması talebinin davalı işçiden geldiğinin göz ardı edildiğini ve ek menfaat ödemesinin ikale karşılığı yapıldığının tespit edildiğini, kararın gerekçesinin açıklanmadığını, davalı yanın yazılı belgelerin aksine rekabet etmeme taahhüdü karşılığı değil de, ihbar tazminatı ve ikale anlaşması kapsamında ödemede bulunulması halinde bunu yazılı delillerle ispatı gerektiğini, davalının ikale ile iş haddinin sona erdirilmesi talebinde kendisinin bulunduğunu, davacı yanca ihtirazi kayıt ileri sürülmeksizin imzalanmış olan ocak 2018 tarihli ücret bordrosunda davacı lehine tahakkuk ettirilmiş olan alacak kalemlerinin tek tek ve detaylı olarak belirtilip davacı lehine ihbar tazminatı hesaplaması yapılmadığı, taraflar arasındaki iş haddinin anlaşma yoluyla sona ermesi sonucu davalının ihbar tazminatına hak kazanmasının söz konusu olmadığını, iş haddinin fesih olmadığından tarafların birbirine karşı iş kanunu gereği yükümlü olduğu bildirim sürelerinden, ihbar tazminatından söz edilemeyeceği, davalının çalıştığı ünitenin işleyişi ile ilgili bilgiler ile üniteden çıkacak ürün miktarı kalitesi ve çeşitleri ile ilgili tecrübeli personel olduğu, bu nedenle baş operatör unvanı ile sahip olduğu bilgilerin ticari sır niteliğinde bulunmadığı gerekçesinin hatalı olduğunu, davalının çalışmaya başladığı …sinin tek rakip firma pozisyonunda olduğunu, bu nedenle cezai şart ve ilave menfaat ve ödenen bedelin iadesinin gerektiğini istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, TBK 444.maddesine dayalı olarak rekabet yasağı ihlalinden doğan cezai şartın ve sözleşme gereğince ödenen ilave menfaatin tahsili istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Öğretide rekabet yasağı sözleşmesi, işçinin iş ilişkisi içinde işverenin müşterilerine nüfuz etmesi yahut iş sırlarına vakıf olması nedeniyle hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra belirli bir faaliyet alanında belirli bir coğrafi bölgede ve belirli bir zaman dilimi içerisinde işçinin işverenle rekabet teşkil eden davranış içerisine girmesini yasaklayan sözleşmeler olarak tanımlanmaktadır. Rekabet etmeme taahhüdünü içeren bu sözleşmeyle işçi işverene karşı hizmet sözleşmesinin bitiminden sonrasına yönelik olarak menfi bir yükümlülük, bir yapmama borcu altına girmektedir. Başka bir deyişle rekabet yasağı sözleşmesi ile işçinin ekonomik faaliyet özgürlüğüne ve ekonomik geleceğine kısmen dahi olsa sınırlama getirilmektedir (Sabah Altay, Türk Borçlar Kanunun Hükümlerine Göre İşçi ile İşveren Arasında Yapılan Rekabet Yasağı Sözleşmesi, Mühf-Had, C.14, sy.3, s.179 vd.).
Rekabet yasağı kaydının geçerli olabilmesi için işçinin, hizmet ilişkisi içinde olduğu işverenin müşteri çevresi ve üretim sırları gibi ticari sırları bilebilecek bir pozisyonda çalışması ve bu bilgileri önceki işverenle rakip durumunda olan yeni işveren ile paylaşabilme ihtimalinin varlığı yeterlidir. Bu anlamda, ayrılan işcinin yeni işyerinde aynı pozisyonda çalışması da şart değildir. Keza rekabet yasağının varlığı için ayrılan işçinin, önceki işverene fiilen bir zarar vermesi şart olmayıp, zarar verebilme risk ve ihtimalinin varlığı yeterlidir. Rakip firmalarla paylaşması ve nüfuz etme imkanının bulunup bulunmaması önem arz etmektedir. ( Yargıtay 11. HD’nin 06/03/2019 tarihli, 2018/3705 Esas ve 2019/1860 Karar sayılı, 10/05/2017 tarihli, 2015/15290 Esas ve 2017/2808 Karar sayılı kararları)
Rekabet yasağı iş akdinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin olarak yapmama (ileriye yönelik) edimini içeren akit niteliğindedir. 6098 Sayılı TBK.’nın 444/2. maddesi “Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir” hükmü haiz olup, anılan madde hükmü uyarınca rekabet yasağının işçinin yaptığı iş nedeniyle edindiği bilgileri, çalışmaya başladığı başka bir rakip işletmede kullanarak davacı işverene önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin bulunması halinde geçerli olacaktır.
Somut uyuşmazlıkta, davalının davacı şirkette proses üniteleri üretim müdürü olarak çalıştığı, davalının davacı şirketten ayrıldıktan sonra davacı şirketin aynı faaliyet konusunda iş yaptığını iddia ettiği dava dışı …’de 12 gün sonra işe başladığı anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunda davalının davacı şirkette çalışan 5 baş operatörden biri olduğu, üç vardiya çalışılan iş yerinde baş operatörün kendi vardiyasında ünitesinin çalışmasından sorumlu olduğu, saha operatörleri ve kontrol operatörlerini yönettiği, baş mühendis ünite şefi ve ünite amirinden aldığı talimatlar ile çalıştığı, o günkü ünitenin tüm işleyişiyle ilgili bilgiler ile üniteden çıkacak ürün miktarı, kalitesi ve çeşitleri ile ilgili bilgilere vakıf olduğu, davalının yaptığı işte davacı şirkete özgü ve sadece davacı şirketin sahip olduğu bir teknolojinin kullanıldığı yönünde somut veriye dosyada ulaşılamadığı, aynı sektörde faaliyet gösteren tüm firmalarda üretim ünitelerinde çalışan personelin ve üretimin denetimini yapan bir yöneticinin çalıştırıldığı, tecrübe dışında stratejik ve temini çok güç personel vasfında olmadıklarının belirlendiğini, davalının görevi gereği petrokimya rafineri üretim tesisinde üniteden çıkacak ürün miktarı, kalitesi ve çeşitleri ile ilgili bilgilere vakıf olmakla birlikte bu bilgilerin teknik olarak ticari sır kapsamında olmayacağı, hangi ürünlerin hangi kalitede hangi miktarda üretildiğinin bilindiğinin değerlendirildiği, davalının davacı şirketin gizli ve özel kendine özgü teknik sırları ile teknik bilgilerini yeni çalıştığı firmaya aktardığı ve burada kullandığı yönünde somut verilere ulaşılamadığının tespit edilmiş olup, bilirkişi raporunun dosya kapsamı ile usul ve yasaya uygun, denetime elverişli olduğu kanaatine varılarak, davacı tarafça davalının eyleminin haksız rekabet oluşturduğunun kanıtlanamadığından, ilk derece mahkemesi tarafından davanın reddine karar verilmiş olması yerinde görülmüştür.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 179,90 TL’den peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 125,50 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davacı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.26.01.2023