Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/686 E. 2022/1952 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/686
KARAR NO : 2022/1952

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/11/2019
NUMARASI : 2017/1179 Esas 2019/1058 Karar
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 29.12.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 29.12.2022
İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 12.11.2019 tarih 2017/1179 Esas 2019/1058 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye hakim … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, ….Şti.’nin hisse devrine karşılık davalıya 150.000,00-TL eft yapıldığını, taraflar arasında herhangi bir hisse devir söz konusu olmadığını sözleşmenin kanunun aradığı koşulları taşımadığından geçersiz olduğunu, ödenen bedelin iadesi istemi ile yapılan takibe davalının itiraz ettiğini; belirterek; itirazın iptaline, takibin devamına, davalının % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP; Davalı vekili, davalıya husumet yöneltilemeyeceğini, sözleşmenin davalının % 98 ortağı olduğu …Şti. ile davacı arasında yapıldığını, sözleşme ile hisse devri için 1.750.000,00-TL ödeneceğinin kararlaştırıldığını, 150.000,00-TL kapora alındığını, bu miktarın cezai şart olarak kararlaştırıldığını, davacının bakiye bedeli ödemek için kullanacağı banka kredisi için 01/12/2015 ile 15/03/2016 tarihleri arasında dava dışı şirketin fabrika binasının tüm ekipmanları ile birlikte cüzi bir miktar kira karşılığı davacıya teslim edildiğini, ancak davacı tarafın akdin şartlarını süresinde yerine getirmemesi üzerine davalının fabrikayı boşaltmalarını istediğini, yapılan ihtar üzerine fabrikanın boşaltıldığını, aidat su atık su vs giderlerin İzmir 23.İcra Müdürlüğünün 2016/12478 Esas sayılı dosyası kapsamında tahsil ediliği, kira bedellinin iadesi için İzmir 2. İcra Müdürlüğü’nün 2017/15341 Esas sayılı takip dosyası kapsamında yapılan takibin derdest olduğunu, cezai şartın geçerli olduğunu, belirterek; davanın reddine, davacının %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu icra takibine konu 150.000,00-TL alacağın …Şti. hisse alım vaadi sözleşmesine istinaden, davacı tarafından davalıya banka vasıtasıyla gönderildiği, sözleşmenin … ile ….Şti. arasında akdedildiği, protokolün konusunun dava dışı … Şti’ne ait hisselerin davacı şirket tarafından alınmasına ilişkin olduğu,150.000,00-TL’nin kapora olarak davalının hesabına yatırılacağının kararlaştırıldığı, şekle aykırılık nedeniyle sözleşmenin geçersiz olduğu, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tarafların ödedikleri bedeli isteyebileceği, davacının davasında haklı olduğu, belirtilerek; davanın kabulüne, karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı vekili, kabul anlamına gelmemek ile birlikte sözleşmenin geçersiz olduğu düşünülse dahi davacı sözleşmede kapora olarak belirtilen bedeli ödediğini, sözleşmedeki edimlerini yerine getirmemesi halinde bu bedelin iadesini istemeyeceğinin kararlaştırıldığını, davacının basiretli bir tacir gibi davranmakla yükümlü olduğunu, sözleşmenin geçersizliğini ileri sürerek cezai şartın ifası borcundan kurtulabilmesi için iyiniyetli olması gerektiğtiğini, geçersizlik sebebine rağmen cezai şart edimini yerine getirilmişse artık bunun istenmesinin hakkın kötüye kullanımı teşkil edeceğini, davacı taraf kötüniyetli olarak hareket ettiğini, dava dışı şirketi ve davalıyı zarara uğrattığını, davacının şirkete ait tüm hisseleri ve demirbaş listelerinde kayıtlı bulunan bütün aktif ve pasifi ile nominal değerleri üzerinden devir almayı taahhüt ettiğini, 150.000,00-TL kaparo verdiğini, bakiye kalan 1.600.000,00-TL’nin ise en geç 15.03.2016 tarihine ödenmesi halinde devir işleminin tamamlanacağı aksi takdirde ödenmiş olan 150.000,00-TL’nin cezai şart olarak iadesinin istenemeyeceğinin kararlaştırıldığını, kredi kullanmak üzere 01.12.2015 ile 15.03.2016 tarihleri arasında fabrikanın davacıya kiraya verildiğini, 14.03.2016 tarihinde sözleşmede belirtilen ödemeyi yapamayacakları bankaların faaliyet sürelerini yeterli bulmadıklarını, alacakları olduğunu ve tahsil edince sorun kalmayacağını, ödemeyi yapacaklarını, ek bir süre verilmesini talep etmeleri üzerine, davalı tarafından fabrikayı boşaltmalarının isteniğini, ihtar üzerine fabrikanın boşaltıldığını, aidat su, atık su vs giderlerin İzmir 23.İcra Müdürlüğünün 2016/12478 Esas sayılı dosyası kapsamında davacıdan tahsil ediliği, kira bedeli için İzmir 2. İcra Müdürlüğü’nün 2017/15341 Esas sayılı takip dosyası kapsamında yapılan takibin derdest olduğunu, davacının kötü niyetli olduğunu, hakkın kötüye kullanımın söz konusu olduğunu, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, hisse devri nedeniyle ödenen bedelin iadesine ilişkin yapılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Limited şirket hisse devir sözleşmeleri 6102 sayılı TTK’nın 595. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, esas sermaye payının devri ve devir borcunu doğuran işlemlerin yazılı şekilde yapılması ve tarafların imzalarının noterce onaylanması şart olduğu gibi, şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse, esas sermaye payının devri için, ortaklar genel kurulunun da onayı şarttır. 6098 sayılı TBK’nın 13. maddesinde sözleşmelerde yasal şekil “Kanunda yazılı şekilde yapılması öngörülen bir sözleşmenin değiştirilmesinde de yazılı şekle uyulması zorunludur. Ancak sözleşme metniyle çelişmeyen tamamlayıcı yan hükümler bu kuralın dışındadır.” şeklinde düzenlenmiştir. Davacı ile dava dışı şirket arasında yapılan adi yazılı sözleşmeyle bedeli karşılığında dava dışı şirketin hisselerinin davacıya devredileceği ve kaparo olarak davalıya havale ile ödenen 150.000,00-TL’nin cezai şart kararlaştırıldığı, devrin gerçekleşmediği, bunun üzerine davacı tarafından kaparo olarak ödenen bedelin davalıdan tahsilinin talep ettiği anlaşılmaktadır. Dava, geçersiz limited şirket pay devri sözleşmesine istinaden ödendiği iddia edilen paranın iadesine ilişkindir. Her ne kadar davalı sözleşmeye taraf olmadığından bahisle kendisine husumet düşmeyeceğini savunmuş ise de davalının sözleşmeye taraf dava dışı şirketin % 98 oranında hisse sahibi olup münferiden şirketi temsile yetkili olduğu, sözleşmenin inkar edilmediği, ödemenin sözleşmede belirtildiği üzere davalının hesabına yapıldığı, sözleşmenin de hisse devri sözleşmesi olduğu gözetildiğinde, davalıya husumet yöneltilebileceğinin kabulü yerindedir.(Yargıtay 11. HD’nın 07.06.2018 tarih ve 2016/12996 E. – 2018/4393 K. Sayılı ilamı ) Sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın geçerliliği sözleşmenin bağlı olduğu şekle bağlıdır. Taraflar arasında 6102 sayılı TTK’nın 595. maddesindeki şartlara uygun olarak yapılan ve noterde düzenlenen bir hisse devir sözleşmesi bulunmamaktadır. Sözleşme adi yazılı belge niteliğinde olup geçersizdir. Sözleşme geçersiz olduğundan, geçersiz sözleşmeye istinaden cezai şart da talep edilemez. Davacı tarafından davalıya ödenen bedelin iadesi gerekir.( Yargıtay 11. HD’nin 09.12.2019 tarih ve 2019/1321 E. – 2019/8002 K., 19.07.2017 tarih ve 2016/10075 E. – 2017/4478 K. Sayılı ilamı )
Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; hükme esas alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya ve denetime elverişli olmasına, hükmün dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, ilk derece mahkemesince verilen kararda bir hukuka aykırılık bulunmamakla, davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde değildir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 10.246,5‬0-TL’den peşin alınan 2.562,00-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 7.684,5‬0-TL’nin davalıdan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davalının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 29.12.2022