Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/330 E. 2023/583 K. 13.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/330
KARAR NO : 2023/583

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14.11.2019
NUMARASI : 2016/1533 Esas 2019/1290 Karar

DAVANIN KONUSU : Huzur Hakkı Alacağı
KARAR TARİHİ : 13.04.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 13.04.2023

Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 14.11.2019 gün ve 2016/1533 Esas 2019/1290 Karar sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, davacının davalı birlik nezdinde “Genel Müdür Yardımcısı” olarak görev yapmakta iken davalı birliğin Yönetim Kurulu’nun 15/12/2011 tarih ve 22 sayılı toplantısında alınan 3/1708-1 sayılı kararı ile asli görevi üzerinde kalmak kaydı ile “Genel Müdür Vekili” olarak görevlendirildiğini, söz konusu yönetim kurulu kararının davacıya 19/12/2011 tarihinde tebliğ edildiğini ve davacının bu tarihten itibaren Genel Müdür yetkilerini vekaleten sürdürdüğünü, davalı birliğin Yönetim Kurulu’nun 04/09/2013 tarih, 4 sayılı toplantısında alınan 3/153 sayılı kararı ile de davacının asli görevine iade edilmesine ve genel müdür vekilliği görevinin sona ermesine karar verildiğini, davacının davalı nezdinde 19/12/2011 tarihinden 04/09/2013 tarihine kadar 22 ay süre ile genel müdür vekili olarak görev yaptığını, davacının genel müdürlük makamına vekalet ettiği 22 ay boyunca davalı birlik yönetim kurulunun doğal üyesi olarak görev yaptığını, yine 24/12/2000 tarih ve 24270 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Örnek Ana Sözleşmesi’nin “birlik yönetim kurulu ortak kooperatiflerin temsilcileri arasından genel kurulca üç yıl için seçilen dört üye ile birlik genel müdürü veya vekilinden oluşur” şeklindeki 36. Maddesi gereğince birlik yönetim kurulu üyesi olarak görevini ifa ettiğini, davacının işbu hükümlere dayanarak davalı birliğin yönetim kurulu doğal üyesi olarak 22 ay boyunca görev yaptığını, 24/12/2000 tarih ve 24270 sayılı Resmi Gazete’te yayınlanarak yürürlüğe giren Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Örnek Ana Sözleşmesi’nin 45. maddesinde ise YK başkanı ve üyelerine yapacakları hizmet için aylık ücret veya katılacakları her toplantı için bir huzur hakkı ödeneceği ve ödemenin miktar ve şeklinin genel kurulca kararlaştırılacağının açıkça düzenlendiğini, ancak davacıya yönetim kurulu üyesi olarak 22 ay boyunca ödenmesi gereken huzur hakkı ücretlerinin hiçbir şekilde ödenmediğini, aynı görevi fiilen yerine getirdiği halde diğer yönetim kurulu üyelerine ödenen huzur hakkı ücretlerinin davacıya ödenmemesinin hukuka aykırı olduğunu, ana sözleşmenin 45. maddesinde de düzenlendiği şekilde YK üyelerine ödenecek huzur hakkı ücretlerinin ödeme şekli ve miktarının genel kurulca belirlendiğini, nitekim davalı birliğin her yıl yapılan genel kurullarında da ana sözleşmeye uygun olarak yönetim ve denetim kurulu üyelerine ödenecek aylık ücretlerin kararlaştırıldığını, ancak taraflarınca davacının YK üyesi olarak görev yaptığı süre zarfında genel kurulca her yıl için yeniden belirlenen huzur hakkı miktarının taraflarınca tam ve kesin olarak tespit edilememekte olduğunu, bu nedenle davalı birliğe ait 2011-2012-2013 yılları genel kurul kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak o yıl için yönetim kurulu üyeleri için tespit edilen aylık huzur hakkı ücretinin ve davacının alacaklı olduğu toplam miktarın tespit edilmesini talep ettiklerini belirterek, davacının 19/12/2011-04/09/2013 tarihleri arasında hak kazandığı ve kendisine ödenmeyen fazlaya ilişkin alacak ve dava hakları saklı kalmak kadıyla dava konusu alacağın miktarı tam ve kesin olarak belirlendiğinde dava değeri arttırılmak suretiyle şimdilik 15.000,00-TL tutarındaki huzur hakkı alacağının fiili hak ediş tarihlerinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek mevduat faizi oranında işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 25.05.2018 tarihli sunmuş olduğu ıslah dilekçesi ile talebini 98.370,69 TL’ye arttırmıştır.
CEVAP : Davalı vekili, İş Mahkemelerinin görevsiz olduğunu, görevli ve yetkili mahkemelerin İzmir Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte davacının alacaklı olduğunu iddia ettiği huzur hakkı alacağının zamanaşımına uğradığını, 4572 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri hakkında Kanunun 4. maddesinin 1 fıkrasında açıkça düzenlendiği üzere birlikte sadece genel müdür, yönetim kurulunun doğal üyesi olup genel müdür vekilinden bahsedilmediğini, oysa ki kooperatifler için müdür veya vekilleri diye düzenleme yapıldığının açıkça görüldüğünü, kanun koyucu şayet birlikte genel müdür vekilinin benzer bir düzenlemeyi gayet tabii yapabileceğini, fakat birlikler için sadece genel müdürün yönetim kurulunun doğan üyesi olduğunu belirterek, genel müdür vekilinin yönetim kurulunun doğal üyesi olmadığını açıkça düzenlemiş olduğunu, müvekkili birliğin yönetim kurulu 15/12/2011 tarihli kararıyla genel müdür yardımcısı kadrosunda görev yapmakta olan …’nın asli görevinin üzerinde kalmak kaydıyla birliklerinin genel müdür vekili olarak görevlendirilmiş olup personel yönetmeliği çerçevesinde ödenen vekalet ücreti ile birlik ana sözleşmesinin 45. maddesinde geçen ve yönetim kurulu sıfatıyla kendisine ayrıca bir ücret veya huzur hakkı ödenmemesine almakta olduğu ücret ile görevinin devamına oy birliği ile karar verildiğini, birlik uygulamasının ve teammüllerinin de bu yönetim kurulu kararına uygun şekilde olup, bugüne kadar hiçbir genel müdür vekiline huzur hakkı ücreti ödenmediğini, kaldı ki davacının asli görevi üzerinde kalarak vekaleten genel müdür görevini üstlenmiş olup, asli görevi nedeniyle hak ettiği özlük haklarının kendisine ödendiğini, ana sözleşmenin 45. maddesinde düzenlenen yönetim kurulu başkan ve üyelerine yapacakları hizmet için aylık ücret veya katılacakları her toplantı için bir huzur hakkı ödeneceğini ve ödemenin miktar ve şeklinin genel kurulca kararlaştırılacağının düzenlendiğini, bu maddeden de görüleceği üzere davacının yapmış olduğu hizmet nedeniyle kendisine aylık ücret ödenmiş olup ayrıca huzur hakkı ödenmemesinin olağan olduğunu belirterek, iş mahkemesinin görevsizliğine, dosyanın görevli İzmir Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderilmesine, aksi halde haksız ve mesnetsiz davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, aksi halde haksız ve mesnetsiz davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının ek ücret ödenmeyeceğini bilerek yönetim kurulu üyeliğini kabul etmiş ve bu çerçevede çalışmalarına devam ettiğini, davacının yapmış olduğu hizmete karşılık olarak maaşını almaya devam ettiğini, davacının 22 ay boyunca maaşının karşılığı olarak 129.339,54-TL ücret aldığını, oysa bilirkişice hesaplanan huzur hakkı alacağının 98.370,69-TL olduğunun anlaşıldığını, buna göre davacının diğer yönetim kurulu üyelerinden daha yüksek bir ödeme aldığını, davacının yönetim kurulu üyeliği hizmetini maaşını almakta olduğu mesai saati içerisinde yerine getirdiği yönetim kurulu üyeliği ile genel müdür vekilliğinin içiçe geçmiş zaman dilimi içeriside yapıldığını, davalı …’in kamu yararı ve ülke üretiminin kalkınması düşünülerek kurulduğunu, davacının çalıştığı dönemde yürürlükte bulunan birlik ana sözleşmesinin 45/2 maddesi ve diğer mevzuat hükümleri gözetildiğinde Birlik Ana Sözleşmesinin 45/2 maddesinin amacının üst kademe yöneticilerinin birden fazla görev tanımlaması ile haksız kazanç elde etmesinin önüne geçmek olduğunu, davacının genel müdür vekilliğini yürütürken aylık 6.639,90-TL maaş almakta iken ayrıca bilirkişilerce hesaplanan huzur hakkı alacağı aya bölündüğünde maaşından hariç olarak 4.583,83-TL daha gelir elde edeceği ve böylece aylık gelirinin 11.223,73-TL olacağı, bu aylık gelirin davacının çalışmış olduğu zaman dilimi olan 19/12/2011 ile 04/09/2013 tarihleri gözetildiğinde bu denli yüksek gelir elde edilmesinin Türkiye gerçekleri ile ve davacı ve davalının konumu ile de bağdaşmayacağı gibi adaletli de olmayacağı, Birlik ana sözleşmesinin emredici hükmü dikkate alınmaksızın davacının maaşını almaya devam etmiş olmasının davacının burada maaş ile huzur hakkı arasında bir tercih yaptığı anlamına geleceğini, görevi boyunca bu duruma ses çıkartmayan davacının görevi sona erdikten sonra bu yönde hak iddia etmesinin iyi niyet kuralları ile de bağdaşmadığını, davalının kuruluş amaç ve gayesi ile devam eden amaçları dikkate alındığında farklı ek ünvanlarla yüksek kazançlara yol açabilecek görev tanımlamaları yapılarak yöneticilere gelir temin etmenin adaletli olmayacağı gibi tarım emekçilerinin kazanç ve emeğinin de yöneticilere haksız aktarımı olacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, uyuşmazlığın doğduğu dönemde yürürlükte olan Tarım Satış Kooperatifleri Ana Sözleşmesi’nin 36/1 maddesi “Birlik yönetim kurulu ortak kooperatiflerin temsilcileri arasından genel kurulca 3 yıl için seçilen 4 üye ile birlik genel müdürü veya vekilinden oluşur.” hükmü gereğince Genel Müdür vekilliği görevi YK üyeliğinden kaynaklanmamakta olup aksine Genel Müdür vekili olduğu için YK’nun doğal üyesi olarak görev ve sorumluluk aldığını, ilk derece mahkemesince bu denli yüksek gelirin Türkiye gerçekleri, davacı ve davalının konumu ile bağdaşmayacağı yolundaki temelsiz, gayri hukuki gerekçenin kabul edilemez olduğunu, davalı tarafça ve Türkiye’de faaliyet gösteren Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri’nce, YK doğal üyesi sıfatıyla görev yapan genel müdürlere huzur hakkı ödemesi yapılıp yapılmadığı yönünde bir araştırma yapılmaksızın davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, 08.04.2014 tarihinde Birlik Anasözleşmesi’nin “yalnızca seçimle gelen YK üyelerine huzur hakkı ödeneceği, genel müdür ve vekiline YK üyesi sıfatıyla huzur hakkı ödenmeyeceği” şeklinde değiştirilmiş olup, bu değişiklikten önce görev yapan atanmış YK üyelerine huzur hakkının ödenmesinin kanuni zorunluluk olduğunu, uyuşmazlığın doğduğu dönemde yürürlükte olan Tarım Satış Kooperatifleri Anasözleşmesi’nin 45.maddesinde yönetim kurulu üyelerinin ücretleri arasında herhangi bir ayrım yapılmadığını, 4572 S.K 29.maddesi gereğince genel kurula miktar, ödeme şekli konusunda yetki verildiğini, genel kurulun huzur hakkıyla ilgili düzenleme yapılmayacağının açık olduğunu, davacının genel müdür vekilliği nedeniyle yaptığı iş ve işlemler sebebiyle sorumluluk taşımakta iken YK üyesi olması sebebiyle ayrıca sorumluluk aldığı ve diğer YK üyelerine nispeten çok daha fazla efor sarf ettiğinin açık olduğunu, Anayasa’nın 18.maddesi gereğince “Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır.” şeklindeki hükme aykırı davranıldığını, mahkemenin açık görev tanımına rağmen, mahkemece bilirkişinin bilimsel olmayan metotlarla hukuki yorum yapılmış olması nedeniyle raporlara itibar edilmemesinin hukuksuz olduğunu, davacının bir ücret karşılığı yapacağı işin mevzuatla belirlendiğini, çalışma süresince ücret talebinde bulunmamış olmasının TMK 3/2.maddesinde istisna olarak getirilen beklenen özeni göstermeme tanımı içerisine girmeyeceğini, kaldı ki davacının genel müdür bile olsa işçi statüsünde çalıştığını ve korunması gereken taraf olduğunu, 16.06.2000 tarihli R.G.’de yayınlanarak yürürlüğe giren 4572 S. Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkındaki Kanunu’n 4.maddesinde genel müdürün YK’nun doğal üyesi olduğu, 24.12.2000 tarihli R.G.’de yayınlanarak yürürlüğe giren Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Anasözleşmesi’nin 36.maddesinde birlik yönetim kurulunun ortak kooperatiflerin temsilcileri arasında genel kurulca üç yıl için seçilen 4 üye ile birlik genel müdürü veya vekilinden oluşacağı, … Kooperatifleri Personel Birliği’nin 29.maddesinde o kadro için öngörülen şartları taşıması halinde vekilin asile ait tüm yetkileri kullanacağı, 24.12.2000 tarihli R. G’de yayınlanarak yürürlüğe giren Birlik Anasözleşmesi’nin 45.maddesinde YK üyelerinin ücretleri arasında herhangi bir ayrım yapılmadığı, buna göre davacıya sarf ettiği emek ve mesai karşılığında YK üyesi sıfatıyla huzur hakkı ödenmesinin zorunlu olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, davacının davalı kooperatiften huzur hakkına ilişkin alacak istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davalı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği olup, 16/06/2000 tarihinde yürürlüğe giren 4572 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri Hakkında Kanun hükümlerine tabi olmakla, 4572 Sayılı Kanun 8/II maddesi uyarınca ” Bu kanun 24/04/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun ayrılmaz bir parçası olup tarım satış kooperatif ve birlikleri hakkında sırasıyla bu Kanun, bu Kanunda açıkça örnek ana sözleşmelerde düzenleneceği belirlenen hususlarda örnek anasözleşmeler, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunun ve 29/06/1956 tarihli ve 6762 sayılı TTK ‘nun anonim şirketlerle ilgili hükümleri uygulanır”. Eldeki davada da öncelikle 4572 sayılı Kanun, ardından davalı birlik anasözleşmesi hükümleri, anasözleşmede düzenleme bulunmayan hallerde ise sırasıyla 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu ile Türk Ticaret Kanunu hükümleri uygulanacaktır.
Genel Müdürün bulunmaması halinde vekalet eden Genel Müdür Vekilini Yönetim Kurulu’nun doğal üyesi olarak açıkça saymayan 4572 sayılı Kanun’un 4/1I. maddesinde, Yönetim Kurulu üyelerine ayda en fazla iki toplantı için huzur hakkı ödenebileceği düzenlenmiştir. Başka bir deyişle Kanun, herhangi bir ayrım yapmaksızın, yani doğal üye saydığı Genel Müdürü hariç tutmaksızın Yönetim Kurulu üyelerine huzur hakkı ödenmesinden söz etmiştir. Buna karşın, Genel Müdür Vekilini de doğal Yönetim Kurulu üyesi olarak kabul eden (m. 43 ) davalı Birlik anasözleşmesinin 53. maddesinde, sadece seçimle gelen üyelere huzur hakkı ödeneceği, Birlik genel müdürü veya vekiline, yönetim kurulu üyesi sıfatıyla ayrıca huzur hakkı ve harcırah ödenmeyeceği düzenlenmiştir. Paralel şekilde, davacının Birlik Genel Müdür Vekili olarak atanmasına ilişkin Yönetim Kurulunun 15/12/2011 tarihli ve 22 sayılı toplantısında alınan 5 nolu kararda da; “Birliğimiz Yönetim Kurulunun 15.12.2011 tarih 22 sayılı toplantısında alınan karar gereğince; Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yapmakta olan …’nın asli görevi üzerinde kalmak kaydıyla Birliğimiz Genel Müdür Vekili olarak görevlendirilmiş olup, Personel Yönetmeliği çerçevesinde ödenen vekalet ücreti ile Birlik Anasözleşmesinin 45. Maddesinde geçen ve Yönetim Kurulu üyesi sıfatıyla kendisine ayrıca bir ücret veya huzur hakkı ödenmemesine, almakta olduğu ücretle görevinin devamına oy birliği ile karar verildi.” şeklinde olup, dosyada ilk olarak ikili bilirkişi heyetine dosyanın tevdi edilerek 08.05.2018 tarihli bilirkişi raporunun alındığı, Mahkemece 14.02.2019 tarihli oturumunda bu rapora itibar edilmeyerek “Kooperatifler hukukundan kaynaklı nitelikli hesaplamalar hususunda uzman bir bilirkişiden rapor alınmasına, taraf vekillerine bilirkişi listesinden seçecekleri 3 bilirkişi mahkememize 2 haftalık kesin süre içerisinde bildirmelerine, bildirdikleri takdirde veya bildirmemeleri halinde de resen seçilecek bilirkişiye dosyanın tevdi ile yeni bir rapor alınmasına..” yönünde ara kararı verildiği, ancak dosyanın hesap bilirkişisi/avukat bilirkişiye tevdi edilerek rapor alındığı, işbu raporda talep edilen tazminat yönünden denetime elverişli hesaplama yapılmayarak önceki rapora atıfta bulunulmasıyla yetinildiği, bu şekilde alınan bilirkişi raporlarının hükme esas almaya elverişli ve yeterli nitelikte bulunmadığı değerlendirilmiştir.
Bu nedenle Mahkemece yapılacak iş, öncelikle davalı kooperatifin benzer uygulamalarının araştırılarak, tespitinden sonra gerektiği takdirde Ankara Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne talimat yazılması suretiyle kooperatif ve birlikleri mevzuatında uzman bilirkişilerden oluşacak bilirkişi heyetine dosyanın tevdii ile talep edilen alacak yönünden önceki raporlara karşı yapılan itirazları da karşılayacak şekilde hükme esas almaya elverişli ve yeterli nitelikte rapor aldırılması gerekmektedir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf başvurularının esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2- İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 14.11.2019 tarih 2016/1533 Esas 2019/1290 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 13.04.2023