Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/2054 E. 2023/1291 K. 27.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2054
KARAR NO : 2023/1291

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/09/2020
NUMARASI : 2017/631 Esas 2020/513 Karar
DAVANIN KONUSU : İstirdat
KARAR TARİHİ : 27.09.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 27.09.2023

Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 22.09.2020 gün ve 2017/631 Esas 2020/513 Karar sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi davacılar vekili ve davalı … …A.Ş vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacılar vekili, davacılardan …, …, … ve …’in murisi ve davacı şirketin o zamanki yetkili ortağı …’nun 02/06/2014 tarihinde vefat ettiğini, davacıların bu süreçte, bir hayat sigortası poliçesinin varlığından haberdar olduklarını, davacıların poliçenin ne amaçla düzenlendiğini bilmedikleri için bankaya yazılı başvuru yaptıklarını ve bankanın cevabında davacı şirket adına davalı bankadan çekilen taksitli ticari kredi borcuna ilişkin olarak düzenlendiğini öğrendiklerini, poliçeye göre davalı bankanın aynı zamanda dain-i mürtein sıfatına haiz olduğunu, davalı bankanın buna haciz olmasına rağmen davalı sigorta şirketine başvuruda bulunmadığını, varislerin davalı sigorta şirketine başvurusunun ise haksız olarak reddedildiğini, bu nedenle bakiye kredi borcunun davacı şirket tarafından taksitlere uygun olarak ödenmek zorunda kalındığını, son taksitin 13/03/2017 itibariyle davalı bankaya ödendiğini, davalı bankaya herhangi bir borç kalmadığını, hal böyle iken davalı bankanın hak sahipliğinin 13/03/2017 tarihinde sona erdiğini, davacıların da bu tarih itibariyle hak sahipliği sıfatını kazanarak dava açma yetkisine haiz olduğunu, davacıların başvurusunun, murisin kalp krizi, 10 yıldır mevcut olan koroner arter rahatsızlığı ve 15 yıldır mevcut olan şeker hastalığı sonucu vefat ettiği ve murisin kendisi tarafından imzalanan sağlık beyanı formunda açıkça sorulmuş olmasına rağmen bu rahatsızlıklarını beyan etmediği gerekçesiyle reddedildiğini, ancak akdin yapılması sırasında murise imzalatılmış herhangi bir soru formuna rastlanılmadığını, formların hiçbirinde murisin imzasının olmadığını, ne davalı banka tarafından ne de sigorta şirketi tarafından murise herhangi bir soru yöneltilmediğini, aksine soruların cevaplarının matbu olarak davalılar tarafından cevaplandığının görüleceğini, davalı banka ile davalı sigorta şirketinin birlikte hareket ettiğini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacıların bankaya ödemek zorunda kaldığı kredi borcunun sigorta poliçesi limitleri dahilinde şimdilik 15.000,00-TL’sinin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen istirdadına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacılar vekili 08.03.2019 tarihli sunmuş olduğu ıslah dilekçesi ile, 15.000,00 TL’lik talebini 85.000,00 TL daha arttırarak 100.000,00 TL’ye çıkarmıştır.
CEVAP : Davalı … … AŞ vekili, öncelikle davanın zamanaşımı nedeniyle de reddi gerektiğini, davalı şirketin, murise … A.Ş. aracılığıyla sigorta ürününü satın aldığını ve aynı tarihte murisin, bilgilendirme formunu da imzaladığını, sigortalı sağlığında verdiği beyanların tam olduğu ve bunların doğruluğundan da sorumlu olduğunu, murisin, davalı şirket nezdindeki poliçe kapsamında sağlığıyla ilgili olarak özetle hiçbir hastalığı bulunmadığını beyan etmiş, beyanını sigorta ürününü satın alan şirket yetkili temsilcisinin imzası ile de teyit ettiğini, 13.03.2014 başlangıç tarihli poliçe kapsamındaki bilgilendirme formunun “Sigortalının Soru Listesi” kısmına özetle “…şeker ve kalp damar hastalığı bulunmadığını….şu anda ve son 5 yıl içerisinde…tıbbi tedavi görmediğini, ilaç kullanmadığını, ilaç kullanmasını gerektiren bir hastalığı bulunmadığını…beyan ederim” şeklinde cevap verilmiş bu beyanlari imza ile tasdik edildiğini, bu noktada davacıların murislerinin “akdin imzası sırasında murislerine imzalatılmış soru listesi bulunmadığı” yönündeki itirazlarının özellikle şirketi temsile yetkili olan murisin kızı sigorta ettiren … tarafından ileri sürülmesinin kabul edilemez olup, reddinin gerektiğini, davacı sigorta ettiren … murisin kızı olmakla babasına ait hastalıklar ile kalbine stent takıldığından haberdar olduğunu, somut olayda, mezkur formlarda sigortalının sağlığı ve geçmişte kendisinde mevcut olan rahatsızlıkları ile ilgili herhangi bir beyanda bulunulmamış, “düzenli ilaç kullanmadığı”, “tedavi görmediği” yanıtı verilmiş ve beyan imza ile de tasdik edildiğini, murisin hastalıklarının sözleşmenin kurulması esnasında ve sonrasında kasten beyan edilmediğinin açık olduğunu ve müteveffanın ölüm sebebi geçmiş sağlık öyküsünden kaynaklandığını, sözleşmenin kurulması esnasında beyan edilmeyen hastalıklar ile sigortalının ölümü arasında uygun illiyet bağının bulunduğunu ve müvekkili şirketin gizlenen bu hususların beyan edilmesi durumunda muris ile sigorta ilişkisi kurulmayacağının ise izahtan vareste olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Aş vekili cevap süresinin bitiminden sonra sunmuş olduğu dilekçesinde özetle, davanın zamanaşımına uğradığını, davalının davacıların murisinin sigortalanması ilişkisi kapsamında “acente” sıfatına sahip olup, acenteye sorumluluk yüklenemeyeceğinden, davacının davalı açısından pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, acentenin vekil gibi sorumlu olduğunu, dolayısıyla borçtan şahsi sorumluluğunun doğmadığını, haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, dosyaya sunulan bilgi ve belgelerden sigortalının poliçe tanzimi sırasında mevcut hastalıklarına ilişkin bir bildirim yapılıp yapılmadığının anlaşılamadığını, zira dosyaya sunulan beyan formunun sigortalı tarafından değil sigortalının vefatından sonra davacı tarafından imzalandığının anlaşıldığını, bu durumda sigortalının poliçenin düzenlendiği tarihte hastalıkları ile ilgili beyanda bulunmadığını ispat külfetinin davalı sigortacının üzerinde olduğunu, dosyaya sunulmuş hiçbir beyan formu bulunmadığını, sigortacının tacir olup, bu iş ile iştigal ettiğinden basiretli bir tacir gibi hareket ederek sigortalıya gerekli soruları sormak ve cevaplarını kayda geçirmekle mükellef olduğunu, sigortalıdan imzalı bir beyan alınmamış olması halinde artık sigortalının beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığının iddia edilemeyeceğini, elbette sigortalının kendisinde bulunan bir hastalıkla ilgili olarak sigortacının sormasından evvel kendiliğinden bildirimde bulunma yükümlülüğü bulunduğunu, fakat uyuşmazlık konusu olayda sigortalının sigortacıya bildirimde bulunup bulunmadığı hususunun kanıtlanamadığını, sigortalının mevcut hastalıklarının beyan edildiği bir formu imzalamış ise dahi bu formun davalı elinde bulunduğu gözetildiğinde ispat külfetini sigortalı ve mirasçılarına yüklemenin adil olmayacağını, zira imzalı bildirim formunu elinde bulunduran sigortacının bu formu yok etmekle sigortalının bildirim yükümlülüğüne aykırı davrandığını ileri sürmesi ihtimalinde sigortalı yönünden sigortanın semeresinden yararlanmanın imkansız olacağını, o halde basiretli bir tacir gibi hareket etme yükümlülüğü bulunan sigortacı tarafından sigortalının hastalıkları ile ilgili olumlu veya olumsuz bir beyanın alındığına dair herhangi bir delilin dosyaya sunulmadığı gözetildiğinde, sigortacının beyanda bulunup bulunmadığı hususunun kanıtlanamadığını, bu noktada ispat külfetinin sigortacıda bulunduğunu, davada her ne kadar … Bankası davalı olarak gösterilmiş ise de, davalı bankanın sigorta sözleşmesinin tarafı olmayıp, teminat altına alınan kredinin alacaklısı olması nedeniyle sözleşmenin tarafı olduğunu, rizikonun gerçekleşmesi ile poliçedeki teminattan sorumlu tutulamayacağı değerlendirilerek davanın davalı …Ş. yönünden kabulü ile 100.000,00-TL’nin davalı …Ş.’den alınarak davacılar …, …, … ve …’na mirasçılık hisseleri oranında verilmesine, alacağın 15.000,00-TL’sine dava tarihinden itibaren, 85.000,00-TL’sine ıslah tarihi 08/03/2019 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, davalı … Bankası A.Ş. Yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacılar vekili ve davalı … vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacılar vekili, söz konusu davada sigorta sözleşmesinde/sertifikasında …’in dain ve mürtehin olarak gösterildiğini, yani …’in sigorta ettiren konumundaki müteveffanın yapmış olduğu sözleşme ile sigortadan doğrudan veya dolaylı yararlanma konumunu elde eden taraf olduğunu, bankanın sigortalının bir ihtiyacının karşılanması amacıyla değil, verdiği krediye ilişkin riski teminat alma amacıyla hareket ettiğini, dava konusu poliçenin bankanın yönlendirmesi ve aracılık etmesiyle, murise herhangi bir bilgilendirme yapılmaksızın tanzim edildiğini, yine sigorta poliçesi için muristen prim tahsil etmesine rağmen, murisi sigorta poliçesindeki sağlık beyanını doldurması için ikaz etmeyen bankanın kusurlu bulunduğunu, …’in dava konusu sigorta evraklarına murisin imzasını almadığını, murisi bilgilendirmediği için sorumlu olduğunu, somut olayda davalı bankanın … Şube yetkililerinin murisin vefatından sonra formlarda imzası olmadığını fark ettikten hemen sonra kızı …’a ulaşarak, murise ilişkin bir adet hayat sigortası poliçesi olduğunu ve fakat ödeme yapılabilmesi bir takım evrakı şirket temsilcisi sıfatıyla imzalaması gerektiğini, aksi halde ödemenin mümkün olmayacağını beyan ettiğini, davacı …’in ise babasını henüz kaybetmenin şokuyla ve yıllardır müşterisi olması sebebiyle davalı bankaya olan inancıyla, kendisinden imza talep edilen belgelerin ne olduğunu bilmeden imzaladığını, imzaladığı belgelerden kendisine bir suret dahi verilmediğini, davalı bankanın söz konusu imzayı yukarıda izah edildiği gibi davacı …’den hukuka aykırı olarak hata-hileyle ve üstelik murisin vefatından sonra almakla hukuka aykırı bu eylemi nedeniyle sorumluluğu bulunduğunu, Mahkemece davacılar arasında kredi sözleşmesinin borçlusu konumunda olan … A.Ş. de yer almakla birlikte sigorta sözleşmesinin taraflarından biri olmadığı gibi kredi sözleşmesinin borçlusu olmasının tek başına husumete yeterli görülmediği gerekçesiyle, davalı … A.Ş. yönünden davanın aktif husumet nedeniyle reddine karar verdiğini, ancak mahkemenin bu yöndeki kararının hukuka uygun olmadığını, her ne kadar davalı şirket sigorta sözleşmesinin tarafı değilse de davalı banka kredi taksit borçlarını ve diğer davalı sigorta şirketi poliçe prim bedelini davalı şirketin hesabından tahsil ettiğini, bu nedenle davalı şirketin aktif husumet ehliyeti olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı … vekili, davaya ve ıslaha karşı zamanaşımı itirazlarının ilk derece mahkemesi tarafından nazarı itibara alınmadığını, sebebine de gerekçeli kararda yer verilmediğini, kararın öncelikle bu nedenle kaldırılarak davanın zamanaşımı nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, dava konusu poliçede dain-i mürtehin sıfatını haiz olan … Bankası A.Ş. … Şubesi’nin davaya kayıtsız şartsız muvafakat ettiğine dair açık ve net herhangi bir beyanı dosya kapsamında bulunmadığını, dolayısı ile davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle de reddine karar verilmesi ve kararın bu yönüyle de kaldırılması gerektiğini, somut olayda sigorta ettiren sıfatıyla davacı … ‘dan alınan sağlık beyanının hukuken geçerli kabul edilerek, poliçe öncesi rahatsızlıklar ve vefat arasında illiyet bağı olup olmadığı yönünden araştırma yapılması gerektiğini, imzaların vefat tarihinden sonra atıldığına yönelik iddiaların ispatlanamadığını, imzaların vefattan önce atıldığı kabul edilerek poliçe öncesi rahatsızlıklar ve vefat arasında illiyet bağı olup olmadığı yönünden araştırma yapılması gerektiğini istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE :Dava, hayat sigortasına dayalı alacak istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın davanın davalı …Ş. yönünden kabulü ile 100.000,00-TL’nin davalı …Ş.’den alınarak davacılar …, …, … ve …’na mirasçılık hisseleri oranında verilmesine, alacağın 15.000,00-TL’sine dava tarihinden itibaren, 85.000,00-TL’sine ıslah tarihi 08/03/2019 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, davalı … Bankası A.Ş. Yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
13.03.2014 tanzim tarihli, 21205163 poliçe numaralı Güvenli Hayat Sigortası Başvuru Formu, Bilgilendirme Formunun ve Güvenli Hayat Sigortası Katılım Sertifikası ile Poliçe’nin incelenmesinde; sigorta başlangıç tarihinin 13.03.2014, bitiş tarihinin 13.04.2015 olduğu, sigortalı …’nun Bornova 3. Noterliği’nin 16443 yevmiye numaralı mirasçılık belgesinden 02.06.2014 tarihinde vefatı ile geriye mirasçıları olarak eşi … ile çocukları …, … ve …’nun kaldığı görülmüştür.
Sigorta poliçesinin davalı banka tarafından açılan krediye teminat olarak düzenlendiği, kredi borcu ödenmemiş ise sigorta bedelini talep hakkı öncelikle bankaya ait olup, ancak artan kısım varsa davacıların bunu istemesi mümkündür. Kredi borcunun poliçe teminatından daha düşük miktarda olduğu durumda kredi borcunun artan kısım için bankanın onayına da ihtiyaç bulunmamaktadır. Dain-i mürtehin tarafından verilen muvafakat davanın her aşamasında tamamlanabilen dava şartı olup, banka tarafından kredi borcunun kapatıldığı bildirilmesi halinde menfaati kalmayan bankanın davaya muvafakatinin aranmasına da gerek yoktur. ( Yargıtay 17. HD’nin 29/06/2020 tarih ve 2018/5516 E. – 2020/4069 K. ) Dosyada kredi borcunun 13.03.2017 tarihinde kapatıldığının …-… Ortaklığı Genel Müdürlüğü tarafından gönderilen 13.07.2017 tarihli yazıda belirtilmiş olduğu görülmekle, muris …’nun mirasçıları olan davacı şahıslar yönünden dava ehliyetlerinin bulunduğu, aktif dava ehliyetine haiz oldukları, ancak sigorta sözleşmesinin tarafı olmayan davacı şirketin kredi sözleşmesinin borçlusu olmakla birlikte aktif husumetinin bulunmadığının kabulü ile, davacı şirket yönünden verilen usulden red kararı verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Her ne kadar ilk derece mahkemesince davalı … A.Ş yönünden açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiş, Hayat Sigorta Sözleşmesinin … … Şubesi üzerinden sigorta şirketinin acentesi olarak sözleşmenin akdedilmiş olmasına karşın; Hazine Müsteşarlığı tarafından 17.01.2009 tarih 2711 Sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Bireysel Kredilerle Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliği’nin 6.maddesi gereğince “Kredi konusuna ilişkin ihtiyari sigortalar bulunduğu takdirde, bu sigortalar konusunda kredi kullanana kredi kuruluşu tarafından bilgi verilir. Bilgilendirme; sigortanın türü, süresi, yenilemeleri ve yenileme dönemlerinde primin tahsil edilme yöntemi, prim tutarı, primin nasıl tahsil edileceği, sigortanın teminatı kapsamı varsa muafiyet, tazminat limiti vb. konuları içerir.” şeklinde olup, dosyada toplanan deliller, bilgilendirme formu ve tüm dosya kapsamında davalı bankanın bilgilendirme yükümlülüğünün yasal düzenlemeler çerçevesinde yapmadığı anlaşılmakla, bankanın sorumluluğu ve varsa müterafik kusur ve miktarının değerlendirilmesi gerekmekle dosyanın uzman bilirkişiye tevdii edilerek, müterafik kusur yönünden rapor aldırılmaksızın karar verilmesi isabetli olmamıştır. Davacılar vekilinin bu yöndeki istinaf istemi yerindedir.
Davalı …Ş vekilinin istinaf isteminin incelenmesinde; davalı sigorta tarafından süresinde zamanaşımı definde bulunulmuştur. 6102 sayılı TTK’nın 1420. maddesine göre sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler, alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl, sigorta bedeline ilişkin istemler her hâlde rizikonun gerçekleştiği tarihten itibaren altı yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Somut olayda, taraflar arasında 13.03.2014 tarihinde düzenlenen 12 aylık süreli hayat sigortası poliçesine konu davacının alacağına yönelik zamanaşımı itirazının değerlendirilerek gerekçeli kararda tartışılmaksızın karar verilmesi isabetli görülmediğinden davalı sigortanın davanın zamanaşımına uğradığı iddiasına yönelik istinaf istemi yerindedir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca davacılar vekilinin ve davalı sigorta vekilinin istinaf başvurularının esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Davacılar vekili ve davalı …Ş vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KISMEN KABULÜNE,
2- İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 22.09.2020 tarih 2017/631 Esas 2020/513 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
5-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 27.09.2023