Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/502 E. 2023/31 K. 11.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/502
KARAR NO : 2023/31

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04.12.2019
NUMARASI : 2018/549 E. – 2019/755 K.

DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 11.01.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 11.01.2023

Taraflar arasındaki davadan dolayı Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 04.12.2019 gün ve 2018/549 E. – 2019/755 K. sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkili ile davalı … arasında düzenlenen 21.12.2009 tarihli protokol ile, davacının dava dışı … Şti.’ndeki tüm hisselerini … ‘a devri konusunda anlaştıklarını, davacının anlaşmaya uygun olarak hisselerini ortaklar kurulunun 21.12.2009 tarih (8) sayılı kararı ile … ‘a devir ettiğini, … ‘ın bir kısım ödemeleri yaptığını ancak sözleşme gereği yapması gereken davacıya ait konut kredileri, kredi kartları ve kredili mevduat hesabı borçlarını keşide edilen ihtarnameye rağmen ödemediğini, davalı … ‘ın sorumluluğunda olan toplam 447.742,12-TL tutarında borcu davacının ödemek zorunda kaldığını, bu nedenle davacının alacaklı olduğu 447.742,12-TL tutarın tahsili amacı ile girişilen İzmir 9. İcra Müdürlüğü’nün 2018/1536 E.s. icra takibinin, davalının kötü niyetli itirazı üzerine durduğunu ileri sürerek, 447.742,12-TL alacağın 09.07.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.

CEVAP : Davalı vekili, karşı tarafın dayandığı 21.12.2009 tarihli belgeleri kabul etmediklerini, bu tarihten itibaren dava tarihine kadar 5 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığını, belge asıllarının sunulması halinde ilgili mercilerde imzaların incelenmesi gerektiğini, payın devri veya devir vaadinin noter aracılığı ile yapılması gerektiği için geçersiz olduğunu, kaldı ki protokolde müvekkiline yükletilen borçların yeterli açıklıkta bulunmadığını, belirsiz ifadeler taşıdığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacı taraf sözleşmeyi feshetmediğinden, öncelikle davacı … ‘in Sasalı’daki taşınmazını müvekkiline devretmesi edimini yerine getirmesi gerektiğini, taşınmazın davacı tarafça elden çıkarılması dikkate alınarak karar tarihine en yakın tarihteki rayiç değeri belirlenerek müvekkiline ödenmesi gerektiğini bildirerek, davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında düzenlenen 21.12.2009 tarihli protokol ile davacı, dava dışı … Şti.’ndeki tüm hisselerini aktif ve pasifi ile birlikte davalıya devir ettiği, devir işleminin yasal prosedüre göre tescil ve ilan edildiği, ortaklık payının devrine ilişkin kararlaştırılan 450.000,00-TL bedelin … tarafından davacıya ödendiği konusunda uyuşmazlık bulunmadığını, protokol ile davalı … tarafından ödenmesi kararlaştırılan davacı … ‘in protokol tarihi itibariyle bankalara olan doğmuş ve doğacak tüm kredi borçları toplamı 669.377,34-TL, davacı tarafından keşide edilen İzmir 20. Noterliği’nin 09.07.2010 tarih 11982 Y.s. ihtarnamesine rağmen davalı tarafından ödenmemiş olduğunu, kendisine ait banka borçlarını ödeyen davacının açtığı bu dava ile, protokol hükmünü yerine getirmeyen davalıdan, ödediği kendi banka borçlarının tahsilini talep ettiği, protokolde her iki tarafa da karşılıklı edim yüklenmiş, davacının protokol tarihinde 669.377,34-TL olan banka borçlarının, davalı tarafından ödenmesi karşılığında, davacıya ait protokol tarihinde 650.000,00-TL değerinde olan İzmir … İlçesi, … Mahallesi, … parselde kayıtlı dubleks mesken niteliğinde bağımsız bölümün davalıya devrinin kararlaştırıldığı, protokol tarihinde davacıya ait taşınmaz değeri ile davacının banka borçları kıyaslandığında, her iki değerin yaklaşık başa baş olmasının yanı sıra, davacının dava konusu banka borçlarının davalı tarafından ödenmesi karşılığı olarak davacıya ait taşınmazın davalıya devri kararlaştırılmakla, anlaşma kapsamında her iki edim yani banka borcu miktarı ile taşınmazın değeri karşılıklı ve eş değerde kabul edilmiştir. Davalı davacıya ait davaya konu banka borçlarını ödeme edimini yerine getirmemiş ise de, davacıya ait taşınmaz davacı tarafından 30.07.2010 tarihinde 3. şahsa satılarak devredilmekle, davacının taşınmazı davalıya devir edimini yerine getirmesinin hukuken ve fiilen imkansız hale geldiği, bu nedenle davacının hukuken korunması gereken bir hakkının bulunmadığı kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, taraflar arasındaki 21.12.2009 tarihli protokol gereğince hisse bedelleri belirli bir vadede senetlerle ve konut kredileri seçimlik olarak peşin veya kredi taksitlerine uygun olarak ödenmesinin kararlaştırıldığı, davalının protokolde belirtildiği gibi 450.000,00 TL’yi senet vererek ödediğini, ancak diğer edimlerini yerine getirmediğini, davalının ifanın imkansızlığını ileri sürmeyip evin değeriyle takas mahsul istediğini, hisse devri sözleşmesine göre davacının ediminin … Şirketindeki hisselerinin davalı … ‘a devrederek edimini yerine getirdiğini, Sasalı’da bulunan taşınmazın 2008 yılı şubat ayında davalı … tarafından satın alındığını, ev satın alınırken kredi ihtiyacı doğduğunu, davalının kendi üzerinde fazla kredi göstermek istemediğinden müvekkile krediyi adına kullanmayı teklif ettiğini, müvekkilin kabul etmesi üzerine 451.250,00 TL kredi alındığını, davalının ve hakim ortağı olduğu … Şirketinin konut kredisi sözleşmesinin müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzaladığını, kredinin müvekkili adına alınması nedeniyle taşınmazın tapusunun müvekkil adına çıktığını, taşınmazın mahkemenin kabul ettiği gibi müvekkile ait olmadığını, kredi borçlarının davalı ve şirket tarafından 05.11.2009 tarihine kadar aksatmadan ödenmesine rağmen hisse devri yapıldıktan sonra davalının kredi taksitlerini ödemediğini, yapılandırma yapıldığını, ancak taksitler ödenmeyince müvekkilinin davalıya ihtarname gönderdiğini, ihtarnameye rağmen yükümlülükler yerine getirilmeyerek kredi borcu ödenmediğinden davacının taşınmazı 30.07.2010 tarihinde üçüncü kişiye satarak 262.807,85 TL kredi borcunu ödediğini, kredi borcunun taşınmazı satın alan kişi tarafından bankaya ödendiğini, bu nedenle mahkemenin kabulü gibi taşınmazın devri bir edim olduğu takdirde davalının ödemesi kararlaştırılan borçlardan taşınmazın değeri indirilerek kalan borç ödemesi gereken borç olarak kararlaştırılması gerektiğini, davalının takas mahsup talebine ve taşınmaz devrinin alacaklının teminatı olmasına göre ifa imkansızlığı sebebiyle davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, edimlerini yerine getirmeyen davalının alacağını muaccel olmadığından takas mahsup talep etme hakkını bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek koşuluyla müvekkilin üzerine kayıtlı taşınmazı saklama ödevi bulunduğu kabul edilse bile davalının taşınmazın kredi borcunu ödemediğini, müvekkilinin iyi niyetli olduğunu, herkesin kendi kusurundan doğan zarara katlanması gerektiğini, takas mahsup talebi kabul edildiği taktirde davalının taşınmazı için alınan ve müvekkil tarafından ödenen kredi borcunun indirilmesi gerektiğini, davalının kesin yetkiyle ilgili talebi konusunda karar verilmemesinin hukuka aykırı olduğunu, taşınmaz için alınan kredi taksit ödemeleri ve kredinin kapatılması iddiaları konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılmamasının hukuka aykırı olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı vekili, katılma yolu ile dosyaya ibraz etmiş olduğu dilekçesinde özetle; iddia ve savunmanın genişletilmesine değiştirilmesine muvafakatlarının bulunmadığını, şirket adresi itibariyle kesin yetkili mahkemenin İzmir Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, bu taleplerine ilişkin yerel mahkemece olumlu olumsuz karar verilmediğini, davada 5 yıllık zamanaşımı süresinin 2014 yılında dolduğunu, davaya konu protokolün noterce tasdik ettirilmediğinden hüküm ifade edemeyeceğinden davanın reddinin gerektiğini, şayet protokolün geçerli olduğu kabul edilse bile Sasalı’daki taşınmazı devretme yükümlülüğü altına giren davacının edimini yerine getirmediğini, sözü edilen İzmir İli … İlçesi … Mahallesi … ada … parsel … nolu dubleks meskenin davacı adına kayıtlı iken 30.07.2010 tarihinde dava dışı … isimli kişiye devredildiğini, taşınmazın bedelinin davacı tarafından alındığını, protokolün feshedilmediğine göre taşınmazın davalıya devredilme yükümlülüğünün yerine getirilmesi gerektiğini, aksi halde işbu taşınmazın karar tarihi itibariyle rayiç değerinin belirlenerek davacının asıl borç olarak bildirdiği 447.742,12 TL ve faizleri için takas ve mahsup definde bulunulduğundan kararın gerekçesini istinaf ettiklerini, talep etmelerine rağmen yargılama giderleri kalemlerinin gerekçeli kararda davacı aleyhine yer almamasının hukuka aykırı olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, limited şirket hisse devrinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davacı vekili, müvekkilinin “Hisse Devrine Dair Taahhütname ve Protokol” başlıklı belgeye istinaden dava dışı … Şirketin hisse devrinden kaynaklanan 447.742,12 TL’nin 09.07.2010 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili isteminde bulunmuştur. Dosyadaki ticaret sicil belgeleri ve 21.12.2009 tarihli davacının dayandığı protokolün davacı ve davalı adına imzalandığı anlaşılmaktadır. Görüldüğü üzere uyuşmazlık, şirket hissedarları arasında hisse devrinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, HMK’nın 14/2 maddesi gereğince özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir. Aliağa Ticaret Sicil Müdürlüğünün 24.12.2018 tarihli cevabi yazısında … Şirketinin 10.08.2010 tarihinde İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğüne merkez nakli yaptığından müdürlükleri nezdindeki kaydının silindiğinin bildirildiği, dosyada mevcut ticaret sicil gazetesindeki ilana göre dava tarihi itibariyle şirket merkezinin … Caddesi No: … … Plaza Daire: … … – … /İZMİR olduğuna göre mahkemece kesin yetki nedeniyle davanın usulden reddi gerekirken davanın esasına girilerek karar verilmesi doğru değildir. Bu yetki kuralının kesin yetki niteliğinde bulunması nedeniyle mahkemece yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınması gerekmektedir. Nitekim Yargıtay 11. HD’nin istikrar kazanmış içtihatları da bu yöndedir. (Yargıtay 11. H.D’nin 17.06.2019 tarih 2019/2229 E, 2019/4442 K sayılı kararı).
Bu durumda, davaya bakmakla kesin yetkili olmayan ilk derece mahkemesince davaya bakılmış bulunulduğundan 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-3 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının resen kaldırılmasına ve kaldırma kararının sebep ve şekline göre istinaf yoluna başvuran vekillerinin istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının KABULÜNE,
2-Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 04.12.2019 tarih 2018/549 E. – 2019/755 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yoluna başvuranlar tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-3 maddesi gereğince kesin olmak üzere 11.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.