Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/775 E. 2022/782 K. 20.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/775
KARAR NO : 2022/782

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/10/2019
NUMARASI : 2018/267 Esas 2019/1098 Karar
DAVANIN KONUSU :Maddi tazminat
KARAR TARİHİ : 20.05.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 20.05.2022
Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 31.10.2019 gün ve 2018/267 Esas 2019/1098 Karar sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, davalıya zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı aracın 30.12.2016 tarihinde trafik ışıklarında beklemekte iken yeşil ışık yanması ile aracını geri vitese takarak arkasında bulunan davacıya ait araca çarptığını, kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsünün asli ve tam kusurlu olduğunu, davacının aracının gerekli tamiratlarını Almanya’ya döndüğünde yaptırdığını, araçtaki hasar miktarının 5.575,60 Euro olduğunu, ayrıca 650 Euro değer kaybının bulunduğunu, davalı … şirketine 07.03.2017 tarihinde müracaat edildiğini ancak yanıt verilmediğini ileri sürerek davacıya ait araçta oluşan 5.565,60 Euro hasar bedeli ve 650 Euro değer kaybı olmak üzere toplam 6.225,60 Euro tazminatın temerrüd tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, KTK 97.maddesi uyarınca dava öncesinde usulüne uygun şekilde başvuru koşulunun yerine getirilmediğini, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla davalı şirketin sorumluluğunun sigorta poliçesindeki limitler ve sigortalının kusuru ile sınırlı olduğunu, değer kaybı hesabında yargıtay kriterlerine uygun hesaplama yapılması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı şirket tarafından sigortalı araç sürücüsünün kazanın oluşumunda %100 oranında tam kusurlu olduğu, davacıya ait aracın yabancı plakalı olduğu ve davacının yurt dışında yaşıyor olması ve kısa süreli Türkiye de bulunması nedeniyle aracının tamirini bulunduğu yerde teknik servis kanalı ile yaptırdığı, araçta meydana gelen hasarın kaza tespit tutanağında gösterilen kaza ile uyumlu olduğu, davacıya ait araçta 5.575,60 Euro tutarında hasar meydana geldiği, ayrıca 650,00 Euro değer kaybına uğradığı tespit edilen bu bedellerin davalı … şirketi tarafından düzenlenen poliçe kapsamında teminat altına alındığı, TTK, KTK ve Sigorta Genel Koşulları uyarınca davalı … şirketinin meydana gelen bu zarar kalemlerinden araç maliki ve işleteni gibi sorumlu olduğu, davacı tarafından davalı şirkete başvuru tarihinden itibaren hesaplanan süreye göre 16.05.2017 tarihinde temerrüde düştüğünün kabulü gerektiği, her ne kadar kısa kararda sevhen toplam 6.225,60 TL tazminatın ve Euro tazminatın ibaresi geçmiş ise de, TL tazminatın ibaresinin maddi hata sonucu kısa kararda olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile 5.575,60 Euro hasar bedeli, 650,00 Euro değer kaybı olmak üzere toplam 6.225,60 Euro tazminatın 16.05.2017 tarihinden itibaren yabancı paralar için 3095 sayılı yasanın 4-a maddesine göre işletilecek değişken faizi ile birlikte fiili ödeme tarihindeki Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası olarak davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı vekili, 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası Genel Şartları’nın ekleri kısmında belirtilen durumlarda değer kaybı taleplerinin teminat dışında bırakıldığını, belirtilen bu hususların araştırılması ve teminat dışında kalan bir durum varsa davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, Yeni Genel Şartların ekinde yer alan değer kaybı hesaplaması şartları uyarınca eksper tarafından bir tespit yapılması gerekirken bu husus dikkate alınmayarak yapılan değer kaybı tespiti nedeniyle kararın kaldırılmasını gerektiğini, kusurun tamamının sigortalı araç sürücüsüne atfedilmesinin dayanıksız olduğunu, Adli Tıp Kurumu’ndan kusur raporu alınması talebinin değerlendirilmeyerek müvekkili şirketin %100 kusuru üzerinden hüküm kurulduğunu, ayrıca maddi hasara ilişkin olarak hesaplanan ve hükmedilen tazminatın fahiş olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunun denetime elverişli olmadığını, hasarlanan parçaların tek tek dökümü yapılarak bunların kazayla illiyetinin değerlendirilmediğini, hasarların parça değişim bedeli, kaza tarihi itibariyle araçta oluşan zararın tamir işçilik ve parça bedeli bazında tespiti yapılmadığını, üstelik, değişen parçaların hurda değerinin indirilmesi ve yenilenen parçalar nedeniyle kıymet kazanma tenzilinin de uygulanması gerektiği halde bu hususlara da riayet edilmediğini, bu yönüyle de hatalı olan rapora itirazlarının sunulduğunu, poliçede maddi hasar yönünden teminat limitinin 2016 yılında 31.000 TL olduğunu, buna rağmen mahkemece 5.575,60 Euro maddi hasar ve 650 Euro değer kaybı olmak üzere toplam hükmedilen 6.225,60 Euro tazminatın poliçe limitini aşar nitelikte olduğunu, Türk lirası üzerinden hasar bedeli belirlenmesi gerekirken Euro üzerinden bedel belirlenmesinin fahiş sonuçların çıkmasına sebep olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, Alman plakalı aracın Türkiye’de meydana gelen trafik kazası sonucu hasarlanması nedeniyle karşı aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısından hasar ve değer kaybı bedeli istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulü ile 5.575,60 Euro hasar bedeli, 650,00 Euro değer kaybı olmak üzere toplam 6.225,60 Euro tazminatın 16.05.2017 tarihinden itibaren yabancı paralar için 3095 sayılı yasanın 4-a maddesine göre işletilecek değişken faizi ile birlikte fiili ödeme tarihindeki Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası olarak davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Mahkemece makine mühendisi bilirkişiden alınan 03.12.2018 tarihli bilirkişi raporunda; tarafların kaza esnasında kendi aralarında düzenledikleri kaza tespit tutanağına göre kazaya sebebiyet veren davalıya trafik sigortalı aracın geri manevra sırasında davacıya ait aracın sol ön çamurluk kısımlarına çarparak zarar verdiği, davacı vekilinin dosyaya sunduğu ve tercüme ettirdiği belgelerde aracın sol ön kapıda vaki kaza öncesindeki bir hasarının da dikkate alınarak aynı hasar içinde değerlendirilerek ekspertiz listesi hazırlandığı, oysaki dava konusu kazada davacının aracının sadece sol ön çamurluğunda hasar meydana gelebileceği, dosyaya sunulan aracın hasarlı resimleri dikkatli incelendiğinde aracın Almanya da onarım yapılacağı sebebi ile sağ ön çamurluğunun değişmesinin uygun olduğu, ancak sol far lambasında kırık olmaması sebebiyle değişmesine gerek olmadığı, ön tamponundaki sürtme şeklindeki çizikler için ön tamponun değişmesine gerek olamayacağı, sol ön janta darbe gelmemesi sebebiyle değişmesine gerek olmadığı, dosyaya sunulan ve tercüme edilen ekspertiz listesinin meydana gelen kaza ile uyumlu ve ilintili olmadığı, sol ön çamurluğun değiştirilerek ön tampon ile birlikte boyanarak karasori onarımının tamamlanabileceği, araçta başkaca hasar meydana gelemeyeceği, bu nedenle davacıya ait araçta değişmesi gereken yedek parça toplamının 168,15 euro, işçilik 443,90 euro olmak üzere toplam hasar bedelinin kdv hariç 612,05 euro olabileceği, davacı vekili tarafından sunulan … Bilirkişi Bürosu tarafından düzenlenen raporda dava konusu aracın sol ön çamurluk ve sol ön kapı değişimi yapılarak değer kaybı hesaplandığı ancak aracın dava konusu kaza sonucunda sadece sol ön çamurluğunun değişmesi nedeniyle araçtaki değer kaybının dikkate alınması gerektiği, sol ön çamurluğun da sol ön kapı gibi vidalı bir parça olması nedeniyle Almanyadaki piyasa şartlarına göre 650 euro değer kaybı bedelinin yarısı kadar 325 euro değer kaybı meydana gelebileceği belirtilmiştir.
Taraf vekillerinin itirazları üzerine mahkemece 2 otomotiv uzmanı ve 1 makine mühendisinden alınan 22.09.2019 tarihli bilirkişi heyeti raporunda ise; davacı vekili tarafından ibraz edilen 12.02.2017 tarihli tercüme bilirkişi raporunda araçta yedek parça ve işçilik olmak üzre toplam kdv dahil 5.575,60 euro hasar meydana geldiğinin belirtildiği, dosyadaki fotoğrafların dikkatlice incelenmesi sonucunda davacıya ait araçta tespit edilen mevcut hasarların nitelik ve boyut anlamında kaza tespit tutanağını doğrular şekilde uyumlu olduğu, tespit edilen hasarın tutanakta belirtilen şekilde gerçekleşmesi ile oluşabileceği, hasarın esasen sol ön ve sol yan kesimlerinde etkili odluğu, çarpmanın şiddetli yaşandığı, şiddetine, açısına, hızına, temas eden yüzeylerin katılığına ve yakın civarda bulunan komponentlerin yapısal ve malzeme özellikli davranışlarına bağlı olarak belirlenen yedek parçaların kazanın meydana gelmesinde hasar gören sol kısma ait parçalardan sol ön kapı, sol ön çamurluk, sol ön far, ön tampon, sol ön jant ve tamamlayıcı parçaların kaza ile uyumlu olduğu, yedek parça ve işçilik fiyatlarının Almanya şartlarına göre uygun olduğu, davacıya ait araçta değişmesi gereken yedek parça ve işçilik ücretleri olmak üzere %19 kdv dahil toplam hasar bedelinin 5.575,60 euro olduğu, davacıya ait aracın kazadan önceki piyasa rayiç değerinin kilometresi, modeli, yarı otomatik oluşu, kullanım şekli ve kazadan önce bakımlı olduğu dikkate alındığında ortalama 21.000 – 22.000 euro civarlarında olduğu, araçta kaza nedeni ile değiştirilen ve tamir edilen parçalar dikkate alındığında 650 euro değer kaybı bedelinin piyasa rayiç değerlerine uygun olduğu belirtilmiş, mahkemece 22.09.2019 tarihli bilirkişi heyeti raporu benimsenerek 5.575,60 Euro hasar ve 650,00 Euro değer kaybı bedeli hükme esas alınmıştır.
Görüldüğü üzere 03.12.2018 tarihli bilirkişi raporu ile mahkemece hükme esas alınan 22.09.2019 tarihli bilirkişi heyeti raporu arasında dava konusu kaza ile davacıya ait araçtaki hasarların uyumlu olup olmadığı, hasarlanan parçalar ve hasar ile değer kaybı miktarları arasında ciddi farklar ve çelişkiler bulunmaktadır. Ayrıca mahkemece hükme esas alınan 22.09.2019 tarihli bilirkişi heyeti raporunda 03.12.2018 tarihli bilirkişi raporuna neden itibar edilmediği gerekçeli olarak açıklanmadığı gibi rapor denetime elverişli de değildir. Bilirkişi raporları arasındaki ciddi çelişkiler giderilmeden mahkemece 22.09.2019 tarihli bilirkişi heyeti raporu hükme esas alınarak eksik inceleme ile karar verilmiştir. Eksik inceleme ile karar verilemez. Bu durumda mahkemece İTÜ’den seçilecek bilirkişi heyetinden kaza tespit tutanağını, önceki alınan raporları irdeleyen, yukarıda açıklanan şekilde raporlar arasındaki çelişkileri gideren davacıya ait araçta meydana gelen hasar bedeli ile Yargıtay içtihatlarına uygun aracın kazadan önceki ikinci el piyasa rayiç değeri ile kazadan sonra onarılmış haldeki piyasa rayiç değeri arasındaki farka göre değer kaybı bedeli konusunda gerekçeli ve denetime elverişli bilirkişi raporu alınarak ortaya çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken bu yöndeki esaslı deliller toplanıp değerlendirilmeden raporlar arasındaki çelişkiler giderilmeksizin son alınan 22.09.2019 tarihli bilirkişi heyeti raporuna istinaden hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Kabule göre de; davalı … şirketi meydana gelen zararı poliçe limiti dahilinde gidermekle yükümlü olup sigorta poliçelerinde TL olarak belirlenen limit miktarlarını aşmayacak şekilde hüküm kurulması ve hükümde poliçe limitlerinin gösterilmesi gerektiğinden mahkemece kaza tarihi itibariyle poliçe limiti belirtilmeden karar verilmesi de doğru değildir.
Bu durumda ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle istinaf istemine karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına, kaldırma kararının sebep ve şekline göre davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2-İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 31.10.2019 tarih 2018/267 Esas 2019/1098 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,4-Kaldırma kararının sebep ve şekline göre davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
5-İstinaf yoluna başvuran tarafından davalı yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 20.05.2022