Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/437 E. 2022/1843 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/437
KARAR NO : 2022/1843

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03.12.2019 – 23.01.2020(Ek Karar)
NUMARASI : 2018/958 E. 2019/1362 K.
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 08.12.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 08.12.2022
Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 03.12.2019(Karar) – 23.01.2020(Ek Karar) gün 2018/958 E. 2019/1362 K. sayılı hükümlerinin istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye hakim … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, … sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile geri geri giderken yaya davacı …’e çarpması sonucunda davacının yaralandığını, kazaya karışan aracın kaza tarihi itibariyle davalı nezdinde ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğundan zararı karşılama yükümlülüğü bulunduğunu, belirterek; fazlaya ilişkin hak ve alacakları saklı kalmak kaydı ile 100,00-TL kalıcı, 100,00-TL geçici iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 200,00-TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, kazada davalı tarafından sigortalı olan araç sürücüsünün % 100 oranında tam ve asli kusurlu davacının ise kusursuz olduğu, olay nedeni ile davacının % 38 özür oranı bulunduğu, davacının talep edebileceği sürekli maluliyet tazminat miktarının 92.820,18-TL olduğu, davalı tarafından davacıya davadan önce 93.315,06.-TL ödenmiş olması nedeniyle sürekli maluliyet zararının bulunmadığı, geçici iş göremezlik zararı yönünden ise kaza ve poliçe tarihinin 01.06.2015 tarihli Yeni Genel şartlar yürürlüğe girdikten sonra oluşması sebebiyle davalıdan Geçici iş göremezlik zararını talep edemeyeceği, belirtilerek; davacının davasının reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı tarafından istinaf yoluna başvurulmuş İDM tarafından kararın istinafı kabil olmadığından ek karar ile istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş, bu kez davacı tarafından ek karara karşı istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, davanın belirsiz alacak davası olması nedeniyle kararın kesin olamayacağını, geçici işgöremezlik tazminatının zmms poliçesi teminatı kapsamında olduğunu, aktüer bilirkişi raporuna göre davacının geçici iş göremezlik alacağının 12.636,00-TL olduğunun tespit edildiğini, geçici iş göremezlik tazminat alacakları bakımından da davalının sorumlu olduğunu, sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran haller zarar görene karşı ileri sürülemeyeceğini, sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmaların geçersiz olduğunu belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalınn istinafa cevap dilekçesinde davacının istinaf başvurusunun reddini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, ZMMS poliçesi kapsamında trafik kazası sonucu oluşan iş gücü kaybı nedeni ile maddi tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
6100 Sayılı HMK’nın belirsiz alacak davasının düzenleyen 107. madde hükmüne göre, belirsiz alacak davasının alacak miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenemediği ya da imkansız olduğu hallerde belirsiz alacak davası açılabilecektir. Dava dilekçesinin istem kısmında, davanın açıkça belirsiz davası olarak açıldığının belirtilmemiş olması, açılan davanın kısmi dava olduğunun kabulü için yeterli olmayıp, dava dilekçesi bir bütün olarak değerlendirilerek, davanın niteliği belirlenmelidir. Dava, trafik kazası nedeniyle iş gücü kaybına yönelik maddi tazminat davası olup davacının tazminat miktarının ancak rapor alındığında belirlenebilecek olması dikkate alındığında davanın belirsiz alacak davası olduğu kanaatine varılmıştır. ( Yargıtay HGK’nun 24.02.2022 tarih ve 2019/11-220 E. – 2022/376 K. Sayılı ilamı ) Bu itibarla, belirsiz alacak davası olarak açılan davada, İDM tarafından dosyaya kazandırılan hesap raporu ile tespit edilen alacak miktarına göre karar tarihi itibariyle kesin olmayacağının anlaşılmasına göre ilk derece mahkemesinin ek kararı kaldırılarak davacının istinaf başvuru talebinin değerlendirilmesine geçilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davalı sigorta şirketi tarafından ZMMS poliçesi kapsamında sigortalı … plakalı aracın karıştığı trafik kazası neticesinde dosya kazandırılan maluliyet, kusur ve hesap bilirkişi raporlarına göre yaya olan davacının % 38 oranında sürekli 9 ay süre ile geçici iş gücü kaybı oluşacak şekilde yaralandığı, olayın oluşumunda davalı sigortalı araç sürücüsünün % 100 oranında asli kusurlu, davacının ise kusursuz olduğu ve davacının 12.636,00-TL geçici, 92.820,18-TL sürekli iş gücü zararının oluştuğu belirtilmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. 85/1. ve 85/son maddeleri ile Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına göre Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan üçüncü kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.(Yargıtay HGK’nun 22.2.2012 tarih ve 2011/17-787 E. – 2012/92 K. 16/1.2013 tarih, Yargıtay 17. HDBnın 20/05/2013 tairh ve 2012/8984 E. – 2013/7276 K. sayılı ilamları) Dolayısıyla, davacının zararından davalı sigorta şirketinin sigortalı araç sürücücüsünün kusuru oranında sorumlu olduğu amirdir.
Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 E-2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir. 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMSS Genel Şartları’nın A.5-b maddesi gereği, zarar görenin tedavisinin devam ettiği döneme ilişkin geçici bakıcı gideri zararının, geçici işgöremezlik zararının ve tedavi giderlerinin sağlık giderleri içinde yer aldığı ve ZMSS teminatı kapsamında olmadığı kabul edilmişse de, 6111 sayılı Kanun’un 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98. maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nca karşılanacak sağlık hizmeti bedellerinin neler olduğu açıklanıp sınırlandırılmıştır. KTK’nın 98.maddesi gereği SGK Başkanlığı’nın sorumlu olduğu sağlık giderleri, trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarında yapılan tıbbi tedaviye ilişkin sağlık hizmet bedellerinden ibarettir. SGK’nın hangi sağlık giderlerinden sorumlu olduğu kanunla belirlenmiş olup, normlar hiyerarşisinde daha altta olan genel şartlar ile kanun kapsamının değiştirilip genişletilemeyeceği aşikardır. Dolayısıyla, rafik kazasından kaynaklı geçici işgöremezlik tazminatı bakımından da ZMMS poliçesi kapsamında sigorta şirketlerinin sorumluluğu devam etmektedir. (Yargıtay 4. HDB’nin 10.03.2022 tarih ve 2021/12001 E. – 2022/4532 K. ve 24.03.2022 tarih ve 2021/22793 E. – 2022/5790 K. sayılı kararları).
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Sorumluluğa İlişkin Anlaşmalar” başlıklı 111. maddesi uyarınca tazminat miktarlarına ilişkin anlaşmaların iptali koşulu belirlenmiştir. Anılan düzenlemeye göre tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Yasada belirtilen 2 yıllık süre, hak düşürücü süre olup mahkemece bunun re’sen dikkate alınması gerekir. Davanın iki yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması halinde önceki ödeme tarihi verilerine göre hesap yapılıp fahiş bir fark olup olmadığı değerlendirilmeli; şayet ödenmesi gereken tazminatı ile ödenmiş olan miktar arasında fahiş fark olduğu saptanırsa verilen ibranamenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmelidir.( Yargıtay 4. HDB’nın 20.12.2021 tarih ve 2021/20621 E. – 2021/10611 K. Sayılı ilamı )
Eldeki davada davacı vekili 03.12.2019 tarihli celsedeki beyanı ile davacıya daha önce ödeme yapıldığını, yapılan ödemeden iş görmezlik tazminatının mahsup edilip edilmediğinin muallak olduğu belirterek, ibranamenin celbini talep etmiş ise davacının bu talebi hakkında İDM tarafından bir karar verilmeksizin tahkikat sonlandırılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 27. Maddesine göre davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptir. Bu hak; yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını,mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir. 7101 sayılı Kanun ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 4/2. Maddesi gereğince miktar veya değeri beş yüz bin Türk lirasını geçmeyen ticari davalarda basit yargılama usulü uygulanacağı belirtilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 322. maddesine göre basit yargılama usulü hakkında hüküm bulunmayan hallerde, yazılı yargılama usulüne ilişkin hükümler uygulanacağı amirdir. HMK’nın 107/2. maddesine göre karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır. HMK’nın 184. maddesi gereğince tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın bitirileceği belirtilerek, tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verilmesi, tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim ederek, tahkikatın tamlanmasını müteakip aynı kanunun 321. maddesi gereğince, tarafların son beyanlarını alıp ve yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim etmesi gerekir.
Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; İDM tarafından hukuki dinlenme hakkında uygun şekilde davacının son celsedeki talebini karşılayacak biçimde davalı sigorta şirketinden geçici iş görmezlik tazminatına ilişkin bir ödeme yapılıp yapmadığı ve bu hususta taraflar arasında bir ibraname düzenlenip düzenlenmediği sorulup buna ilişkin bilgi ve belgeler celp edildikten sonra, varsa ibranamemin geçerliliği değerlendirilerek tahkikat sona ermeden davacıya süre verilip geçici iş görmezlik alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin sağlanmasını müteakip usulüne uygun şekilde tahkikatın tamamlanması suretiyle oluşacak sonuca göre tarafların usuli kazanılmış haklar da gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve incelemeyle yazılı biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca davacının istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi karar ve ek kararının kaldırılmasına ve kaldırma kararının sebep ve şekline göre tarafların diğer istinaf taleplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 03.12.2019(Karar) – 23.01.2020(Ek Karar) gün ve 2018/958 E. 2019/1362 K. sayılı kararlarının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
5-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 08.12.2022