Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/825 E. 2023/193 K. 06.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/825
KARAR NO : 2023/193

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/12/2019
NUMARASI : 2019/123 Esas 2019/1377 Karar
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 06.02.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 06.02.2023
Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 05.12.2019 gün ve 2019/123 Esas 2019/1377 Karar sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi davalı … ve davalı … Sigorta A.Ş. vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili, 03.09.2017 tarihinde davalıların sürücüsü/işleteni ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğu aracın müvekkiline ait yabancı plakalı araca çarpması nedeniyle müvekkilinin aracının kullanılmaz hale geldiğini, kazanın meydana gelmesinde karşı araç sürücüsü davalı …’ün kusurlu olduğunu, aracın kullanılamaz hale gelmesi nedeniyle müvekkilinin aracını Konya Gümrük Müdürlüğü’ne terk etmek zorunda kaldığını, Almanya’da bulunan bilirkişi bürosundan alınan 23.10.2017 tarihli raporda aracın kaza tarihi itibariyle hasarsız rayiç değerinin 14.800,00 Euro olarak belirlendiğini, davalı tarafça 15.11.2017 tarihinde 3.634,31 Euro’ya denk gelen 16.500,00 TL kısmi ödeme yaptığını belirterek, belirsiz alacak davası niteliğinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 7.465,68 Euro’nun davalı … bakımından kaza tarihinden, davalı sigorta şirketi yönünden ise 16.11.2017 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesine göre yürütülecek değişken faiziyle birlikte ve fiili ödeme tarihindeki Merkez Bankası Efektif Satış karşılığı Türk Lirası olarak müştereken ve müteselsilen tahsiline, müvekkilin bilirkişi ücreti olarak ödediği 100,00 Euro’nun fiili ödeme tarihindeki Merkez Bankası Efektif Satış Kuru karşılığı Türk Lirası olarak yargılama giderlerine dahil edilerek davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı …, kazanın meydana geldiği yer mahkemesi olan Bozkır Asliye Hukuk Mahkemesi’nin yetkili mahkeme olduğunu, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğunu, kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığını, kazanın davacının aşırı hızlı olmasından kaynaklandığını, tüm kusurun davacıda olduğunu, kaza mahallinde keşif yapılmasını talep ettiğini, aracın pert olduğuna dair beyanları kabul etmediğini, araç pert olmuş olsa bile hurda değerinin düşülmemesi talebinin de yersiz ve hakkaniyete aykırı olduğunu, araç değerinin almanya’da 14.800,00-euro olarak tespit edilmesinin kabul edilebilir olmadığını, davacının bilirkişi ücreti olarak ödediğini iddia ettiği 100,00 euro’nın talep edilemeyeceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili, müvekkili şirket tarafından davacının
zararı için 16.500,54 TL onarım bedeli ödendiğini, tüm hasar bedeli karşılanmış olmakla, davacının fazlaya ilişkin taleplerinin haksız olduğunu, genel şartlarda belirlenen usul ve esasların zarar gören üçüncü kişiyi bağlamayacağı yönündeki değerlendirmelerin KTK’nın 90. maddesinde düzenlenen hükmün amacına aykırı olduğunu, Trafik Sigortası Genel Şartları B.2.1 bendi gereğince davaya konu aracın 3 yaşını geçmiş olması halinde müvekkili şirket eşdeğer parça bedelinden sorumlu olmakla, B.2.2 bendi gereğince de yüksek tedarik ve işçilik bedelleri nedeniyle sorumluluğunun bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının gerçek zararının tespitinin gerektiğini, bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, davacının dayandığı raporda tespit edilen rayiç bedelin fahiş olduğunu, aracın yurtdışı emsal rayiç değerinin 12.500 Euro civarında olduğunu, Trafik Sigortası Genel Şartları’nın A.6.b maddesi uyarınca hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminatlarının teminat dışında olduğunu, bu sebeple kusur oranlarının tespiti için dosyanın Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesine sevk edilmesi gerektiğini, davacı tarafın talebine konu ekspertiz ücretlerinin poliçe teminatı kapsamında yer almadığını, ekspertiz ücreti olarak talep edilen ücretin fahiş olduğunu, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, müvekkilinin ikametgahı olan Beykoz Asliye Hukuk Mahkemesi’nin yetkili olduğunu, davacının yabancı para bakımından fiili ödeme günündeki kur üzerinden karar verilmesi yönündeki taleplerinin reddi gerektiğini, zararın Türk Lirası olarak hesaplanması, aksi halde ise haksız fiilin gerçekleştiği tarihte geçerli olan kur esas alınarak Türk Lirası karşılığı üzerinden verilmesi gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, hükme esas alınan bilirkişi raporu ile davalı …’ün işleteni ve sürücüsü olduğu, davalı … Sigorta A.Ş. zorunlu mali mesuliyet sigortacısı olduğu aracın %75 kusurlu olarak davacı aracına çarpması şeklinde gerçekleştiğinin tespit edildiği, araçta kaza nedeniyle meydana gelen hasar bedeli tespit edilerek davadan önce ödenen tazminat bedeli ve kusur oranının düşüldüğü, bakiye hasar bedelinin KDV hariç 7.465,68 Euro olarak tespit edildiği, davalının bu bedelin ödenmesinden poliçe limiti ile sorumlu olduğu, HMK’nın 323/ç ve e bendi gereğince geçici hukuki koruma tedbirlerinin (delil tespiti vs.) bilirkişi gideri gibi giderlerin yargılama gideri olduğu, ekspertiz ücretinin de bu kapsamda olduğu, kusur oranı dahilinde 75 Euro olduğu, gerekçesiyle davanın kabulü ile 7.465,68 Euro bakiye hasar bedelinin davalı …’den kaza tarihinden, davalı … Sigorta A.Ş. Yönünden temerrüt tarihi olan 16.11.2017 tarihinden itibaren işleyecek, devlet bankalarının Euro cinsi para ile açılmış 1 yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı ile fiili ödeme tarihindeki TL karşılığının davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline, 75,00 Euro bilirkişi ücretinin yargılama gideri kapsamında değerlendirilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı … ve davalı … Sigorta A.Ş. vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı …, görevli ve yetkili mahkemenin Bozkır Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, mahallinde keşif yapılması talebinin karşılanmadığını, aracın değerinin Almanya’da 14.800 Euro olduğu yönündeki tespite göre karar verilmesinin hatalı olduğunu, aracın değeri Alman makamlarından sorulsa idi en fazla 3.500-4.000 Euro değerinde olduğunun görüleceğini, davacının aracını hurdaya satmadığını, kendi istek ve iradesi ile aracını gümrüğe bıraktığını, hurda olarak satmış olsaydı hurda bedelinin, hasar bedelinden düşüleceğini, aracın gümrüğe bırakıldığı gerekçesiyle hasar bedeli indirimi yapılmamasının hatalı olduğunu, davacının bilirkişi ücreti olarak ödediğini iddia ettiği 100 Euro’nun yargılama gideri olarak kabul edilip yargılama gideri olarak tahsiline karar verilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu, yasal faize hükmedilmemesinin hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili, dava konusu uyuşmazlık bakımından tazminat hesaplamasında Almanya piyasasının esas alınmasının hatalı olduğunu, aracın Türkiye şartlarında müvekkili şirketçe anlaşmalı servislerde onarılması imkanının bulunduğunu, onarım bedeli hesaplamasının Türkiye piyasasına göre yapılması gerektiğini, kabul anlamına gelmemek üzere hükme esas alınan bilirkişi raporunda başvuru sahibi tarafından sunulan eksper raporunun onarım bedelinin tespiti için yeterli sayıldığını ve aynen kabul edildiğini, doğrudan rayiç bedel hesaplamasına gidildiğini, bilirkişi raporunda dosya üzerinde yeterince inceleme yapılmadan, davacı tarafın tek taraflı beyan ve delilleri doğrultusunda yapılan yüzeysel bir değerlendirme ile onarım bedeli talebinin aynen uygun bulunduğunu, kabul edilen hasar onarım bedelinin fahiş olduğunu, zararın Türk Lirası olarak hesaplanması, aksi halde ise haksız fiilin gerçekleştiği tarihte geçerli olan kur esas alınarak Türk Lirası karşılığı üzerinden karar verilmesi gerekirken, davacı tarafın talebi üzerine fiili ödeme tarihindeki kur karşılığına hükmedilmesinin de hatalı olduğunu, davacının gerçekleşen kaza sonrasında işbu tarihe kadar aracını onarmamış olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu süreçte artan kur nedeniyle davacının uğramadığı bir zararın müvekkili şirkete yüklenmesinin yasaya ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davanın haksız fiilden kaynaklanması nedeniyle 3095 sayılı kanun uyarınca faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, trafik kazası sonucu yabancı plakalı araçta meydana gelen hasar nedeniyle uğranılan zararın kazaya sebebiyet veren aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısından tahsili istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Somut olayda davacı vekili, davalının zorunlu mali sorumluluk sigortacsı olduğu aracın müvekkilinin Almanya’da trafiğe kayıtlı yabancı plakalı aracına çarpması nedeniyle aracının hasarlandığını ileri sürerek hasar tazminatı isteminde bulunmuştur. Davacı, yabancı plakalı aracını kazadan sonra tamir ettirmeden hasarlı olarak gümrük dairesine terk etmiştir.
İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunda dava konusu trafik kazasının oluşumunda davalı tarafa ait … plakalı araç sürücüsünün %75 oranında asli kusurlu olduğu, davacıya ait … plakalı araç sürücüsünün ise %25 oranında tali kusurlu olduğu, davacıya ait … plakalı aracın 20.09.2017 tarihinde hasarlı şekilde Konya Gümrük Müdürlüğüne terk edildiği, davacının mal varlığının dışına çıktığından hurda bedelinin tazminattan düşülmesinin söz konusu olamayacağı, davaya konu aracın kaza tarihi itibariyle hasarsız haldeki piyasa rayiç değerinin 14.800,00 Euro olduğu, davalı sigorta şirketinin söz konusu hasar tazminat tutarının sigortalının kusuruna göre 11.100,00 Euro’dan sorumlu olduğu, davalı sigorta şirketinin, davacı tarafa hasar bedeli olarak 15.11.2017 tarihinde 16.500,54 TL ödeme yaptığı ve bu tutarın ödeme tarihinde 3.634,32 Euro’ya karşılık
geldiği, buna göre davalı sigorta şirketinin bakiye hasar yükümlülüğünün 7.465,68 Euro olduğu, ekspertizi yapılan davacı aracının markası, modeli, km.si ve hasar miktarı esas alındığında bilirkişi rapor ücreti olarak 100,00 Euro takdir edilmesinin uygun olduğu, kazanın oluşumunda davalı … Sigorta A.Ş. tarafından sigortalı olan … plakalı aracın %75 oranında kusurlu olması nedeniyle, davalı sigorta şirketinin soz konusu bilirkişi rapor ücretinin 75,00 Euro’dan sorumlu olduğu yönünde görüş bildirilmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 20.06.2017 tarih 2015/74 E. 2017/6972 K. sayılı içtihadında “Bir trafik kazası sonunda tamamen kullanılmaz hale gelen ve eski duruma getirilmesi olanaksız olan araç, tamamen yok olmuş sayılır. Eski duruma getirilmesi olanaklı olmakla birlikte, onarım giderleri aracın sürüm değerinden çok ise sorumluluk açısından nesne tamamen yok olmuş gibi değerlendirilmelidir. Yabancı plakalı motorlu araçların kazadan sonra gümrüğe terk edilmesi, her zaman, bunların tamamen yok olmuş sayılacağı anlamına gelmez. Bu durumlarda, aracın kullanılmaz durumda olup olmadığı ve kullanılacak durumda ise onarım olanağının olup olmadığı gözetilmelidir. Onarımı olanaklı olmasına rağmen gümrüğe terk edilmiş araçlardaki zararı Türkiye’deki onarım giderleri ile kayıtlı olduğu ülkedeki piyasa değeri karşılaştırılarak hangisi az ise ona göre belirlenmelidir. Motorlu aracın tamamen yok olduğu durumda zarar, kural olarak, olayın meydana geldiği andaki ve durumundaki gerçek sürüm değerine göre belirlenir. Motorlu araç, yabancı plakalı olup ülkemize geçici olarak girmiş bulunuyorsa, değeri kayıtlı olduğu ülkedeki sürüm değeridir. Hasarlı olsun veya olmasın yurda geçici olarak sokulan araçların belli bir süre içinde yurtdışına çıkarılması, yasaların gerektirdiği zorunluluktur. O halde, hasarlı aracın haksız eylemi işleyene terki olanaksızdır. Bundan başka hasarlı aracın büyük giderlere katlanarak yurtdışına çıkarılmasının mağdurdan istenmesini tazminat hükümleri engeller. Belki de hasarlı aracın nakil ücreti, hurda değerini aşacaktır. Öte yandan zarar görenden böyle bir külfete katlanmasının istenmesi iyiniyet kurallarına aykırı düşecektir. Bu durumda mahkemece, öncelikle davacıya ait Alman plakalı hasarlı aracın davacı tarafından gümrüğe bırakılması gözönüne alınarak KGM Fen Heyeti gibi kurum veya kuruluşlardan seçilecek konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişi kurulundan, yukarıda detaylı olarak izah edilen yönteme göre davacı zararının tespiti hususunda ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” şeklinde açıklanmıştır.
Yabancı plakalı araçların hasar tazminat talepleri yönünden aracın pert değerlendirilmesi yapılsa dahi, aracın onarım bedeli, aracın satın alındığı ülke rayicindeki piyasa değeri ile karşılaştırılması bakımından önem arz etmektedir. Şöyle ki; eğer aracın satın alındığı ülke rayicindeki piyasa değeri onarım giderinden fazla ise davacı yalnız onarım giderini, onarım giderinden az ise, aracın olay gününde satın alındığı ülkedeki sürüm değerini davalıdan isteyebilir. Bu durumda mahkemece, bilirkişiden rapor alınarak aracın Türkiye’deki tamir bedelinin tespiti ile daha önce usulüne uygun olarak tespit edilen, olay tarihinde kayıtlı olduğu ülkedeki ikinci el piyasa rayiç değeri ile karşılaştırılarak hangisi az ise o miktara hükmedilmesi gerekir. (Yargıtay 17. H.D’nin 14.11.2019 tarih 2016/10741E-2019/10657K, 12.04.2017 tarih 2016/9325E-2017/4007K sayılı kararları). Hasara ilişkin tazminat miktarının belirlenmesi için yukarıda bahsi geçen Yargıtay içtihatları da dikkate alınarak hükme esas almaya elverişli nitelikte rapor alınmaksızın karar verilmiş olması doğru görülmemiş olmakla, davalıların istinafı yerinde görülmüştür.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf başvurularının esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Davalı … ve davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2- İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 05.12.2019 gün ve 2019/123 Esas 2019/1377 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
5-İstinaf yoluna başvuranlar tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının istek halinde istinaf yoluna başvuranlara iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.06.02.2023