Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/2081
KARAR NO : 2023/1242
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29.09.2020
NUMARASI : 2018/1006 E. – 2020/543 K.
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 21.09.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 21.09.2023
İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 29.09.2020 tarih 29.09.2020 sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, davacı tarafından sigortalı dava dışı firmaya ait cihazlarda meyana gelen arıza nedeni ile toplam 8.871,72-TL hasar ödemesi yaptığını, hasarın oluşumunda davalının kusurlu olduğunun tespit edildiğini, ödenen bedelin rücen tahsili istemi ile yapılan takibe davalı tarafından haksız yere itiraz edildiğini, belirterek; itirazın iptali ile takibin devamına, % 20 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, olayın meydana gelmesinde davalıya atıfı kabil kusur bulunmadığını, davacı tarafından her hangi bir ödeme yapılmadığını, zararın garanti kapsamında ücretsiz olarak giderildiğini, yetkisiz kişilerce yapılan işlemlerden davalının sorumlu tutulamayacağını, illiyet bağının bulunmadığını, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, hasarın myedana gelmesinde davalının kusurunun bulunmadığı, belirtilerek; davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, davacı tarafından sigortalı olan davalı üretimi klimaların zarar gördüğünü, oluşan zararın davacı tarafından poliçe kapsamında karşılandığını, ödenen bedelin rücen tahsili istemiyle elektrik dağıtım şirketine açılan davada alınan raporda hasarın klima iç ünitesinden kaynaklanan bir arıza nedeni ile oluştuğunun belirtilmesi nedeniyle davanın reddine, karar verilmesi üzerine eldeki davanın açıldığını, bu dava dosyası kapsamında alınan raporları kabul etmediklerini, raporlar arasında çelişki bulunduğunu, davalının oluşan zarardan sorumlu olduğunu, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı istinafa cevap dilekçesi ile davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, elektronik cihaz sigorta poliçesi kapsamında rüceun tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
1. Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
2. Halefiyet, bir kişinin hukuken diğerinin yerine geçmesi anlamına gelir. 6102 sayılı TTK m. 1472/1. maddesinde sigorta tazminatını ödeyen sigortacının, hukuken sigorta ettirenin (başkası hesabına sigortada sigortalının) yerine geçeceği ifade edilmiştir. Bu nedenle hukukumuzda yasal halefiyete ilişkin olarak tazminat alacağının yasa uyarınca sigortacıya geçmesi ilkesi benimsenmiştir. Yasal halefiyet zarar sigortalarında söz konusu olup, mal sigortaları bakımından TTK m. 1472 hükmünde, sorumluluk sigortaları bakımından TTK m. 1481 hükmünde düzenlenmiştir. Bu madde uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nispetinde sigortacıya intikal eder. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için şahsî ve rücu ödediği bedelle sınırlı olduğundan dolayı da cüz’î haleftir (Yargıtay HGK’nın 05/02/2019 tarih ve E. 2017/17-1088 E. – 2019/65 K.) Davalı sigorta şirketi, davaya konu icra takibini sigortalısının halefi olarak açtığına göre, uyuşmazlığın çözümünde de dava dışı sigortalı ile davacı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınmalıdır. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.(Yargıtay İBK’nun 22/03/1944 tarih ve 1939/37 E. – 1944/9 K., 17/01/1972 tarih 1970/2 E. – 1972/1 K.)
3. Rücu davaları gerçek zararının giderilmesi amacına yönelik olup, zenginleşmeye bir vesile teşkil etmemelidir. Dolayısıyla zarar sorumlusundan halefiyet ilkelerine dayalı olarak talepte bulunan davacı da ödediği meblağın tamamını değil ancak zarar görenin uğradığı gerçek zararı, zarar sorumlusu bulunanlardan isteyebilir. Davalı, davacının ödediği miktardan değil, kaza nedeni ile ortaya çıkan gerçek zarardan kusuru oranında sorumludur. Bu nedenle, davalının sorumluluğunun belirlenebilmesi için olayın oluşumunda tarafların mevcut kusur durumun tespiti önem arz eder.
4. Bu çerçevede, dosyaya kazandırılan bilirkişi raporları ile de olaya ilişkin belirlenen maddi olgular çerçevesinde olayın oluş şekline uygun düşecek ve raporlar arasındaki çelişkiyi giderecek şekilde kusur atfını gerektiren sebeplerin somut olarak açıklanması suretiyle, kusur değerlendirilmesi yapılarak, söz konusu arızanın klimaların bulunduğu dava dışı mağazanın elektrik iç dağıtım tesisatından kaynaklı olabileceği, davalıya yükletilebilecek hata mevcut olmadığı ve bu nedenle davalı şirketin kusurunun bulunmadığının tespitinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
5. Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; ilk derece mahkemesince hükme esas alınan raporlar arasındaki çelişkiyi gideren bilirkişi raporunun hüküm kurmaya ve denetime elverişli olmasına, davalının kusurunun bulunmadığının anılan ilke ve esaslar ile örtüşecek şekilde olayın oluş şeklline ve dosya kapsamına uygun olarak belirlenmesine, rücu koşullarının oluşmamasına, tarafların iddia ve savunmaları ile dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin doğru nitelendirilmesine, hükmün dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, ilk derece mahkemesince verilen kararda bir hukuka aykırılık bulunmamakla, istinaf itirazları yerinde değildir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 269,85-TL’den peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 215,45-TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davacı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 21.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.