Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/824 E. 2023/218 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/824
KARAR NO : 2023/218

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/11/2019
NUMARASI : 2019/239 Esas 2019/1308 Karar
DAVANIN KONUSU : Genel Kurul Kararının İptali
KARAR TARİHİ : 09.02.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 09.02.2023
Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 21.11.2019 gün ve 2019/239 Esas 2019/1308 Karar sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, davacı şirketin iki ortaklı kurulduğunu, şu anda şirketin 4 ortağı bulunduğunu, 2015 yılında son genel kurulun yapılması sonrasında genel kurul toplantısı yapılmadığını, davacının bilgi alma hakkının kısıtlandığını, davacı tarafından açılan sorumluluk davasında, İzmir 5. ATM’nin 15.03.2019 tarih ve 2018/1480 esas sayılı ara kararı ile genel kurul yapılmak üzere kayyım atanmasına karar verildiğini, bu rağmen 16.03.2019 tarihinden genel kurul yapıldığını, yapılan genel kurulun yok hükmünde olduğunu, genel kurulun 3 4 ve 5 nolu kararlarının iptalinin gerektiğini, müdürler diğer müdürün ibrasına ilişkin oy kullandığını, faaliyet raporu ile bilanço ve gelir gider hesaplarının onayına ilişkin kararın iptalinin gerektiğini, anılan kararların taraflarına okunmadığını, kar ve zarar hesapları ile ilgili bilgi verilmediğini, belirterek; davalı şirket genel kurul kararının yokluğunun tespitine, 3 4 ve 5 nolu kararların iptaline karar verilmesi dava ve talep etmişir.
CEVAP ; Davalı vekili, davalı şirketin mevzuata uygun olarak 2015, 2016, 2017, 2018 yıllarına ait olağan genel toplantılarının 16/03/2019 tarihinde yapıldığını, İzmir 5. ATM’nin 15/03/2019 tarihli genel kurul yapılması için kayyım tayinine ilişkin ara karar kararın uyapta 18/03/2019 tarihinde onaylandığını, müdürlerin ibrası ve faaliyet raporu ile bilanço ve gelir gider hesaplarının onayına ilişkin alınan kararın yasaya uygun olduğunu, bu hususta bir ihtirazi kayıt bulunmadığını, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, tüm dosya kapsamına göre, ayrıca, kayyum tayinin yapılan 16/03/2019 tarihli genel kurulun toplantısı yapmasına engel olmadığı, genel kurulun yok hükmünde sayılamayacağı, genel kurulun 5 numaralı kararı ile müdürlerin ibrasına yönelik alınan kararda diğer müdürlerin ibrasında da oy kullanmasının mümkün olmadığı, alınan genel kurulda aksine davranıldığı, ibra kararında salt çoğunluk sağlanamadığı, diğer kararlarda, gerek toplantı gerekse karar nisabı bakımından emredici hükümlerde bir aykırılığa rastlanılmadığı belirtilerek; genel kurulun yok hükmünde olduğunun tespiti talebinin reddine, genel kurulda alınan 5 nolu kararın iptaline, diğer taleplerin reddine, karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, ortaklardan … ve … 2014-2015 yıllarında, … ve … ise 2016-2017-2018 yıllarında müdür olarak görev yapmış ve halen müdür olarak görev yaptığını, 2015 yılında son genel kurulun yapılması sonrasında genel kurul yapılmadığını, faaliyet raporu, bilanço, kar ve zarar cetvellerini tanzim edilmediğini, davacının bilgi alma hakkının kısıtlandığını, bu nedenle şirketin haklı sebeple feshi davası ve müdürlere karşı sorumluluk davası açıldığını, dava kapsamında İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15.03.1019 tarih ve 2018/1480 Esas sayılı ara kararı ile genel kurul yapmak üzere şirkete kayyım atandığını, diğer ortaklar genel kurulu kayyımın yapmaması amacıyla apar topar sözde genel kurul yapıldığını, genel kurul yok hükmünde olduğunu, tedbir talebinin hatalı olduğunu mahkemece değerlendirilemeyeceğini, şirketin genel kurul yapmakta olduğunu bilerek tedbir kararı verildiğini, mevcut yöneticilerin genel kurul yapma yetkilerini de kaldırıldığını, mahkeme kararı ile genel kurul yapılması için kayyım atandığı halde bu konuda yetkisi kısıtlanan yöneticiler tarafından yapılan genel kurulun yok hükmünde olduğunu, davanın kısmen kabulüne rağmen davacı lehine vekalet ücretine hükmedilemediğini, genel kurul yapılmadığını, yöneticilerin önceden hazırladığı tutanaklara ihtirazı kayıt dermeyan edilip şirket merkezinden ayrılındığını, belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, müdürlerin kendi ibralarında oy kullanma yasağı getirilmiş ise de bunu geniş yorumlamak ve yönetimde yer alan hiç kimse ibrada oy kullanamaz demek yasanın ruhuna ve hukuk düzeninin devamına aykırı olduğunu, zira küçük ölçekli şirketlerde ortakların yönetime girmesi ve şirketi ortak yönetmesi esas olduğunu, yönetime katılan sorumluluk alan ortaklar olayımızda olduğu gibi ibra edilmemekle cezalandırıldığını, her bir şirket müdürü kendi ibrasında oy kullanmadığını, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE :Dava, genel kurul kararının yokluğunun tespiti ve iptali istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne fazlaya ilişkin talebin redine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
“Yokluk”; bir hukuki işlemin doğabilmesi için öngörülen kurucu veya şekli nitelikte olan emredici hükümlere aykırılık halidir. Bu aykırılık, işlemin unsurlarında eksikliğe yol açar ve işlemi “yokluk” ile sakat hale getirir. Yok sayılan işlem, şeklen dahi meydana gelmemiştir. Yokluk, bunu ileri sürme konusunda hukuki menfaati bulunan herkes tarafından her zaman ileri sürülebilir ve tespit ettirilebilir, hâkim tarafından da re’sen dikkate alınır. Mahkemenin vereceği tespit hükmü, bu durumu açıklayıcı niteliktedir. Yokluk ve butlan hallerinin varlığı halinde bu hususun mahkemelerce re’sen gözönünde bulundurulacağı ve herkesin bu geçersizliği, mülga 6762 sayılı TTK’nın 381. maddesinde (6102 S. TTK 445-446) düzenlenen koşullara tabi olmaksızın ileri sürebileceği amirdir. Bir başka ifade ile genel kurul kararlarının iptali istemli davada yokluk ve butlan hallerinin bulunup bulunmadığı resen incelenmesi gerekmektedir.(Yargıtay HGK’nun 12.03.2008 tarih ve 2008/11-246 E. – 2008/239 K., 11. H.D’nin 26.09.2019 tarih ve 2018/835 E. – 2019/5869 K, 22.10.2020 tarih ve 2019/1366 E – 2020/4391 K. sayılı ilamı).
Davalı bir limited şirket olup, 6102 sayılı TTK’nın 617/3. maddesi gereğince toplantıya çağrı usulü hakkında anonim şirkete ilişkin hükümler kıyas yoluyla limited şirketlere de uygulanır. TTK. 414/1 maddesi gereğince genel kurul toplantıya, esas sözleşmede gösterilen şekilde, şirketin internet sitesinde ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayımlanan ilanla çağrılır. Bu çağrı, ilan ve toplantı günleri hariç olmak üzere, toplantı tarihinden en az iki hafta önce yapılır. Pay defterinde yazılı pay sahipleriyle önceden şirkete pay senedi veya pay sahipliğini ispatlayıcı belge vererek adreslerini bildiren pay sahiplerine, toplantı günü ile gündem ve ilanın çıktığı veya çıkacağı gazeteler, iadeli taahhütlü mektupla bildirilir. TTK’nın 445. maddesine göre toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri, Yönetim kurulu, Kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her biri, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler. Bu açıklamadan anlaşılacağı üzere olağan genel kurul toplantı çağrısının usulüne uygun yapılamaması çağrıya ilişkin bir eksiklik olup davacıya iptal davası açma hakkı verir.
TTK’nın 416 maddesi uyarınca bütün pay sahipleri veya temsilcileri, aralarında biri itirazda bulunmadığı takdirde genel kurula katılmaya ve genel kurul toplantılarının yapılmasına ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla çağrıya ilişkin usule uyulmaksızın genel kurul olarak toplanabilir ve bu toplantı nisabı var olduğu sürece karar alabilirler. Buna göre, tüm ortaklar toplantıda hazır bulunmazsa veya toplantı sırasında ortaklardan biri dahi toplantıyı terk ederse toplantı nisabı sağlanmamış olur, bunun müeyyidesi yokluk olup hak düşürücü süreye tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebilir.
Somut olayda, 28.12.2018 tarihli müdürler kurulu kararı ile 16.03.2019 tarihinde genel kurul yapılacağı kararlaştırılarak, genel kurulun yapılacağı adres ve gündemin 18.01.2019 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edildiği, davacı ortağa genel kurul çağrısının 21.01.2019 tarihinde tebliğ edildiği belirtilmiştir. Davacı tarafından, şirket yöneticilerine karşı açılan sorumluk davasında İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15.03.2019 tarih ve 2018/1840 Esas sayılı ara kararı ile genel kurul toplantısını yapmak üzere kayyım atanmasına karar verildiği anlaşılmakta ise de kayyım atanmasına ilişkin kararın şirkete hangi tarihte tebliğ edildiği belirlenememiştir.
16.03.2019 tarihli genel kurul tutanağı içeriğine göre; davacının yok olduğu ve iptal edilmesi gerektiği ileri sürülen genel kurul toplantısına katıldığı, şirkete kayyım atandığı belirtilerek, dava konusu yapılan kararlara karşı olumsuz oy kullandığı ancak dava konusu yapılan ve iptali istenen 3, 4, 5 nolu genel kurul kararlarına ilişkin özel bir açıklamaya yer verilmeksizin kayyım atanmış olması nedeniyle genel kurulun yok hükmünde olduğuna dair muhalefet şerhini genel kurul kararına eklediği sabittir.
İDM tarafından kayyım tayinin genel kurul toplantısı yapılmasına engel oluşturmadığı, genel kurulun toplantısı ve çağrı usulünde toplantının yok hükmünde olmasını gerektirecek bir durum tespit edilemediği, istinaf konusu yapılan 5 nolu karar yönünden ise davacının muhalefet şerhine ilişkin bir değerlendirme yapılmaksızın müdürlerin, diğer müdürlerin ibrasında oy kullanmasının mümkün olmadığı belirtilerek 5 numaralı genel kurul kararı yönünden salt çoğunluk sağlanmadığından iptaline karar verilmiştir.
6102 sayılı TTK’nın limited şirketlerin genel kurul kararlarına ilişkin 620. maddesinde kanun veya şirket sözleşmesinde aksi öngörülmediği takdirde, seçim kararları dâhil, tüm genel kurul kararları, toplantıda temsil edilen oyların salt çoğunluğu ile alınacağı düzenlenmiştir. Şirket esas sözleşmesinde ve Kanun’da ibraya ilişkin kararlarda özel bir nisap öngörülmemiştir. Bu durumda ibraya ilişkin kararlarda da toplantıya katılanların salt çoğunlu ile karar alınması yeterlidir. Yine aynı Kanun’un genel kurulda oydan yoksunluğu düzenleyen 619. maddesi uyarınca şirket yönetimine katılmış bulunanların ibraya ilişkin kararlarda oy kullanamayacağı düzenlenmiştir. Dava konusu genel kurul toplantısına katılan ortaklardan, davacı dışında kalan ortaklar işbu genel kurulda ibra edilen şirket müdürleri olduğu ileri sürülmektedir. Ticaret sicil müdürlüğünün cevabi yazısında yanlızca 2015 yılına ilişkin temsile yetkili kişiler bildirilmiş ise de İDM tarafından diğer ortaklarında sonraki dönemlerde müdür olarak görev yaptığı belirtilmiştir. 6102 sayılı TTK 619 maddesi, aynı zamanda ortak olan müdürlerin kendi ibralarında oy kullanamayacağı hükmünü amirdir. Bu bakımdan, uyuşmazlığın anılan madde kapsamında değerlendirilerek, her bir dönem için müdür olan ortağın oyu hariç tutularak ibra için gerekli ve yeterli oy nisabının sağlandığı karar gerekçesinde tartışılıp gösterilmek suretiyle ibra kararaının yok hükmünde olup olmadığının da değerlendirilmesi gerekir. ( Yargıtay 11. HD’nin 05.06.2018 tarih ve 2016/12535 E. – 2018/4317 K. Sayılı ilamı) Yapılan inceleme ve araştırma eksik olup, eksik inceleme ile karar verilemez.
Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; İDM tarafından davalı şirket ile ticaret sicilinden şirketin 2015 yılından itibaren temsile yetkili müdürlerini ile pay dağılımını gösterir kayıtlar ve davaya konu genel kurul yapılmasına ilişkin müdüler kurulu kararı, genel kurul çağrısına ilişkin tüm kayıtlar getirtilip gerekiyorsa şirket uygulamaları alanında uzman bir birkişiden rapor alınarak, anılan ilke ve esaslar değerlendirilmek suretiyle yokluk, butlan ve iptal edilebilirlik koşullarının ayrı ayrı irdelenmesi ile oluşacak sonuca göre usuli kazanılmış haklar da gözetilerek karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve incelemeyle yazılı biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf başvurularının esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2-İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 21.11.2019 tarih 2019/239 Esas 2019/1308 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kaldırma kararının sebep ve şekline göre tarafların sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
5-İstinaf yoluna başvuranlar tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvuranlara iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere 09.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.