Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/53 E. 2022/1907 K. 23.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/53
KARAR NO : 2022/1907

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17.09.2019
NUMARASI : 2018/473 Esas 2019/846 Karar
DAVANIN KONUSU : Alacak (Ticari Niteliteki Kefalet Sözleşmesi Kaynaklı)
KARAR TARİHİ : 23.12.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 23.12.2022
İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 17.09.2019 tarih 2018/473 Esas 2019/846 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkili ile davalıların dava dışı … Şti (sonradan unvan değişikliği ile … Şti.) ve dava dışı … Pınarbaşı şubesi arasında imzalanan 02.10.2014 ve 27.02.2015 tarihli genel kredi sözleşmelerine müteselsil kefil olduklarını, kredi borcunun ödenmemesi nedeniyle müvekkili ve davalılar aleyhine alacaklı banka tarafından icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin 28.12.2017 ve 05.01.2018 tarihlerinde kredi borcunun tamamı olan 236.000,00 TL’yi alacaklı bankaya ödediğini, ayrıca henüz icra takibine konu edilmeyen 248.665,48 TL’lik borcun da dava dışı …. Şti. tarafından müvekkili adına alacaklı bankaya ödendiğini, böylelikle alacaklı bankanın halefi haline geldiğini, davalılara rücu hakkının doğduğunu, iddia ederek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 3.000,00 TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalılar vekili, görevli ve yetkili mahkemenin Kemalpaşa Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, müvekkillerin sorumlu olmaları için yazılı kefalet sözleşmesinin bulunması gerektiğini, kefalet sözleşmesinin yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmayacağını, kefilin sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesinin şart olduğunu, müvekkili …’un kefil olmasına eşinden muvafakat alınmışsa da diğer müvekkil … için eşinden muvafakat alınmadığını, davacı tarafından ödendiği iddia edilen borcun müvekkilerinin kefil olduğu borç olup olmadığının tespit edilmesi gerektiğini, … Hafriyat adına asaleten ödeme yapıldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, dava dışı … A.Ş Pınarbaşı/İzmir Şubesince dava dışı … Şti. (unvan değiştirerek …. Şti. olmuştur) 02.10.2014 düzenleme tarihli 500.000,00 TL limitli ve 27.02.2015 düzenleme tarihli 1.000.000,00 TL limitli 2 adet Genel Kredi Sözleşmesi imzalatıldığı, her iki sözleşmeyi davalı … ve davacı …’un, 27.02.2015 tarihli sözleşmeyi davalı …’un müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığı, davacının ve davalı …’un kefalet limitinin 1.500.000,00 TL, davalı …’un kefalet limitinin 1.000.000,00 TL olarak belirlendiği, sözleşmelere ek olarak tahsilinde kredilere mahsup edilmek üzere bankanın alacaklı, dava dışı asıl borçlu şirket, davacı ve davalıların borçlu sıfatıyla yer aldığı 27.02.2015 düzenleme tarihli 30.06.2017 vadeli 172.000,00 TL bedelli senet alındığı, sözleşmelere istinaden dava dışı şirkete nakdi ve gayri nakdi krediler kullandırıldığı, kredi ödemelerinin aksaması üzerine dava dışı asıl borçlu şirkete davacı ve davalı borçlulara 16.03.2016 tarihli ihtarnamesinin keşide edildiği, ihtara rağmen ödeme yapılmadığından dava dışı asıl borçlu, davacı ve davalıların 23.03.2016 tarihinde temerrüde düştükleri, ihtar sonrası kredilere kısmi ödemeler yapıldığı, ödemelerdeki aksamalar ve teminat mektuplarının tazmin edilmesi üzerine dava dışı bankanın 2. kez dava dışı asıl borçlu şirkete, davacı ve davalı borçlulara 09.08.2016 tarihli ihtarname keşide ettiği, kredi borcunun ödenmemesi üzerine asıl borçlu şirket ve müşterek borçlu ve müteselsil kefil olan davalılar aleyhine icra takibi yapıldığı, davacının kefil sıfatıyla toplam 236.000,00 TL ödeme yaptığını iddia ederek diğer kefiller olan davalılara rücuen iş bu alacak davasını açtığı, alınan bilirkişi raporunda davaya konu olan genel kredi sözleşmelerini davalı … ve davacı …’un, 27.02.2015 tarihli sözleşmeyi davalı …’un müteselsil kefil sıfatı ile imzalamış oldukları, …’un eş muvafakatinin alınmış olduğu, sözleşmenin imzalandığı tarih itibariyle yürürlükte olan TBK’nun 584/3 maddesi hükmü uyarınca davalı …’un şirket ortağı olması nedeniyle eş muvafakatine gerek bulunmadığı, davacı …’un ve davalı …’un kefalet limitinin 1.500.000.-TL, davalı …’un kefalet limitinin 1.000.000,00 TL olarak belirlendiği, davacının takip dosyasına 236.000,00 TL takip öncesi kredilere 430,00 TL olmak üzere toplam 236.430,00 TL ödemede bulunduğu, TBK 587. madde hükmü doğrultusunda davacı tarafından yatırılan 236.430.00-TL tutarın kefalet limitleri kapsamında oranlama yapıldığında; davacının ödediği bedelin davalı müteselsil kefiller …’a 88.661.25 TL, …’a 59.107,50 TL rücu edebileceği, her ne kadar davalılar tarafından davacının yaptığı ödemenin asıl borçlu şirket adına yaptığı ileri sürülmüş ise de; davacı tarafça yapılan ödeme dekontlarında ödemenin davacının şahsı adına yapıldığı, şirket adına hareket ettiğine dair bir ibare bulunmadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile 88.661,25 TL’nin davalı …’tan, 59.107,50 TL’nin davalı …’tan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı, davalılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalılar vekili, dava konusu alacağın kaynaklandığı kefalet sözleşmesinde alacaklı banka ile borçlu şirket arasındaki ilişkinin ticari olduğunu, kefalet sözleşmesinin de asıl sözleşmeden bağımsız bir sözleşme olduğunu, asıl borç için geçerli olan ifa yeri ve görevli mahkemenin kefil için etkili olmadığını, müvekkilleri ile davalı arasında ticari kredi sözleşmesi değil, yalnızca kefalet sözleşmesi bulunduğunu, müvekkillerinin bu ilişkide tacir sıfatını haiz olmadığını, davaya bakma görevinin genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemelerine ait olduğunu, dava dışı borçlu …. Şti (unvan değişikliğinden önce … Şti.) adına asaleten ödeme yapıldığını, ödeme yapanın kefil değil, isim değişikliğine uğrayan şirket olduğunu, asıl borçlunun kefile rücu hakkı bulunmamasına rağmen haksız ve kötüniyetle açılmış davanın kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafından ödendiği iddia edilen borcun müvekkillerinin kefil olduğu borç olup olmadığının tespit edilmesi gerektiğini, kefilin kefil olarak imzalamadığı sözleşmelerden doğan borçtan sorumlu tutulmasının doğru olmadığını, ilk derece mahkemesince bu konuda yeterli inceleme yapılmadığını, kefalet sözleşmesinin şekli koşullarına uyulmadığını, müvekkili …’un eşinden kefalet için muvafakat alınmadığını, müvekkillerinin söz konusu kefalet sözleşmesi uyarınca sorumlu olacakları düşünülse bile bilirkişi raporunda eksik ya da hatalı hususlar olduğunu, hesaplamanın neye göre yapıldığının belli olmadığını, bilirkişi raporuna itiraz ettiklerini, ek bilirkişi raporunda itirazların giderilmemesi üzerine mahkemeden dosyanın yeniden bilirkişiye tevdi edilmesini talep ettiklerini, ancak bu taleplerinin reddedildiğini belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, genel kredi sözleşmelerinden kaynaklanan ve kefil sıfatıyla davacı tarafından asıl alacaklıya ödenen borcun, diğer kefillerden rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davada, tarafların müteselsil kefil oldukları ve dava dışı … Şti’nin (unvan değişikliği ile … Şti.) dava dışı … Pınarbaşı şubesi ile imzaladığı genel kredi sözleşmeleri uyarınca kullandığı kredi borcunun ödenmemesi nedeniyle davacı tarafından alacaklı bankaya ödenen 236.000,00 TL’nin sözleşmedeki diğer kefillerden rücuen tahsilinin talep edildiği, davalılar vekilince davalı …’un eşinden muvafakat alınmadığı, bu nedenle kefaletin geçersiz olduğu, davacı tarafından ödendiği iddia edilen borcun davalıların kefil olduğu borç olup olmadığının tespit edilmesi gerektiği, borçlu … Şti. adına asaleten ödeme yapıldığını savunmuştur. Taraflar arasındaki uyuşmazlık davalılardan …’un kefaletinin geçerli olup olmadığı, davacının dava dışı bankaya yaptığı ödemenin kendisi adına mı yoksa dava dışı asıl borçlu şirket adına mı ödendiği, davacının ödediği tutarı davalılardan rücuen talep etmesini mümkün olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Dava dışı … Şti’nin (unvan değişikliği ile … Şti.) kullandığı kredi ödemelerinin aksaması üzerine dava dışı şirkete, davacıya ve davalılara 16.03.2016 tarihli ihtarname gönderildiği, ihtar sonrası kısmi ödemeler yapıldığı, ancak ödemelerde yine aksama olması nedeniyle dava dışı asıl borçlu şirket, davacı ve davalılara ikinci kez 09.08.2016 tarihli ihtarname gönderildiği, dava dışı banka tarafından dava dışı asıl borçlu şirket, davacı ve davalıların imzası bulunan 27.02.2015 düzenleme tarihli 30.06.2017 vadeli 172.000,00 TL bedelli senet nedeniyle borçlular aleyhine İzmir 27 İcra Müdürlüğü’nün 2017/8872 E. Sayılı dosyası üzerinden kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlattığı, ferileri ile birlikte toplam 172.782,96 TL’nin tahsilinin talep edildiği, dava dışı banka vekilinin icra dosyasına sunduğu 08.01.2018 tarihli dilekçesinde dosya borcunun haricen tahsil edildiğini beyan ederek dosyadaki mevcut hacizlerin fekki ile dosyanın infazen işlemden kaldırılmasını talep ettiği, söz konusu ödemelerin davacı tarafından yapılan “İzmir 27. İcra Müdürlüğünün 2017/8872 E. sayılı dosyası borcuna mahsuben” açıklaması ile dava dışı bankanın Kemalpaşa Şubesine 28.12.2017 tarihli 150.000,00 TL ve 05.01.2018 tarihli 86.000,00 TL olmak üzere toplam 236.000,00 TL havale şeklinde yapılan ödemeler olduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, dava dışı … A.Ş. Pınarbaşı/İzmir Şubesince dava dışı … Şti. (unvan değişikliği sonrası …. Şti.) 02.10.2014 düzenleme tarihli 500.000,00 TL limitli ve 27.02.2015 düzenleme tarihli 1.000.000,00 TL limitli iki adet Genel Kredi Sözleşmesi imzalatıldığı, her iki sözleşmeyi davalı … ve davacı …’un, 27.02.2015 tarihli sözleşmeyi ilaveten davalı …’un TBK’nın kefalet hükümleri doğrultusunda kendi el yazıları ile kefalet tarihi, kefalet türü ve kefalet limiti yazılmak suretiyle müteselsil kefil sıfatı ile imzaladıkları, davalı …’un eşinin muvafakatinin alındığı, davalı …’un ise borçlu şirketin ortağı olması nedeniyle TBK 584. Maddesi gereğince eş muvafakatine gerek bulunmadığı, davacının ve davalı …’un kefalet limitinin 1.500.000,00 TL, davalı …’un kefalet limitinin ise 1.000.000,00 TL olduğu, toplam kefalet limitinin 4.000.000,00 TL olduğu, kefalet limitleri doğrultusunda oranlama yapıldığında, davacının 1.500.000,00 TL kefalet limitleri dikkate alındığında 88.661,25 TL, davalı …’un da 88.661,25 TL ve davalı …’un 59.107,50 TL olduğu, davacının bu tutarlarda davalılara rücu edebileceği yönünde görüş bildirilmiştir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 584. Maddesinde “Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır. Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için eşin rızası gerekmez. (Ek fıkra: 28/3/2013-6455/77 md.) Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler … için eşin rızası aranmaz.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Davalı …’un dava dışı asıl borçlu şirketin ortağı olması nedeniyle kefalet için eşin rızası gerekmediğinden, mahkemece davalıların kefaletlerinin geçerli olduğu yönündeki kabulü yerindedir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya ve denetime elverişli olmasına, davacının dava dışı bankaya ödediği tutarın davacı ile davalıların birlikte müşterek kefil oldukları genel kredi sözlemesinden kaynaklandığının anlaşılmasına göre davalılar vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı … yönünden istinaf karar harcı olan 6.056,44 TL’den (peşin alınan 2.523,52 TL’nin 1.514,11 TL’sinin davalı … adına yatırıldığının kabulü ile) 1.514,11 TL’nin mahsubu ile bakiye 4.542,3 TL’nin davalı …’dan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı … yönünden istinaf karar harcı olan 4.037,63 TL’den (peşin alınan 2.523,52 TL’nin 1.009,40 TL’sinin davalı … adına yatırıldığının kabulü ile) 1.009,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 3028,23 TL’nin davalı …’dan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf başvurusu nedeniyle davalılar tarafından yapılan giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 23.12.2022