Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/2057 E. 2021/305 K. 08.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İZMİR BAM 11. HUKUK DAİRESİ
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2057
KARAR NO : 2021/305

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13.10.2020
NUMARASI : 2019/453 E. 2020/491 K.

DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 08.03.2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 08.03.2021

İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13.10.2020 tarih 2019/453 E. 2020/491 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA: Davacı vekili, … ‘nin müvekkili bankadan kredi çekmek istediğini ve müvekkili ile … arasında ekte sunulu kredi sözleşmesinin imzalandığını, borçlu şirketin kredinin teminatı olarak, davalı tarafından düzenlenen çeki müvekkiline ciro ettiğini, çek 10 günlük süre içerisinde muhatap bankaya ibraz edilmediğinden çek vasfını yitirdiğini, çek vasfını yitirmiş olsa bile çeki düzenleyenin ve kabul edenin hamile karşı, hamilin zararına zenginleşmeleri oranında sorumluluğunun bulunduğunu, bu nedenle çeki düzenleyen davalının müvekkiline karşı çek miktarı oranında sorumluluklarının bulunduğunu ileri sürerek, 40,000,00 TL ‘nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, öncelikle davanın zamanaşımı, dava şartı yokluğu ve husumet itirazları nedeniyle reddi gerektiğini, müvekkilinin davaya konu çeki keşide ederek, lehtar …’ ye verdiğini, keşideci olan müvekkili şirketin lehtar şirket yetkilisi …’den araba almak için söz konusu çeki lehtara verdiğini, daha sonra lehtar şirketin arabayı vermekten imtina ederek müvekkilini uzun süre oyaladığını, lehtar şirket yetkilisi ile müvekkilinin çocukluk arkadaşları olduklarını, müvekkilinin lehtar şirket yetkilisi …’ye güvendiğini ve arabayı teslim almadan kendisine eldeki davaya konu çeki verdiğini, uzun süre lehtar tarafından oyalanan müvekkilinin araba istemediğini ve çekini ya da çek bedelinin verilmesini istediğini, ancak cevaben müvekkilinin keşide etmiş olduğu 40.000,00 TL bedelli çekin lehtar tarafından teminat olarak bankaya teslim edilip kredi çekildiğini öğrendiğini, lehtara en kısa sürede çekini takastan çekerek kendisine teslim etmesini istediğini, bunun üzerine lehtarın da 23.03.2017 tarihinde bankaya ibraz etmiş olduğu dilekçeyi müvekkiline göndererek yakında çekini kendisine iade edeceğini beyan ettiğini, ancak bahsedilen tarihten sonra çekin iade edilmediğini ve çek bedelinin de verilmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince iddia, savunma ve toplanan tüm delillere göre; 6102 sayılı TTK. nın 795 maddesinde açıklandığı üzere çekin görüldüğünde ödenmesi gereken bir ödeme aracı olduğu, 6102 sayılı TTK. nun 818. maddesinde rehin cirosuna ilişkin 6102 sayılı TTK.nın 689. maddesine atıfta bulunulmadığı, poliçe ve bononun aksine çekin rehin cirosuyla devrinin yapılmasının mümkün olmadığı, ancak temlik veya tahsil cirosu ile devrinin mümkün olduğu, 6102 sayılı TTK’ nun 689. maddesine göre cironun rehin cirosu olabilmesi için senet üzerinde “bedeli teminattır” “bedeli rehindir” ibaresini veya rehin etmeyi belirten diğer bir kaydı taşıması gerektiği, dava konusu çek üzerinde böyle bir kayıt bulunmadığı, cironun niteliğinin çek üzerindeki kayda bakılarak belirlenmesi gerektiği, çeki devralan hangi amaçla devralırsa alsın çek üzerinde hiçbir kayıt yazılmadan davalıya yapılan cironun “bedeli teminattır” “bedeli rehindir” ibaresini veya rehin etmeyi belirten diğer bir kayıt taşımadığından rehin cirosu olarak kabul edilemeyeceği, bu durumda dava konusu çekteki lehtar tarafından davacı bankaya yapılan cironun temlik cirosu olduğu, çek hamili olan davacının, TTK 732. maddesinde düzenlenen sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davalı keşideci aleyhine gidebileceği, ispat yükü davalı keşidecide olup, davalı borçlunun çek nedeniyle sebepsiz zenginleşmediğini ispat etmesinin gerektiği, ispat yükü üzerine düşen davalının davaya konu çekin bedelsiz kalıp ödenmesi gerekmediğine ilişkin savunmasını kanıtlayamadığı, sebepsiz zenginleşme davasında hamil ile keşideci arasında temel ilişkinin varlığının aranmayacağı, davacı hamilin keşideciye müracaatı için TTK732. maddesinde belirtilen koşulların bulunmasının yeterli olduğu ve söz konusu koşulların gerçekleştiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile 40.000,00 TL çek bedelinin dava tarihi olan 30.03.2018 tarihinden itibaren itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ :Davalı vekili, mahkemece aldırılan raporun tarafların ticari defterler ile ilgili tespitler içeren bir rapor olduğunu, bu nedenle içerdiği tespitlerin eldeki davaya konu uyuşmazlığın sadece bir kısmı ile ilgili olduğunu, dava konusu uyuşmazlığı tüm yönleri ile ele alan bir rapor aldırılması gerektiğini, mahkemeye bu konudaki talep ve itirazlar bildirilmesine rağmen, davanın kabulüne karar verildiğini, davacının mal varlığında dava konusu çek bedeli kadar bir azalma olup olmadığının ve müvekkilinin çek bedeli kadar zenginleşip zenginleşmediğinin uyuşmazlık konusu olup, bu hususların sağlıklı bir şekilde değerlendirilmesi için bir bankacı ve hukukçu bilirkişi heyetinden rapor alınması taleplerinin hiçbir gerekçe gösterilmeden reddedildiğini, ayrıca davaya konu çekin bankaya teminat olarak verilmiş olmasının çekin gizli rehin cirosu ile davacı bankaya verilmiş olduğunu gösterdiğini, bu durumda bankanın çekin yetkili hamili olamayacağını, bu husustaki savunmalarının mahkemece dikkate alınmadığını, müvekkili şirketin keşidecisi olduğu çekin lehdar şirket yetkilisi …’den araba almak için lehdara verdiğini, lehdarın arabayı vermekten imtina ederek müvekkilini uzun süre oyaladığını, müvekkilinin daha sonra arabayı istemediğini, çeki ya da bedelini geri istediğini karşı tarafa bildirdiğini, ancak cevaben davaya konu çekin teminat olarak bankaya teslim ederek kredi çektiğinin bildirildiğini, lehdara en kısa sürede çekin takastan çekilerek kendisine teslim edilmesinin istendiğini, lehdarın 23.03.2017 tarihinde bankaya ibraz etmiş olduğu dilekçeyi müvekkiline göndererek yakında çeki göndereceğini beyan ettiğini, ancak çekin teslim edilmediğini, müvekkilinin lehdara ve bankaya borcu olmadığını, müvekkilinin lehdardan 40.000,00 TL alacaklı olduğunu, bilirkişi tarafından yapılan incelemede müvekkiline ait ticari defterlerde ticari ilişki bulunmadığının tespit edildiğini, temel ilişkinin lehdar ile davacı banka arasında olduğunu, lehdarın borcundan çok teminatı olduğunun mahkemeye bildirildiğini, lehdarın borcundan daha fazla teminatı olmasına rağmen müvekkili aleyhine dava açılmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, ayrıca çekin ibraz edilmemesinden kaynaklı davacı bankanın bir kaybının söz konusu olmadığını, lehdarın diğer teminatları ile alacağın tahsil edilebileceğini, lehdar şirketin yetkilisi tarafından davacı bankanın … şubesine teslim edilen ve borcunun mahsubu için temliken ciro ve teslim edildiğini gösterir evrakların da mahkemeye sunulduğunu, davacı bankanın alacağını ispat etmesi gerektiğini, istinaf nedenleri olarak ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, yasal süre içerisinde bankaya ibraz edilmeyen çekin hamili tarafından 6102 sayılı TTK’nın 732.maddesi uyarınca çek keşidecisi davalıya karşı sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı alacağın tahsili istemine ilişkindir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
İlk derece mahkemesinin 2018/400- 2018/1332 karar sayılı ilamı ile davanın zamanaşamı süresi içinde açılmaması nedeniyle reddine karar verilmiş,, Dairemizin 2019/1535 K. sayılı ilamı ile ” davacı hamilin çekin 10 günlük ibraz süresinin sona erdiği tarihten itibaren, TTK’nın 726. Maddesi uyarınca başlayacak 3 yıllık zamanaşımı süresi bitiminden itibaren TTK’nın 732. maddesine dayalı olarak 1 yıl içinde keşideciye karşı müracaatta bulunma hakkı bulunduğundan somut olayda zamanaşımı süresinin dolmadığı, delilerin toplanarak esas hakkında karar verilmemesinin hukuka uygun olmadığı ” gerekçesiyle, HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesi kararın kaldırılması üzerine, mahkemece dava konusu çekin bedelsiz kalıp kalmadığının tespiti için davalı şirkete ait ticari defter ve kayıtlar üzerinde mali müşavir bilirkişiye inceleme yaptırılarak tanzim ettirilen bilirkişi raporunda ; … şubesinden davalı şirket …. ‘ne ait hesaptan … adına düzenlenmiş bulunan davaya konu çekin, davalının ticari defter kayıtlarında kaydedilmesi gerektiği halde, çekle ve çekin verildiği şirketle ilgili defterlerde herhangi bir işlem kaydı ve çek bedelinin dava dışı çekin verildiği lehtar şirkete ödenip ödenmediği hususunda defterlerde herhangi bir işlem kaydı bulunmadığı, yapılan incelemede çekin verildiği dava dışı şirket ile davalı şirket arasında ticari ilişki bulunduğu yönünde herhangi bir kayıt olmadığının tespit edildiği belirtilmiştir.
Davacı vekili, çek lehtarının müvekkil bankadan kredi kullandığını ve davaya konu çeki kullandığı kredi borcuna karşılık ciro ederek müvekkiline devrettiğini iddia etmektedir. Davalı vekili, çekin müvekkili şirket tarafından satın alınmak istenen arabanın bedeli için düzenlenerek lehtar şirkete verildiğini, satış gerçekleşmediğinden lehtardan çekin istendiğini, çek lehtarı şirketin davacı bankadan kullandığı kredinin teminatı olarak çeki davacı bankaya verdiğini bildirdiğini ve çek bedelini de iade etmediğini, çekin rehin cirosu ile devir edilemeyeceğini, kredinin teminatı olarak verilmesi nedeniyle gizli rehin cirosusun söz konusu olduğunu, davacı bankanın zararının bulunmadığını, alınan teminatlar nedeniyle alacağını tahsil edebileceğini, müvekkilinin sebepsiz zenginleşmediğini, lehtardan alacaklı olduğunu, ispat yükünün davacıda bulunduğunu iddia etmektedir.

Davaya konu çek üzerindeki cironun hangi amaçla yapıldığı (temlik, rehin vs.), çek üzerinde rehin cirosu ibaresi bulunmasa da, lehtar tarafından çekin gizli rehin cirosu ile davacı bankaya verilip verilmediği konusundaki uyuşmazlık öncelikle çözümlenmesi gerekir. Rehin cirosunun söz konusu olmadığı sonucuna varıldığı takdirde ise ,keşideci davalı ile dava dışı lehtar arasındaki hukuki ilişkiden kaynaklanan şahsi def’ilerin ciro yolu ile çek hamili olan davacı bankaya karşı ileri sürülebilmesinin mümkün olup olmadığı, çek keşidecisi davalının sebepsiz zenginleşip zenginleşmediği, ispat yükünün hangi tarafta olduğu , bankanın alacağının tahsilini sağlamak için tesis ettirdiği ipotekler ile alınan teminatların davanın sonucuna etkisi ile davalı vekilinin tüm itirazlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.
6102 sayılı TTK’nun 818.maddesi çekler hakkında uygulanacak poliçe hükümlerine ilişkin atıf maddesi olup, TTK’nun 689. maddesinde yer alan poliçe ile ilgili rehin cirosuna atıf yapılmadığından , çeklerde rehin cirosunun uygulanması mümkün olmayıp, böyle bir ciro yapılsa bile yok hükmündedir. Çekte rehin cirosu yapabilmek yolunun kapatılmasının sebebi, çekin, bir ödeme vasıtası olmasıdır. Çekte ancak tahsil veya temlik cirosu yapılabilecektir. Davaya konu çek üzerinde, TTK’nın 689.maddesinde açıkça yazıldığı şekilde bir rehin cirosu bulunmadığı gibi, çek metninde rehin cirosu kabul edilebilecek bir ibare de bulunmamaktadır. Davacı vekili dava dilekçesinde ve beyanlarında çekin kredi müşterisinin borcunun teminatı olarak ciro edilerek müvekkili bankaya verildiğini beyan etmiş, davalı tarafça da bu husus kabul edilmiştir. Rehin cirosu ibaresi bulunmayan davaya konu çekin , kredinin teminatı olarak verilmiş olması , davacıya yapılan cironun gizli rehin cirosu olarak kabulünü gerektirmez. Ciro temlik cirosu olup 6102 sayılı TTK’nın 687 (6762 sayılı TTK’nın no 599) maddesi uyarınca keşidece ile lehtar arasındaki hukuki ilişkiden kaynaklanan şahsi def’ilerin ciro yolu ile hamil olan davacı bankaya karşı ileri sürülebilmesinin çekin iktisabında bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olması şartına bağlı olup, dosyada davacı bankanın kötü niyeti ispatlanamamıştır. Keşideci ile lehtar arasındaki hukuki ilişkinin gerçekleşmemesi nedeniyle çekin bedelsiz kalması durumu söz konusu olsa dahi , kötü niyetli olmayan davacıya karşı çekin bedelsiz kaldığı ileri sürülemez. Davalı keşideci, keşide ettiği çekten dolayı , çek hamiline karşı borçlu olup, 6102 sayılı TTK’nın 732.maddesi uyarınca ödeme veya başka sebeplerle sebepsiz zenginleşmediğini, yazılı belgelerle ispatlaması gerekmektedir. Davalı sebepsiz zenginleşmediğini ispatlayamamıştır. Davacı bankanın, kredi borcunu tahsil edebilme imkanına sahip olması, davanın sonuca etkilemeyecek olup, tahsilde tekerrür oluşturmamak koşuluyla, alacaklı banka davaya konu çeke dayalı olarak da tahsilat yapma hakkına sahiptir. Dosyadaki mevcut delil durumu ve davanın niteliğine göre, davalı tarafça iddia edilen hususlarda bilirkişi raporu alınmasına gerek bulunmamaktadır. Bu sebeplerle, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
İstinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların, açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 2.732,00 TL’den peşin alınan 683,10 TL’nin mahsubu ile bakiye 2.048,90 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 08.03.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.