Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/2055
KARAR NO : 2023/1251
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/07/2020
NUMARASI : 2016/617 Esas 2020/414 Karar
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 21.09.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 21.09.2023
Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 08.07.2020 gün ve 2016/617 Esas 2020/414 Karar sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi davacı vekili ve … vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili davalıların maliki, sürücüsü ve ZMM sigortacısı olduğu araç ile davacının kullandığı motosikletin karıştığı kazada davacının yaralanarak maddi ve manevi zarara uğradığını, kusurun davalı tarafta bulunduğunu, davalıların oluşan zararı karşılaması gerektiğini belirterek; fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydıyla 100.000,00-TL manevi 10.000,00-TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama sıraqsında maddi tazminat talebini davalı sigorta şirketi sigorta limitleri ile sınırlı olmak üzere 400.000,00-TL olarak ıslah etmiştir.
CEVAP : Davalı … vekili, davalının ruhsat sahibi olmasına rağmen aracın gerçek maliki olmadığını, aracın malikinin kızı … olduğunu, taraf sıfatı bulunmadığını, kusur tespitini kabul etmediklerini, davacının müterafik kusurunun bulunduğunu, tazminat talebinin açıklanması gerektiğini, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, ceza davasının henüz kesinleşmediğini, davalının kusurunun bulunmadığını, davacının kask takmadığını, kusur incelemesi yapılması gerektiğini, davacının motorunda bulunan yolcu … tarafından açılan başka bir dava bulunduğunu, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş. vekili, kazaya karışan davalı aracın davalı nezdinde sigortalı olduğunu, geçici işgöremezlik tazminatı ve tedavi giderlerinin poliçe teminatında olmadığını, aracın kusurunun bulunması halinde dahi poliçe teminatı kapsamında bir sorumluluk doğması için davacının maluliyet durumu ve sürekli sakatlık oranının tespit edilmesi gerektiğini, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalılardan sürücü … sevk ve idaresindeki otomobil ile davacının yönetimindeki motosikletin çarpışması sonucunda davacının % 32 oranında sürekli maluliyet oluşturacak şekilde yaralandığı, olayın oluşumunda …’nin % 60 oranında asli, davacının ise % 40 oranında tali kusurlu olduğu, davalı sigorta şirketin 06/11/2015 tarihinde davacıya 89.309,10-TL ödediği, davacının asgari ücret tarifesi uyarınca kusur indirimleri sonucunda sürekli iş göremezliğinin 75.097,13-TL olduğu, iş göremezlik zararının ödemenin altında kaldığı yaralanması nedeni ile davacıya sigorta şirketi dışındaki davalılar yönünden 15.000,00-TL manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği, belirtilerek; davacının davasının kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili ve … vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, kusur tespitni kabul etmediklerini, aynı kaza hakkında birbirinden tamamen çelişkili iki ayrı rapor bulunduğunu, çelişkinin giderilmediğini, maluliyet raporlarının hükme esas alınamayacağını, eksik inceleme yapıldığını, davacının psikolojik rahatsızlığı sebebiyle herhangi bir işte çalışmasının mümkün olmadığını, psikolojik rahatsızlıklarının adli tıp tarafından hiçbir suretle değerlendirilmediğini, davacının geçici iş görmezlik tazminatı ile ömrünün sonuna kadar kullanması gereken karbon afo adlı aparata ilişkin hesaplama yapılmadığını, tanıklaın dinlenmediğini, davacının gelirinin doğru olarak tespit edilmediğini, manevi tazminatın yetersiz olduğunu, aktürerya raporunun bilinen en son döneme göre yapılması gerektiğini, daha yüksek oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı … vekili, hüküm altına alınan manevi tazminatın fahiş olduğunu, kusurun davacıda bulunduğunu, davacının kask takıp takmadığının araştırılarak müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, davacının kalıcı bir maluliyetinin söz konsu olmadığını, kusur raporunu kabul etmediklerini, itirazlarının dikkte alınmadığını, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, işletenin hukuki sorumluluğu ve ZMMS poliçesi kapsamında trafik kazası nedeni ile davacının tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
1. Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
2. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. 85/1. ve 85/son maddeleri ile Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına göre trafik kazası nedeni ile davacının oluşan maddi zararından davalı sigorta şirketi ile işleten sıfatına haiz araç maliki ve sürücünün, sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olduğu amirdir.(Yargıtay HGK’nun 15.6.2011 tarih ve 2011/17-142 E. – 2011/411 K., 17. HD’ nın 20/05/2013 tarih ve 2012/8984 E. – 2013/7276 K.)
3. Dava konusu olaya ilişkin İzmir 6. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/574 E. Esas sayılı dava dosyası kapsamında yapılan yargılamada davalı …’nin kavşaklarda geçiş önceliği ihlali yapmak suretiyle asli kusurlu, davacının ise çarpmayı önlemeye yönelik fren ve manevra tedbiri almamış olması nedeni ile tali kusurlu olduğu kabul edilerek cezalandırılması cihetine gidildiği, temyiz incelemesini müteakip kararın düzelterek onama ile 12.01.2021 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
4. Aynı kazada davacının kullandığı motosiklette yolcu olarak bulunan dava dışı … tarafından açılan ve davalı işletenlerin de taraf olduğu İzmir 2. ATM 2016/387 E. sayılı dava dosyası kapsamında yapılan yargılamada ise davalı …’nin geçiş hakkı ihlali yapmak suretiyle % 75 oranında asli kusurlu, davacının ise aracın hızını ayarlayamamış olması nedeni ile % 25 oranında tali kusurlu olduğu kabul edilerek, davanın kısmen kabulüne karar verildiği, kararın istinaf incelemesinde olup henüz kesinleşmediği anlaşılmıştır.
5. Ceza Mahkemesi kararlarının Hukuk Mahkemesine etkisi Borçlar Kanununun 53. (TBK 74) maddesinde düzenlenmiş olup, Hukuk Hâkimi Ceza Mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında esas bakımından ilke olarak bağımsız kılınmıştır. Ceza Mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların Hukuk Hâkimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ancak, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır. (Yargıtay HGK’nın 24/12/2014 tarih ve ve 2014/4-846 E. – 2014/1091 K.) Ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararı ile belirlenen bu maddi olguların hukuk mahkemesi tarafından kabulü zorunludur. (Yargıtay 17. HD’nın 14/06/2016 tarih ve 2015/3502 E. – 2016/7282 K.)
6. Davalıların sorumluluğunun belirlenebilmesi için olayın oluşumunda tarafların mevcut kusur durumun tespiti önem arz eder. Bu kapsamda, dosyaya kazandırılan ve hükme esas alınan bilirkişi raporu ile davalı …’nin % 60 oranında asli kusurlu, davacının ise % 40 oranında tali kusurlu olduğu şeklinde kusur atfedilmiş ise de aynı olaya ilişkin düzenlenen kusur raporları arasında kusur oranlarına ilişkin açık çelişki bulunmaktadır. Her ne kadar İDM tarafından eldeki dava dosyası kapsamında alınan kusur raporuna üstünlük tanınmış ise de raporlar asındaki çelişkiyi giderecek, itirazları karşılayacak şekilde kararda yeterli gerekçeye yer verilmemiştir. Kusur dağılımına ilişkin çelişki giderilmesi zorunlu olup kusurun tespiti konusunda yapılan araştırma eksiktir. Eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulamaz. ( Yargıtay 4. HD’nin 30.11.2022 tarih ve 2022/11182 E. – 2022/15899 K. )
7. Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde müterafik kusur söz konusudur. Müterafik kusurun varlığı halinde 6098 sayılı TBK’nun 52. maddesi gereğince belirlenen tazminattan indirim yapılması gerekir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 78. Maddesi ile atıf yapılan Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 150. Maddesi gereğince koruyucu ekipman / tertibat takılmasının zorunlu olduğu hallerde meydana gelen yaralanma ve ölüm ile illiyet bağı kurulması durumunda hesaplanan tazminattan müterafik kusur indirimi yapılarak tazminatın belirlenmesi gerekir. Müterafik kusura ilişkin savunma bir def’i olmadığından, mahkemece bu yönde bir savunma olmasa dahi sürücü resen araştırılması ve tartışılması gerekmektedir. ( Yargıtay 4. HD’nın 29/06/2022 tarih ve 2021/14115 E. – 2022/9666 K. 04.04.2022 tarih ve 2021/13491 E. – 2022/6733 K. ,23.03.2022 tarih ve 2021/11590 E. – 2022/5710 K.) Eldeki davada, kaza tespit tutanağı içeriğinden motosiklet sürücüsü davacının, koruyucu ekipman takmadığı tespit edilmiş olup mevcut yaralanmasına göre atfı kabil müterafik kusurunun bulunup bulunmadığının karar gerekçesinde açıklanıp, tartışılması elzemdir.
8. Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. Maluliyete ilişkin alınacak raporların 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01/06/2015 tarihi ile 20/02/2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliği, 20/02/2019 tarihinden sonra da Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirilmesi Hakkındaki Yönetmeliğe uygun olarak düzenlenmesi gerekir.(Yargıtay 4.HD’nin 29.06.2022 tarih ve 2022/1706 – 2022/9633 )
9. Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği’nin yaptığı atıf ve adı geçen Yönetmelik’in % 60 ve üstü maluliyet için belirleme yapma esasını kabul etmesi nedeniyle, 11/10/2008 tarihli Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranları Tespit İşlemleri Yönetmeliği ekindeki cetvellerin kullanılması suretiyle düzenlenmesi gerekir. (Yargıtay 4.HD’nın 29/06/2022 tarih ve 2021/15362 E. – 2022/9643 K. )
10. EÜTFH’nin 03.05.2017 tarihli raporu ile olay nedeni ile davacının melsekteki kazanma gücündeki azalma oranının Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği’ne göre olay tarihinde % 34 rapor tarihinde % 34,2 olduğu psikiyatrik takip ve tedavisinin tamamlanması halinde melsekteki kazanma gücündeki azalma oranının değişebileceği belirtilmiş, 16.08.2017 tarihli rapor ile davacıya kalıcı majör depresyon tanısı konulması üzerine 07.11.2017 tarihli rapor ile davacının melsekteki kazanma gücündeki azalma oranının Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği’ne göre % 100 olduğu belirtilmiş, itiraz üzerine bu kez ATK 2. İhtisas Kurulu’nun 16.10.2019 tarihli raporu ile psikiyatrik her hangi bir değerlendirmeye yer verilmeksizin Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği’ne % 32 oranında meslekte kazanma gücünü kaybetmiş sayılacağı belirtilmiştir.
11. Davacının ileri sürdüğü psikiyatrik rahatsızlığın maluliyete esas alınabilmesi için kaza ile maluliyet arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığının, sürekli olup olmadığının ve davacının bakiye ömrü boyunca aynı oranda devam edip etmeyeceğinin tespiti gerekir. ( Yargıtay 4.HD’nın 02/11/2022 tarih ve 2022/7946 E. – 2022/13622 )
12. Bu kapsamda, dosyaya kazandırılan 16.08.2018 tarihli EÜ Ruh ve Sinir Hastalıkları ABD tarafından düzenlen raporda, her ne kadar davacıya kalıcı majör depresyon tanısı konulmuş ise de yapılan muayenede davacının bilincinin açık, oryantasyon ve kooperasyonun tam, öz bakımın olağan, duygu durumunun uyumlu olduğu, kaçınma davanışı olmadığı ve psikotik bulğu bulunmadığının belirtilmiş olması karşısında, söz konusu majör depresyon tanısının kaza ile illiyeti hususlarında yeterli açıklama içermediği gibi adli tıp raporunda da bu hususa hiç değinilmemiş olup davacının malulüyete ilişkin ileri sürdüğü psikiyatrik rahatsızlığının maluliyete esas alınıp alınamayacağı hususu netleştirilmediğinden söz konu maluliyet raporları hükme esas almaya elverişli olmayıp, maluliyetin tespitini hususunda yapılan araştırma yetersizdir.
13. Sorumluluğu doğuran olayın, zarar görenin vücut bütünlüğünü ihlal etmesi hali 6098 sayılı TBK’nın 54. maddesinde özel olarak hükme bağlanmıştır. Bu hüküm gereğince, vücut bütünlüğünün ihlali halinde mağdurun malvarlığında meydana gelmesi muhtemel olan azalmanın ve dolayısıyla maddi zararın türleri; tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar şeklinde düzenlenmiştir.
14. Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 E-2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir. 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMSS Genel Şartları’nın A.5-b maddesi gereği, zarar görenin tedavisinin devam ettiği döneme ilişkin geçici bakıcı gideri zararının, geçici işgöremezlik zararının ve tedavi giderlerinin sağlık giderleri içinde yer aldığı ve ZMSS teminatı kapsamında olmadığı kabul edilmişse de, 6111 sayılı Kanun’un 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98. maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nca karşılanacak sağlık hizmeti bedellerinin neler olduğu açıklanıp sınırlandırılmıştır. KTK’nın 98.maddesi gereği SGK Başkanlığı’nın sorumlu olduğu sağlık giderleri, trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarında yapılan tıbbi tedaviye ilişkin sağlık hizmet bedellerinden ibarettir. SGK’nın hangi sağlık giderlerinden sorumlu olduğu kanunla belirlenmiş olup, normlar hiyerarşisinde daha altta olan genel şartlar ile kanun kapsamının değiştirilip genişletilemeyeceği aşikardır. Dolayısıyla, trafik kazasından kaynaklı geçici işgöremezlik tazminatı ile belgesiz tedavi ve tedavi amaçlı yol giderleri bakımından ZMMS poliçesi kapsamında sigorta şirketlerinin sorumluluğu devam etmektedir. ( Yargıtay 4. HD’nin 10.03.2022 tarih ve 2021/12001 E. – 2022/4532 K. ve 24.03.2022 tarih ve 2021/22793 E. – 2022/5790 K. )
15. Talep sonucunun açık olmaması durumunda mahkeme, talep sonucunu 6100 sayılı HMK’nın 31. maddesinde düzenlenen hâkimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında açıklattırmalıdır. Hâkimin davayı aydınlatma ödevi hâkim açısından bir yetki olduğu kadar zorunlu olarak yapılması gereken bir görev olarak yorumlanmalıdır. Bu çerçevede; davacının maddi tazminat kalemlerinin açıklatılması, varsa davacının geçiçi iş görmezlik ve tedavi gideri talepleri yönünden hükümle gerekçe arasındaki bağlantıyı izah eder şekilde denetlenebilir hüküm oluşturulması gerekmektedir.
16. Çalışma gücünün kısmen kaybına ilişkin zarar talebi, kişinin tüm yaşamı boyunca katlanacağı, geleceğe yönelik zararının da giderimi amacını taşıyan bir talep olduğundan, kişinin hak kazanacağı tazminat miktarının doğru belirlenebilmesi bakımından, çalışma gücü kaybına yol açan kaza tarihindeki gerçek ve net gelirinin doğru belirlenmesi önemlidir. Gerçek gelirin tespiti için, SGK’dan davacının kazadan önce hizmet akdiyle çalışıp çalışmadığı, gelirinin ne olduğunun araştırılması, çalıştığı işyerinden gelire ve ödemelere ilişkin belgelerin getirtilmesi, sahibi ve ortağı olduğunu iddia ettiği şirketlerin ticaret sicil kayıtlarının getirtilerek şirket ortağı ise elde edebileceği gelirin sorulması, limited şirket ortağı olduğunun belirlenmesi halinde davacının kişisel yetenek ve emeğinin şirket gelirine katkısı belirlenmesi, kendi hesabına çalışıyorsa ilgili kuruluşlardan gerekli belgelerin sorulması, önceki net kazançlarını içeren vergi kayıtlarının ilgili vergi dairesinden getirtilmesi, gerektiğinde defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılması, muhtemel gelirinin saptanması için emsal gelir araştırması yapılması, ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından aylık kazancının ne kadar olacağı yönünde araştırma yapılarak bu araştırmaların sonuçları dahilinde gerçek gelirin net biçimde saptanması, yapılan araştırmalar sonucu gerçek gelirin saptanamadığı takdir ise kamu düzenine ilişkin olan asgari ücret üzerinden hesaplama yapılması gerekir.
17. Dava dilekçesinde davacının kaza tarihinden önce serbest olarak çalıştığı ve aylık net 3.000,00-TL geliri bulunduğu ileri sürülmüş, hesap bilirkişi raporunda davacının hizmet döküm cetveline göre kazancının asgari ücret düzeyinde olduğu, beyanına göre ise asgari ücretin 3,5 katı olduğu belirtilerek terditli bir hesaplama yapılmış, asgari ücret üzerinden bu yapılan hesaplamaya iştirak edilmiş ise de davacının gelirin tespiti için yapılan inceleme ve araştırma yetersiz olup, eksik inceleme hüküm kurulamaz. Davacının dayandığı banka kayıtları getirtilip incelenmesi bu hususta tanıkları varsa dinlenmesi ve ilgili meslek kuruluşlarından araştırma yapılarak kazancının saptanması gerekir.
18. Tazminatı isteminde bulunan hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda 1931 tarihli PMF cetvellerine göre saptanmakta ise de gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu nedenle TRH 2010 yaşam tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesi güncel veriler ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olduğundan tazminat hesaplamasında TRH 2010 yaşam yönteminin kullanılması gerekir. ( Yargıtay 4. HD’nın 03.01.2022 tarih ve 2021/9412 E – 2022/3622 K., 17. HD’nin 23.03.2021 tarih ve 2020/ 6173 E. – 2021/ 3121 K.) Aynı şekilde, yeni genel şartlar zamanında düzenlenen poliçelerde yeni genel şartlardaki hesaplama tekniği uygulanamayacağı için tazminat hesabında eski uygulamalardaki gibi progresif rant yönteminin kullanılması ile bilinmeyen (işleyecek) devredeki gelirlerin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi icap etmektedir. ( Yargıtay 17. HD’nin 24.02.2021 tarih ve 2019/3292 E. – 20121/1848 K. )
19. Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; İDM tarafından olaya ilişkin İzmir 2. ATM 2016/387 E. ve İzmir 6. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/574 E. Sayılı dosyaları getirtilip ceza mahkemesi tarafından kabul edilen maddi olgular dikkate alınmak sureti ile İTÜ ya da Karayolları Fen Heyetinde görevli alanında uzman bilirkişilerden oluşacak bilirkişi kuruludan, tarafların iddia savunmaları çerçevesinde raporlar arasındaki mevcut çelişkiyi giderecek şekilde tarafların kusurları tespit edilerek, davacının kazayla ilgili psikiyatrik şikayetleri ile uygulanan tedaviye yönelik tüm belgelerin (psikiyatri poliklinik kayıtları, reçeteler, ilaç raporları) davacı taraftan sorulup, ilgili yerlerden temin edilmesinden sonra, davacının muayenesi yapılarak travma sonrası stres bozukluğu rahatsızlığının devam edip etmediği, kaza ile maluliyet arasındaki illiyet bağı bulunup bulunmadığı, sürekli olup olmadığının ve davacının bakiye ömrü boyunca aynı oranda devam edip etmeyeceği de belirlenmek sureti ile olay tarihinde yürürlükte bulunan Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre, davacının mevcut yaralanması nedeni ile iş göremezlik oranının tespiti konusunda içerisinde psikiyatri alanında uzman doktorun da bulunduğu heyetten Adli Tıp Kurumu veya en yakın Üniversite Hastanesinin Adli Tıp Anabilim Dalından kurul halinde düzenlenecek açıklamalı, ayrıntılı, denetime elverişli maluliyet raporu dosyaya kazandırılıp, anılan ilke ve esaslar çevresinde araştırma yapılarak davacının kaza tarihindeki gerçek ve net geliri de doğru şekilde belirlendikten sonra, maluliyet raporu doğrultusunda iş gücü kaybı ile maddi tazminat çerçevesinde varsa diğer talepleri yönünden yönünden TRH 2020 yaşam tablosu ile progresif rant yönteminin uygulanmak suretiyle aktüerya uzmanından ek rapor alınarak, varsa raporlara yönelik itirazlarlar giderilerek, davacının zararın artmasına neden olan müterafik bir kusurunun bulunup bulunmadığı da tartışılıp değerlendirilerek, müşterek müteselsil sorumluluk ilkesine uygun düşecek şekilde oluşacak sonuca göre usuli kazanılmış haklar gözetilerek infazda tereddüte neden olmayacak şekilde, sigorta şirketinin sorumlu olduğu poliçe limiti de belirtilerek, tarafların tazminat talpeleri hakkında karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve incelemeyle yazılı biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Davacı ile davalı …’nin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2-İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 08.07.2020 tarih 2016/617 Esas 2020/414 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
5-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere 21.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.