Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/777 E. 2023/40 K. 11.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/777
KARAR NO : 2023/40

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19.11.2019
NUMARASI : 2016/873 E. 2019/1177 K.
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 11.01.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 11.01.2023
Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 19.11.2019 gün ve 2016/873 E. 2019/1177 K. sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesidavacılar ve davalı … vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye hakim … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacılar vekili, müteveffa …’ın sevk ve idaresindeki motosiklet ile davalı sürücü …’in sevk ve idaresindeki davalı sigorta şirketi tarafından ZMMS poliçesi ile sigortalı diğer davalıların sürücüsü ve maliki olduğu aracın karıştığı trafik kazasında …’ın vefat ettiğini, davacıların destekten yoksun kalma zararının oluştuğu, davalıların oluşan zarardan sorumlu olduğunu, sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin zararı karşılanmadığını, belirterek; belirsiz alacak davası olarak şimdilik fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile 20.000-TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı … Sigorta AŞ. vekili, davalının sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında poliçe limiti le sınırlı olduğunu, başvuru üzerine ödeme yapıldığını, yükümlülüğünü yerine getirdiği, kusur ve zararın tespit edilmesi gerektiğini, olay tarihinden faiz talep edilemeyeceğini, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, müteveffa …’ın sevk ve idaresindeki motosiklet ile davalı sürücü …’in sevk ve idaresindeki … Sigorta AŞ ye ZMMS ile sigortalı malik …’e ait aracın trafik kazası yapması sebebiyle …’ın vefat ettiği, kazada davalı sürücü …’in % 85 müteveffa …’ın % 15 oranında kusurlu olduğu, kusur indirimi ile davacı …’ın 78.741,71-TL, davacı …’ın 46.923,59-TL destek zararının olduğu, meydana gelen kazada davacıların desteği …’ın kask takmadan motosiklet kullanımı için gerekli donanımları kuşanmadan motosiklet kullandığı ve ölüm muayene tutanağında da …’ın baş kısmından yaralandığı, daha sonra da ölüm olayının gerçekleştiği ve kask takmamasının ve diğer ekipmanları kullanmamasının sürücü için müterafik kusur oluşturduğu ve % 20 oranında indirim yapılması gerektiği, indirim yapıldığında ve sigorta şirketi tarafından ödemenin güncellenmiş değeri mahsup edildiğinde, davacı …’ın 45.593,63-TL, davacı …’ın 26.650,65-TL destek zararının oluştuğu, belirtilerek; davanın kısmen kabulüne fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacılar ve davalı … tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacılar vekili, müterafik kusur indirimi yapılması hatalı olduğunu, ölüm sebebinin kafa travması veya baş bölgesinden herhangi bir yaralanmadan dolayı meydana geldiğine dair kesin ve somut bir tespit bulunmadığını, hesaplanan tazminat miktarları üzerinden öncelikle sigorta şirketince dava öncesi yapılan ödemeler düşülüp bulunan miktar üzerinden %20 indirim yapılması gerektiğini, destekten yoksun kalanların pay oranları yanlış hesaplandığını, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı … vekili, kusur tespiti ve bu tespitine dayanak bilirkişi raporunun somut olaya uygun olmadığını, tarafların kusurunun tam olarak tespiti için yeniden başka bilirkişi kurulundan rapor alınması gerektiğini, davacı anne …’ın halen sigortalı ve ücretli olarak çalıştığını, davacıların başkaca çocukları da bulunduğunu, pay dağılımının hatalı olduğunu, rapora itirazların dikkate alınmadığını, müteveffanın oransal kusurunun bulunduğunu, kusurun mütereafik kusur olarak kabul edilmesinin hatalı olduğunu, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE :Dava, işletenin hukuki sorumluluğu ve ZMMS poliçesi kapsamında ölümlü trafik kazası nedeni ile davacıların maddi tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1 maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı yasanın 85/son maddesinde ise, ” işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiştir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. 85/1. ve 85/son maddeleri ile Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına göre Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan üçüncü kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.(Yargıtay HGK’nun 15.6.2011 tarih ve2011/17-142 Esas – 2011/411 Karar, 17. HD’ nın 20/05/2013 tairh ve 2012/8984 Esas – 2013/7276 Karar sayılı ilamları) Dolayısıyla, trafik kazası nedeni ile davacıların oluşan zararından davalı işletenler ile sigorta şirketinin 2918 sayılı KTK ve 6098 sayılı TBK hükümleri ile ZMMS poliçesi kapsamında sürücünün kusuru oranında müşterek ve müteselsil bir sorumlu olduğu amirdir.
Dava konusu olaya ilişkin İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/166 Esas sayılı dava dosyası kapsamında yapılan yargılamada davalı …’in asli, müteveffa …’ın ise kask takmaması nedeni ile tali kusurlu olduğu kabul edilerek cezalandırılması cihetine gidilmiş ve Yargıtay temyiz incelemesini müteakip 13.06.2017 tarihinde dava dosyasının kesinleştiği anlaşılmıştır.
Ceza Mahkemesi kararlarının Hukuk Mahkemesine etkisi Borçlar Kanununun 53. ( TBK 74) maddesinde düzenlenmiş olup, Hukuk Hâkimi Ceza Mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında esas bakımından ilke olarak bağımsız kılınmıştır. Ceza Mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların Hukuk Hâkimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ancak, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır. ( Yargıtay HGK’nın 24/12/2014 tarih ve ve 2014/4-846 E. – 2014/1091 K. sayılı ilamı ) Ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararı ile belirlenen bu maddi olguların hukuk mahkemesi tarafından kabulü zorunludur. ( Yargıtay 17. HD’nın 14/06/2016 tarih ve 2015/3502 E. – 2016/7282 K. sayılı ilamı)
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde müterafik kusur söz konusudur. Müterafik kusurun varlığı halinde 6098 sayılı TBK’nun 52. Maddesi gereğince belirlenen tazminattan indirim yapılması gerekir. Müterafik kusura ilişkin savunma bir def’i olmadığından, mahkemece bu yönde bir savunma olmasa dahi resen araştırılması ve tartışılması gerekmektedir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 78. Maddesi ile atıf yapılan Karayolları Trafik Yönetmeliğince koruyucu ekipman / tertibat takılmasının zorunlu olduğu hallerde meydana gelen yaralanma ve ölüm ile illiyet bağı bulunması halinde hesaplanan tazminattan müterafik kusur nedeni ile yerleşik uygulama doğrultusunda birden fazla müterafik kusur indirimi sebebinin varlığı olsa da % 20 oranında müterafik kusur indirimi yapılarak tazminatın belirlenmesi cihetine gidilmelidir. ( Yargıtay 4. HD’nın 29/06/2022 tarih ve 2021/14115 E. – 2022/9666 K., 04.04.2022 tarih ve 2021/13491 E. – 2022/6733 K. ,23.03.2022 tarih ve 2021/11590 E. – 2022/5710 K. Sayılı ilamları )
Bu itibarla, kesinleşen ceza mahkemesi kararıyla da sabit olduğu üzere müteveffanın olayın oluşumunda müterafik kusur olarak atfedilen kask takma eylemi dışında etkili bir kusuru bulunmadığından müteveffaya dosya kapsamına uygun düşmeyecek şekilde ayrıca % 15 oranında etkili kusur tayini isabetli olmayıp davalı sürücünün % 100 oranında tam kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Müteveffanın kask takmadığı sabit olduğuna göre İDM tarafından meydana gelen ölüm ile illiyet bağı kurulması halinde hesaplanan tazminattan müterafik kusur nedeni ile yerleşik uygulama doğrultusunda % 20 oranında müterafik kusur indirimi yapılarak tazminatın belirlenmesi cihetine gidilmesi gerekirken bu hususun yeterince araştırılıp somutlaştırılmaması yerinde görülmemiştir.
Destekten yoksun kalma zararının hesabında, destekten yoksun kalanlara müteveffanın sağlığında sağlamış olduğu (ya da ileride sağlaması muhtemel olan) yardımın miktarı doğru biçimde belirlenmelidir. Bu belirlemede, destek ile destek olunan kimse arasındaki yakınlığın derecesi, aralarındaki manevi bağ, davacıların yaşları, dahil oldukları sosyal ve ekonomik çevre, yaşam standartları, cinsiyetleri gibi bakım ilişkisine ve miktarına etkili olabilecek unsurlar da göz önünde bulundurulacaktır. İstikrar kazanmış uygulamaya göre olay tarihinde henüz reşit olmayan desteğin 18 yaşından ibaren gelir elde etmeye başlayacağı, askerlik yapacağı süre içinde davacılara destek olamayacağı, hayatın olağan akışına göre bekar olarak ölen çocuğun ileride evleneceği ve en az iki çocuk sahibi olacağı, desteğin evleninceye kadar gelirinin yarısını kendi ihtiyaçları yarısını da anne ve babası için ayıracağı varsayılarak bu dönemde desteğe iki anne ve babaya birer pay vermek suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında evlenmeden önceki dönem için de anne ve babanın her birine % 25 pay verilmesi gerektiği, desteğin ileride evlenmesi ile birlikte desteğe iki, eşe iki, anne ve babaya birer pay verilerek, yine desteğin tüm gelirinin oranlanarak anne ve babaya % 16’şar pay ayrılması, desteğin bir çocuğunun olması durumunda iki pay desteğe, iki pay eşe, bir pay çocuğa ve birer pay anne ve babaya ayrılmak suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında anne ve baba için % 14’er pay verilmesi daha sonra ikinci çocuğun doğacağı varsayılarak bu kez desteğe iki, eşe iki, çocukların her birine birer ve anne ve babaya birer pay verilerek desteğin tüm gelirine oranlanarak anne ve babaya % 12,5’er pay verilmesinin uygun olacağı, daha sonra anne ve babadan yaşam tablosuna göre hangisi destekten çıkacaksa kalan kişiye diğerinin payının ilave edilerek destek tazminatlarının varsayımsal hesabının yapılması, desteğin ölümü sebebiyle, annenin çalışıyor olması halinde hem anne hem de baba yönünden hesaplanacak tazminattan, asgari ücretin % 5’i oranında; annenin çalışmayıp aile ekonomisine katkısının bulunmadığının tespiti halinde ise, sadece baba yönünden hesaplanacak tazminattan asgari ücretin % 5’i oranında yetiştirme giderinin indirilmesi gerekir. ( Yargıtay 4 HD’nın 13.02.2022 tarih ve 2021/18347 E. 2022/369 K. Sayılı ilamı)
Tazminat isteminde bulunan hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda 1931 tarihli PMF cetvellerine göre saptanmakta ise de gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu nedenle TRH 2010 yaşam tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesi güncel veriler ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olduğundan tazminat hesaplamasında TRH 2010 yaşam yönteminin kullanılması gerekir. ( Yargıtay 4. HD’nın 03.01.2022 tarih ve 2021/9412 E – 2022/3622 K., 17. HD’nin 23.03.2021 tarih 2020/ 6173 E. – 2021/ 3121 K. Sayılı ilamları ) Aynı şekilde, yeni genel şartlar zamanında düzenlenen poliçelerde yeni genel şartlardaki hesaplama tekniği uygulanamayacağı için tazminat hesabında eski uygulamalardaki gibi progresif rant yönteminin kullanılması ile bilinmeyen (işleyecek) devredeki gelirlerin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi icap etmektedir.(Yargıtay 17. HD’nin 24.02.2021 tarih ve 2019/3292 E. 20121/1848 K. Sayılı ilamı )
Davalı sigorta şirketinin ödemede bulunmasına rağmen davacı tarafın tarafın tazminat talep etmesi nedeniyle 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 111/2. maddesindeki yetersizlik iddiasında bulunduğu gözetilmek suretiyle tazminat hesabının yapılması gerektiği açıktır. Zarar sorumlusu Sigorta Şirketi tarafından ödenen bedellerin ödeme tarihi itibariyle yeterli olup olmadığının belirlenmesi için öncelikle, ödeme tarihindeki verilere göre tazminat hesabının yapılması ve hesaplanan bu bedel ile davalı tarafından ödenen bedel arasında fahiş fark olup olmadığının saptanması; fahiş fark tespitinin yapılması halinde, hesap tarihindeki verilere göre hesaplanacak tazminattan, zarar ve yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince, davadan önce davalının ödediği bedellerin yasal faiziyle güncellenmiş değerleri düşülerek sonuç tazminatın belirlenmelidir.( Yargıtyay 17. HD’nın 25.11.2020 tarih ve 2019/3548 E. – 2020/7605 K. Sayılı ilamı)
6098 sayılı TBK m. 75. maddesi gereğince gerçek zararın belirlenmesi bakımından karar tarihine en yakın tarihlerdeki ölçütlerin kullanılması gerekmektedir. Asgari ücret kamu düzeni ile ilgili olup, mahkemece re’sen gözönünde tutulması zorunludur. Bu nedenle hüküm tarihine en yakın tarihte bilinen asgari ücret tutarını belirleyerek bu verilere göre hesap yapılması gerekir. ( Yargıtay 17. HD’nin 28.03.2019 tarih ve 2016/8879 E. – 2019/3815 K. Sayılı ilamı )
Ödenen bedel arasında fahiş fark olması halinde bir başka ifade ile yapılan ödemenin yetersiz olduğunun tespit edilmesi durumunda da dava tarihinden önce yapılan bu ödemenin güncelleştirilerek gerçek zarardan indirildikten sonra (ödeme, zararın hesaplanmasına ilişkin olduğundan) en son müterafik kusur indiriminin yapılması suretiyle tazminatın belirlenmelidir.(Yargıtay 17. HD’nin 26.0.2020 tarih ve 2019/1508 E. – 2020/6124 K. sayılı ilamı )
Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; İDM tarafından ilgili yerlerden müteveffanın tedavi evrakları, ölü muayene tutanakları ve otopsi raporları getirtilerek adli tıp uzmanı bir bilirkişiden müteveffa tarafından kask takılmamış olması ile meydana gelen ölüm arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığını gösterir rapor ile karar tarihine en yakın veriler üzerinden TRH 2010 yaşam tablosu ve progresif rant yöntemi esas alınmak sureti ile müteveffanın 18 yaşının ikmaline kadar her hangi bir gelir getirmeyeceği, 18 yaşından itibaren gelir elde edeceği ve askerlik süresi, anılan pay dağıtımı esasları ve davacılar tarafından yapılması gereken yetiştirme giderleri, sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin yeterli olup olmadığı, yeterli olmadığının tespit edilmesi halinde güncelleştirilmiş miktarı gözetilerek açıklamalı, ayrıntılı, denetime elverişli şekilde aküerya bilirkişisinden ek aktüreya hesap raporu dosyaya kazandırılıp, müterafik kusurun varlığının kabulü halinde hesaplanan tazminattan yerleşik Yargıtay uygulaması doğrultusunda belirlenen oranlarda indirim yapılmak suretiyle davacıların tazminat talepleri hakkında bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve incelemeyle yazılı biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf başvurularının esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Davacılar ve davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2-İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 19.11.2019 gün ve 2016/873 E. 2019/1177 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
5-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere 11.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.